..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > sedat




5 Nisan 2010
Başın Sağolsun!  
sedat
İnsanın sevdiği bir kişiyi kaybetmesi muhakkak üzüntü vericidir. Kim ne derse desin, acı duymamak olanaksızdır. Ateş, düştüğü yeri yakar. Diğer bir deyişle, ateşin düşmediği yerler ise yanmaz. Daha açık ifade ile, ölüm olayında, herkesin üzüntü duyması sözkonusu değildir. Ancak, üzülüyor maskesini takmak yolu ile, üzülenin yanında olmak istenir.


:AGFG:
Başın Sağolsun !
Bu cümleyi hepimiz sık sık işitiriz, ve de kullanırız. Bir ölüm olayı gerçekleştiği zaman, ölen kişinin yakınlarına bu cümleyi kullanmak adet olmuştur. Hiç düşündünüz mü aslında ne demek istediğimizi bu cümle ile ? Hemen, ne gerek var, bu bir çeşit taziye der çıkarız işin içinden. Gelin beraberce irdeliyelim.
İnancımıza göre “ Her canlı ölümü tadacaktır”. Eğer inanıyorsak, ölüm gerçeğini ne kadar acı olursa olsun sabırla karşılamamız gerekmez mi ? Eğer gerçekten, yürekten inanıyorsak, ölüm karşısında daha sakin, daha kabullenici bir davranış sergilememiz lazım gelmez mi ? Hele 70-80-90 yaşına kadar yaşayan bir kişinin ölmesi kadar doğal bir şey olmadığını neden kabullenemiyoruz. Uzun yıllar hastalık çeken yaşlı insanlar için, aslında “Ölümün de bir şifa” olduğunu anlamak imkansızmıdır ? Ama burada da çevre faktörü devreye girer ne yazık ki. Aman etraftan ne derler korkusu ile, yapmacık, sahte, veya abartılı bir şekilde üzüntümüzü göstermek zorunda hissederiz kendimizi. Aslında aşırı tepki göstermek bir nevi isyan etmek sayılmaz mı ?
İnsanın sevdiği bir kişiyi kaybetmesi muhakkak üzüntü vericidir. Kim ne derse desin, acı duymamak olanaksızdır. Ateş, düştüğü yeri yakar. Diğer bir deyişle, ateşin düşmediği yerler ise yanmaz. Daha açık ifade ile, ölüm olayında, herkesin üzüntü duyması sözkonusu değildir. Ancak, üzülüyor maskesini takmak yolu ile, üzülenin yanında olmak istenir. Asıl amaç, bak kötü gününde de senin yanındayım mesajını verebilmektir. Bu şekilde davranarak acıya ortak olduğumuz varsayılır. Hiç bir acıya ortak olunamaz ; ancak, olunur gibi yapılır. Acı paylaşılamaz ; paylaşılırmış gibi yapılır. Ölü evinde üzüntü çeker gibi davranmak adettendir, atalarımızdan gelen bir gelenektir denebilir. Bu da aslında yapmacık bir davranış içerisinde olduğumuzun bir itirafıdır. Yani bir nevi tiyatro oyunu sergilenmektedir aslında. Eğer biz atalarımızdan böyle gördük dersek, atalarımızın “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar “, sözü bizi yalanlamaz mı ?

Şimdi gelelim “Başın sağolsun” cümlesinin anlamına. Aslında diyoruz ki, ölen öldü, kendini yıpratma, senin sağlığın yerinde olsun önemli olan bu. İnancımıza ne kadar uygun bir ifade! Ölüm, hayatın bir gerçeği, yaşam devam etmektedir. Zaten istesek te istemesek te, zaman ilacı, herşeyin üstesinden gelecektir. Ama, maalesef, hiç bir zaman bu şekilde bir düşünce, ne dile getirilir, nede duyulmak istenir. Yani, dini inanışımızın tam tersi bir anlayış sergilenir örf, adet, gelenek, görenek, adına. İşin garibi, başın sağolsun dileklerini iletmeyenlerin listesi de bir güzel tutulur bu hengame arasında. Eğer gerçek bir üzüntü içinde isek, kimlerin gelip başşağlığı dileyip dilemediklerinin hatırlanmaması gerekir. Ne hikmetse o acı, üzüntü içerisinde kimlerin başşağlığı diledikleri / dilemedikleri şaşmaz bir şekilde kaydedilir zihinlere. İlginç değil mi ?
Aradan, günler, haftalar,aylar geçer, artık acı yavaş yavaş unutulmaya, kabullenilmeye başlamıştır. Üzeri yavaş ta olsa kabuk bağlamaya başlar. Dost olarak görevimiz, insanların bu acı verici olayın etkisinden bir an önce kurtulmalarını, normal hayata dönmelerini sağlamak değilmidir ? Tam bu sıralar rastladığımız bir kişi ( aradan uzunca bir zaman geçmiş olsa dahi) hemen başsağlığı dileklerini sunar. Kabuk bağlama aşamasındaki acı, bu başsağlığı dilekleri üzerine yeniden tazelenir ve yara kanamaya başlar. Aslında bir tür acımasızlık değilmidir bu davranış şeklimiz. Bir yakınını kaybeden bir kişiye rastladığımız zaman, hemen başsağlığı dilememeli, bir müddet konuştuktan sonra; eğer acılı kişi kaybından bahsederse, o zaman başsağlığı dileyerek, teselli etmemiz daha uygun olmaz mı ?
Eleştirdiğimiz bu adetin , hakikaten gerekli olan, çok güzel bazı yönlerinin de olduğu inkar edilemez . Konu, komşunun ölüm yaşanan eve, yardım amacı ile koşması ne kadar takdir edilse azdır. Geride kalanların yemek ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Bunun için makul bir süre yemek servisi yapılır. Keza eli ayağına dolaşan insanlara yol göstermek gerekmektedir. Bu da yerine getirilir çevre tarafından. Ama, çevrenin sakin bir davranış sergilenmesi gerekmektedir. Zaten evde yeteri kadar üzüntü çeken insan vardır. Feryat, figan ederek, vah vahlamak acı çeken insanların acısını artırmaktan başka bir işe yarar mı acaba ?
Hepimizin başına ölüm olayı gelecektir. Hepimiz bu acıları yaşayacağız. Önemli olan yaşamın bir parçası olan ölüm olayını tevekkül ile karşılamak, aşırı tepkiler göstermeden acımızı yaşamak ve herşeyi zamanın ilacına bırakmaktır. Bir de aradan zaman geçmişse, başsağlığı dilemekten kaçınmamız yararlı olur düşüncesindeyim.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ölüm mü,o da ne?
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
7 Nisan 2010
Hayatta en çok zorlandığım şeylerden birisi başsağlığı dilemektir.Sebebini tam olarak anlayabilmiş değilim.Bir de,belki bazıları bana kızacak,ama ölü olan yerde ağlayanların çoğu sanki ölene değil de kendilerinin de ölümlü oldukları gerçeğini hatırladıkları için yani kendilerine ağladıklarını düşünürüm hep.Paylaşım için teşekkürler.Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alışılmışın Dışına Çıkmak
Kutlamalar Hakkında
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon
Ağlamak
Altın Diş
Mektubu Bitirmek
Karşılaştırma/kıyaslama
Saygı
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
Kendi Hapishanemiz

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.
Kamera ve Yönetim!
Sevgi Karşılıksızmıdır?
Yapay Hayatlar
Bayram Ziyaretleri
Aynalar
Neden Saçmalarız?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Beyaz Yalanlar,siyah Yalanlar,pembe Yalanlar... [Eleştiri]


sedat kimdir?

Yazılarımda çevremizdeki insan manzaralarını yansıtmaya çalıştım. Aslında tüm amacım belki de kendi kendimi yeniden yaratabilmek,zihinsel de olsa dinginliğe erişebilmek. Belki de hiç bir amacı yok. Sadece vakit geçirmek için belkide. Belki de yapmak isteyipte yapamadığım yaşanmamış hayatımı dile getiriyorum kimbilir. Bilemiyorum inanın.

Etkilendiği Yazarlar:
J.Krişhnamurti,A.schopenhauer,I.Yalom,H.Cibran,D.M.Ruiz.İ.Arabi.Y.N.Öztürk


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.