İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Bulutsuz , güneşli bir yaz sabahı. Sabahın o saatlerin de gece den kalma yada kalkmaya üşenen birçok kişinin aksine, ne çok da deniz keyfini tatmak için sahile koşturan var. Denizin sağı, solu sanki hanımlar matinesinin su sporları versiyonu gibi. Arada eşlik eden beyler de yok değil hani. Eller yukarı, aşağı, kalçalar kıvrılacak, bacaklar 500 defa bisiklet hareketi yapacak ve nihayetin de beller incelecek, basenler de gidecek. Ellerin de ki fırsatı değerlendirip, sakin sakin, tertemiz, biraz soğuk olan su da yüzmek. Cam gibi şeffaflığıyla dipte ki kum tanecikleri üzerinde yüzen, hareket hissedince de sağa, sola dağılan kum balıkları, güneş ışığıyla denizin dibin de pırıl pırıl parlayıp fosforlu ışık saçan, renk renk deniz kabukları. Ne güzeldir sırt üstü yüzerken gökyüzüne bakmak. Yukarı dan çığlık çığlığa bağıran martıların bizlere adeta '' günaydın '' demeleri. Ve sanki elimizi uzatsak tutacakmışız gibi görünen minicik uçaklar. Bunun tadını bilenler yapıyor. Bilmeyenler ise el ense yatıyor, öğleden sonranın kızgın güneşini bekliyor. Zaten sabah ortalıkta öyle nufüsa göre genç olanlar pek görünmezler...Görünenler ise zaten bunun tadını almış nadir kişilerdir. Eskiden yerimizde oturamazdık, mutlaka birşeyler yapmalıydık bizler. O zamanın gençleri ve bence halen genç olanlar. Futbol , voleybol takımımız vardı baylı, bayanlı. Siteler den maç ayarlar akşam üstleri maç yapardık tezahüratlar arasın da. Yenmek çok güzel de yenilmekte mühim olmazdı. Amaç paylaşmak, kaynaşmaktı. Gruplar yapar üniversite tavlası oynardık. Oturup sohbet muhabbet eder eğlenirdik. Daha neler neler. Şimdi ise makyajsız sahile bile inilmiyor, saçlar bozulacak diye denize de girilmiyor. Tırnaklar da belki kırılabilir, topu ise, ancak bunu umursamayanlar oynuyor. Kim kimi tavladı, tavlayacak derken yaz aşkları diğer yazları hiç göremiyor. Yaz geçince biten o aşklar, yeni aşklar bulmuş yeni bir yaza başlıyor. Sessiz bir grup olarak oturmakta ara da konuşup cep mesaj yazmakta sonra sıkılıp dağılmakta. Bir yaz günü de böyle sonlanmakta. Galiba günün keyfini hiçbir kaygı taşıma dan coşan çocuklar ile o zamanları zaten yaşamış, geçirmiş ve artık güzelliklerini seyrederek keyfini çıkartan büyüklerimiz oluyor. Ne mutlu akşam üstlerinin de keyfini yaşayanlara. Günü dolu dolu yaşayanlara. Güneşin batışını ve denizin üstüne batarken bıraktığı harika kızıllığı seyredenlere. Ellerinde belki bir bardak çay yanlarında dostları, hele de gün boyu geçen simitçilerden alınan çıtır çıtır simitler yada mis gibi kokan mısırların zevkle yenme seremonisi eşliğinde. Belki içlerinde yaşadıkları, hayatın getirdiği olmasa olmaz zorluklara rağmen, günün tadını en iyi şekilde geçirenlere . Ne mutlu geçmiş zevkleri halen yapabiliyor olanlara. Ne mutlu tüm sıkıntılara rağmen halen yaşadığını ve hayatın yaşamaya değer olduğunu bilip, ellerin de ki güzellikler den faydalanıp, küçük şeyler den mutlu olmayı bilenlere. Ne mutlu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yıldız L.Karakaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |