Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
‘Bunlar’ dedi Alda ‘diğerlerini yiyerek beslenir. Fakat asla yok etmezler. Zira bilirler ki gücünü hasmından alan her şey hasmını yok ederse kendisi de yok olur’. Gece yavaşça güneşin üzerini örterken hava da soğumaya başlamıştı. İlerledikleri yol sürekli yukarı doğru tırmanan, çok dik bir patikaydı ve güneşin batmaya başlamasıyla beraberde taş yüzeyler sus tutmaya başlamıştı. ‘Gece işimiz zor. Yerler kayıyor, hava buz kesmeye başladı ve bu demir zırlarda ısınmaya hiç yardımcı olmuyor. Yok mudur buralarda sığınıcak bir yerler Ya Alda’ diye sordu Dagah. Bi ismin başına konan Ya kelimesi o kişiyi çok yücelerden gördüğünün ve saygı duyduğunun bir işaretiydi. Kendisine bu şekilde hitap edilmesi oldum olası Alda’nın çok hoşuna giderdi. ‘Yok Muharv’ın evladı dedi Alda. 'Buralarda bu patikadan başka hiçbir oyuntu ya da sığınılacak kovuk yok. Lakin ilerde yolun genişlediği bir nokta var. Orası dinlenebileceğimiz tek yerdir’. ‘Ooo bak bu iyi bir haber işte’ dedi Upşin baltasının sapına sarılı ipleri sıkarken. O anlarda herkesin tek düşünebildiği yolun şu genişlediği yere bir an evvel varabilmekti. İlerlediler, ilerlediler… Akşam yerini geceye bırakmıştı. Artık hepsi de homurdanıyor ve yüzüne bir şey diyemeselerde için için büyücüye kızıyorlardı. İçlerinde en kaba ve basit olan Gomo’ydu. Her cücenin sahip olduğu o meşhur münasebetsizlik onda da fazlasıyla vardı ve lafını da hiç esirgemezdi. Sonunda dayanamadı ve başladı konuşmaya: ‘Pes sana büyücü diye mızıldandı’. Bir büyücüye kaba bi ses tonuyla büyücü diye hitap etmek cesaret isteyen bir şeydi. Hele de söz konusu olan Alad’ysa. Gayet nezaketsiz bir ses tonu ve cüretkar kelimeler kullanıyordu.’ İlerde yol genişliyor orda dinleniriz dedin ve bak saatlerdir meçhul yere varmaya çalışıyoruz. Tabi böyle bir yer var mıdır ondanda emin değiliz. Takıldık peşine yürüyoruz’ dedi ve kısık ses tonundan kendine sakladığı kolayca anlaşılan son bir cümleyi de ekleyiverdi sonuna. ‘Eee bir büyücüye güvenirsen olacağı budur işte’. Büyücü öfkeden kuduruyordu fakat dağın bu bölgesinde geceleri tapınağın bekçilerinin dolaştığını ve onları rahatsız etmemek gerektiğini iyi bildiğinden ses çıkaramıyordu. Lakin hiç bir şeyden haberi olmayan Gomo’nun durmaya niyeti yok gibiydi. Mahsus yapar gibi son lafını da ekledi.‘Yeter artık adım atacak halim kalmadı. Bacaklarımda derman yoktur. Soğuk içime işledi ve karnım da Dwal’ın kurtları kadar aç. Duydun mu ihtiyar'. Alda kendisine ihtiyar denmesinden nefret ederdi ve Gomo'nun da bunu çok iyi bildiğinden haberdardı. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Kendini ne kadar kontrol etmeye çalışsa da arkasına dönüp öfkeyle; ‘Bana bak Wummal'ın oğlu seni öyle bir terbiye ederim ki bir daha ağzını bile açarken benden izin almak zorunda kalırsın' diye bağırdı. Buralarda Dwal’ın kurtlarından çok daha korkunç şeyler vardır ve araba tekeri gibi gırtlağın biraz daha ses çıkarırsa seni onlara bir nezaket hediyesi olarak vermekten hiç çekinmeyeceğim.' Gomo, neye uğradığını şaşırdı fakat damarlarında dolaşan o aksi cüce kanına rağmen tek bir homurtu dahi çıkaramadı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ergin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |