..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > güliz dülgeroðlu




27 Mayýs 2007
Cennet'ten Düþüþ  
güliz dülgeroðlu
“Of kadýnlar, her yerde aynýlar! Dünya’da da ayný, Cennet’te de ayný, Cehennem’de de ayný. Her yerde þikayet edecek bir þey buluyorlar. Cehennem sýcak, Cennet sýkýcý, dünya baþlý baþýna sorunlar gezegeni."


:EFBB:
Cennet’te bir yerlerde…

“Pekâla çocuklar, bugün günlerden ne biliyor musunuz?”
“Ne demek istiyorsun? Ne olmasýný istiyorsan o tabi ki de. Pazartesi, salý, cuma? Fark eder mi?”
“Ah demek öyle? Zaman kavramý yok diye bu kadar rahat olmayýn bakalým, beyler!”
-“Öhö.. Bayanlara ne oluyor?”
“Bilmem bir þey mi oluyor? Bir þey olduðu yok ki onlarý saymýyorum iþte. Hah!”
-“Hey, düzgün konuþ yoksa kafaný kuma gömerim ve bir bayana yalvarýrken gösteriþli sýrýtýþýndan eser kalmaz ona göre!”
“Of kadýnlar, her yerde aynýlar! Dünya’da da ayný, Cennet’te de ayný, Cehennem’de de ayný. Her yerde þikayet edecek bir þey buluyorlar. Cehennem sýcak, Cennet sýkýcý, dünya baþlý baþýna sorunlar gezegeni. Anlayamýyorum.”
-“Kadýnlarý anlamaman normal. Özellikle karýsý tarafýndan vurularak öldürülmüþ biri olarak.”
“Bana bak! Bayansýn diye bir þey yapmýyorum ama söylediklerine dikkat etmezsen, fena olur!”
“Bakýn bayan, adam haklý ama. Bu þekilde yarasýna basarak laf dalaþýný kazanamazsýn. Hem siz de bir bayanýn elinden öldünüz.”
“Hah! Ýþte güzel noktaya deðindin, aslaným. Adýn neydi senin William mýydý?”
“Hayýr hayýr, benim adým Knegaubobilkastra, efendim. Güney Afrika’da bir kabileden geliyorum. “Masum insanýn eti yenmez” anlamýnda bir isim bu. Bilirsiniz bir tür deyim. Yine de siz kýsaca Kuka diyebilirsiniz.”
“Hým.. Tamam, Ke gu bil tas, aman Kuka yada her neysen. Evet önemli olan bayanýn ölüm þekli. Bakalým elimizde neler varmýþ. Bir bayan tarafýndan öldürüldün. Hah iþte bu!”
-“Ben intihar ettim. Biri tarafýndan öldürülmedim, seni ahmak!”
“Demek istediðim de bu ya zaten! Sen bir bayansýn. Kendine dayanamadýn. Kendini öldürdün iþte. Bir kadýnýn dayanýlmasý ne kadar güç bir varlýk olduðunu kanýtladýn bize. Teþekkür ederim. Baþka sorum yok. Tanýk sizindir.”
-“Kendimi öldürmemin nedeni kendimden kurtulmak deðildi. Dünya senin gibi ukala ve beþ para etmez erkeklerle doluydu. Sadece sizin varlýðýnýza dayanamayýp ölmek istedim. Baþardým. Ama halime bak. Cennet yerine Cehenneme gelmiþim sanki. Çünkü sen ancak bir iþkence türü olabilirsin ve bir tek Cehennem bu kadar acýmasýz olabilir.”
“Aman aman bir de espri yaparmýþ. Çok hoþ. Her neyse. Bugün günlerden ne demiþtin Alex?”
“Bilmem. Cuma olabilir, efendim.”
“Tamam o halde, Baylar ve Bayan…? Adýnýz her neyse. Sorun deðil bundan sonra adýnýz bayan olsun. Daha kabullenilebilir. Yani cinsinizi hatýrlatarak size seslenmek daha kolay olur. Belki de bakarsýn bir gün alýþabiliriz.”
-“Adým Vivien.”
“Tamam Vivi, o halde toplantýya…”
-“Hayýr, Vivien demelisin. Adým Vivi deðil.”
“Aaa, hadi ama Vivi yapma. Adýn çok uzun ve Vivi güzel bir kýsaltma. Aynen Kaku’nun ki gibi. Eðer gerçek adýný söylemeye kalkarsak oksijen yetersizliðinden ölürüz.”
-“Birincisi, Vivien uzun bir isim deðil. Ýkincisi, adamýn adý Kuka, Kaku deðil. Ve son olarak ölmekten korkacaðýn en son yerdesin. Bay…? Çok bilmiþ? Boþ beyin?”
“Yok hayýr, benim adým. Hýmm.. Beni sadece ‘Kral’ diye çaðýr.”
-“Ah, egolarýn tanrýsý bize buyuruyor. Kral’mýþ! Yanlýþ yerdesin o halde. Ýstersen sahip olduðun topraklara dön ve binayý terk et bakalým Yüce Kral!”
“Yok saðol. Burasý gayet iyi.Nerde kaldý bu adam? Yani lafýn geliþi adam dedim! Hey, Micheal! Masayý donat bakalým! Duydunuz mu? Bu akþam bendensiniz arkadaþlar!”
-“Aman çok saðol. Borcumuzu nasýl ödeyeceðiz sana? Hep sen ýsmarlýyorsun. Böyle olmuyor ki. Mahcup oluyoruz.”
“Dert etme Vivi, olur da Cennet halký olarak bir gün dünyaya geri dönersek o zaman da sen ýsmarlarsýn. Ödeþiriz.”
-“Seninle dünyada olmaktansa Cehennem’de zebanilere içki ýsmarlamayý tercih ederim!”
“Çocuklar, çocuklar neyiniz var sizin? Nedir bu kargaþa? Hani tartýþmayacaktýnýz artýk?”
“Micheal, demek geldin. Hep bu kadýn baþlatýyor tartýþmalarý. Acaba onu ayrý bir yere koyabilir misiniz? Yani bunu patrondan isteyebilir miyiz? Biliyorum, Cenneti bölmek hoþ deðil ama… ”
-“Ah, seni yalancý! Karþýnda bir melek var ve sen ona yalan söylüyorsun. Ne kadar ayýp bir davranýþ. Efendim, saygýdeðer Micheal. Ben bu adý saný belli olmayan insandan býkmýþ durumdayým. Kendisi terbiyesizlikleriyle cennetimizin güzelliklerini katlediyor.”
“Hey.. seni pis dedikoducu kadýn...”
“Tamam çocuklar, sakinleþin bakalým. Hadi bir þeyler için. Rahatlayýn. Diðerlerinin huzurunu kaçýrýyorsunuz. Bu sefer ciddiyim ve sizi son kez uyarýyorum. Eðer bu þekilde kavga etmeye devam ederseniz, siz ikiniz cezalandýrýlacaksýnýz. Þimdi bunu iyice düþünün ve biraz olsun Cennetin keyfini çýkarýn. Ah, Ulu Tanrým!”
“Hah, geldiði gibi kayboldu iþte.”
-“Seni de yanýnda götürseydi ne güzel olurdu.”
“Vivi, Vivi… Sensiz asla bir yere gitmem. Eðer bu sana acý veriyorsa o halde sonsuzluðu benimle paylaþacaksýn. Fedakarlýk yapacaðým, çünkü bu bana da acý veriyor olacak.”
-“Pekala, bayým. Ben biraz dinleneceðim. Tek istediðim sesinizden bir süreliðine kurtulmak. Bu nedenle uyumaya gidiyorum. Her ne kadar yorgun hissetmesem de.”
“Tamam o halde biz de uyuyalým çocuklar. Yarýn küreler ýþýldadýðýnda yeni bir gün olacak. O zaman uyandýðýmýzda bugün bize adýný baðýþlayan Vivi hanýmefendi tüm enerjisiyle bizle uðraþýrken yorgun olmak istemeyiz.”
-“Kral’mýþ. Teneke Kral! Çöplüklerin Kralý! Bay Kendini Bilmezlerin Yüce Kralý! Sabah olduðunda Bay Yok Olmuþ Kral olsa da biraz huzur bulsak!”
“Vivien’mýþ. Ýsme bak. Keman gýcýrtýsý gibi. Uykunun en güzel yaný o cadýnýn sesini duymamak. Küreler birleþmese, uyanmasam ve cadý olmasa…Ne güzel bir rüya.”

***

Vivien gerinerek uyandý. Bugün gerçekten de uyuduðunu hissetmiþti. Uzun süredir hiç hissetmediði kadar gerçek bir uykuydu. Gözlerini açtý. Parlak ýþýk canýný yakýnca hýzla kapadý. Sonra Cennet’te rahatsýzlýk verecek bir þeyin bulunmadýðýný hatýrlayarak tekrar açtý. Yatakta dikildi ve etrafýna baktý. Daha önce hiç olmadýðý kadar yüksek bir sesle çýðlýk attý.

Kral, derin uykusundan kulaðýnýn dibinde atýlan yüksek bir çýðlýk sesi ile uyandýrýldý. Yuvarlandý ve yataktan düþtü. Korkuyla ayaða kalktý ve biraz önce düþtüðü yatakta yatan Vivien’ý gördü. Kadýn hâlâ çýðlýk atýyordu. Geç de olsa bu duruma ayak uydurarak adam da baðýrmaya baþladý ve aniden ayný anda sustular.

Vivien, ayakta dikilmiþ duran çýplak adama bakýyordu. Kral durumu fark edince rahatsýzlýkla örtüyü üstüne çekti. Vivien zaten sarýnmýþ olduðu battaniyeye daha da sýký sarýldý.
***
-“Ah, Kral çýplak! Bana bak, sen çok oluyorsun ama! Terbiyesiz adam!”
“Ne demek þimdi bu? Ben ne yapmýþým da terbiyesiz olmuþum?”
-“Daha ne yapacaksýn? Çýrýlçýplak gelip yanýma yatmýþsýn! Bunu Micheal duyunca senin sonun olacak. Bakalým o zaman ne yapacaksýn. Cennet sensizken sessiz ve huzurlu olacak. Her yaþayanýn hayal ettiði gibi!”
“Bence siz daha uyanmamýþsýnýz küçük haným. Eðer uyanmýþ olsaydýnýz etrafýnýza bir kere daha bakar ve o zaman gerçekleri anlardýnýz.”
-“Ah haklýsýn, burasý benim odam deðil. Alçak! Bu durumda beni kendi odana getirdin!”
“Burasý benim de odam deðil, bayan! Burasý Cennet de deðil. Cennet’te sabahlarý gözünü oyan kocaman sarý bir güneþ olmaz! Cennet’te parlak renkler ve gürültü yoktur.”
-“O zaman biz? Yani? Ah, tanrým burasý dünya mý?”
“Ýþte þimdi, günaydýn!”
-“Aman tanrým! Ah evet, evet. Hepsi senin suçun iþte! Micheal bizi kovdu. Hem de ikimize birden berbat bir ceza verdi. Ayný yatakta uyandýk! Bundan daha kötü bir ceza olabilir mi?”
“Bence konuþtuklarýna dikkat etmelisin. Yani belki bundan daha kötüsü vardýr. Bir baksana þuna.”
-“Ne var orada?”
“Bambu evler. Sence nerdeyiz? Yani hangi ülke? Hangi þehir?”
-“Bilmiyorum. Daha önce böyle bir yerde bulunmadým. Dýþarý çýkýp sorabiliriz.”
“Evet, olabilir. Sanýrým bu ev bizim. Yani otel odasýna benzemiyor.”
-“Bizim mi? Beraber uyandýk diye tekrar beraber uyuyacaðýmýzý mý sanýyorsun?”
“Hayýr, ayný yatakta yatmayý önermiyorum. Bence de baþka bir oda olmalý. Biraz gezelim bakalým.”
-“Hey, önce þu arkandan sürünen aðýr örtüden kurtul. Bu þekilde yürümen bir saat sürer.”
“Ah, evet. Tamam.”
-“Yoo, öyle deðil. Ah ne yaptýðýný sanýyorsun! Bari dolaba falan bak.”
“Evet iyi fikir. Bakalým ne varmýþ. Güzel. Micheal düþünceli davranmýþ ve bir sürü kýyafet ayarlamýþ. Þort, sandalet ve havai gömlekler. Ýþte benim tarzým. Tamam, bakabilirsin artýk.”
-“Ah, evet böyle daha iyi. Þimdi odadan çýkarsan ben de giyineceðim.”
“Tamam, ben evi dolaþayým bari.”

25 saniye sonra…

“Ah Vivi, çabuk giyin ve gel. Bunu görmelisin. Bu, bu gerçekten çok müthiþ.”
-“Geldim. Neymiþ müthiþ olan? Bana bak… Ulu Tanrým!!!”
“Evet, harika deðil mi?”
-“Sen neden bahsediyorsun? Biz neredeyiz böyle?”
“Tam olarak bilmiyorum ama bu zenci arkadaþlara sorabiliriz. Ah iþte þu kafasýnda kemikler olan gayet sempatik görünüyor.”
-“Yo yo bunu yapma. Kafasýndakiler bir insana ait olabilir. Yani bunlar yamyam olabilir. Biz ise…”
“Yemek?”
-“Hayýr saðol. Þu an hiç aç hissetmiyorum kendimi.”
“Yanlýþ anladýn. Biz yemek olacaðýz sanýrým. Neyse. Bence o kadar kötü deðil. Yani onlarla anlaþabiliriz. Mesela ortak lisaný kullanabiliriz.”
-“Öyle mi? Neymiþ ortak lisan?”
“El hareketleri. Buna ne dersin. Ýzle þimdi.”
-“Dur yapma! Bize doðru geliyorlar!”
“Ee, sanýrým yanlýþ bir hareket seçmiþ olabilirim. Bu durumda en kötü ihtimalle birbirimizden kurtulmuþ olacaðýz.”
-“Yada ateþ üzerinde çevrilerek acý içinde öleceðiz ve diðer tarafta tekrar karþýlaþacaðýz ki bu daha büyük bir acý olacak. Birbirimizden kurtulmamýz için birimizin ölmesi diðerinin yaþamasý gerekli. Beni öldürmeleri artýk gözüme daha güzel görünüyor.”
“Hayýr, olmaz. Ben senin için hayatýmý feda ederim. Ben kibar ve düþünceli bir erkeðim!”
-“Ya, ne demezsin! Sakýn beni bu yamyamlarýn arasýnda býrakýp Cennet’in keyfini çýkarmayý düþünüyor olmayasýn?”
“Aklýma gelmemiþti. Ama güzel fikir. Evet, deðerlendirebilirim. O halde lütfen geri çekil, Vivi!”
-“Ah adým Vivien!”
“Artýk fark etmez bence. Yani tam arkanda bir yamyam var!”
-“Ay, imdat! Kralll ! Yardým et, Kral!”
“Hey uzak dur bakalým ahbap! O benim yemeðim! Pardon, arkadaþým diyecektim!”
-“Kýralll?”
“Efendim? Tanýþýyor muyuz?”
“Kýral!! Ýkko nav tam hort! Kral tam tam!”
“Ah evet, evet. Anlýyorum.”
-“Ne diyorlar? Tanýyor mu seni?”
“Evet, diyor ki adýmý duymuþ. Ýmza istiyorlar, falan filan. Ah, tabi seninle Cennet’te bunlarý konuþmadýk. Ben aslýnda dünyada herkes tarafýndan tanýnýrým. Yani ünlüydüm.”
-“Ýlginç. Ben de dünyadaydým ama senin adýný duymadým. Yani bir Kral vardý. Ama o da Elvis idi ve kesinlikle sana benzemiyor.”
“Hýmm.. Evet. Her neyse. Bu arkadaþlar bizi seyretmekteler. Ben onlarla biraz ilgilenmeliyim. Ayýp oluyor. Anlarsýn ya. Pekâla çocuklar! Bana imzamý atabileceðim bir þeyler getirin bakalým. Ah evet evet, þuradaki düz tahta oldukça uygun. Sen býçaðý yere býrak istersen, ne dersin? Yani onunla imzamý atabilirim tabi ama o þeyi bana doðru tutarken olmaz, deðil mi?”
“Kam hart ugrat pobort uk duk tak!”
-“Ne diyor söylesene!”
“Bak aslýnda ben bu dile çevirebilecek kadar hakim deðilim. Yani aslýnda anlayabilecek kadar bile hakim deðilim. Bu durumda sen ne hissediyorsun? Yani sence ne demiþ olabilirler?”
-“Hissetmek mi? Bence imzadan çok sanki bizi yemek istiyorlarmýþ gibi gözüküyor. Ama bilirsin her zaman filmlerde beyaz adamlarý tanrý zannederler. Bu durumda eðer kollarýný havaya kaldýrýp ‘kral’ falan diye baðýracak olursan belki bir þeyler çaðrýþým yapabilir.”
“Tamam. Fena fikir deðil. Geri çekil bakalým. Öhö.. Ben uga ve þey…”
-“Direk konuya gir bence.”
“Evet, tamam. Kralllll!!!!”
-“Ah, iþte bu harika. Hepsi önümüzde eðildi. Kurtulduk.”
“O halde neden þunlar iplerle bize doðru geliyorlar?”
-“Belki þu taþýdýklarý tahtaya baðlamak için olabilir.”
“Çok akýllýcaydý, Vivi.”
-“En azýndan denedim. Ah, bari çabuk ölsek!”
“Evet, gider gitmez Micheal’a söyleyecek birkaç sözüm olacak!”
-“Kapa çeneni lütfen. Ay, bizi baðlýyorlar.”
“Yakýn geleceði görebiliyorsun. Güzel bir yetenek. Hey baksana. Evet, sen. Biraz sýký baðladýn dostum. Acýtýyor da. Hem ben Kato diye ölü birini tanýyorum. Onu siz mi yediniz?”
-“Kuka! Adamýn adý Kuka’ydý!”

1 saat sonra….

-“Bu þekilde taþýmaya devam ederlerse ateþi göremeden ölmüþ olacaðým. Kollarým ve bacaklarým aðrýmaya baþladý artýk.”
“Kadýnlar! Hep þikayet ediyorsunuz. Çevreye baksana ne güzel bir doða. Belgesel çekimi için buraya gelinebilir.”
-“Evet, ama buradan sað çýkmak biraz problem olabilir.”
“Neden durdular? Ah, gelmiþ olmalýyýz. Güzel bir þey kokuyor.”
-“Kokan bizim sosumuz sanýrým.”
“Ne yazýk. Umarým önce seni kýzartýrlar, Vivi. Tadýna bakmayý isterim doðrusu. Yani sosla güzel olabilirsin.”
-“Ah, kapa çeneni!”
“Evet haklýsýn. Hiçbir sos tadýný deðiþtiremez.”
-“Keþke Knegaubobilkastra burada olsaydý. O anlaþabilirdi bu yamyamlarla. Acaba bizi görüyor mudur?”
“Vivi..”
-“Eðer görüyorsa belki Micheal’a düþtüðümüz durumu anlatýr. Acý çekmeden ölmemizi saðlar.”
“Baksana…Vivi…”
-“Ne, ne var? Hayatýmýn son dakikalarýnda huzurlu hayaller kurmak istiyorum. Derdin ne?”
“Adamlar bizi yemekten vazgeçtiler de onu haber verecektim. Ama kusura bakma sözünü kestiðim için. Lütfen devam et. Dinliyorum.”
-“Vaz mý geçtiler? Niye ki?”
“Bilemiyorum. Senin için problemse söyleyelim, bizi yesinler.”
-“Saçmalama!”
“Onlarýn anlayabileceði bir þey demiþ olmalýsýn. Ama o kadar gereksiz ve fazla konuþuyorsun ki arþivleri araþtýrmak benim için çok zor. Biraz düþünsen fena…”
-“Ah buldum. Tabi ya. Knegaubobilkastra!”
“Evet evet. Ýyi biriydi. Konuyla ne alakasý var?”
-“Hatýrlasana! Anlamý ‘masum insanýn eti yenmez’ idi. Deyim! Ýþte anladýlar!”
“Evet, ateþten kurtulduk. Ellerimizi de çözüyorlar. Bu güzel bir geliþme. Hâlâ biraz saygý bekliyorum. En azýndan beni tanýyabilirlerdi.”
-“Haklýsýn. O zaman ünlü bir yemek olurdun. Adýn dünya mutfaðýnýn en seçkin mönülerinde yer alýrdý.”
“Dudaklarýndaki ve burunlarýndaki deliklere çubuk geçirmiþ, kafalarýnda olasý insan kemikleri taþýyan ve suratlarý boyalý bu yamyam arkadaþlarýn tartýþmamýzý aðýzlarý bir karýþ açýk seyretmesi sence bize zaman mý kazandýrýyordur yoksa sonumuzu mu hazýrlýyordur?”
-“Ben de fark ettim. Bir þeyler yapsak mý acaba?”
“Tamam. Þöyle bir þey yapalým. Uga- ben, gik -bir, gurtur- dostum. Tuk -bu, porsuk- kadýn, gurgur-yemek.”
-“Hey! Sen kime porsuk diyorsun?”
“Affedersin Vivi, ama onlarýn dilinde konuþmaya çalýþýyorum. Kadýn deyince ve seni görünce aklýma porsuk geldi. Yani onlara da seni çaðrýþtýrýr diye düþündüm. Kusura bakma ama burada iletiþim kurmaya çalýþýyorum! Amacým bizi kurtarmak!”
-“Evet, tabi. Çekil önümden. Öhö… Biz gitmek. Bakýn bayým, biz gitmek çünkü biz yenmemek. Bize yemek getirmek siz. Biz yemek sonra uyumak. Siz dost olmak. Biz dost olmak.”
“Biz takip etmek. Herhalde bize daha uygun bir son hazýrladýn,Vivi. Suþi gibi sanýrým. Seni sarmak için büyük bir yosun bulmalýlar. Ah, tamam kýzma. Hadi takip edelim bari. Seninki önden gidiyor baksana.”
-“Nerden benimki oluyormuþ, caným?”
“Hadi yapma, ondan hoþlanýyorsun iþte. Zaten sana yiyecek gibi bakýyor! Ne kadar ironik. Eðer baþ baþa kalmak isterseniz ben anlarým. Gerçekten sorun deðil.”
-“Of, kapa çeneni!”
“Tamam, sen kýzmamak. Biz dost olmak ve yürümek. Ama yakýþýklý yamyam sana dönüp dönüp bakmak. Yamyam son moda giyinmek. Yada hiç giyinmemek. Seksi yamyam olmak.”
-“Sen biran evvel susmayý tercih etmezsen, ölü bir adam olmak!”
“O halde ben þimdilik susmak. Susmak yada susmamak iþte tüm mesele bu olmak.”

Bir saat sonra…

-“Daha ne kadar yürüyeceðiz sence?”
“Yoruldun demek. Ýstersen William’a söyle seni tekrar çubuða baðlayýp taþýsýnlar. Ne dersin?”
-“Hayýr, böyle iyi. Teþekkürler. William da kim?”
“Ah, evet. Seninkinin adýný William koydum. Yani çok William tipi var.”
-“Ýnsanlarýn tiplerine göre isim mi buluyorsun?”
“Evet. Ne yani sen daha önce hiç yapmadýn mý?”
-“Hayýr, ben normalim.”
“Ýlginç. Sende bir fark olduðunu biliyordum. Ama normal dýþý bir þey diye düþünüyordum, Vivi.”
-“Bana Vivi demeyi ne zaman keseceksin?”
“O halde senin tipine göre bir isim bulmalýyým.”
-“Hayýr, kafandan uydurduðun bir isime ihtiyacým yok. Yýllardýr Vivien olarak gayet güzel idare ediyorum.”
“Evet, onca asýrdýr baya alýþmýþ olmalýsýn ismine. Sen de haklýsýn tabi.”
-“Bu kadar kaba olmak zorunda deðilsin! Hâlâ genç gösteriyorum!”
“Sakýn otuz yýl kadar ölü olduðun için olmasýn.”
-“Cennet böyle bir yer iþte. Bütün kadýnlarýn dilekleri kabul oluyor.”
“Erkeklerin dilekleri de kabul olsaydý hepiniz Cehennem’de olurdunuz.”
-“Neden bizi bu kadar uzak bir yere götürüyorlar sence?”
“Çünkü William’ýn Bogart ile bir golf turnuvasý var ve davetlerini reddedip gitmezsek ayýp olur, hayatým.”
-“Ne?”
“Nerden bilebilirim? Yamyamlarla iletiþim kurabilseydim, þu an ateþin baþýnda oturmuþ sosa banýp seni yiyiyor olurdum.”
-“Ah, çok güzel. Dalga geçmeye devam et. Gerçekten tam zamaný.”
“Evet, haklýsýn. Ama yine de ikimiz içinde ilginç bir deneyim oluyor. Þu kahrolasý güneþ de olmasa. Keþke çantan falan yanýnda olsaydý.”
-“Çantam mý?”
“Evet, siz kadýnlarýn çantalarý bir garip.”
-“Öyle mi? Nesi varmýþ çantalarýmýzýn?”
“Her þeyi var. Garip bir çanta taþýma alýþkanlýðýnýz var. Biz genelde bir cebe cüzdan koyarýz. Diðerine ise anahtarlýk. Gömleðimize de sigaramýzý koyarýz. Her þeyimizi üstümüzde taþýrýz. Oysa siz kadýnlar, her zaman çantanýza aniden seyahate çýksanýz gerekebilecek her þeyi koyarsýnýz ve markete giderken bile yanýnýzda taþýrsýnýz. Bazen büyük çantalardan milyonlarca materyal çýkarýrken bazen küçücük çantalardan bile þapkadan tavþan çýkarýr gibi tonlarca makyaj malzemesi çýkarabilirsiniz. Çok þaþýrtýcý bir yeteneðiniz var. Ýþte þu an çantan yanýnda olsaydý hiç þüphesiz içinden bir güneþ kremi çýkarýp bana verebilirdin.”
-“Hýmm.. Ýlginç bir tespit.”
“Güneþ kremi taþýyordun deðil mi? Hem de kýþ ayýnda bile.”
-“Evet. Ama unutuyorsun. Güneþ ciltte leke yapar. Bunun için de illâ ki yazýn sýcaðýna gerek yoktur. Güneþ kýþ aylarýnda bile tehlikelidir.”
“Evet, evet. Her neyse.”
-“Neden durduk?”
“Eh, yamyam olabilirler ama onlar da insan. Yoruldular herhalde.”
-“Bize bir þey iþaret ediyorlar. Þu büyük yapraklarýn arkasýný iþaret ediyorlar sanýrým.”
“Neden bir göz atmýyorsun. Belki William’ýn senin için hazýrladýðý bir sürpriz vardýr. Ben de gelerek bozmak istemem. Darýlýrsa beni yer.”
-“Korkma. Midesine oturacaðýný tahmin ediyordur.”
“Biliyordum.”
-“Neyi?”
“Ondan hoþlandýðýný. Hah, onu koruduðuna göre ondan hoþlanýyorsun iþte!”
-“Gevezelik yapmayý keser misin? Pekâla, gidip bir bakalým ne istiyorlarmýþ.”
“Cesur kýz. Git bakalým, hemen arkandayým.”
-“Ah, ne güzel. Deniz kýyýsý, kumsal…”
“Bir sal ve bir Hindistan cevizi. Gerçekten de çok hoþ. Bedava tatil kazanmýþ kadar heyecanlýyým.”
-“Sal mý?”
“Adamlar bizi sala doðru itekliyorlar. Bence buradan kovuluyoruz.”
-“Evet, pek kibar olduklarýný söyleyemem. Hey, William kolumu sýkýyor.”
“Senden ayrýlmak ona acý veriyor olmalý. Duygularýný saklayamýyor sanýrým.Tamam ben sala biniyorum. Arkam dönük, bakmýyorum. Siz vedalaþýn.”
-“Ah, lanet olasýca elini uzatsan da binebilsem ne dersin?”
“Atla bakalým. Artýk benim teknemdesiniz, bayan. Sizi vahþi yamyamlardan kurtardým. Konforlu teknemde aradýðýnýz her þey mevcut. Biraz Hindistan cevizi ister misiniz?”
-“Konforlu tekne mi? O halde kamaram nerede acaba bayým?”
“Leydim, lütfen bana Kaptan diye hitap edin. Kamaranýz hemen oturduðunuz yerin altýnda. Poponuzun altý sizin kamaranýz olmakta. Evet, yamyamlara el sallayalým ve yolculuðumuza baþlayalým. Mürettebat küreklere asýl!”
-“Kafaný suya sok. Beynindeki loplar güneþte kalýnca iyice eridiler. Birbirlerine yapýþmaya baþladýlar.”
“Tamam. Nereye gitmek istersiniz, bayan?”
-“Bilmiyorum. Tropikal bir ada olabilir. Ama mümkünse medeni bir ýrk olsun.”
“Anladým. O halde son kez William’a bak. Çünkü tam yol ileri gidiyoruz.”
-“Evet, evet.”

8 saat sonra, gece yarýsý.

-“Bu þekilde daha fazla gidebileceðimizi sanmýyorum.”
“Baþka bir þekilde gitme ihtimalimiz yok.”
-“Üstümüzde akbabalarla ölü bir þekilde gitmek de bir ihtimal.”
“Bu kadar kötümser olma, Vivi. Eminim rüzgarýn yardýmýyla sabaha Brezilya’da oluruz.”
-“Micheal, bu daha ne kadar sürecek böyle?”
“Eminim bizim çocuklarla takýlýyorlardýr. Seni duymasý an meselesi. Bir kere de baðýrarak söyle istersen. Tamam demek uyudun. Güzel o zaman ben de yanýnda yatýyorum ve umuyorum ki uyurken fazla hareket etmiyorsundur. Yoksa köpekbalýklarýna yem olabiliriz ki bu durumda kalmaktansa bizim yamyamlarý tercih ederim. Tamam o halde kolumu beline atýyorum. Sakýn yanlýþ anlama. Bu durumda dönersen ben seni tutuyor olacaðým. Ama bak bu þekilde horlarsan elimin altýndayken fikrimi deðiþtirip seni suya atabilirim de. Her neyse, o halde, iyi geceler Vivien...”
-“Ýyi geceler, Kral…”

Sabah saat altý.

-“Of, baþým. Ay, kollarým. Neredeyiz?”
“Sana da günaydýn, Vivien.”
-“Evet, evet günaydýn.”
“Kahvaltýda Hindistan cevizi var.”
-“Evet, ama açýk deðil.”
“Aslýnda açýk. Ama kusura bakma gerekli malzemeleri yanýma almadýðým için dilimleyip tabakta servis yapamýyorum. Yanýma alsaydým da sal aðýrlýða dayanamayýp batardý zaten. Yine de üstündeki üç tane delikten bir tanesini açmayý baþardým. Suyunu içmek için. Daha sonra olanaklarýmýzýn el verdiði kadar uðraþýp kabuðunu kýrmayý ve sana dilimlemeyi düþünüyorum.”
-“Tamam, teþekkür ederim. Peki neredeyiz?”
“Beþ on dakikaya kalmaz Brezilya’da oluruz. Nerden bilebilirim?”
-“Güzel. Harika. Daha erken kaldýrsaydýn belki daha az haþlanýrdým, ne dersin? Halime bak ýstakoz gibi olmuþum!”
“Istakoz dedin de, oltamýz olsaydý balýk tutar, çið çið yerdik.”
-“Ah, korkunçsun!”
“Ölmeden önce kesin Uzakdoðu yemeklerini yiyiyordun. Ama ben öneride bulununca iðrenç oluyorum. Çok alýþýldýk bir durum.”
-“Suyunu içtiðimize göre çið balýk yemektense Hindistan cevizini yemeyi öneriyorum. Lütfen açar mýsýn?”
“Lütfen?”
-“Evet. Lütfen.”
“Bana muhtaç olmana bayýlýyorum, Vivi. Tabi ki açarým, hayatým. Sen iste yeter. Bakalým.”
-“Bu þekilde sala vurmaya devam edersen okyanusun ortasýnda elimizde bir Hindistan cevizi ile yüzüyor olacaðýz.”
“Baþka bir önerin var mý? Sence bu nasýl açýlýr? Taþ olsa ona vurabilirdim.”
-“Kafana vurmayý dene. Muhtemelen ayný iþlevi görecektir.”
“Eðer William’a biraz yüz vermiþ olsaydýn, daha konforlu þartlarda yolculuk ediyor olabilirdik!”
-“Aman Tanrým!”
“Aman Tanrým tabi ya. Aklýn baþýna þimdi geldi. Ama biraz geç kaldýn, küçük haným. Sevgilin millerce ötede kaldý.”
-“Kapa çeneni ve arkana bak!”
“Ooo, bir ada!”
-“Hem de tropikal!”
“Demek Micheal seni duydu. Keþke baþka bir þey dileseymiþsin!”
-“Hadi kaptan! Gidiyoruz. Çok uzakta deðil. Ellerinle it suyu.”
“Ýþte istediðim ruh bu.”
-“Kaptan Kral!”
“Tamam tamam. Ýtiyorum.”

38 dakika sonra…

-“Bence…suya atlayýp..salý çekelim.. karaya kadar…”
“Ah, evet. Bence de… Ama önce biraz… dinlenelim.”
-“Atla!”
“Saol, böyle iyi. Sen çekmeye devam et, ben hemen geliyorum!”
-“Tamam.”
“Hey, hey! Nereye, bekle. Tamam atlýyorum. Çekiyoruz. Beraber. Önden gitmek yok!”

12 dakika sonra…

-“Burasý harika bir yer.”
“Kesinlikle katýlýyorum. Cennet’i görmemiþ olsaydým, ‘Cennet gibi’ diyebilirdim.”
-“Bir sürü aðaç var, meyveler var. Yaðmurda yapraklarla su toplayabiliriz. Bunu bir belgeselde görmüþtüm. Belki de ormanýn içinde bir þelale vardýr. Ah, burada yaþayabiliriz.”
“Benimle yaþamak istemediðini sanýyordum?”
-“Aslýnda imkâným olsa, istemezdim. Ama þu an için yapabileceðim baþka bir þey yok.”
“Anlýyorum.”
-“Güzel, bir an önce ateþ yakalým.”
“Evet, ben de þu Hindistan cevizini açayým o zaman.”
-“Saçmalama, bir sürü meyve var. Mesela ananas toplayalým. Bir aðaç dolusu var, baksana. Sen çalý çýrpý toparla ben de ateþ için yer ayarlayayým.”
“Ateþ? Meyveleri mi kýzartacaðýz?”
-“Sorgulama, sadece yap.”
“Mutlaka bana muhtaç kalacaðýn bir an gelecek ve o zaman tekrar ‘lütfen’ diyeceksin.”

46 dakika sonra…Meyveler toplanýp yenmiþ, hava kararmýþ, ateþin baþýnda denize bakarlarken…

“Karnýn doydu mu? Biraz daha yemek ister misin?”
-“Hayýr, doydum. Teþekkürler.”
“Biliyor musun, ölmeden önce New York’ta yaþýyordum. Yüksek binalar yüzünden hiç bu kadar çok yýldýzý apaçýk görme þansým olmamýþtý. Þimdi kendimi normalden daha küçük hissediyorum.”
-“Evet, evren insan beyninin alamayacaðý kadar büyük ve biz inanýlmayacak kadar küçük ve önemsiziz aslýnda. Ama Mýsýr’dayken aynen böyle bir gece yaþamýþtým.”
“Mýsýr’a mý gittin? Harika. Ben hep merak etmiþimdir. Piramitler nasýldý?”
-“Bilmem, gezmedim.”
"Mýsýr’a gittin ve Piramitleri gezmedin?”
-“Evet.”
“Ýlginç. Peki iþ için mi gittin?”
-“Hayýr.”
“Tamam.”
-“Ben çok fazla ülkeyi dolaþtým. Çok fazla þehir gördüm. Prag, Ýstanbul, Paris, Gent… ve daha bir çoðu. Ama hiç biri iþ seyahati deðildi. Sadece gittim.”
“Peki nerede yaþýyorsun? Yani ölmeden önce nerede yaþýyordun?”
-“Uzun süre sabit bir yerde kalmadým. New York’ta doðdum, Kanada’da büyüdüm, Ýtalya’da okudum ve Ýtalyan biriyle evlenip New York’a taþýndým.”
“Demek evliydin?”
-“Evet. Ya sen?”
“Ben de evliydim. Ölmeden önce hâlâ evli biriydim. Ölmek kesin bir boþanma oluyor.”
-“Peki eþin? Yani eþin mi?”
“Evet, evet. Eþim vurdu beni. Garip bir ölüm þekli. Eþim tarafýndan gece yarýsý kavga sýrasýnda iki kurþundan üçüncüsünde öldüm. Kötü bir niþancý olduðunu da o sýrada öðrendim. Belki de acý çektirmek istemiþtir. Kim bilir? Ama yine de cinnet geçirdiðini düþünüyorum. Son nefesimi vermek üzereyken sesini iþitiyordum. ‘Hayýr, hayýr, ölme!’ diye baðýrýyordu ki geç kalmýþtý. Yani ne bekliyordu ki? Üç el ateþ edip yaþamamý mý?”
-“Aman Tanrým, bu çok üzücü.”
“Aslýnda deðil. Yani öldüm ve Cennet’e geldim. Ondan kurtuldum. Kavga, gürültü olmayan güzel bir yerde sonsuza kadar tatil hakký kazanmýþ oldum. O kadar da kötü deðil.”
-“Evet, ama yine kavga edecek birini buldun Cennet’te.”
“Ýþte ben söyleyince kýzýyorsun. Kadýn her yerde kadýndýr.”
-“Seni kýrdýysam üzgünüm. Yani birbirimize hiç de iyi davranmýyorduk.”
“Yo yo üzülme. Senin olduðu kadar benim de suçum. Aksi biriyim ve yaþadýðým en son anýmda eþim tarafýndan vurulunca kadýnlara ön yargý ile yaklaþmaya baþladým, sanýrým. Yoksa sana karþý kiþisel bir gýcýklýðým yoktu, inan. Ayrýca kavga da olsa çok eðlenceliydi. Her zaman huzurlu olunca sýkýcý oluyor. Seninle tartýþmalarýmýz hareket getiriyordu Cennet’e.”
-“Ne demezsin? O yüzden Micheal bizi kovdu zaten. Fazla hareket getirmiþti.”
“Ah, Micheal! Garip biri. Yaramaz öðrencilerin her zaman korktuðu ve saygý gösterdiði bir öðretmen gibi. Melek olmasý sýkýcý olmasý anlamýna gelmiyor ki. Bunu ona defalarca açýkladým. Beni hiç dinlemiyor.”
-“Onun dinlediði daha büyük bir güç var. Tanrý’nýn sözleri seninkilerden aðýr basýyor olabilir. Ne dersin?”
“Muhtemelen. Peki sen nasýl öldün? Yani neden intihar ettin?”
-“Ben…”
“Eðer seni üzecekse anlatmak zorunda deðilsin. Gerçekten. Takma kafana.”
-“Yo, hayýr. Aslýnda uzun zamandýr kimseye anlatmadýðým bir hikaye…Ýtalya’da okurken eþimle tanýþtým ve hemen evlendik. Eþimle New York’a dönmeye karar verdik. Onun alýþmasý biraz zaman aldý. Bazý sorunlar yaþýyorduk. Ben doðduðum yerde yaþamak istiyordum. Ýlk baþlarda onun için sorun yoktu. Ama daha sonra Ýtalya’ya gidip gelmeye baþladý. Ben iþimden çok memnun olduðum için ve o da Ýtalya’da iþiyle ilgili baðlantýlarýný koparmak istemediði için bölük pörçük görüþebiliyorduk. Sonra tartýþmalar baþladý. Bir gün o Ýtalya’dayken her þeyi yoluna koymak için ona sürpriz yapmak istedim ve daha önce yaþadýðýmýz eve gittim. Kapýyý güzel Ýtalyan bir bayan açtý.”
“Kaltak!”
-“Evet. Her neyse. Ýçeri girdim. Ona Lorenzo’nun bir arkadaþý olduðumu söyledim. Lorenzo, yani eþim.”
“Tipik bir Ýtalyan olmalý.”
-“Evet , öyleydi. Kadýnla konuþmaya baþladýk. Bana uzun zamandýr beraber olduklarýný ama Lorenzo’nun iþ için durmadan New York’a gitmek zorunda kaldýðýný anlattý. Çok mutlu olduklarýný ve bir bebek beklediklerini de söyledi.”
“Kahretsin!”
-“Neler hissettiðimi tahmin edemezsin. Bir anda ellerim buz gibi oldu. Gözlerim ister istemez kýrmýzý elbisesinin altýnda belli belirsiz olan göbeðine kaydý. Kadýn o kadar inceydi ki bebek dört aylýk bile olsa fark etmem imkansýzdý. Ufak bir top yutmuþ gibi duruyordu karnýnda. Ellerini karnýna koydu ve bana bir kýzlarý olacaðýný söyledi. Gözleri mutluluktan parlýyordu. Ben o anda çekip gitmek istedim. Ama sonra kapý açýldý. Kadýn koþtu ve Lorenzo’nun kollarýna attý kendini. Eþim ona sýký sýký sarýldý, öptü ve eðilip karnýný okþadý. Sonra beni gördü. Elindeki çiçekleri yere düþürdü ve öylece bana baktý.”
“Ee? Ne dedi? Ne yaptýn? Ne fýrlattýn kafasýna?”
-“Hiçbir þey demedi. Hiçbir þey yapmadým. Hiçbir þey fýrlatmadým. Sadece birbirimize baktýk. Kadýn durmadan hýzlý hýzlý Ýtalyanca konuþuyor, neler olduðunu öðrenmek istiyordu. Lorenzo onu yatýþtýrdý. Baþka bir odaya gönderdi ve bana dönüp ‘burada ne iþin var?’ dedi.”
“Sen hâlâ kafasýna bir þey fýrlatmadýn yani?”
-“Hayýr. Ben ona sürpriz yapmak için geldiðimi söyledim. Sonra kadýnla konuþtuðumu ve her þeyi bildiðimi söyledim. Neden yaptýðýný sordum. Bana, beni artýk sevmediðini ama ona muhtaç olduðum için beni terk edemediðini ve asla benden bir çocuk istemediðini söyledi. Oysa çocuk yapmaya karar vermiþtik. Sadece iþlerini bir düzene koymasýný bekliyorduk. Tamamen New York’ta kalacak hiç gitmeyecekti. Anlayacaðýn her þey bir yalandý.”
“Aþaðýlýk piç kurusu! Ölmemiþ olsaydým onu öldürürdüm! Ah, lanet herif.”
-“Evet, ben de bir süre küfrettim. Ama sonra New York’ta ki dairemde tek baþýma kalýnca, küfretmekten çok aðladým. Aylarca evden dýþarý çýkmadým. Sonra bir gün eþyalarýmý toplayýp gezmeye karar verdim. Mýsýr’da böyle bir akþamda tek baþýma oturmuþ yýldýzlarý izliyordum. O an eve dönmeye karar verdim. Ama eve döndüðümde ayný þeyler beni bekliyordu. Atlatamadýðýmý anladým ve atlatamayacaðýmý. Beni sevmemiþ, benden çocuk bile istememiþ kocamýn beni aldatmasýný ve baþka bir kadýnýn çocuðuna babalýk edeceði gerçeðini bir türlü kendime yediremedim. Çünkü onu seviyordum ve o akþam intihar ettim.”
“Çok üzgünüm. Yani yaþadýklarýn için gerçekten çok üzgünüm.”
-“Hayýr, üzülme. Hepimiz kötü þeyler yaþadýk. Micheal’ýn dediðine göre hepimiz kaderimizi yaþarmýþýz. Belki de çektiðim acýnýn karþýlýðýnda Cennet’i hak etmiþimdir. Kim bilir? Þu an halimden memnunum. Aynen senin söylediðin gibi.”
“Eðer biz..iþte ne biliyim, ölmeden önce tanýþmýþ olsaydýk, o zaman evli olmasaydýk ve bilmiyorum iþte. Yani kýsaca ben senden bir çocuk isterdim. Seni býrakýp gitmezdim ve hayatýmý seni mutlu etmek için çabalayarak geçirirdim.”
-“Lorenzo’nun sevgilisini görseydin böyle demezdin bence.”
“Gülme. Gerçekleri söylüyorum! Lorenzo’nun sevgilisi umurumda olmazdý. Bence sen çok güzelsin, Vivien. Hayatýna seni hak etmeyecek kadar aptal olan bir adam yüzünden son vermen çok acý.”
-“Ama o aptal adam yüzünden ölmeseydim seninle tanýþmýþ olmayabilirdik.”
“Bakýþ açýný beðendim. O halde iyi ki ölmüþsün. Yani iyi ki ölmüþüz.”
-“Tuhaf ama evet, katýlýyorum.”
“Üþüdün mü?”
-“Biraz.”
“O halde ben bir þeyler bulup þu ateþi biraz canlandýrayým.”
-“Tamam.”
“Vivi,uyudun mu?”
-“Sadece yorucu bir gündü. Saldayken uyuyamadým ve yamyamlar da uyutmadýlar.”
“Evet, haklýsýn. Biraz dinlenmeliyiz. Yanýklarýn geçti mi? Daha iyi misin?”
-“Evet, artýk acýmýyor. Teþekkürler.”
“Tamam, o halde iyi geceler. Sabah sana tropik bir kahvaltý hazýrlayacaðým.”
-“Anlaþtýk.”

30 saniye sonra…

-“Kral?”
“Efendim?”
-“Gerçek ismin ne?”
“Kral.”
-“Gerçek ismin?”
“Tamam. Gerçek ismimi sana söylemeyi düþünmüyorum. Yani yaþarken bile insanlara ismimin Edward olduðunu söylüyordum. Daha sonra ölünce Edward kulaðýma çok sýkýcý geldi. Kral daha çok yakýþýyor bana.”
-“Neden? Ýsmin çok mu komik?”
“Bak, sana söylemeye niyetim yok.”
-“Neden?”
“Çünkü küçük haným, isimler insanlarýn sahip olduklarý özel þeylerdir ve insanlar istemezlerse isimlerini baþkalarýyla paylaþmak zorunda deðillerdir. Özel þeyler özel insanlara söylenir. Yani en azýndan dalga geçip asýrlar boyu kafana vurmayacak olan insanlara!”
-“Ben dalga geçmem ki.”
“Evet, eminim. Olur da Cennet’e geri dönersek herkesin içinde benimle dalga geçeceksin. Bundan eminim iþte!”
-“Geçmeyeceðime söz veriyorum. Adýn ne?”
“Ýyi geceler.”
-“Adýn iyi geceler mi? Tanrým bu nasýl bir isim?”
“Daha yeni söz vermiþtin. Hemen dalga geçmediðin için teþekkür ederim. Sana güvenebileceðimi biliyordum. Yine de adým iyi geceler deðil tabi ki!”
-“O halde ne?”
“Ýyi geceler, Vivien!”
-“Ah, ismin iyi geceler Vivien mý?”
“Ulu Tanrým, neden bütün kadýnlarý eksik yarattýn?”
-“Seni duydum!”
“Ben seni duymuyorum!”
“O zaman nasýl cevap veriyorsun?”
-“Vermiyorum.”
“Verdin iþte.”
-“Uyumayacak mýsýn?”
-“Uyuyorum.”
“Uykunda bile konuþuyorsun.”
-“Tamam. Ýyi geceler.”
“Efendim?”
-“Ne?”
“Þaka yaptým. Uyumaya devam et.”





Sabahýn ilk ýþýklarý ile…

“Günaydýn!”
-“Günaydýn.”
“Ýyi uyudun mu?”
-“Evet, o kadar yorgundum ki rüya bile görmedim. Bu da ne? Kafamýn üstünde kocaman yeþil bir þeyler var.”
“Evet. Bu sabah erken uyandým. Güneþ seni yakmasýn diye büyük yapraklar bulup baþ ucuna diktim.”
-“Çok düþüncelisin teþekkürler.”
“Sorun deðil. Kahvaltýn da hazýr.”
-“Vay canýna. Çok güzel görünüyor.”
“Afiyet olsun. Yemeðini bitirdikten sonra adayý dolaþalým mý?”
-“Tamam. Bence dolaþmaya baþlayalým. Yolda yerim.”
“Tamam, o halde direk þu yöne gidelim. Adanýn göbeðine. Bayanlar önden.”
-“Hep böyle yapýyorsun. Ama nezaketle ilgili olduðunu düþünmüyorum.”
“Saçmalama. Ben nazik bir beyefendiyim.”
-“Evet, evet…”

45 dakika sonra…

“Bak bu böceðin ismi Diaprepes Abbreviatus.”
-“Öyle bir böcek yok.”
“Var iþte, burada.”
-“Hayýr, uyduruyorsun. Sýradan bir böcek. Sadece üstü kavuniçi.”
“Ama doðru söylüyorum.”
-“Söylemiyorsun.”
“Söylüyorum.”
-“Hayýr.”
“Evet!”
-“Hayýrrr.”
“Evet.”
-“Hay..”
“Ýyi tamam. Pes ediyorum! Ama yine de doðru söylüyorum. Dönünce bir zahmet Micheal’a sor.”
-“Soracaðým.”
“Ýyi.”
-“Güzel.”

1 saat sonra..

-“Ben yoruldum. Biraz da sýkýþtým.”
“Nereye?”
-“Öyle deðil. Yani tuvaletim geldi.”
“Hýmm. Anladým. O zaman þuraya bir yere yap.”
-“Tamam ama korkuyorum. Yani böcek yada yýlan falan çýkar diye.”
“Yanýnda durmamý ister misin?”
-“Of, tabi ki hayýr!”
“O zaman söylenme.”
-“Tamam, sen arkana bakma ve uzaklaþ.”
“Tamamdýr.”

35 saniye sonra…

“Vivi?”
-“Evet.”
“Sanýrým ilerde birileri var.”
-“Öyle mi? Nasýllar?”
“Zenci.”
-“Ah, þansa bak. Dur bir saniye geliyorum.”
“Sorun deðil, rahatýna bak.”
-“Neredeler?”
“Ýþte orada. Bence sessizce izlemeliyiz.”
-“Hey, buradayýz! Merhaba!”
“Sessizce.”


Bir süre sonra…

“Her zaman baðýrmak zorundasýn deðil mi? Sabredemezsin hiç!”
-“Ben onlarý dost sandým. Of, nereden bilebilirdim?”
“Biraz sessiz olsaydýn, William’ý tanýrdýk ve uzaklaþýrdýk.”
-“Bu ada lanetli.”
“Lanetli olan sensin.”
-“Dönüp dolaþýp buraya geliyoruz. Ýþe bak.”
“Rüzgarla adanýn arkasýna dolanmýþ olmalýyýz.”
-“Evet, aferin kaptan.”
“Sorun deðil.”
-“Peki þimdi ne yapacaðýz?”
“Bizi bu kulübeden çýkarmalarýný bekleyeceðiz. Sanýrým daha sonrasýnda bizi yiyecekler. Yeterince sýkýldýlar. Onlar kovdukça biz geri geliyoruz.”
-“Kapý açýlýyor.”
“Ut kadug mar harkam sama tig dar!”
“Evet, evet. Memnun olduk! Saol. Elinize saðlýk çok güzel görünüyorlar.”
“Mamatuk!”
-“Ne dedi sence?”
“Bence yemeklerinizi yiyin, karnýnýz iyice þiþsin sonra biz de sizi yiyeceðiz dedi. Sonra da annemle ilgili bir þeyler diyip gitti.”
-“Bu dile baya baya hakim olmaya baþladýn.”
“Evet. Hadi ye.”
-“Ne yani yiyecek misin?”
“Evet. Yiyiyorum. Hýmm.. Ýlginç. Fazla tuzlu ama güzel. H ýhý. Fena deðil.”
-“Ya zehirliyse?”
“Ýyi ya kurtuluruz.”
-“Peki ya gerçekten bizi yiyeceklerse de o yüzden besliyorlarsa?”
“O da uyar. Yine kurtuluruz. Zehri tercih ederim. Ama sonuç ayný gözüküyor.”
-“Ýyi. Madem öyle yiyeceðim! Ama benden önce Cennet’e gitme diye!”
“Aferin. Ye.”
-“Korkunç bir tadý var. Ne acaba bu?”
“Yýlan midesi yada..yada..”
-“Ýðrenç!”
“Yada..pa.. Men piras pelteklestim fanýrým.”
-“Evep. Ay. Eves. Eveg. Eveb. Pen de fanýrým.”



-“Kral, uyan!”
“Ne ne ne var? Ne oldu? Neredeyiz?”
-“Sanýrým her þey yeniden baþlýyor. Dünyaya yollandýðýmýzda ilk uyandýðýmýz yataktayýz.”
“Of, evet. Burasý ayný yer sanýrým.”
-“Ve ikimizde çýplaðýz.”
“O zaman yataktan çýkmayalým.”
-“Peki ne yapacaðýz?”
“Bilmem. Sarýlalým mý?”
-“Ah, Lütfen! Dalga geçmenin hiç sýrasý deðil!”
“Dalga geçen kim? Ne de olsa bizimkiler dýþarýda takýlýyorlar. Daha önce yaptýklarýmýzý yaparsak baþýmýza ayný þeyler gelecek. O halde biz de farklý bir þeyler yaparýz.”
-“Farklý?”
“Evet, bayan.”
-“Hý hým. Nasýl farklý?”
“Mesela ben seni öpebilirim?”
-“Beni mi?”
“Evet, Vivien. Lütfen sorularýnla canýmý sýkma!”
-“Ah, tamam.”
“Öpeyim mi?”
-“Bilmiyorum. Burnumun dibine kadar geldin. Bu kadar yaklaþmýþken istersen öp.”
“Tamam.”

Yeterli bir zaman sonra…

“Ah, þu an bir sigara içmeyi o kadar çok isterdim ki.”
-“Biraz önce seviþtik ve ilk söylediðin þeye bak!”
“Ah, evet. Çok mutluyum, Vivi. Hayatýmda ve ölümümde senin kadar güzel bir kadýnla hiç karþýlaþmamýþtým. Çok güzelsin.”
-“Teþekkür ederim.”
“Tekrar seviþelim mi?”
-“Bence dýþarý çýkýp bir bakalým.”
“Tamam, tamam! Aklýnda William var!”
-“Saçmalama!”
“Þaka yapýyorum. Hadi giyinip çýkalým. Bakalým bizim çocuklar ne piþiriyorlar.”


“Hey hey hey! Ben burayý bir yerden tanýyorum! Vivi gel de bak!”
-“Evet, geliyorum. Tanrým, umarým bu sefer baðlamazlar…”
“Evet, dostum. Ýþte yuvadayýz!”
-“Cennet!”
“Cennet!”
-“Hey Naber Kral. Nerelerdeydin? Þuna bakýn Vivi de buradaymýþ!”
“Düzgün konuþ Alex! Hanýmefendinin ismi Vivien.”
“Ah, evet. Sonra görüþürüz çocuklar.”
-“Çok tatlýsýn.”
“Biliyorum, hayatým. Hey! Micheal! Hangi rüzgar attý seni buraya? Saçlarýný mý uzattýn? Biz bir süredir dünyadaydýk da. Yamyamlarla tatile çýkmýþtýk. Sana kart atamadýk kusura bakma!”
“Bana sinirlendiðinizi biliyorum.”
“Yo, yo. Sana sinirlenemeyiz. Sen bir meleksin.”
“Evet. Bu konuda haklýsýn. Ama yine de açýklama yapmalýyým.”
-“Micheal. Seni gördüðüme o kadar sevindim ki! Peki bizi neden gönderdin?”
“Size söylemiþtim. Durmadan tartýþýyordunuz. Cennet’in huzurunu bozuyordunuz. Ben de bol bol tartýþýn diye sizi Dünya’ya gönderdim. Sorunlarýnýzý hallettiðinize memnun oldum.”
“Evet. Teþekkür ederiz. William diye bir bey vardý. O eðer ölürse bizim tarafa gelmesin. Çok rica ediyorum!”
“Tamam. Ayarlarýz, canýný sýkma. Win... Ah, Kral.”
“Eh, teþekkürler Micheal. Ýþte Vivi, sevgilim! Cennet asýl þimdi Cennet! Sen kanatlarýmýn altýndayken.. Metafor kullandým. Çok hoþ oldu!”
-“Win..? Ne?”
“Win?”
-“Micheal, sana sormak istediðim bir þey var.”
“Evet, Vivien.”
-“Diaprepes Abbreviatus diye bir böcek var mý?”
“Evet, üzeri kavuniçi bir böcek türü.”
“Evet, baylar bayanlar! Kralll yine kazandýýý!”
-“Peki, Kral’ýn gerçek ismi nedir?”
“Üzgünüm Vivien. Sýrlar sýr kalýrlarsa sýr olurlar.”
-“Anladým. Teþekkürler.”
“Cennet’in keyfini çýkarýn çocuklar! Bazý þeyler kaybedilmeden deðerlenmiyor. Ne yazýk! Ýnsanoðlu iþte!”


Zamanýn bir anýnda…

“Bana ne zaman aþýk oldun?”
-“Sana aþýk olmak mý? Asýl önce sen bana aþýk oldun!”
“Nerden çýkarýyorsun bunu?”
-“Beni öptün.”
“Ne olmuþ yani?”
-“Sen ne zaman aþýk oldun?”
“Tamam. Sanýrým yamyamlar bizi adadan kovduklarý sýrada.”
-“Neden?”
“Ah, yine çok soru soruyorsun!”
-“Tamam o halde son bir soru sorma hakkým olsun. Bir daha hiç sormayacaðým! Anlaþtýk mý?”
“Hiç?”
-“Söz veriyorum, hiç.”
“Güzel. O halde sor bakalým son sorunu.”
-“Adýn ne?”
“Kral.”
-“Gerçek adýn ne?”
“Hani son sorundu! Bir tane daha sordun. Hiç sözünde durmuyorsun!”
-“Hadi yapma.”
“Söylersem dalga geçmek yok. Söz mü?”
-“Söz.”
“Tamam. Ee, Gerçek ismim.. Wingolf. Rahatladým. Evet, rahatladým.”
-“Wingolf mü?”
“Evet. Söz verdin dalga geçmeyeceðine.”
-“Wingolf de neyin nesi? Bu nasýl bir isim? Ah, annen çok acýmasýz biriymiþ! Hangi anne çocuðuna Wingolf der ki? Wingolf, gidip golf oynayalým mý oðlum? Wingolf, hadi gel, yemek hazýr! Wingolf, aþkým!”
“Güzel dalga geçmeye devam et!”
-“Ah, sana Wini dememin bir sakýncasý var mý?”
“Hayýr, yok.”
-“Seni seviyorum Wini!”
“Ben de seni seviyorum Vivi!”
-“Wingolf! Hemen benimle yataða gel!”
“Ah, Lanet olsun!”
-“Wini Wini Wingolf! Bekliyorum!”
“Bunu sana ödeteceðim! Kral’la dalga geçmek neymiþ görürsün þimdi!”

…End Heppili evýr aftýr…

Güliz Dülgeroðlu

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: harikaa
Gönderen: Naz / , Türkiye
20 Þubat 2009
Ne zamandýr bu kadar eðlenceli bir öykü okumumaþtým. Çok hoþ, insana kendini iyi hissettiriyor. Gerçekten çok beðendim, ellerine saðlýk.

:: teþekkür
Gönderen: Oktay Ertuðrul / Burdur/Türkiye
28 Aralýk 2007
Böyle güçlü diyalog yazabilen birisi senaryo iþine de el atmalý. Diyaloglarýn içinde hepsi var. Olay örgüsü, mekan, iç içe geçmiþ birkaç tema… Bunu diyaloglar halinde becerebilmek bir yazarýn kaleminin güçlü olduðunu gösterir. Çünkü diyalog yazmak bir yazýnýn en güç tarafýdýr. Hele bu bir de öykü olursa! Bu öykü kusursuzluða çok yakýn. Belki de olmuþ... Okumayý geciktirdiðim için kendime çok kýzdým... Yazarýn emeðine saðlýk, önünde saygýyla eðiliyorum...

:: merhaba
Gönderen: cemalettin güvercinoðlu / Ýstanbul/Türkiye
14 Ekim 2007
metnin tamamýný okuyamadým.çünkü kimin kim olduðunu çözmekde baþarýlý olamadým.konuþmacýlarýn kim olduðunu çözmek bu kadar zor olmamalý bence.saygýlarýmla. - merhaba cemalettin, siteye koyarken wordde yazdýðým þekilde koyamadým. kadýnýn söylediklerini koyu renk yapmýþtým. daha rahat okunuyordu. burada karýþmasýn diye iki týrnak olanlar kadýnýn söyledikleri tek týrnak olanlar adamýn söyledikleri. Fark etmemiþ olabilirsin, belki þimdi daha rahat okursun. teþekkürler.

:: eðlenceli ve sürükleyici
Gönderen: Kayra Keri Küpçü / Ýstanbul/Türkiye
9 Temmuz 2007
güzel bir kadýn-erkek incelemesi olmuþ. Bunun dýþýnda altýnda yatan temeller de çok hoþ. Hikaye sürekli okuyucuyu bir yerden bir yere götürüyor. Biraz duygu, biraz eðlence, bolca hayat. Çok güzel, çook... Ellerine saðlýk Güliz...

:: saðol
Gönderen: kevser yýldýrým / Ýstanbul/Türkiye
20 Haziran 2007
yazýnýzý okurken çok eðlendim ,,kadýnýn ve erkeðin diþmemerini ne güzel cümlelerle anlatmýþsýnýz hem mizahý hemde ironiyi iç içe çok güzel kullanmýþsýnýz ...sýk sýk sýrýtým ...teþekkür ederim eline saðlýk...

:: fevkalade
Gönderen: Özcan Doðan / Antalya/Türkiye
9 Haziran 2007
çok hoþ, çok eðlenceli bir yazý olmuþ, zevkle okudum, tebrikler ve teþekkürler...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kuyunun Ýçinde

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yazar ve Hayal Gücü
Bir Kaþýn Yarýlmasý
Törensiz Gömülmüþ Bir Aþk
Madame Butterfly
Perilerim Sende Kalsýn
Ýliþkiler ve Kýrýklarý
Yas Yaðmuru ve Þemsiye
Yalnýzlýðýn Senfonisi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Keþke [Þiir]
Düþündüm Bulamadým [Deneme]
Kartonpiyerli Dusler [Deneme]
N. K (60) Eski Eþini ve Bir Araba Satýcýsýný Bir Kutu Viagra Ýçirerek Hunharca Katletmekten Aranýyor! [Deneme]
Kim - Sessizlik [Deneme]
Baþlýðý Siz Koyun [Deneme]
On Dokuz Dönüm Yalnýzlýk [Deneme]
Kýþamrak Rib Kþa [Deneme]
Okuyuculara Duyurulur! [Deneme]
Ýzedebiyat Kardeþini Seç ile Kardeþ Olsun Mu? [Ýnceleme]


güliz dülgeroðlu kimdir?

Yazar Tanýtýmý öykülerinde ve denemelerinde bulunmaktadýr.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © güliz dülgeroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.