Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Tutuşan, yanan öğretmen, hırsızdır aslında; zaman hırsızı ya da daha doğru ifadesiyle, öz zamanının hırsızı. Ahh öğretmenlik! Keşke bir meslek olsaydın ve günün bir zamanında başlayıp bir zamanında bitseydin de hırsızlık yapmak zorunda kalmasaydı mensupların. İşte o mensupların öyle bir tutuşur ve öyle bir yanar ki kaybeder kendini o minicik yüreklerde. Bu kayboluş varlığın fıtrat meselesidir onun nazarında. Nasıl ki bir yaban arısı fıtratı gereği “Sıkıldım, biraz da bal yapayım.” diyemezse öğretmen de o minicik yüreklere gark ettiğinde artık ‘zaman’ onun için “akıcı durağan” haline gelir. Evet, zaman akar gider bir taraflarda, birileri için üstelik dolu doludur onlara zamanın içeriği. Neler ve kimler yoktur o zamanın içinde. Oysaki bir yürekte kaybolan öğretmen için öyle mi? Aksine onun için artık zaman o yüreklerle doludur. Başka bir şey ya da başka birileri ve dahi çocuğu bile yoktur. Unutur acılarını, hayallerini, aile içi sorumluluklarını. Yanmıştır bir kere ve kül olmadan da görmez bunları aklı da yüreği de. Ey öğretmenlik, şair bu dizeleri sana yazmış zannımca “Sana bakmak/ Bir mucizeyi anlamaktır..” Her gün yaşanılabilir bir mucizeyi yaşamaktır. Bazen bir hareket, bazen bir söz, bazen bir beceri görebilmektir, o minicik yüreklerde. Gördükçe mucizeyi hissetmek, hissettikçe mucizelere inanmaktır senin tanımın. Nasıl inanmasın ki gözleri ile gördüğüne, kulaklarıyla duyduğuna? Bir bedenin ruhla buluşması gibidir öğretmenin öğrencisi ile buluşması. Adeta yaşadığını, nefes aldığını ve bir birey olduğunu öğrencisinin yüreğine girebildiğinde anlar öğretmen. Kolay değildir bir insanın hele ki bir çocuğun yüreğine girebilmek. Sevgi gerekir, inanç gerekir o masum yüreklere girmek için. Tüm bunları ona hissettirmekse bir sanattır. Dedim ya öğretmenlik sen bir meslek değilsin, sen bir yeteneksin, sen bir özverisin. Her bir mensubun hem sevecek hem de sevilecek, hem inanacak hem de inanılacak. Her canı hem ayrı ayrı hem de bir bütün halinde sevecek. Bir öğretmen, her gün kurulan yüce mahkemenin huzurunda hesap verir. Bir öğretmen, her gün kurulan yüce mahkemede hesap sorar. Hesabı veren de soran da kendisidir. Bir insanın başka bir insana karşı acımasız olamayacağı kadar acımasızdır, kendisi kendisine hesap sorarken. Çokça kızar, azca beğenir yaptıklarını. Bolca uyarır kendisini yarın ve sonraki günler için. Yastığa beş kala uyuyanlardan olamaz bir öğretmen. Çünkü yatıp da gözlerini uyumak için kapattığında hemen kuruverir yüce mahkemesini ve hiç vakit kaybetmeden yargılar kendisini. Asla bıkkınlık hissetmeden “Neden ve Nasıl “ sorularını sorar durur kendisine ve yine hiçbir bıkkınlık hissetmeksizin cevap verir. Bu mahkemede hiç suçsuz bulmaz kendisini. Bulacak bir suç bulamasa “Yenilikçi olmamakla” suçlar kendisini. Düşünür neler yapabileceğini. Eğer ki bulamazsa bir yenilik işte o zamanlarda anlar bir gecenin ne kadar da uzun olduğunu. Güzel öğretmenim, can öğretmenim. Bıkmadan, usanmadan varlığını sunarsın o masumlara. Birileri bilse de bilmese de umursamazsın onların düşüncelerini. Sen o sabilerle varsın ve o sabilerle mutlusun. Öz zamanından çalsan da eşine çocuğuna vakit ayıramasan da aman deyip de kendin için yıllar önce kurduğun o hayallerinin ne durumda olduğunu sorgulayamasan da sen öğretmensin ve sen saygıyı en derinlerden gelen duygularla hak edensin çünkü “Ben” kavramının çokluk bildirdiği ender insanlardansın. O kavramı senin için kullanmak hem seni hem de yüzlerce öğrenciyi bir arada anlamaktır. Saygıdeğer öğretmenim, saygıyı daha nasıl hak edebilirsin ki?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Onur Tekin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |