Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
dayanamayıp kaydılar. Birileri de onlara bakıp dilekler tutmaya kalktı. Ya sen?? O gün sen duvarda bir yazı, yerde boya lekeleri, her yanı şiirlerle dolu duvarlarıyla kendi mabedinde yaşlanmaya terk ettiğin ruhuma sitemler yağdırıyordun. En olmadık yerlerde dudaklarından telaffuzu zor kelimeler akarken sen su oluyordun, ateş oluyordun, yakıp yıkıyordun. Hiçbir balçık beton olmuyordu. Ve dünya dediğin o gözbebeklerin…içinde taşıdığın ağırlık…(14.09.05) Jüpiter'den o zaman haberdar oldum. Yıldız haritamın en aktif gezegeniymiş meğer. Benim iç yolculuğumu yapmam için senin uzak yolculuklar gezegeninle karşılaşmam gerekiyormuş. Yıldızların yalancısıyım… Kendi yıldızım venüs müş. Aşka inanırmış ve de sonsuzluğuna.. Safmış yani; ürkermiş.. Ama marsın ihtirası ve tutkusu da her şeyden önde gidermiş. Seni de çeken buymuş bende. Mars ile Venüs'ün sarkacında salınan bir jüpiter ve ona engel olan evcil acıları: satürn… jüpiter ve venüs barışırmış da senin ve benim mars tarafımız savaşçıymış. Üstelik ikimizin de birer satürn engeli varmış. Yani yıldız haritamız aynıymış… ama bu aynılık bir özgürleştirme aynılığıymış.. Sembolleri severdik.. Kriptoloji meraklılarıydık. Gizemi severdin sen; bense onu çözüp açığa çıkarmayı. Sevdiğim şarkılar gibi yüzün/Bakarken içime bir hırsız merdiven dayıyor/Ellerin diyorum; sonra Ellerin saydamlaşıyor/Duysam diyorum tutsam diyorum sevsem Diy (emi) orum Sadece adını biliyorum/Ne seni ne de beni Zamanın içi sıra koşuştururken/Her sabah günaydın yerine/Adını söylüyorum (25.01.05) Günaydın demeyi sevmezdim ben pek. Onun yerine güne geceye adını yakıştırırdım. O asil, savaşçı adını. Ama adını hep hatalı yazarlardı buralarda. Bir harf hatası yaparlardı ya adında ya da soyadında. Senin bir hata olmandan korkardım hep. Her gece ayrı bir korkuyla uzanırdım kabusların, karabasanların, ikilemlerin bilinçaltı alemine. Geceye son bir bakış attım. Kendimin gizli kalmış yanlarını torbadan çektim çıkardım. Beğenmediklerimi çöpe attım.(03.02.05) Kabullendim sonraları. Yenilgi miydi, zafer mi bilemiyorum ama savaşmamayı… Duyguları.. Yine de hep bir med-cezir vardı bedenimde. Seven, sevmeyen, aşık olan, nefret eden, hırslı, yenik, asi, kırılgan… Bir kafa tutan, bir sinen... Salıncakta sallanan duygular(19.02.05) Kabullenmek sözle olmuyordu.Kabullenmek yaparak, severek, hissederek oluyordu. Kıyametini insanlar kendi yazarmış. Önce yıkıp, sonra mimara suçu atmak da ayrı bir ruh savaşıymış. İnsanın kendiyle savaşıymış. Gösterişten uzak bir hayatı vardı hayatın bir gün birileri onu olduğu gibi kabul etmeyi bırakana kadar. Bir gün ellerimde bir gül bitiverdi. O gülü ne yapacağımı bilemedim. Uzun süre yapraklarıyla oynadım. Sonra biraz daha farklı bir yol denedim. Onu parçalamaya savurmaya başladım. Gülün bu haliyle ondan nefret ettim. Ve suçun bende olduğunu görmeyi bir türlü başaramadım. (19.05.05) Bazen hayatı kendi istediğin gibi yönetebildiğini hissedersin. Bazen duygularını fark eder; kendinden daha üstün olmadıklarını anlarsın. Bazen aşk en yüce öğretmenin olur ondan alır hayata verirsin. Kim tutacak ki ellerini sen vermediğin zaman? Kim çalacak ki düşlerini sen düşlerken? (20.05.05) Her aşkın, her tutkunun sonu kendine çıkıyor. Bugün artık daha az konuşuyor, daha çok dinliyorum hayatın sesini; götürdüğü yeri kabullenmeyi başardım. Ama kabul etmek düşlerden vazgeçmek anlamına gelmiyor. Hala hayallerim var, olacak da. Geçmiş dereler içinden içim, akmış denizlere…dökülmüş okyanuslara…dalgalanmış durulmuş…huzur aramış..hep bir huzur aramış… Ama artık seçtiği yol farklı olacak; savaşarak değil de anlayarak, yaparak ve severek hayallerime doğru yol alacağım. Belki de budur gerçekten sevmek? Belki de aşk ve tutku sadece hayatın kendisine verilmelidir. Belki de beşeri aşktan umudu kesmek herşeyden hayırlıdır. Belki de Leyla'yı tanımadan Mevla'ya varılamayacağını söyleyenlerin haklılığına ancak vakıf olmuşumdur. Çiğdem Ertekin
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Çiğdem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |