Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Her sabah yaptığımı yapıyorum. Yataktan kalkar kalkmaz pencerenin önüne dikiliyorum. Havayı gözlüyorum.. nasıl diye ! Yapacağım o kadar çok şey varki ..içeride..dışarıda . O denli önemli benim için...dışarıdaki hava. Çünkü ona göre yönlendireceğim kendimi. Acelem yok. Artık eskisi gibi hızlı değilim, olmama da hiç gerek yok. Kahvaltımı da çok ağır sürdürüyorum, çayın tadını çıkararak.. gazeteyi okurken bile. İşte yine öyle bir sabah. Ancak bana göre diğerlerinden farklı. Çünkü iki, üç gündür hava durumunun yağmur geliyor raporuna karşın ışıl ışıl, güneşli bir sabah. Şimdi acelem var, çabuk giyinip sokağa atıyorum kendimi. Bahçelerde gül fidenları yine eskisi gibi, pembe, beyaz, kırmızı güller.. kimisi solmuş, bazısı da yeni açıyor, açmaya çalışıyor. İçlerinde tomurcuklar var küçüklü, büyüklü. Mevsim ılık gidiyor ya.. Pastırma Yazı bu olmalı diyorum. Çİçekler şaşıracak. Aslında doğada kötü işaretler de var. Gazetede dün okudum, Ankara'da kestane ağaçları çiçek açmış. Atmosferin sera etkisinden haberim var da konuyu değiştirmek istemiyorum. Balkonlarda kırmızının değişik tonlarında açmış sardunyalar da göz okşuyor. Yürüyerek parka ulaştım. Tahta masalarımızdan birine oturdum. Birazdan kulübün görevlisi sıcak sabah çayımı getirecek. İkinci çayımı burada içeceğim. Çam ağaçlarının altında. Sigarayı bırakmamış olsaydım diyorum bir tane tüttürürdüm ama bıraktım. Yalın çay, sade kahve de iyi gidiyor. İnsanın alışmadığı şey mi var. Yalnızlık, ölüm.. gidenleri arayışımız ne kadar boşunaysa kalanları yani gençleri selamla, saygıyla karşılamamız da ne kadar yerinde ve gurur verici benim için. Yarınlarımız onların ellerinde. Güneş, eskisi gibi ısıtmasa da bu güzel günün bitmesini hiç istemiyorum. Nasılsa kış bastırınca yine kapanacağız evlere, odalara. Hava açık ve aydınlık olunca kuşlar da sevinçli, cıvıldaşıyorlar ya da karınlarını doyurmak için ağaçtan ağaca uçuyorlar. Serçeler, çoğunlukta ve en yakın dostlarımız gibi. Kargalar bile dolaşıyor çevrede. Bazan o kalın sesleriyle, üçü beşi bir araya gelince sanki bir sorunları varmış gibi geliyor bana. Ara sıra yazdan kalma bir kelebek uçmuyor mu başımın üstünde deli gibi oluyorum. Bir an kendimi genç biri gibi duyumsuyorum ama değilim. Az ilerideki duvarın dibinden nanenin kokusu geliyor, şu bizim çaycı ekmiş olmalı. Birden başıma birşey düştü. Boş bulundum ama korkulacak birşey değilmiş. Ben sonbaharım diye bağıran rüzgarın işi. Bir ardıç yaprağını düşürmüş başıma. İşte en güzel tarafı da bu olmalı diyorum. Mevsimlerin iç içe geçtiği günler de varmış meğer! Kaçımız farkında acaba bunun ? Yaşasın Pastırma Yazı diyerek bir çay daha söyleyeceğim kendime. Birazdan !
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |