Gök gürültüsü büyük, yağmuru küçük aşklar yaşattı bana hayat. Her yukarı bakışımda başımı yere eğdim tekrar tekrar. Bütün yağmurlar acı bir tokat gibi vurdu suratıma. Her ne zaman birini bir ağacı sever gibi sevmek istediysem, boyundan daha büyük gölgeler düşürdü berrak sularıma. İşte bu yüzden dostum, bu zamana kadar hep istemediklerimi yaşadım, isteklerimi ise kimse gerçek anlamda anlayamadı. Bir yalnızlıktı benimki dallardan tek tek kopan yapraklar gibi. Bir yalnızlıktı benimki mum ışıkları arasında yüzüme çarpan. Şampanyalar eşliğinde yalnızlığımdı kutlanan. Sofrada yenilenlerden ve içilenlerden sonra geride kalan artıklar gibiydi aşklarımdan geride kalan. Ah dostum, dudaklarımdan dökülen şarap damlalarıydı dudaklarımı yalnız bırakan. Daha aşkın sarhoşluğunda şarkılar söyleyemeden, suskunluğun kenetlediği bir tutsaklıktı benim yalnızlığım. Ah dostum, seninle gezdiğim her sokakta, adımlarımın beni yalnızlığa götürdüğünü nereden bilecektim? Seninle gezdiğim o sokaklarda bir gün it gibi yalnız kalacağımı nereden bilecektim? Senin yanında bir şiire dönüşmeyi dilerken, dümdüz bir yazının hiçbir duyguya eğilmemiş cümlesi olacağımı ve bu şekilde bana son noktayı koyacağını nereden bilecektim? Çünkü sen öğretmiştin bana güzel cümleler kurmayı ve şiir tadında yaşamayı. Sen öğretmiştin bana bir şairin en travma halinde yazdığı iç parçalayıcı şiirlerini anlamayı. Şimdi bir şairin en cinnet halinde tüm şiirlerini yakmasını öğrettin bana. O şair sen, o şiir de ben oldum. Sen yaşandı bitti geride bir şey kalmayacasına dediğin anda, bir kibritle yakılan şiir gibi kül ettin tüm duygularımı. Sen ardına bakmadan gittiğinde, ben arkanda talan edilmiş bir şehir gibi kaldım. Hiç mi duymadın çığlıklarımı ve ateş altında çatırdayan yüreğimi? Beni Beyoğlu'nun dar sokaklarında yanan eski bir ev gibi ateşler içinde bırakırken, sen ayaklarını Boğaz'ın serin sularına daldıran yalılar gibiydin. Boğaz'da süzülen gemiler gibiydin ve yüreğini gayet serin tutarak çekip gittin. Ah dostum ne iyi de ettin! Şimdi ben İstanbul oldum; sen benim bir semtim bile olamadın. Olsan olsan, en ücra köşemde bir gecekondu olurdun zaten. Bunu bile hak etmezdin. Ben Asya ile Avrupa'yı birleştirdim ve yeni aşklara köprü kurdum. Sen ise bir çıkmaz sokağa dönüştün. Sokak adını da " Aşkçıkmazı " koydum.