Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın... |
|
||||||||||
|
Ve kaldığınız yerden devam edersiniz hayatınıza içinizde ki boşluğun eksikliğini kabullenerek yerine doldurabileceğiniz başka parçalar ararsınız boşluğun dolması için. Durum ve kişiye göre değişir bu parçaların kapladığı alan, kaybedildiğinde açılabilecek boşluk da buna oranla kişiden kişiye değişebilmektedir. Bazen bir eşyanın kaybı, bazen en sevilen bir hayvanınızın kaybı, bazen de sevgilinizin- sevdiklerinizin kaybı. Kayıplar yaşandıkça içinden çıkılamayan boşluklar oluşur insan ruhunun derinliklerinde. Aslında bu boşluk gözle görülebilen nitelikte bir boşluk olmamakla birlikte üzerine birşeyler koyup kapatabileceğiniz ölçüde de değildir. Bu maneviyatımızda eksilen, yeri doldurulamayacak olan bir boşluktur. Çabalarımızla Allah(cc)'dan gelen yüreğimizde ki sevgi ile inancımızla, değerlerimizle yeniden onarılabilir tamir edilebilir boşluklardır bunlar. Fakat bazen öyle bir boşluk oluşur ki defalarca kayıpları yaşamışken, defalarca yıkılmışlığınıza rağmen, ayağa kalkmışlığınıza rağmen, bir daha kalkamamanıza sebeb olan bir boşluk, yerine hiç bir şeyin koyulamayacağı bir boşluk annenin kaybı. Yüce dinimiz de bile cennet anaların ayakları altındadır denirken, siz annenizin ayaklarının altına paspas bile olamamışsınızdır. Siz her zaman anne yüreğinin affedeceğini bildiğinizden her zaman onu üzmüş, her zaman inci gibi gözyaşları döktürmüşsünüzdür o güzel yanaklarından. Hayatta iken her zaman yanınınızda olacağını, sizi hiç terketmeyeceğini, kim giderse gitsin onun hep varolacağını, ölümün varlığını bilirken annenizin ölümsüz bir kahraman olduğuna bile inandırmışsınızdır kendinizi. Ta ki o acı gerçekle karşılaşıncaya kadar o eşsiz varlığın tamamen hayatınızdan çıkıp gittiğini ve bir daha dönmeyeceğini anlayıncaya kadar. Kabullenmek istemesenizde bu gerçekle, bu kayıpla ve bu boşlukla karşı karşıyasınızdır. İşde o zaman öyle bir boşluk açılırki yüreğinizin tam ortasında, kenarında köşesinde değil tam ortasında ne yapsanız ne düşünseniz alıp oraya ne koymak istesenizde dolmaz doldurulamaz. O boşluk büyüdükçe büyür. O büyüdükçe sizde o boşluğun içinde kaybolursunuz. Tutunacak bir dal, sıcak bir dost eli ararsınız. Ararsınız da; o an tutunmaya bile gücünüz yoktur. O an kalkmak o ele uzanmak bile istemezsiniz, ama kalkmanız gerektiğini de bilirsiniz. Kalkmalı hayatınıza devam etmelisinizdir ama olmaz yapamazsınız. Çelişkiler içinde tükenmişliğinizle başbaşa kalırsınız. Yılların tüm kayıpları, tüm yıkılmışlıkları biner üzerinize, o an sesizce haykırır yüreğiniz yardıma muhtaç, acı içinde biri duysun sizi yerden tüm varlığıyla sarılarak kucaklayarak kaldırsın diye. Ama dost sandıklarınız birbir yok olmuştur etrafınızdan. Sevdikleriniz, değer verdikleriniz kaybolmuştur siz ve o boşluk başbaşasınızdır... Bir an yüreğinizden gelen cesaretle acılara, ızdıraba dayanamadığınızda kendi gayretinizle tutunursunuz, sizi dışarı çıkartabileceğine inandığınız önünüze çıkan her dala, biraz olsun başınızı dışarı çıkartabilmek biraz olsun nefes alabilmek için ve her inanarak güvenerek tutunduğunuz her dala safça, sevgiyle tutunurken, her daldan ümit beklerken; zayıf noktanızdan yakalar her dalın büründüğü menfaatçi insanlar. Her dal elinizde kaldığın da yeniden, yeniden, yeniden düşer her düşüş de daha da dibe inersiniz üstelik daha fazla canınız yanar, daha çok yaralarınız kanar ve daha çok karanlıklara dalarsınız ve öyle bir an gelirki artık tüm ümitler yok olur, siz rüzgarın önünde ki yaprak misali bırakırsınız kendinizi o boşluğa ve alabildiğince içine çektiği karanlıklara, dibe.... Ve DİP... Bura da iki yol çıkar önünüze... Dibe vurduğunuz da hayat çekilmez olur artık; tasınızı, tarağınızı toplayıp gitmek istersiniz bu dünyadan, işte içinden çıkılmaz bunalımlar, intiharlar ve kaçış da bu dönemde ortaya çıkar. Şeytanın kahkahalarla gülerek, karnını kaşıyarak, sevinç çığlıkları attığı o zayıflık acizlik anı. Bir diğer yol ise her zaman varolduğununa inandığınız, her kim giderse gitsin onun her zaman sizinle olduğunu bildiğiniz, yüreğinizde ki Allah(cc) inancıyla o boşluğun içinde karanlıklarda acılara inat, karanlığa inat, yaşamaya başlarsınız. Bir gün; belki bir gün siz susmuş olsanız bile sessiz çığlıklarınızı her an duyan yaradanınız bir vesile ile size yeni bir kapı açana kadar başka bir yürek, başka bir yol bulana kadar. Karanlıkları aydınlık edene kadar, acılarınızı yok edene, yaralarınızı sarana kadar. Sevgisiyle, şefkatiyle, sabrıyla sizi ayağa kaldırana kadar. Birlikte aşkla bir oluncaya kadar ve sonra yeniden aydınlıklara birlikte çıkmak adına, bir güneş gibi doğmak adına, ama bu sefer daha güçlü bu sefer yıkılmayacağını bilerek bir bütün olarak Allah(cc)'a ve aşkına inanarak karanlıklardan doğarak sonsuzluğa ... Hülya Akyıldız
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Akyıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |