Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Üniversiteyi bitireli iki yıl olmuştu.B. şehrinde matematik öğretmenliği yapıyordum.Artık olgun bir öğrtmendim.Sorumlulukları olan.Mezuniyet balom,tayinim,İstanbul’dan ayrılışım, annemin ve babamın ağlamaklı yüzü.Hepsi geride kalmıştı.Hepimiz alışmıştık. Ders anlatıyordum.Bir anda kapı açıldı okul öğretmenlerimizden biri -Müdür bey sizi çağrıyor dedi.Acaba bir hata mı yaptım diye ürkerek müdürün odasına gittim. -Lütfen oturun Ecem hanım -Dersim var eğer çok önemli bir konu değilse ...Adam başını yavaşça öne eğdi.Sonra -Başınız sağolsun.Ne dediğini duyamadım ama içimden bir ses … -Baba diye bağırdı.Dudaklarımdan tek kelime çıkmıyordu.Ruhum cehennem azabında yanarken emin olmak için -Kim öldü dedim nefesim tıkanarak.Zaten bilmiyor muydum?Söylemesine bile gerek yoktu.Başımı sakince salladım.Gözlerinin içine metanetle bakarak -Teşekkürler müdür bey.İzninizle ben dersime gitmeliyim dedim .Bütün gün boyunca olgun davranmaya çalıştım.Akşam evime gittiğimde ancak rahatladım..Ama ne annemi arayacak ne de ağlayacak kadar güçüm yoktu.Sonra aynada kendimi gördüm.Tamamıyla yabancı bir ben önce ağlamaya ,hıçkırmaya çalıştım fakat kahkahalarla gülmeye başladım.Bu ilk sinir krizimdi.Tüm felaketlerimin ilk habercisi.Öbür gün öğleden sonra ancak uçakta yer buldum.Evimize geldim ayaklarım titreyerek annem babamın sandalyesinde oturuyordu..O kadar yalnızdı ki…Gözlerimi ondan ayıramıyordum.. -Ecem diyen Murat’ın sesiyle kendime geldim.Annem başını hışımla kaldırdı bana baktı.İkimizde yerimizde donmuştuk.Geçmişten bir hatıra sislerin arasından belirginleşmişti o an.Ben sekiz yaşındayken amcamın cenazesine gitmiştik.Herkes ağlıyordu.Eşi,kardeşlari,çocukları ağlıyordu.Çocuk aklıyla eve döndüğümüzde babama -Baba niçin ağlıyordunuz? -Çünkü amcamını kaybettik.Hışımla başımı kaldırmıştım.Babamın gözlerinin içine bakarak -Bence çok yapmacıktınız.Bir tiyatro izliyormuş gibiydim sanki .Eğer sen ölürsen ben ağlamayacağım demiştim.Babam üzüntüyle gözlerini bana çevirmişti...Anneme doğru yürürken sanki hala sekiz yaşındaymışım gibi hissettim.Hala o akşamda,o arabaymışız gibi.Bir tek babam eksikti. -Başımız sağolsun dedim.Annem hıçkırarak bana sarılırken yalnızlığın kavurucu ateşi vücudumu sardı.Bütün gün boyunca evde koşturup durdum.Misafirlerimizle ilgilendim. Başsağlığına gelenler evlerine dağılırken üst kattaki babamın çalışma odasına girdim.Orada ne kadar durduğumu bilmiyorum.Pencerenin kenarına gidip karanlığı izlİyordum duygusuzca. Kapı açılıp biri girmişti içeri.Başımı o tarafa çevirdim. Karanlığın içinde bir erkek silueti bana bakıyordu.Sonra içeri geldi tam karşımda durarak -Kusura bakmayın.Kimsenin olmadığını sanıyordum.Aşağıda o kadar sıkıldım ki…Tatlı bir şekilde gülümseyerek -Başsağlığına mı geldiler yoksa dedikodu etmeye mi dedi. Sesinde tuhaf bir fransız aksanı vardı.R ve ğlerin üstüne öyle bir bastırıyordu ki sesi. -Ne diyorlardı?dedim merakla. -Neymiş ölen adamın bir kızı mı ne varmış kızı ağlamıyormuş Onlar da dedikodusunu yapıyorlardı kızın mutfakta.Bende oğlum kaç ,sakin bir köşeye git dedim kaçıp buraya geldim ama size yakalandım işte.Ellerini havaya kaldırışı ,konuşması,gülümsemesi o kadar lütufsuz du ki kendimi tutamayarak gülümsedim -Sen.. ne düşünüyorsun? -Bazıları acılarını kendi içlerinde yaşarlar dedi gözlerimin içine bakarak -Ağlamak onlar için acılarına saygısızlıktır.Ağlayarak acılarından arınmak yerine acıyla yaşamayı tercih ederler.Ama gözyaşının tuzlu tadına bir kezde olsa varmak gerek.Elleri tenime değinceye kadar ağladığımın farkında bile değildim.Hıçkırarak -Sende kimsin?dedim.Bana sımsıkı sarılarak -Ben Timur.Ama bana iyilik meleği diye de seslenebilirsin.Ona sımsıkı sarıldım o kadar sıcaktı ve ukalaydı ki kendimi güvende hissetmekten alamadım.O sırada farkettim kapının önündekini.Bize bakıyordu.Tiksiniyormuş gibi gözlerini bana çevirdi.Bakışlarında öfke vardı..Sonra gür sesini duydum. -Timur gidelim.Babam bizi bekliyor.Timur kulağıma onun duyamayacağı bir şey fısldayarak benden uzaklaştı.Odadan çıkarken son bir kez bana baktı.O hala ordaydı bana bakıyordu.Başımı hemen çevirdim.Pencereden dışarı bakarken gülümsemekten kendimi alamadım. -Bana yeni bir gömlek borçlusun. demişti.Gözlerimin kapandığını hissettim. -İyi mi Hasan abi? Diyen bir sesle uyandım.Gözlerimi açtığımda ilk onun soğuk yüzünü gördüm.Bir an bu rüya mı demekten kendimi alamadım.Sonra kalbimdeki acıyı hissettim.Elimi Melih’e uzattım.Reddetmesini bekliyordum.Ama o ellerimi avuçlarının içine aldı.Ona bakarak -Ne oldu dedim. -Sadece bayıldın prenses diyen bir sese yöneldim.Hafif fransız aksanı olan bu sesi tanıyordum. -Hey beni tandın mı?Bu kaç ?Beni görüyro musun diye üst üste sorular sormaya başladı. -Ti…m…ur dedim fısıltıyla. -Timur sen doktor beyi yolcu et.Sonra da Ecem’in annesini bize götür.Timur şaşkınlıkla -Ama Ecem dedi. -Bu gece ben yanında kalırım. Dedi ellermi daha da sıkarak.Evde ikimiz kalmıştık.Bana bakıyordu.Kaşları o kadr çatıktı ki.Ellerimi avuçlarından çektim. Kaşlarına dokundum hafifçe.Sonra gülümseyerek -Böyle daha iyi dedim.Şaşkınlıkla bakıyordu bana.Gergin yüz hatları yumuşadı bir an -Dün niçin bana öyle bakıyordun -Nasıl bakıyordum? -Tiksiniyormuş gibi.Nefretle -Üzüldün mü? -Babam nasıl öldü dedim bir anda -Ahmet bey hastaydı.Şeker hastası -Şeker hasta mı?Ben bilmiyordum.Yani nasıl olur .. Ne zamandan beri -Beş yıl oldu. -Beş yıldır hasta ve ben…Hiç br şey söylemedi.Odadan çıkmak için ayağa kalktı.O zaman tıkanıyormuş gibi hissettim. -GiİTME diye yatağımdan fırladım.Sonra önüne düştüm.Gözyaşlarımı kontrol edemiyordum -Sende gitme bırakma beni diye yalvardım.Beni kucağına alıp yatağa götürdü. -Hiçbir yere gitmiyorum -Yalan söylüyorsun.Gideceksin….GİT .Git o zaman seni istemiyorum.Hiç birinizi istemiyorum.Yalnız kalmak istiyorum…GİT.GİT.SENDE GİT…diye bağırıyordum. -Ben hiçbir yere gitmeyeceğim dedi fısıltıla.Yüzümü avuçlarının içine aldı -O kadar narinsin ki sana dokunmaya kıyamıyorum. -Nerden biliyorsun?Ben çok güçlüyüm dedim umutla. -Bu yüzden mi benden kaçtın?Sen… hala masum bir çocuksun.Hala küçük bir kız çocuğusun -Biliyorum .Çirkin,kısa boylu,şişko,kalın bacaklıyım. -Hmm..Hala hatırlıyorsun..Sonra kaşlarını çatarak boşluğa baktı.zun bir süre öyle durdu.Yüzündeki gergin ifade yerini gülümsemye bırakırken bana döndü.Gözleri o kadar parlaktı ki,Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.Ne olduğunu anlayamadan dudaklarını benim dudaklarıma değdirdi bir anlığına.Sonra yataktan hızlıca kalkarak kapıya gitti.Son bir kez bana döndü. -Hiçbir yere gitmiyorum.Artık istesende benden kurtulamazsın dedi.Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki Melih’in de sesini duyduğuna emindim.O aşağı inerken dudaklarımda hala onun sıcaklığını hissediyordum.Gözlerimi pencereye çevirdim -Baba kızını yalnız bırakma.Ona doğru yolu göster.Onunla mutlu olmamaı sağla dedim fısıltıyla.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Irmak Soytaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |