Karanlıktayım, alkollüyüm, sinir ilaçlarını içmiş vaziyetteyim, damarıma enjekte edilen morfinleyim, bileklerimdeki kesiklerleyim... En kötü haldeyim, hayatın torpido gözündeyim. Bir şehrin manzarası en güzel yamacı gibi karşıma çıkma. Hayatın çukurlarındaysan eğer, yüksekliğin aşağı yanlarındaki bir çakıl taşı düşer bahtına. Bu yüzden, ben senin yüz güzelliğini değil de, ayak bileklerindeki malleolları severim. O çıkıntıları bir çakıl taşını öper gibi sevmek isterim. Ayaklar ki, bir insanın tüm yükünü sırtlanır, bir türlü itibar görmez. Bir düşüsün, bir yuvarlanışın en kötü anında ayaklar gökyüzünü görür ancak. Ey sevgili, ben seni yukardan aşağı değil de, aşağıdan yukarı severim. Çünkü bana dersin ki: " Karıncalarda ölmeye yakın kanatlanıp uçarlar. Kartallar belki yüksek uçar, acıktıklarında mutlaka yerde avlanırlar. Sonbaharda yapraklar yerlere dökülseler de bir bir. Bir rüzgar gelir, kaldırır onları yerlerinden bunu bil.". Ben de bu inançla ayaklarına dökülürüm. Saçlarındn çıkan rüzgarın, beni dudaklarına bir yaprak gibi yapıştırmasını beklerim. Denizden teninde dudaklarımı bir taş gibi sektirmek isterim. Ayakların bir su kenarındaki saza benzer. Düşünce ayakların suya, malleolların tıpkı çakıl taşları gibi parlar. İşte o manzara kafamı yarar. Aklım ayaklarının altında bir kilim olur. Islak ıslak dökülürsün üzerime. Motiflerimdeki çiçekler, coçar. Duygularım bir çocuk gibi koşar. İzin ver bana sevgili. Ayak bileklerinde halhal olayım. Her adım atışında yanında olayım. Sen nereye gidersen ben de orada olayım. İzin ver bana sevgili. Koşmaya ve coşmaya seninle adım atayım. Ayak bileklerinin iki yanında malleolların olayım. Ey sevgili!.. Ayakların mermer bir yontudur. Ayak parmaklarına şekil veren çizgiler ben olayım. Seni ayaklarından yakalayıp, ipek yollarda koşturayım. Bir ağrıdır aşk, tabanlarından başlayan. Bırak aşk acılarını dindireyim. Ayaklarını uzat, sevgi dolu yürek kovama. Ayaklarını aşkımla yıkayayım. Malleollarından damla damla akayım. Bırak seni öpmeye ayaklarından başlayayım.