Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
FAYDACILIK.. Işık ve Karanlık, güç ve güçsüzlük, İyilik ve kötülük; insanlığın yeryüzünde ilk var olduğundan beri, insan aklını en çok meşgul eden zıt kavramlardır. Felsefe ilk’e gitmek demektir, her hangi bir eylemin ya da bir düşüncenin kalıcı bir şekilde kavranabilmesi için, o eylem ya da düşüncenin ilkine, yani kaynağının ne olduğuna gitmek ve onu kaynağının kendisinden görmek demektir. Bir örnek olarak şunları söyleyebiliriz. İnsanlığın en büyük ve son idealist düşünürü Hegel “Eserimde, Herakleitos’a dayanmayan hiçbir konu yoktur”der. Marks, felsefesini leukippos ve Demokritos’un atomcu doğa anlayışıyla, Epikuros’un atomcu doğa anlayışının aralarındaki farklılıklar üzerine kurmuştur.Örneklerde Görüldüğü gibi bir düşünce sistemi kurmak ancak düşüncenin kaynağına gitmekle olabilir. Varbulunan bir sistemi kavrayabilmenin yolu da ancak bu biçimde, kaynağa gitmekle olabilir.. Günümüze egemen olan felsefe akımlarının ne olduğunu, kimlere nasıl hizmet ettiğini bilmek de, o felsefe akımlarının hangi kaynaklardan fışkırdığını kavramakla anlam kazanır. Günümüze egemen olan felsefe akımlarının hemen hepsinin kaynağı, Antik Yunan aydınlanmasındadır. Bu nedenle felsefeye ilgi duyan ve kendisini bu noktadan bilinçlendirmek isteyen insanların Antik Yunan düşüncesini derinden kavraması gerekir.. Günümüzde hepimizin yaşamını çok yakından ilgilendiren İngiliz Faydacılığı ve onun gelişmiş bir devamı olan Amerikan Pragmatizm’inin kaynağı da tüm diğer felsefe okulları gibi Antik Yunan felsefesindedir. İyilik ve kötülük nedir? İyiliği kötülükten ayırabilirmiyiz? Antik Yunanda karşılığı aranan soru budur.. İyilik ve kötülük kavramları, diyalektik bir karşıtlıktır ve birbirinden bağımsız ele alındıklarında hiçbir anlam ifade etmezler. İnsanın kendini varlaştırdığı üretim sürecinde ortaya çıkan güçlü - güçsüz diyalektik karşıtlığından doğarlar. İyilik ve kötülük kavramları tarihsel süreçte en çok tartışılan konulardan biridir. İyiliği, kötülükten ayırıp salt iyinin hüküm sürdüğü bir dünya yaratmak tüm düşünürlerin ortak ütopyasıdır. Bu süreci başlatan düşünürlerin ilklerinden olan Protagoras, iyilik, kötülükten ayrılabilir mi? sorusuna hayır diyor. “iyiyi kötüden kesinlikle ayıramayız. Çünkü, her kişinin ölçüsü kendine göredir. İyilik ölçüsü kişilere göre değişir. Genel bir iyi yoktur. İyiyi kötüden ayırabilmek için genel bir iyi bulunması gerekir. Oysa ne genel bir iyi, ne de genel bir kötü vardır. İyinin ya da kötünün sayısı, yaşayan kişilerin sayısı kadardır”. Köleci devlet ilkelerine göre yaşayan Protagoras, görüldüğü gibi sorunu bireysel temelde ele alıyor ve kişilerin iyi ya da kötü oluşlarının, yaşanan düzenle ilişkisini yok sayıyor. Bir köleyle, köle sahibinin iyilik ve kötülük anlayışlarının bir olabileceğini sanıyor. Bir köle için iyi olan özgür olabilmektir. Köle sahibi içinse iyi olan, kölenin bir köle olarak kalmasıdır. Buradan anlaşılması gereken, soyut iyilik ve kötülük kavramlarının, somut alana geçtikleri anda toplumsal bir içeriğe büründükleridir. Ya da daha doğru bir yaklaşımla, somut olan yaşam koşullarından doğan güçlü-güçsüz kavramlarının bir ardılı olarak iyilik ve kötülük kavramları, yaşanan toplumsal gerçekliklerin insan aklındaki bir yansıması olarak belirir. Evet iyilik ve kötülük, toplumsal gerçeklikleri içeren felsefi kavramlardır. İyiyi tanrılık düşünce, kötülüğü de şeytanlık olarak algılayan düşünce modelleri de elbette vardır. Lactantius bu konuyla ilgili şöyle düşünüyor.” Tanrı, dünyamızdan kötülükleri ya atmak istiyor ama atamıyor, ya atabilir ama atmak istemiyor, ya ne atmak istiyor, ne de atabiliyor. Bu konuda başka bir ihtimal olamaz. Atmak istiyor da atamıyorsa, bu güçsüzlüktür, tanrının özüne aykırıdır. Atabiliyor da atmıyorsa bu kötülüktür, tanrının özüne aykırıdır. Ne atabiliyor ne de atmak istiyorsa bu hem güçsüzlük, hem de kötülüktür ki tanrının özüne büsbütün aykırıdır. Hem atabiliyor, hem de atmak istiyorsa ki tanrıya yakışan da budur, bütün bu kötülükler dünyaya nereden geldi öyleyse” Lactantius oldukça akılcı bir mantık yürütüyor. Kötülüklerin kaynağını belirtmemekle birlikte, kötülüklerin iyilikle değiştirilmesi gerektiğini ve bu işlemi yapacak olanın Tanrı değil insanın kendisi olduğunu bildiriyor bizlere. İyilik ve kötülük kavramlarının toplumsal düzenin işleyişiyle ilgili olduğunu ve kaynağını mülkiyet ilişkilerinden aldığını düşünüyorum. Sorunun bireysel bir boyutu olduğu da kaçınılmaz bir gerçektir ama, hiçbir birey kötülük düşüncesiyle doğmaz. Bir bireyi kötü yapan, -kaldı ki bu da çelişik bir ifadedir ve salt kötü bir insan yoktur- içinde yaşadığı nesnel koşullardır. İyi insan olmanın ölçüsü üzerinde de epeyce fikir yürütülmüş tarihsel süreçte. Tüm dinlerin ortak teması olan, çalma, öldürme, zina yapma gibi tanrısal emirler nedense hiçbir zaman itibar görmemiş ve her zaman insanlar nesnel yaşam koşulları gereği bu emirleri hiçe sayarak her zaman kötülük olarak algılanan eylemleri yaşamış ve yaşatmışlardır.Toplumsal üretim ilişkilerinin, toplumsal üretim güçleriyle var olan temel çelişkisi, iyilik ve kötülük kavramlarının da belirleyicisi olmuş toplum yaşamımızda... Faydacılık akımının temsilcileri, iyilik faydadadır diyorlar. Faydalı olan iyidir! Bush, işadamları ve gongre üyeleriyle yapılan bir yemekli toplantıda şunları söyledi “ Bu gün ortadoğuda yaşananlar Amerikan gençliğinin geleceğiyle ilgilidir, biz onlara iyi bir gelecek bırakabilmenin mücadelesini veriyoruz” ne kadar hazin değil mi? amerikalı gençlerin iyiliği, ortadoğulu gençlerin savaşa sürüklenmesiyle ilişkilendiriliyor. Bence iyilik ve kötülük birilerinin bizi dökmeye çalıştığı kalıplardır. Her iki kavramın da mistik içeriği soyutlanarak gerçek insan ilişkilerine büründürülmelidir.... Not: Tırnak içindeki yazılar O. Hançerlioğlu’nun Düşünce tarihi adlı eserinden alıntıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sedat Akıncı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |