..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Okan Özgür Uşaklıgil




20 Temmuz 2006
Benim İçin Yazdığı İlk Şiir  
Bir ayrılık hikayesi

Okan Özgür Uşaklıgil


Altunizade’ye varmadan bir üst geçit, Haber verir yokuş aşağı gidişi. Bu en sevdiğim köprüden taa öbür kıtaya kadar, İstersen boşta bile gider araban. Hayat ta böyle olsa keşke. Omzumuzdaki geçmişin yükü Bir sevgili köprüde iniverse.


:BDGB:
Gözlerini dikip kapıya bakıyordu. Kapı biraz sonra çalacaktı. Karısı gelecekti. “Keşke işten ben önce gelseydim.” Diye düşündü.

Kapı çalmasın istiyordu. İlkem gelmesin. Çok zor bir gündü. Haftalardır sürdürdükleri konuşma artık çözüm noktasına gelmişti.

Henüz ayrılmaya karar vermemişlerdi ama ayrılmalarının gerektiğini düşünüyordu. Bugün bunun söyleneceği gündü. Belki karısı da aynı şeyi düşünüyordu. Belki de farklı düşünceler içerisindeydi. Ne düşündüğünü bilebilse bu konuşma daha kolay geçerdi.

“Bu ilişki yürümüyor, yapılacak hiç bir şey kalmadı.” dedi kendi kendine hafif bir sesle. Konuşmaya devam etti. “Her gün kavga etmek evlilik değildir ki. Mutlu bir hayat bizim de hakkımız.” Sonra kendi kendine konuştuğunu fark etti. Sustu. Kafasının içinde yolculuk devam ediyordu. Acaba yanlış bir karar mıydı verdiği? Acaba birilerinin etkisi altında mı vermişti bu kararı? Yoksa gerçekten yapılması gereken bu muydu?

“Ben elimden geleni yaptım.” derken yeniden konuşmaya başladığını fark etti. Bütün hayatı boyunca bu kadar gergin olduğu bir gün daha hatırlamadı. Çiğdem’le öğle yemeği yerken de üzerine ayran dökmüştü. Çiğdem de onunla aynı fikirdeydi. O akıllı bir kızdı. “Hem bazen insanlar ilişkileri dışarıdan daha sağlıklı yorumlayabilir.” derken yine fısıldıyordu.

Kapının önünde bir şıkırdama duydu. İlkem kapıyı anahtarla açtı. Anahtarı çantasına koyarken kafasını kaldırdı ve kocasını gördü. “Sen gelmiş miydin?” diye sordu.

-     Erken çıktım biraz.
-     ...........................

Kadın biraz somurtarak yatak odasına gitti. O da mutsuzdu. Kapı açılmadan önce bile havadaki sıkıntıyı algılamak mümkündü.

-     Ben gelirken hazır tavuk aldım.
-     Tamam ben de salata yaparım.
-     Gerek yok. Tavukla beraber epey yeşillik verdiler.
-     İyi. Teşekkürler.

Biraz sonra İlkem yatak odasından çıkarken “Duş alacağım. Sonra yeriz” dedi.

Oturduğu tabureden hala kalkmamıştı. Karısı duştan çıkana kadar da yerinden kalkacak enerjiyi kendinde bulamadı. Konuşmaya da başlamamıştı. Ama konuşacaktı.

-     Yemeği hazırlayayım.
-     Dün konuştuklarımızı düşündün mü?
-     Evet.
-     Sonuç?
-     Bizim evliliğimiz son iki senedir gittikçe daha kötüye gidiyor.
-     ............
-     Ne yapsak durum da bir iyileşme yok.
-     Duymuyorum. Ne dediğini. Mutfakta işin bitince konuşuruz.

İçeriden telefon zili sesi duyuldu. Tolga’nın cep telefonuydu çalan. Çiğdem arıyor diyerek telefonu getirdi. Uzattı. Tolga konuşmaya başladı.

-     Efendim.
-     .............
-     Hı hı.
-     .............
-     Birazdan.
-     .............
-     Konuşuyoruz.
-     .............
-     Şimdi söyleyeceğim.
-     .............
-     Yok hayır yardıma ihtiyacım yok. Ben söylerim.
-     ............
-     Tamam yardıma ihtiyacım olursa ararım. Sonra görüşürüz.

Bu konuşma sürerken karısı da yemeği hazırlamak için mutfaktaydı.

Sofrayı kurarken Tolga nihayet konuşmaya başladı. “Bence biz ayrılmalıyız.” dedi. “Uzun süredir evliliğimiz kurtarmamız gerektiğinden bahsediyoruz. Ama hiçbir şey yapamıyoruz. Yapamayız da. Bizi zorlayan çok fazla sebep var. Biz galiba aramızdaki sevgiyi de bitirdik.” dedi, cevap bekleyen bakışlarla. “Sizinkiler bile ayrılmamız gerektiğini söylüyor değil mi? Boşanmalıyız.” diye ilave etti. Sesi titriyordu.

Karısı başka şeylerden bahsetmek istiyor gibiydi. “Başka kim öyle dedi?” diye sordu. “Çiğdem’le aranızda bir şey mi var?”

Beklemediği bu sorulardan sonra cevap sırası Tolga’daydı. Ansızın bu soruyu kendisine henüz sormadığını fark etti. Ama kendisine vereceği cevap farklı da olsa karısına vereceği cevabı biliyordu.

-     Nerden çıkardın şimdi bunu? Tabi ki hiçbir şey yok aramızda.

Bunları söylerken bir yandan bağırıyor, bir yandan da titriyordu.

İlkem daha sakindi. “O zaman boşanacağımızı nasıl oluyor da benden önce biliyor? Hem sana nasıl bir yardımmış yapacağı? Niye seni söyledin mi diye sıkıştırıyor?”

Bu sorular ard arda ve sakin bir şekilde sorulmuştu. Ama bu sorular her ikisinin de boğazında koca bir düğüm bıraktı. Bir süre konuşamadılar.

Artık kimse sofra kurmakla uğraşmıyordu.

“Boşanmalıyız. Ben daha fazla kavga istemiyorum” dedi Tolga. Televizyonun önünde her kavgadan sonra oturduğu koltuğa yerleşti.

Karısı birkaç kere cevap istediğini belirten sorular sordu.Cevaplar “O sadece iyi bir arkadaş ve biraz dertleştik hepsi o” idi. Ama daha tatmin edici bir cevap verilmedi.

Cevap yoktu çünkü.

Ayrı yattılar.
Ayrı ayrı uyuyamadılar.
Sabah kahvaltı yapılmadı.

Arabalarına binip işlerine gittiler.

Bilirsiniz;
Kadıköy’den birinci köprüye uzanan çevre yolu,
Başlarda yokuş yukarıdır.
Sıkışık sabah trafiğinde dur kalk derdi,
İstanbul’un acemisinin cenderesidir.

Altunizade’ye varmadan bir üst geçit,
Haber verir yokuş aşağı gidişi.
Bu en sevdiğim köprüden taa öbür kıtaya kadar,
İstersen boşta bile gider araban.

Hayat ta böyle olsa keşke.
Omzumuzdaki geçmişin yükü
Bir sevgili köprüde iniverse.

İlkem telefonu açıp çevirmeye çok alışık olduğu bir numarayı çevirdi. Tanıdığı bir ses cevapladı. Sekretere verdiği isim bu sefer farklıydı.

-     Çiğdem hanımla görüşebilir miyim?
-     Bağlıyorum.

Aslında Çiğdem’i tanırdı. Ama bugün ona ne söyleyeceğini kendi bile bilmiyordu.

Çiğdem telefonu açınca onunla yüz yüze görüşmek istediğini söyledi. Çiğdem Tolga’dan akşam olanları duyduğu için sesi gergindi.

-     Hangi konuda konuşmak istiyorsun?
-     Konuşmamız gerekli. Sana sormam gereken şeyler var.
-     Ya hiç sandığın gibi değil. Ben buradan rahat konuşamıyorum zaten ama için rahat olsun.
-     İçimin rahat olması için seninle yüz yüze konuşmam gerekli. Korkma kötü bir şey olmayacak.
-     Korkmuyorum canım. Gelirim tabi. Nereye?
-     Akşam Tolgay’la beraber bize gel.
-     Tamam. Akşam görüşürüz.

............................................

İlkem Tolga benden önce gelmiştir belki düşüncesiyle kapıyı çaldı. Kapı açılmadı. Çantasından anahtarı bulup kapıyı açtı. İçeriye girdi. Evde kimse yoktu. Üstelik eşyaların da büyük kısmının evde olmadığını gördü. Durum açıktı. Karar uygulanmıştı. Tolga’nın cep telefonunu aradı. Telefon açılmadı. Açılsaydı da ne söyleyeceğini bilmiyordu.

Arabasına atlayıp bir süre önce beraber beğendikleri ve Tolga’nın satın aldığı eve gitti. Eşyalar hala eve taşınıyordu. Ev kalabalıktı. Tolga’yı gördü. Yanına gitti. Tatsızlık yaşanmaması için alçak sesle konuştu. “Bir tek şey istiyorum. Beni Çiğdem’le görüştür. İstersen sen de bulun.” Cevap yoktu. Tolga bir tek cümle söyledi sonra sustu. “Beni iş yerimde rezil ettin”

İlkem “Sana zorluk çıkarmayacağım.Sadece Çiğdem’i görmek istiyorum. Hepsi bu.” dedi. Arkasını dönüp çıkarken “Sana hiçbir borcum yok” dedi. Tolga duydu mu? Emin olamadı.

Eve döndü. Ama kendini eve dönmüş gibi hissetmedi. Bir önceki gün Tolganın tünediği tabureye oturdu. Öğrencilikten kalma bir hatıraydı bu tabure. “Tolga’nın kapıyı çalmasını mı bekliyorum?” diye sordu kendisine. Annesinin evine gitmeyi düşündü. Sonra gitmek istemediğini fark etti. Çıktı birkaç saat yürüdü. Ayakları onu evden uzaklaştırmıyordu bir türlü. Ama eve girmesine izin de vermiyordu. Orası artık evi değildi.

Sonunda, gece yarısından sonra içeri girdi. Odaları gezmeye başladı. Ne kalmış diye bakmaktı niyeti. Ama öyle olmadı. Baktığı her eşya göz pınarlarını sızlatıyordu. Gözleri baktığı yeri değil ortak hatıraları görüyordu. Oturdu. Sadece iki nefes sonra tekrar kalktı. Odaları dolaşmaya devam etti. En son Mutfağa girdi. Akşamdan kalma tavuk paketinin altına sıkıştırılmış bir not gördü. Eline aldı. Çok iyi tanıdığı el yazısını okumaya başladı.

“Bilebilsem kutlu günün beni beklediğini,
Yakınmadan taşırdım dertlerimi.
Ecele bir kalaya kadar.
Seninle mutlu olana kadar.”

“Benim için yazdığı ilk şiir” dedi. Bu kez kendi kendine konuşan İlkem’di.

Temmuz 2006



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aklımın Uslanmaz Ziyaretçisi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mavi Baklava
Krampon
Ben Bi Düş Alayım
Doğrusu "Komünist"miş Meğer

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kırmızı Takip Işığı [Şiir]


Okan Özgür Uşaklıgil kimdir?

Her birimizin ana uğraşı olan hayatın, benim pencereme sığan kısmını paylaşmak istiyorum.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Okan Özgür Uşaklıgil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.