Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Merdivenlerden düşerken tabakanın katmanındaki kabarcığa, dişlerim hırladı kabalcının yabanına... Süngüsü düşmüş organik maskesi kavramların, sonsuzluğun ızdıraplarından koparılırcasına hunharca sökülerek, aydınlığa gebe bırakıldığı vakit, karanlık lodosun yüzündeki düellodan damlayan kargının karnındaki manifestonun aydınlattığı kamburun kavşağındaki masal tabellası gittiğim ama kaçmak istediğim doğrultuyu işaret ederken ben de düştüm kendimin kurduğu pusunun eşiğindeki ihanete. İki yüzlülüğün kıvılcımları parıladı ayakkabımın kenarındaki kıvrımlardan. Kahramanlık geçitlerinin gelgitlerle kirlendiği bir gece kaçmaya çalıştım çatıların kemirgenliğinde pişmeye çalışan çatışmaların gerginliğinden lakin NAFİLE! Gerdim yayımın güncesini meşalesinde bilgelikten arta kalan sermayesinin, aşkımı kalkan ettim gövdeme uçmasın diye seviyesiz menzillere. Durmadan yırtıldım mürekkebin tekinsiz meşkalesinden sızan dumandan doğma jiletlerle birlikte. Biriktirilmiş zaman kütlelerindeki küfürlerden sızan cehalet torpidoları yollandılar yogilerin cehennemdeki izdüşümleriyle paralel bekleşsinler diye. Gördüm ossaat şeytanın dilindeki raptiyenin ısırığından fırlayan tehlikenin tekinsiz vücut buluşunu. Kapadım algı şatomun en son girişindeki vidanın ızdırap çeken vicdanını ki durdurabileyim kaybolduğum bu diyarda meydana gelen deliliğin bitmek bilmez iştahını. Eğitim sisteminin hurafelerindeki tekdüze dolaşmalar sayesinde kazanabileceğim fırtınalardaki katılaşmış güvensizliğin iki büklüm çalışma alışkanlıklarından akan iksirin kımıltısızlığını. Kaybolmuşsan bir kere bulunduğun mevkideki cesetlerin kıvrımlarından fışkıran başı boş caddelerinde kavramların, tarif edersin kolayca varma hayali kurduğun filmlerin serpintisine oradan daha önce geçmişçesine. Kapıldın mı kalemin kağıda sürtünmesinden aldığın erotik kıvamlı kabızlığına, dönmeye başlarsın spiral girdabında döngülerin en kör noktasında. Arınıp durursun umutların en yiğidinin, en kahramanının kanatları altında, takla atıp sanallığın arifesinde ya da ertesinde sana yol gösterecek olan meşalenin sıcaklığı nerede diye. Birden farkına varırsın çıkarmak üzere olduğun, dünyayı sallayacak sandığın sesin ölmüş bilgelerin osuruğunun ekosundan ibaret olduğunu. Durup değerlendirmek lazımdır böyle zamlarda, tartmak lazımdır ne kadarının kaldığını görmek için kendinin. Eğer uğramadıysa tufanına zaman aşımının kalelerindeki en uç kuleleri idealizmin, silersin beğenmediğin kıta sahamlığını bilgisizliğin bulanıklaştırdığı bilgelik okyanuslarının, kullanılmış bakire bir silginin şevkati vasıtasıyla. Geçirmişken eline bu kutsal silahı, doğrultmalısın kendi kafana. Hemen önce silmenin vereceği hazzın, bakarsan kendine sonsuzluğun ortasındaki delikten üzerine damlayan çılgınlık potansiyellerinin merceğiyle, görürsün ki aradığın mutluluk kırıntıları silginin ilk sildiği detayları arasındaydı cehaletinin. Bir kenara bırakıp kendinden kalanların bir kısmını gözlemlemeye çalışmalı yalnızlığın yapışkan maskesini takınıp etrafında gezen insanları ve de insansıları. İliklerindeki kıdemli solucanlar bereketlendirsinler mağralarda yetişmiş embesil ordularının baş komutanlarını. Kelek atmışlarsa kumpanyasına sanatın ve de sanatçının deliliğindeki kumlar kusarlar hamamın tablasından boynumuzdaki damlalarına kutsanmış sıvının. Boynu bükülecekse erdemin, kara cübbeli boruyu kırdırmak lazımdır en soytarısına hackerların. El atmalı aynalardaki kehanetin sınırsızlığının verdiği gıcıklık tılsımlarına, en bas tonu vurulduğunda gerçeklik havuzunda. Başı boş bağıran tabutlara gelmelidir gecenin sırıl sıklam samimiyetinde batıl inançları omurgasızların. Koşum takımları kenetlediğinde çemberlerin 8 gözlü sırlarını hayaletiyle ıkınmanın, basıp gitmeli çeyreğine hanımların. Kanımca kamalar susamışlar, her defasında hilale gömmeliyiz boyutların hareketlerini en derin dehlizlere, hortlamasın cini hoşgörüsüzlüğün akılsızların ellerindeki lazımlıklardan, güzellik yansısın her çatıdan yıldızlara ki eşsiz olsun işaretimizi dağlayan yumruk yalnızlığa... Karanlık gecede, başı boş gövdesiz bir dalın üzerinde göğe uçan bir rakunun kuyruğunun yaptığı salınımların arasından gözüken ay düşünüyordu yanlışı nerede yaptığını somurtkanlığında yansımanın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Omerta Laxus, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |