Tanrý insanýn yüreðine hem iyilik duygusunu hem de kötülük duygusunu orantýlý bir þekilde koymuþtur. Bir insanýn yüreðinde sadece iyilik olursa, kendini kötülüðe karþý savunamaz. Çünkü, kötülüðü bilmeyen ve o duyguya sahip olmayan insan, saf olur ve kolay kandýrýlýr. Ayný zamanda kendini kötülüðe karþý da savunamaz. Tanrý'nýn insan yüreðine kötülük duygusunu koymasýnýn sebebi, o insanýn kendisini kötü insanlara karþý savunmasý içindir. Yoksa baþka canlýlara zulm etsin, onlara eziyet etsin diye deðildir. Hayat bir denge üzerine kurulu olduðuna göre, yüreðimizin dünyaya salýnýmýnda da bir dengenin olmasý þarttýr. Yüreðin dengesi ise iyilik ve kötülük duygusunu içinde ayný oranda barýndýrmasýyla mümkündür. Ama gel gör ki insanlar yüreðimize bazen öyle yüklenir, öyle yüklenir ki yüreðimizin duygu terazisi kötülüðe doðru meyleder. Duygusal dengemizi yitirdiðimiz o durumlarda insanlara verdiðimiz deðer ile elimizdeki tabancaya verdiðimiz anlam bizim için önem kazanýr. Ýþte o zaman kazanma ile kaybetme arasýnda gidip gelmeye baþlarýz. Eðer insan gözümüzde deðerini yitirmiþse veya elimizdeki bir çok þey deðerini yitirirse, parmaklarýmýzla sýktýðýmýz tabancanýn anlamý sadece kendini savunmak için gerekli bir gereç olmaktan çýkar, tam bir ölüm makinesi haline dönüþür. Ayrýca elimizdeki býçak, oturduðumuz koltuk, barýndýðýmýz ev, makamýmýz ve mevkimiz bizden daha deðerli olmaya baþladýðýnda, sahip olduðumuz bütün þeyler hem kendimiz için hem de baþkalarý için tehlikeli bir silaha dönüþmeye baþlamýþ demektir. Ýnsan o zaman bir saate monte edilmiþ akrep gibi ölüme veya öldürmeye doðru yol alacaktýr. Alarm zilleri çalmaya baþladýðýnda ise iþ iþten çoktan geçmiþ olacaktýr. Kýsacasý, hayat bir denge ise, yüreðimizde var olan iyilik ve kötülük duygularýný dengede tutmak zorundayýz. Bunun için de duygularýmýzý alabora edecek her türlü dalgalanmalardan ve fýrtýnalardan elimizden geldiðince uzak durmalýyýz.