..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hala çevrende bulabileceğin güzellikleri bir düşün ve mutlu ol. -Anne Frank
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Aşk ve Romantizm > Mehmet KELEBEK




15 Kasım 2012
Aşk Eksersizleri 1  
Mehmet KELEBEK

:ADIC:
Aşk eksersizleri 1…

gülün ay halesine verdiği bir lahzadır gamzenin buseye düşen hedefi, bu anı resmeden er kişi gül için ister, bir busede bin yıl yaşamak…

gülün muhabbet hissesi zifiri göğün ay halesine pare pare düşerken beğenmek de ne demek ey sevdiğim ruhun güzelliği !... şu ki resmedilmenin bana verdiği yansıma bendeki en büyük itibarın… o itibar ki beni kemanın götürdüğü yere götürsün… orası gülistan... orası bahtımın haline gamdan hücüm edip beni perişan eden yer... şu gün itibarıyle şu bağrım kaderime devreden endişeyi bir yokladı... ve öyle bir anladı ki güzellikler içre katman katman perdeler çekilmiş güzel yüzünün... bana aşiyan olmuş dağınık saçlarının... ve o güzel teninden çıkan sesinin bir an bensiz kalma korkusuymuş... benim gibi bir sanatçının en mutlu anıdır bu bence... tek yürekle kendi gibi yüzlerce belki binlerce kişinin kendisine benzemesi... bütün uyumlu seslerde aşk vardır.. sanatçılar sevdikleriyle gönül hanesinde sohbet edermiş... ben bu sohbeti bugün çok ettim... hissetmiş midir acep sevdiğim…

yardımların bana can verdi... gül budağına ve ağyara haber saldım... artık benimle uğraşmasınlar diye.. kahrım güle değil… gül budağına... yare değil onun rakibinedir sözüm… şu masivada benim tek… mah cemali ruşene ruhunu teslim eden... kimse ağlayıp da perişan olmasın ya rab!... benim tek… aşk derdine kendini esir eden... kimse ruhunu gamdan dağlara yaslamasın ya rab!...

yaşamın umurumda olduğu zamanı kollarken kimse dokundurmuyor düşlerini bana... aldırmazlık nöbetlerini sahramda geçirirken şimdi kim diyebilir ki bana yalnızlığına alıştım... şu çirkin tene giydirilmiş ruhum inceliklerin gül bahçesinde... hasılı edası ve nazıyla birlikte ruhum...

yanmış heyulaların... yıkanmış niyetlerin... ve tükenmiş rüyaların taliplisi değilim... aşkım soylu bir metafiziktir benim… rabbim bana hayatta azından ve çoğundan verdi... her şeyden öte... acı çektiğimi söyleme gücü verdi bana... ne diyeyim buna da şükür demekten başka... "gülmek sana susmak bana yakıştı..."

gözyaşı çok kalıcı eserler bıraktı da o eserlere konu olanların bundan haberi yok... bestelerim kız neyim olan "aldırma gönülde" hayat bulurken kim bilebilirdi ki gözyaşıyla her gün yıkanarak paklanıyordu..

     bilinmezlikler ülkesinde mecnun idim firaka... sonrası kendimi bildim ki leyla olmuşum aşka... bilinmezlikler aleminin, nevbahar ülkesinin, gülistan ilinin, gülşen ilçesinin, gül nahiyesi... o nahiyede bir tek nur gibi halesini süzen bir tek ay vardır ki... kim olsa söyler size... ahanda şurası diye... gizem de olsam benim… aşikar da benim... dünyaya geldik gidiyoruz işte... gizem de olsam benim… aşikar da benim...

bugün bir şarkı yazdım rüzgara … bir zamanlar Aydan Şener’in bir dizisi vardı… hatırlar mısınız bilmem ama… adı "Çalıkuşu" idi… o dizinin gülbeşeker rolünü oynayan Aydan Şener’in o karekterine aşıktım... ona yazdım desem bu şarkıyı kimse bana inanmayacak… dizi karakterine de şarkı yazılır mı diye… ya da “kurtlar vadisi ırak“ filmindeki Bergüzar Korel’in “Leyla” rolüne yazdım desem inandırıcı gelmez sanırım… filmle şarkının yazılışı denk zamanlarda değil çünkü... buna da inanmazsınız… kime yazdım desem kime yazdım… “hah! buldum derken elektrikler kesildi örtmenim” sözüyle kaçmalıyım bu noktadan… elektirikler kesilmeseydi yapacaktım ödevimi yani söyleyecektim… sanki başka bir zamana kalsın demekten başka bir kaçışım var da !…

Hacettepe’de okurken bir sony marka wolkmenim vardı… "ezginin günlüğü" adlı müzik grubunun "ala gözlü yar" adlı kasetinin bir şarkısıydı galiba “sigaramın dumanına alsam saklasam seni” şarkısı… tabi yanlış hatırlamıyorsam… o kasetin bütününe yakın şarkıları güzeldi... hem de çok güzeldiler... bir defasında yağmur ciselemeye başladı… o kadar güzel yağıyordu ki… sevda yıkıntılarında olan ben yağmura attım kendimi... sonra yağmur hızlandı... herkes yağmurdan kaçmaya başladı… ben yağmura yürüdüm… yağmurla yürüdüm… hasılı bende tık yok... sırma saçlar uzun ve darmadağın… müzik haddinden fazla güzel… şarkıların beni götürdüğü efsunu bozmadan sırılsıklam geldim yurda... bir duş aldım ki o duş… dünyanın en güzel duşuydu... ilk defa sıcak suyun kıymetini orada anladım…

keşke iki delilik bir arda olsa idi... tren kaçmışta elveda diyen ben oldum gibi geliyor... varlık ve yokluk iki deliliktir aslında... insan bu ya… taşıdığı canın ne varlığına sevindi ne de yokluğuna yerindi... tren kaçıtı da elvedanın rengi maviliklerde kaybolup gitti... ‎"öyle bir geçer zaman ki " dizisinin üçüncü bölümünden sonra gözlerimin nalan oluşunun ızdırabı beni artık hayata karşı daha da dirençli olmaya sevketti...

her bir uzvuyla güzel olan yarimin resmiyle artık söyleşemem… çünkü gerçek suretin kadar resmin saf ve temiz bir anlam ile yüklü olamaz… ilk bakışta yarime işmar edip aşk ehlidir diyemediğim için yazık ettim kendime… taki onun sinesinin saf oluşunu görene kadar acziyetim sürgit devam edegeldi… yarimin sinesinin saflığı siretine yansımış ki oradan suretine vurmuş tüm güzelliği…

kuyun- u yarin endazesini eyalet-i ağyare bağlasalar isyana tevessül edip gönül bağımdan kopamaz asla… öyle bir var ki bağı… sanırsın örümcek ağı… tutununca çelikten halat gevşeyince merhamet sultanı… acziyetim üryan şimdi… ne kahır parçası sinem… ne ilaç… ne tabib derdime çare …

gün içinde gönül gözüm gördü ve dedi ki gözlerinde yarinin derin uykuları var… bu yüzden kayıt düşemedim ok atan kirpiğine gözüne… kalem yazma sıfatını kaybetti… defter ne munasebet deyip karardı… en güzel duygular ne kalemden düştü… ne deftere yazıldı… o yar ki bir içim su idi…o sade özge bir canda yaşandı ve yaşlandı… keşke yarimin sevdası kemend olsa bana… gizem olmuş ne muhrik arzular taşınırdı o hüsnü anda…

gülü vuslat bilen şu garip gönlümün sahibi varsa nur ile ay halesinden… sahipsizliği varsa nehirleri sakarya bilip yedi uyurlar olan tarsus ilinden… nasıl ki zaman ve sabır merhamet yüklü sadakat olmuşsa yarime… ve nasıl ki her dem yarimin zerda kalbine fulya gözleri nispet yaptıysa… işte an be an çoğalmanın ve var olmanın hazzını aldım…

leyliden nehara… aşığa reva görülen çileyi tattım bugün… mehtabın muştularıyla dertmend olup… incitilmeden dalgasına bırakılan martının çığlığında buldum kendimi… sefa dilenirken virane-i leyale şeklimi verdim… sonra neharın kendisi olup gül endamında gördüm seni… leylimde seninle oldum an be an… hele ki şu parlak yıldızlara sor beni… benden gayrı olanda şu kirpikler uyku mu görmüş… vuslata eremeyişin hüsranında ve vicdanında taşıdığı merhametin eksikliği mi olmuş…

ey sevdiğim!... canım… yeksan olduğum… hicranımın kafesini getir bana… urganımın dizilişini getir… say üstüme fermanını… huzura giderken hayalini getir… zemheride kardelen misali açarım sana… sevdan ile dolu kalbimin hesabını veririm bir gün… elest yurdundan o bir günü getir bana… efkarımı ateşe… nurumu bahtıma ver… külümü leyale… ay halesini benzime savur… geçeyim sabrın tetimmesinden… savurmasın diye rüzigar firezimi… ab-ı hayat diye içeyim seni…

sözün ucundaki firkatindi beni aşifte eden… sonra divana seren… her lahzada seni sevme istidadını üstüne alıp da alınganlık eden… parlament mavisi ruh haletim var senden… nereden baksam önüm deniz arkam gülşen… nereden baksam yakamda siretin var… her defasında gelir yanıma… nereden baksam pesendide birikir odalarda… ruhsarın düşer yanıma…

bugün yine ruşen dalgaların var bende… ey benzersiz ruh… kimisi ona yakamoz deyip kalbini egede bırakır… kimisi Sezen misali hüzünlü şarkılara verir kendini… her kim bilir ki… ben ne hayale ne şaraba tevessül ederim… ben sende doğar sende büyür giderim…

tenden bir mahkumiyetlik durumu var aşk ile yüklü olan insanlığın… zavallılık içinde kıvranan bir ruh ki ona hükmeden ve ona bağlı yaşayan şaşar buna... ten uçak, us ise pilot… lakin didesi bağlı… dili bağlı pilotun… uçağa hükmeden makina... makina da haklı tabi… varlığı için hiçlik lazım… eksik bütüne kavuşacak ki hasret dinsin… bütün olmak sevgilinin ismi… bütün olmak musiki… bütün olmak şiirsel bir deneme… bütün olmak aşk ve edeb… bu bir kıkırdak… bu kereste bu kemik… bu hoyrat ten… bu aptalca endişelerim ne olacak diyen ben... soruya soruyla ne olacağını bilen var mı dünyanın diye cevap veren de yine ben... işte böyle savruluyorum kendimden ve kaderimden…

alınyazısı kadar uzağa gidenler hep oynayamayacağı piyesleri yüklenir… aşık olan asi… aşk ise ıslık… aşık olana alkış… doğrusu mu ıslık aşık olanın… alkışsa sahtekarın… seni sevme istidadımı sorguladım bugün… yazmaktan başka bir şey gelmedi elimden… ruhun büzüşmesi sonra da gevşeyip tende var olması aslolan… tenine dokunmak mı… sesine dokunmak mı… seni karşıma alıp temaşa ederken ummana sarılmak mı… yokluk ötesinde ağlamak ızdırap vermedi bana… acıtmıyor tenimi… sadece titriyorum ve silkiniyorum… bunun da adını sevgi koyuyorum… tenden bir mahkumiyetlik durumu var demiştim ya aşk ile yüklü olan insanlığın… işte o sözü her daim her nesnede seni sevmekle aştım…

canım benim… önceleri birşeyleri resmetmenin güçlüğünü farkettim... ama anladım… şimdi sen masivamda resmedilemeyecek kadar gizemlerden örülmesin... hali hazırda kapatıyorum gözlerimi güzel sesine… sırf seni görmek için… şu zamana dek aşiyanda aşikar beklerken ben… seni tanıdığım gün tin ve ten efsununa kapıldım... sonrası dedim ya hu ! gül mü sensin andelib mi... tutamıyorum kendimi… yaşamak umrumdadır işte...

bilmeni isterim ki seni sevmek nezaketle derlenmiş en büyük inceliğimdir... dünyanın en güzel sözleri insanoğluna halihazırda daha gizem... bil ki onu ben keşfedeceğim sırf senin için... bütün güzelliklerin adına söylüyorum ki ! yeminler olsun sen bütün güzel şiirden çok daha ötelerdesin... seni sevme yeteneğim hiç bitmesin…

susuyor olmam seni özümsüyor olmamdandır… bu suskunluğum bana ızdırap vermedi sanma… sen gülünce rengarenk yağmurlar yağdı buralara… sesinin tınısı düşünce kulağıma şefkatinin bulutları gelip üstüme durdu… yağmurlar bu yüzden hep bu yüzden… saçlarımı ıslatan ve senden gelen sessiz bir merhamet oldu bana… içimdeki nuhun en yeni tufanının ve beni ağlatan ceylan gözlerinin sıcaklığı olduğunu bilmen beni ümide sevketti… sustum… sustum çünkü susmak seni çoğalttı bana… sonra konuştum… yeni dile gelmiş bir çocuk gibi hırçın ve hoyrat oldum zaman zaman… sevdim seni desem sözlere sığmazsın… seni seviyor olmam tüm dünyamı sarıp sarmaladığından ve tüm uzuvlarıma sığınak olmandandı…

yağmur uslanınca aşk göğe renkli cümbüşlerle düşermiş der şairaneliğim ve sonra şöyle devam eder… bu düşüş toprağa merhamet yüklü endazesi biçilmiş bir zaman gibidir… ve hatta iklimler… iklimlerden artan mevsimler… ah şu mevsimler bir busesini de bana kondursa da şarkılara konu olsam der gibi mevsimler… aşk gibi dayanılmaz bir ızdırabın o mutantan gürültüsü göğün gürültüsüne karışınca nur… ay… ve gül… birbirine bakıp biz kime gülümseyişimizi has odalarda sunduk ki böylesine gürültü kıyamet koptu… biz kime gülümseyişimizi canfezada sunduk ki cam fanusun içindeki cennet istimhali birikmiş yüzlerin yansıması fani yüzlerine nur gibi… ay şavkısı gibi… gül rayihasıdır… gülümsemeni eksik etme benden… sevdim seni bana ilham veren…

yıllardır aranan güzel bir yüzü sende bulmak ne güzel… varlığının olduğu her yeri sonra kaybetme korkusuyla kuşanmak… gözlerimin kuzeybatı yönlü olması yani Adana’dan Eskişehir’e… oradan İstanbul’a… bilinen bütün güzel yüzleri güle benzetmek sonra da baktığı nesnelere ve soluduğu nefese istanbul demek ne güzel… yol alırken her günün gül saati var Adana Yumurtalık yollarında… sonra dedim ki bütün yönlerim kuzeybatıymış… Yumurtalığ’a göre de Adana kuzeybatıymış… Adana’ya göre Eskişehir… Eskişehir’e göre İstanbul… neyse ki ötesi deniz de gidecek ve aşındıracak yer yok… şimdi bildim ki hala alınyazım kadar uzak değilsin bana… yani ay halesinin nuru ve gülü kadar…

arabamın camının buharlandığını gördüm de… camı tekniğe bırakamadım… elim varmadı yani… istedim ki bir elim çizsin seni… çizdiğim ruşen senin mah cemalin olsun…

ince duygulu şarkılarla geldin yanıma… o an seninle rengarenk yağmurlar başladı iplik iplik… ve sonra güneş açtı… cemalini saçtı her yere… bakınca her yer… her nesne… senin gül yüzün oldu… sevindim buna…

hırçın dalgalara vurdum zaman zaman kendimi… kıyıların köpüğünde kabarıp kayalarla çarpıştım… sonra düşündüm… nazik ve naif duygularla seven kalbimi düşündüm… karşılığı var mı ki bu emeğin dedim… oysa ki unutmuşum… karşılığı olmasına bakmadan sevmenin kutsallığını anlatmıştım gül kokulu yare… nasıl olur da karşılık beklerim dedim… birden utandım kendimden… utandım da dedim galiba canın yine andelib misali gül budağı çekti de ondandır bu hevesinin kıvranışı…

aslında sevgiliyi kaybetme korkusuymuş gerçek aşk… bütün bildiğim gerçeklerin de hayal olduğu gerçeğini… elest yurdunda güle göz kırpınca anlamamıştım… lakin şimdi anladım hayal gemisinin tayfalarıymışız… gel uçalım hayallere… erişilmezleri gerçek kılalım sevgili… biz bize… yalnız sen ve ben… yani ikimiz…


Mehmet Gelebek
Ara zamanlar 13/12/2010-13/01/2011



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk Eksersizleri 5...
Aşk Eksersizleri 4...
Aşk Eksersizleri 3...
Aşk Eksersizleri 2...

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Demek Sendin Üftadem…
Aşkına İktifa… Ruhuna İktisa…
Aşkın İle Tebah Vü Perişanım
Aşk - I Pinhan

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yar Diye Diye Ey Sevgili… [Öykü]
Sen ve O Suskunluk [Öykü]
Sevimli Çakal [Roman]
Sevimli Çakal [Roman]
İns Bedeninde Gülün Soluduğu Aşktan Yansımalar [Deneme]
Kristal Yangınından Düşen Aforizmalar [Deneme]


Mehmet KELEBEK kimdir?

Mehmet KELEBEK 1973 yazında Gaziantep’in İslahiye ilçesinde beklenmedik bir anda mutfakta dünyaya geldi… Çünkü o ana kadar ikiz çocuk dünyaya getireceğini hiç tahmin edememişti annesi… Dünyanın beklenmeyen misafiri, yazmaya lise yıllarında; susmaya ise evlendikten sonra başladı… 6 yıl boyunca sustu… Dili açılalı gönül sarhoşu oldu şimdilerde… 1999 yılında “Onüç Bahar” adlı şiir kitabından 4 şiiri bestelendi… Türkiye’nin en saygın edebiyat dergilerinde ve sitelerinde yazdı, yazıyor… Şiir, deneme, hikaye ve roman türlerinde yazmaya devam ederken neyzenliğine bir de bestekarlık bulaşmıştır… Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi mezunu olup 2000 yılından bu yana Adana’da yönetici/öğretmen olarak yaşamaktadır… Şimdilerde ise sufi anlayışını sevmekte ve onunla dirilmektedir…

Etkilendiği Yazarlar:
yazar ve yaşar...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Mehmet KELEBEK, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.