Önce bana dönüktün. işte o an gözlerin bir ova kadar büyüktü. Sonra yan duruşunu gördüm, gözlerin sanki başımın yanından vızlayıp geçen bir kurşundu. Daha sonra sırtını döndün bana. Giderken arkandan baktım sadece. Bir saç telin düştü kaderime. Öyle ince bir saçın vardı ki, onunla ben, birden koptuk sanki aşk ülkesinden. Sana geri dön diyemedim. Saçının o teliyle astım kendimi yokluğunun darağacına. Gerinde talan ettiğin bir ülke bıraktın. Duygu başkentimi yıkıp da gittin. Beni öyle incittin ki, sıcaklığın kentlerimi yaktı, gülüşün köylerime bir kuzu bırakmadı. Sana kuzum dediğim her gün, bembeyaz yünden kefenler dikti hayatıma. Nasıl da öyle arkana bakmadan gittin. Sen giderken gölgene sarılmıştım. Bana bir güneş bile bırakmadın. Oturduğumuz her masanın örtüsünden şarap renginde kan akıttın demek ki. Sana yüreğimin en aç yanını açarken, sen tüm damarlarımı dinamitle doldurdun. Parçaladın yüreğimin camdan yanlarını. Darmadağın ettin, yüreğimin senin için saat gibi atarken çıkardığı tik taklarını. Seni düşünürken uyandığım yataklar, şimdi sana ağlarken darmadağınık oldu. Sendin her sabah güne başlarken yaptığım duygu kahvaltım. Çayım, bardağım, zeytinim sendin. Şimdi kalakaldım hayat durağında. Kimi bekleyeceğim şimdi ben. Ne bir beklenti bıraktın bana ne de senli bir gülüş. Mahvettin dudaklarımı. Sözcüklerim gırtlağımda bir yetim lokması gibi kaldı. Nefes almalarım senden sonra azaldı. Ne yaptın bana sen. Önce beni bir muz gibi soydun. Sonra güneşin altında yapayalnız bıraktın. Ne sarı bir renk bıraktın bana ne de bir tat. Neden bana sırtını dönüp gittin. Hiç düşünmedin mi, bu adam ne yapar bensiz. Gülüşlerin bir denizdi. İstedim ki, bir umut gemisi kalksın dudak kenarlarından. Hiçbir şey demeden gitti. Sırtını dönüp gittin. Saçların döküldü yollarıma. Koşup sana gitme diyemedim. Saçlarının her teli dolandı ayaklarıma. Prangaya vurdun beni o an. Arkanda selleri yaşarken, saçlarının bir teli kurtaramadı beni. Sana geri dön diyemedim. Dudaklarımı dikmiştin saçlarınla. Sözcüklerim kanadı arkandan. Eğer arkana dönüp baksaydın, bir güneşin battığını görüp ağlardın o an.