Kapıyı kapattığımda yoksun. Perdeleri örttüğümde varlığın da bana dışta kalır. Yüzümü sana döndüğümde karşımdasın, yüzümü çevirdiğimde yoksun. Sırtımı dönüp gidersem, arkamda bir gölge, kendimi sana döndüğümde önümdesin. Bir hareketimle seni yok sayarım. Güvenme bu kadar kendine. Varlığın yokluğun bir mum ışığı aydınlığı gibidir bana. Üflesem yoksun, ateşinle yandığımda varsın. Güvenme bu kadar kendine. İstesem seni indiririm göğümden. Ne yağmurum olursun ne bulutum. Uçurtmalı günlerim zaten uzak kalmıştır. Tüm ipleri koparıp atmışımdır, aşkı, dostluğu, sevgiyi göklere çıkardığım zamanlardan. Artık ayaklarım yerdedir. Uçurtmalarım da gözlerimden yere düşmüştür, tıpkı aşklarım gibi. Aşklarım ayak diplerimde uçurtma çıtaları gibi kırılmıştır. Artık göklere çıkaracağım kimse kalmamıştır. Tek kalan elimde avucumda acılar olmuştur. Acılardan fazlasıyla alırken, duygularım doymuştur. Ateşin yakıcılığını kazanın dibi bilir. Sen nereden bileceksin ki. Sen anca aşka kapak olmayı bilirsin. Ben ise acılara doymuşumdur. Mum ışığında kuracağın sofranın benim için artık önemi yoktur. Yıldızlara bakıp dilek tutacağım günler geride kalmıştır. Huzur içinde uyumak yeter bana. Rüyalarımda koyunlar, kuzular, yemyeşil ağaçlar görmek yeter bana. Çık artık rüyalarımdan. Sana bağışlayacağım hiçbir şey kalmamıştır. Rüyalarım, hayallerim tüm cenderelerden kurtulmuştur.