..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İtiraflar > Caner Almaz




25 Aralık 2012
İtiraflar - 1  
Caner Almaz
Bazen itiraf etmek gerekir, kendine kendini.


:AGJB:
Yarım bir adamım. Adam gibi bir adam bile değilim, evet. Böyle can vurucu bir itirafı beklemiyordunuz değil mi? İnsan bildiği şeyleri duyunca zaten, şaşırmaz, bu konuda sizlere hak veriyorum. Heyecanlanabilen insanlara da çok özeniyorum mesela. En son ne zaman heyecanlandığımı da hatırlamıyorum. Aklıma Beşiktaş Maçka’da rangera bindiğimiz an geliyor, havada ters bir vaziyetteyken, önümüzdeki laz küfrederken, o bana küfrederken, benim kahkahadan ağzım yüzüme karışmışken, rüzgarın göğsüme yaptığı basınçta hissettiğim heyecanı anımsıyorum şu an. Ondan önce de, Sergen’in serbest vuruşları. Heyecan sıfır olunca, istek eksiye yakın oluyor.

O başka, ona sarıldığımda hissettiğim duygu, heyecan değil. Bahsetmiştim, kelimeler, bazı anlamlara gelmiyor’da bunu uzun uzun açıklamıştım. Gelmiyor, anlatamıyorsun bazı duyguları.

Yarım bıraktığım öyküleri anlatayım sizlere. Bundan yaklaşık 6 sene önce, bir öyküye başladım. Taslağı hala bilgisayarımda duruyor. Bir tiyatro oyunuydu. Belki de her şey onunla başladı. Yarım bırakmak bir alışkanlık değil, huzursuzluk göstergesi bence. Sıkılma da değil, başka bir şey. Bir şeyler yolunda gitmiyor ve o sizin kaçmanıza vesile oluyor. Kaçıyorsunuz. İnsan nelerden kaçar, mesela siz neyden kaçarsınız? Korktuğunuzda, kendinizi tehlikede hissettiğinizde, arkanızda bıçakla sizi kovalan bir katil olduğunda, yürüyen ölüler saldırdığında, değil mi? Öyleyse normal bir insansınız. Ben duran bir adamım, Hilmi Duran gibi. Ne korktuğumda tepki gösteriyorum, ne mimikler değişiyor, ne de bir katille karşılaştım. Ama yürüyen ölüler gördüğümü söyleyebilirim. Sizler de görüyorsunuz, hadi bunu itiraf edelim birbirimize. Etrafımızda, birbirini öldürmüş milyonlar dolaşıyor. Kim kimin müellifi, bilmiyoruz. Alışmışız sadece. Ben bunu düşündükçe, aklım başımda durmuyor. Sizler nasıl rahatsınız insan kardeşlerim, anlamıyorum.

Ne güzel kadınlar var hayatta. Bu sabah bi tanesi bana mesaj attı. Dedi ki, ben, dedi, seni gözümden bile sakınıyordum. Kendine dikkat et.

Geçen gün kar yağdı. Dilimde Leyla, kar yağıyor bu gece diye dolandım durdum Gayrettepe’de. İnsanlar delirmişler, trafikte üşümemek için otobüslere, dolmuşlara ve taksilere ve minibüslere ve birbirlerine sokulmuşlar. İnsanlar delirmişler, dışarıda kar yağıyorken, ayaklarının altında olanın kıymetini bilmiyorlar. İnsanlar delirmişler ve kar yağarken, ondan kaçıyorlar. Onlar, yağmurdan da kaçıyorlar zaten. Anlamak mümkün değil.

Ama dedim ya, yarım bırakmayı seviyorum. Gayrettepe’den adımladığım yolu, Barbaros Bulvarı’nda sebebini bilmediğim bir şekilde yarım bırakıyorum. Üşüdüğümden değil. Kıvırcık saçlı bir kız gördüm, saçları kar suyuyla ıslanmıştı. Birden devrilmeye başladı düşünce taşları. Altında kalmaktan korktum. Kaçtım oradan.

6 sene önce de 25 yaşında Dostoyeski olma planlarım vardı. 27 yaşında işe yaramaz bir adam oldum çıktım. O sene başladığım kitabımı hala yazıyorum, diye kendimi kandırıyorum. Yarım öykülerimin en uzunu.

İnsan kendini oyalamak için neler buluyor, şaşırırsınız. Mandalina mesela. İnsanı oyalıyor. Bazı insanlar da bazı insanları oyalıyor. Yapıyorlar bunu. Ama insanlar mandalinalar kadar masum değiller. Bunu bilince, bazı şeyler ağırınıza gidiyor. Gitmeli. Mandalinanın içinden ne çıkacağını takip ve tahmin edebiliyorsunuz, ama insanın içinden ne çıkacak, muamma.

27 yaşında, yarım kalmış bir adam, ne kadar yaşayabilir? Emin olun, çok değil. Çalışmalarımız sürüyor.

Leyla ile Mecnun, mesela, çok güzel dizi. 10. bölümde terk ettim. İstediğim zaman dönebileceğini bilmek, insana önemsiz bir özgüven veriyor. Leyla ile Mecnun’a istediğim zaman dönebiliyorum. Ama bazı insanlara öyle değil, istediğiniz zaman dönemiyorsunuz. İnsanlarla, diziler de bir değil. Zaten böyle şeyler, sadece romanlarda ve dizilerde olur. Konumuz ise, bu hiç değil.

Yarım bırakılmış, onlarca kitabım var. Yarım bırakılmış, onlarca dergi. Yarım bıraktığım insan sayısı da kendi cehennemimi oluşturuyor.

Biz de bazı insanların cehennemi miyiz acaba Olric?

Bazı insanlar var, acı çektiklerinde çok üretici oluyorlar. Allah kimseye, üretici olacak kadar acı çektirmesin.

Bazı insanlar da var ki, üretici olmak için çekecek acı arıyorlar. Ekmek parası hep.

Bazı insanlar da var, evet, hem acı çekip hem de üretemiyorlar. İçimizden birisi o. Tanıyorsunuz onu. Sevin. Uzakta değil.

Üniversiteye başladığım sene, bir kızı çok sevdim. Terk etti beni. Ben de gitara başladım. Acı çekiyordum. Cebimdeki son parayla gittim gitar aldım, sonra Kartal’dan eve yürüyerek döndüm. Babam sırtımda gitarı görünce kırmak istedi. Sonra gözlerimde bir şey görmüş olmalı ki, bıraktı onu. Hala duruyor ilk gitarım evin bir yerinde. Kırık. Ben kırdım.

Baba, çok değişik bir varlık. Anne gibi değil. Herkesin ilişkisi başka oluyor onunla. Çoğu insan, onun çığı altında kalıyor, haklı Nilgün. Neyse ki ben karı seviyordum. Hafif sıyrıklarla atlattım.

Babanıza onu sevdiğinizi söyleyin. Bazen çok geç oluyor.

Geçenlerde, yaşça çok büyük bir abim, babasıyla alakalı bir anısını anlattı. Gözleri doldu. Benim de. Gözlerinizin dolmasını istediğiniz bir zaman anlatırım onu da.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yeni Başlayanlar İçin; Yalnızlık
Yeni Başlayanlar İçin; Aşk
Çay - 2 / Sen Gittin ve Herkes Ölmeye Başladı
Kesik
Çay - 1

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Unutanlar Bürosu - 1 [Öykü]
Zaman - 1 [Öykü]
Yanmak - 2 [Öykü]
Eksik - 4 [Öykü]
Topal Kedi [Öykü]
Varlık [Öykü]
Gölge [Öykü]
Yokluk - 3 [Öykü]
Eksik - 3 [Öykü]
Nokta [Öykü]


Caner Almaz kimdir?

İçimdeki çok sesliliğin esiri olan kalemimle, çok sesliliğinize hitap ediyorum. Sizi duyuyorum ve sizi anlatıyorum. İçinizdeki sizi dinlemelisiniz.

Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski, Oğuz Atay, Franz Kafka


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Caner Almaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.