Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
gerçekleşmesini istediğimiz tüm dileklerin hayata geçeceği anlamına geliyor. Dolayısıyla, dileklerimiz, duygularımız ve düşüncelerimiz çok önemli, çünkü bir biçimde ortaya konacaklar. … Yaptığımız her hareket, bir düşüncenin ardından geliyor. Düşüncelerimiz, kullandığımız sözcükleri, hissettiklerimizi ve yaptığımız hareketleri oluşturuyor. Davranışlarımızın ise ayrı bir etkisi var, çünkü onlar bizim harekete geçmemize neden olan düşünceler. En derindeki düşüncelerimizin ne olduğunu fark edemediğimiz zamanlarda bile, yaptığımız hareketlere bakarak, neler düşündüğümüzü anlayabiliriz. … Hayatınıza bir şeyleri çekmek istediğinizde, davranışlarınızın arzularınızla çelişmediğinden emin olun . Buna dair en müthiş örneklerden biri de, 'Sır' da yer alan öğretmenlerden biri olan Mike Dooley tarafından ''Leveraging the Universe and Engaging the Magic'' ( Evreni Harekete geçirmek ve Gerçek Sihirle Buluşmak) adlı sesli kurslarında verilmekte. Bu, mükemmel eşini hayatına çekmek isteyen bir kadının öyküsü. O bunun için gereken her şeyi doğru biçimde uygulamıştı: bulmak istediği eşin niteliklerini kafasında netleştirmiş, bunlara dair ayrıntılı bir liste hazırlamış ve onunla birlikte yaşamak istediği hayatı zihninde canlandırmıştı. Bütün bunları yapmasına rağmen, beklediği eşle ilgili herhangi bir işaret yoktu. Sonra bir gün eve geldiğinde, arabasını garajın tam ortasına park ederken, birden davranışlarının isteğiyle çeliştiğini fark etti. Arabasını, böyle garajın ortasına park ettiğinde, mükemmel eşine park edecek yer kalmıyordu! Davranışlarıyla Evren'e verdiği mesajda, istediği şeyi alacağına inanmadığını söylüyordu. Böylece hemen garajı temizledi ve arabasını mükemmel eşine yer bırakacak şekilde park etti. Sonra, giysilerle tıkış tıkış dolup taşan gardrobunu açtı; burada da mükemmel eşe yer yoktu. Yer açmak için giysilerinin bir kısmını oradan çıkardı. Yatağının ortasında yatmaktan da vazgeçti ve mükemmel eşin yatacağı yeri boş bırakarak, 'kendi' yerinde yatmaya başladı. Söz konusu kadın, bir gece hikayesini Mike Dooley'e anlatırken, yanında oturan kişi, onun mükemmel eşiydi. Bütün o etkili hareketleri yaptıktan ve mükemmel eşine zaten ulaşmış gibi davranmaya başladıktan sonra, o insan hayatına girdi ve mutlu bir evlilik yaptılar. … Evren'den ne istediğinizi düşünün ve davranışlarınızın, elde etmek istediğiniz bu dileğinizi yansıttığından, onunla çelişmediğinden emin olun. İsteğiniz gerçekleşiyormuş gibi davranın. Onu elde ettiğinizde neler yapacaksanız, bugün de aynılarını yapın ve bu büyük beklentiyi hayatınıza yansıtacak şekilde davranın. Arzularınıza ulaşmak için onlara yer açın; böyle yaptığınızda, umudun güçlü sinyallerini Evren'e yaymış oluyorsunuz."" Son aylarda ortalığı kasıp kavuran Secret (Sır) adlı kitaba ve onun öğretilerine ne ölçüde itimadınız var bilemem. Hakkında çıkan tarikat söylentileri ve bilumum sansasyonel olaylarla da ilgilenmiyorum. Ancak bir anlığına ön yargılardan sıyrılarak yukarıda alıntıladığım satırları okuduğum anda uzun zamandır üzerinde düşündüğüm, artık ilişkilerin neden yürümediğine dair kafamı kurcalayan, zaman zaman erkek arkadaşlarımın , zaman zaman kız arkadaşlarımın ilişkilerine ışık tutmaya çalışırken, çoğu zaman kendi ilişkilerimde anlatamadığım, bir türlü dile getiremediğim bir doğruyu ne kadar güzel dile getirdiğini görünce çok etkilendim. Bir çoğumuz ihanetler, yalanlar, güvensizliklerle dolu ilişkilerin içinde çalkalanan gençlik yıllarımızda, doğru kişiyi arayışlarımızda ya da bulduğumuzu zannedip nedense(!) bir türlü ulaşamayışlarımızda neden diye kendimize sorarız. Sonuçta da genellikle karşı tarafı suçlar,daha iyisinin arayışına girişiriz ve tabii yine olmaz; ya da o insanı gözümüzde büyütür, ilahlaştırır, yaptığımız hataya aşktı pişman değilim diye gereksiz anlamlar yükleyerek gerçek aşkın yerini kendi yalan ilüzyonlarımız, kendimize söylediğimiz yalan imajlarla doldurur ve gerçek aşka hayatımıza girmesi için bir kapı bırakmayız. Halbuki pişman olmalıyız. Sürekli hatalarımızdan ders çıkarmak deriz ama bunu gerçek anlamıyla yapabilenimiz çok azdır sanırım. Öncelikle pişman değilim derken yaptığımız hatayı yüceltir ve kendimize yalan söylemeye burada başlarız. Boşa giden zaman için pişman olmalıyız ama bir daha boşa gitmemesi için yaptığımızın, yaşadığımızın hata olduğunu kabullenmeliyiz. Yanlış kişiyi sevdik, yalana inandık, belki de sevdik sandık… Her neyse...Bundan sonra, neyi istiyorsak onu hayatımıza doğru şekilde çekmeye çalışmalıyız. Gerçekten istediğimiz her neyse önce onun gelmesi için gerekli alanı yaratmalyız. Geçmişe ait dersimizi almalı, o hatayı bir daha asla yapmamak üzere geçmişe gömmeli ve gerçek istediğimize doğru yeniden bir hayata başlamalıyız. Örneğin ihanetle dolu bir ilişkiden sonra artık gerçekten güvenilir ve gerçek bir aşk yaşamak istediğinize karar vermiş olabilirsiniz. Bu durumda yapılması gereken şey aslında çok kolaydır. Eski acıya hata deyip, ona ait ne varsa ortadan kaldırmalısınız; çünkü ona ait herhangi bir şey ( belki bilgisayarınızdaki bir dosya bile) sizi zaman zaman acıtacaktır. Bu acıyı aşk zannettikçe gerçek aşkın gelmesine asla fırsat kalmayacaktır. Öncelikle geçmişi çıkarmalıyız ki geleceğe yer açılsın. Sonra ise güvenilir insanların gelmesi için güvenilir olun herkese karşı. Sizin güvenilir imajınız güvenilir insanların size yaklaşmalarına neden olacaktır. Ya da aradığınız her neyse. Aslında söylenen şey gayet basit ve net ama biz duyamıyoruz. Bize yüklenen onca dergi, gazete, tv, internet bombardımanı arasında aslında her şeyin kendi elimizde olduğunu fark edemiyoruz… Kurulu düzene uyum sağlamak yerine düzenin içinde kendi düzenimizi kurabileceğimizi anlayamıyoruz. Çünkü çok ses var. Aslında sır burada, tam içimizde.. Kendimiz neysek yaşayacaklarımız da onlardır. İlişkilerin sırrı da burada, ne isek onla karşılaşırız. Çünkü neysek onu kendimize çekeriz, bilinçli veya bilinçsizce. Ama bence hayatı bilinçli yaşamak, bilinçaltı karışıklıklarından kurtarmak ve hissederek, tat alarak yaşamak daha güzel. Benliğin isteği birdir, nettir. Onu bildikten sonra iki olmak gerçek aşktır. Gerçek haz da gerçek aşktadır. Çiğdem Ertekin
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Çiğdem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |