640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
“ Erken kalkmayı ne zaman adet edindin ?” Başımı çevirdim sesin geldiği yöne doğru. Ses odanın karanlık köşesinden geliyordu. Seste sanki gülen, neşeli, dalga geçen bir eda vardı. Birden yatağımdan fırlayıp ışığı yaktım. Oda da sadece ben vardım. Sonra korkudan titremeye başladım. Sabah seni okula küçük dadın bırakacaktı. Sen galiba çok alışmıştın ve o gece dadınla gidebilmek için bacağıma sarılıp ağlamıştın. Dadın yetimdi ve üniversitede okuyordu. Üniversitenin ilk senesinde trafik kazasında hem annesini hem de babasını kaybetmişti. Bizimde tesadüf eseri yollarımız kesişti. Kaldığı evin payına düşen kirasını veriyor, okul masraflarını karşılıyor, harçlık veriyordum. O da seni okuldan alıyor ve sana bakıyordu. Geceleri ben geldiğimde, bir kahve molası veriyorduk sen oynarken. Çok hoş sohbet, muhabbet bir insandı. Hınzır ve hırçın bakışları altında gizleyemediği bir mahçubiyeti vardı. Çoğu zaman bu yetim kalmasından dolayı mı diye düşünmüşümdür. Ama her şeye rağmen kararlı direkt hedefe yönelen bir yapısı vardı. Konuşması bile öyleydi. Daha sonra da tanıdık taksici çağırır evine bıraktırırdım. Çevreden herhangi bir söz gelmesin diye çok gerekmedikçe ben ne almaya giderdim ne de eve bırakmaya. Dadın çok iyi bir insandı. Sen uyuduktan sonra bende çalışma odama çekilmiştim. Bir süre sonra elimdeki işe dalmıştım arkamdan bir şeyin geçtiğini hissettim. Ardıma baktım kapı kapalıydı. Yanına gelmek için yerimden doğruldum. Kapının kolunu indirdim kapı kilitliydi. Ama ben kapıyı kilitlememiştim. Sonra senin odanın kapısının açıldığını duydum, deliye dönmüştüm kapıyı daha hızlı açıp kapamaya başladım. Kapıyı tekmeledim. Nefesim yettiği kadar bağırdım. Sonra yorulup bir kenara oturdum. Bir müddet sonra senin odanın kapısının kapandığını duydum. Yerimden doğruldum, tekrar kapının kolunu indirdim kapı açıktı. Sabah sana bu konu hakkında soru sorduğumda da ne olduğunu anlamaz bir biçimde yüzüme bakıp olduğun yerde dikildin. Dadına bana açıldığından daha çok açıldığından dadına sordurttum. O da bana her akşam yatmadan önce annenin resmine bakıp uyuduğunu söyledi. Bende galiba o halini görmemi istemediğin için öyle yapıyorsun zannetim. Bir kaç sefer bu konuyu seninle konuşmaya çalıştım. Galiba biz birbirimizden bir dönem fazlaca kopmuşusuz o mesafeyi nasıl katedeceğimide bilmiyordum. Konunun çok fazla üzerine gitmedim daha sonra. Bir gece arkadaşlarla yemeğe çıkmıştık. Biraz içmiştik. İlerleyen saatlerde başka masada arkadaşlarıyla gelmiş başka bir gruptan bir kadınla birkaç sefer göz göze geldik. Bakışlarımızın süresi uzamaya başladı. Samimiyetin, içkinin dozunu her an aşabileceği noktaya gelmeye başlamıştık. Güzel bir kadındı. O gece vamp bir kıyafet vardı üzerinde. Tanıştık, daha sonra beni evine davet etti, gittim. Birkaç kadeh daha içtikten sonra ikimizde gevşemeye başlamıştık. Müzik pencereden dışarı sızıyordu, biraz daha yaklaştık birbirimize. Sonra kuvvetlice evin duvarına birinin vurduğunu işittim. “ Yan taraftaki komşun galiba sesten rahatsız oldu” dedim gülerek. Fakat yan taraftaki dairenin boş olduğunu söyledi. Bende yanlış duyduğumu düşünerek biraz daha yaklaştım. Bu sefer diğerinden daha şiddetli sanki ev yıkılacak gibi dört bir yandan ve üst üste duvarlara vuruluyordu. “ Bu ses nereden geliyor?” dedim. Yüzüme soru sorar gibi baktı. Sesi sadece ben duymuştum. Sonra açık duran pencere hızla çarptı. Yerinden doğruldu "cereyan yaptı" deyip kapatmak için kalktı. İçime tuhaf bir korku, bir ürpeti girdi birden. Sanki ev üzerime yıkılacak gibiydi. Yerimden doğruldum ve gitmem gerektiğini söyledim. (Ama kartvizitimi koltuğa düşürmüşüm. Daha sonra bir kaç defa daha görüştük ve sadece arkadaş olarak kalmayı tercih ettim) Mümkün olan en hızlı şekilde evden ayrıldım. İçim rahatladı birden. Sanki üzerime gelen o duvarlar açılmış ve bende nefes almıştım. Eve döndüm, o gece dadının bizde kalmasını istemiştim ve saat epey geç olmuştu. Kapıdaki anahtar şıkırtıma dadın kalktı, kapıyı açtı. Üzerimde alkol ve kadın parfümü kokusunu aldığına eminin. Bir süre konuştuk o odasına çekildi ben de çalışma odama geçtim. Bir süre oturup aklımı toparlayabilmek için. Pencereden dışarıyı izlerken dalıp gitmişim. Odamın kapısından bu sefer daha açık gördüğüm bir ışık hüzmesi geçti. Ama başımı çevirdiğimde kapı yine kapalıydı. Kapıya doğru gittim, kapı yine kilitliydi. Koltuğa oturdum, başım dönüyordu biraz sonrada orada sızmışım. Sabah dadına sorduğumda senin ben gelmeden önce uyuduğunu ben geldikten sonra kendisininde uyuduğunu söyledi. İçime tuhaf bir şüphe düştü. Akşam alışkanlığımın tersine bu sefer senin odana yakın olan ve kapısı olmayan odaya geçtim. Ve sen uyuduktan sonra en karanlık yerine saklandım. Işık hüzmesi yine önümden geçti fakat bu öyle bir ışık ki çok yoğun olduğu halde gözlerimi acıtmadı. Ama ışığı tutanında kim olduğunu göremedim. Senin odana süzüldü, bir müddet sonra bende peşinden gittim. Sessizce kapıyı araladım ve onu gördüm. Şevkatle saçlarını okşuyordu ve sevgisinin sıcaklığı gözlerinden ruhuna doğru yol alıyordu sanki. Tüm vücudum titremeye başladı. Başını bana çevirdi, sus işareti yaptıktan sonra gülümsedi ve birden yok oldu. Ben olduğum yere zincirlenmiş gibi çakıldım kaldım, kımıldayamadım. Sanki tüm vücudumdaki faaliyet “duraklat” düğmesine basılmış gibiydi. Uzun süre çakılı kaldım olduğum yerde. Neden sonra toparlanabildim. Eşimi yani anneni göreceğim aklıma gelen en son şeydi. Seni doğururken vefat etmişti. Bende bunun suçunu birazda sana yükledim galiba. Bütün gece kendime gelemedim. Sabahta işten izin aldım, dadına da izin verdim, o günü seninle geçirdim. Ne kadar da annene benziyorsun. Daha sonra ki günler seninle daha fazla ilgilenmeye çalıştım ama daha öncede dediğim gibi aramızdaki mesafe epey açılmıştı galiba ve ben o mesafeyi nasıl katedeceğimi bilemiyordum. Hemen hemen her gece o ışık seni ziyaret ediyordu. Sen uyuduktan sonra ben de peşinden geliyordum ama hiçbir zaman o geceki gibi net göremedim bir kaç sabah yatak odamda hissettim sanki ama sadece o kadar. Sen lisedeyken bile ben o ışık hüzmelerini görüyordum. Üniversite gittiğinde de devam etmiştir muhakak çünkü ben, sen eve tatile geldiğinde görüyordum tekrar. Ve gelmeni bir yönden de onu tekrar görebilmek için istiyordum. Fakülteni bitirdin başarıyla. Kendi paranı kazanmaya başladın. Ve bence artık seninde hayatının manasını bulma vaktin geldi diye düşünüyorum. Benim için sakın üzülme. Sana söyleceğim son bir şey var... Bütün çocuklar her yaşta anne babasının reyhanıdır. Reyhan sevildikçe daha çok, daha güzel kokar... ... ... ... ... ... Elindeki mektubu avucundan uçacakmış gibi sıkıca tuttu. Çalışma masasının ilk çekmecesideki mektubu dadısı bu sabah vermişti. Zarfta ismi yazılıydı gideceği zaman olarakta “ölümümden sonra ” yazılıydı. Mezarın yanındaki taşa oturmuştu. Babasının mezarının yanındaki taşa. Gözleri nemlendi ve sonra mırıldandı dudaklarından dökülen kelimeler “ Çocuk her yaşta anne babasının reyhanıdır” ( Doğmuşlar gibi doğmamışlarda anne babalarının reyhanıdır )
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Guvercin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |