En büyük mutluluk ve en büyük sıkıntı anlarında sanatçıya gereksinme duyarız. -Goethe |
|
||||||||||
|
Fotoğraf, parmaklarımın göz sevdasında duruyor. Bakmak ve bakmamak arasına hayâllerimin yırtık perdesi gerili. İçimde, kime ait olduğunu bilmediğim eşkiya kalbim, genelde bilinçaltı dağlarında bazen bilincimin ıssız kıyılarında, kimliksiz bir aşkı dost bellemiş geziniyor. Zamanı değil ama şimdi çıkar da balkondan bakarsam, ilk sabahın başucundaki ruhumun ürpertisi; yağan yağmurun, bahçe arkadaşım gülün yaprağına, nazikçe bıraktığı bir damlayı boşluğa düşürebilir. Dört duvar arasına gizlediğim gözlerimin hayreti, fotoğrafı inceden inceye süzüyor. Kendimi ve araladığım perdeyi kandırmakla meşgulüm. Gülümseyen üç beş çehrenin arkasında, anlamını uzun zaman önce yitiren, beni anılarımın ufuk çizgisine düşüren sevimli bir bakış var. Bu bakışın doğrultusu; fotoğrafla aramda akan ve karşısına hiçbir zaman geçemediğim tirşe ırmağın iki yakasını birleştiren, yosunlu bir ağaç gövdesi gibi duruyor. Fırtınadan sonra, ağacın nasıl devrildiğinin hiçbir önemi yok. Ne zaman üstüne basarak, karşıya geçmeye çalışsam; ya ayağım kayıyor ya da büsbütün dengemi kaybederek sularla sonsuza çağlıyorum. Sağ elimi sol yanıma uzattım. Sitemim beni affetsin! Sızısı, biraz önce başlayan en eski düşüme, sonra yüzüme daha sonra unuttuğum bir tarihe istemeden dokunabilirim. Cilâlı masamın üzerine yansıyan bu anı, perdenin arasından sızan gölgeler görüntülüyor. Bilinçaltımla, bilincimi ayıran gölgeler değilse bunlar, bu saatte buraya kadar gelebilen bir kadının ruhu olabilir. Anlamını yitirmiş bakışın, aslında hiçbir zaman anlamını yitirmediğini rastlantı değil, çok zor öğrendim. Onun için saatler fısıldıyor, posterler düşecek. Olmayan bulutları öfkelendirmemin nedeni de bu. Devrilmiş ağaç gövdesi köprülerden geçemeyişimin nedeni de… Bir bakışın bana bu kadar acı verdiğini ve fotoğraf karesine yoksul duygularla sığınabileceğimi Tanrım nereden bilebilirdim! Nereden! Kırık ve eski bir fotoğrafın içinden bana bakan parıltıyla, galiba eksik yanımı dolduruyorum. Fotoğrafı cüzdanıma koydum, çarçabuk giyindim. Uzaktan kamyon sesleri geliyor. Bahçeye indim. Arkadaşım gülün yaprağındaki geceden kalma damlalarla çatlak dudaklarımı ıslattım. Mavi köknara dokundum umarsız. Kapı demirlerine sarılan hanımeli çiçeğine merhaba diyerek sokaktan geçtim. İçimdeki çetrefil, tek kişilik, aydınlık yoldan; sahile sıklaşan adımlarla yürüdüm. Sonra bir sandalı sarsacak, kuşları uçuracak kadar iskelede bağırdım. Merhaba denizin panik dalgası, kuzeyin unutkan rüzgârı merhaba; katın önünüze götürün beni zamanın durduğu yere. Ama kimse bilmesin. Üzgünüm kalbim onun gibi, sen de artık gelmeyeceksin…! H.İhsan Sönmez
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © H.İhsan Sönmez, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |