..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilmek kadar kuþku duymaktan da zevk alýyorum. -Dante
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Natüralist Roman > serdar adem iþler




1 Haziran 2018
Kendini Arayan Kadýn 2  
serdar adem iþler
Ýnsan hayatý kendisine zehir etmek için elinden geleni yapmakta. Evlilik hayatý da bu aþamalardan sadece biri...


:ABIC:
2. Bir Aksilik Vardý Ama…

     Metinle göz göze gelmek bütün hayatýný deðiþtirmiþti. Bütün gün bir durgunluk çökmüþtü üzerine. Korkuyor muydu, piþman mýydý ya da hoþuna mý gitmiþti. Özellikle son söz üzerine irkildi. ‘Allah yazdýysa bozsun!’ diye mýrýldandý. Sonra kendi salaklýðýna güldü bir süre. Birkaç gündür hep böyleydi iþte. Kendi kendine gülüyor, söyleniyor sonra hiçbir þey olmamýþ gibi iþine dalýyordu.
Ne kadar gizlemeye çalýþsa da beceremedi. Arkadaþlarýnýn dikkatini çekmeyi baþardý sonunda. Bütün ümidi en kýsa zamanda bu halden kurtulmaktý. Bu þekilde devam edemezdi. Bunun söylendiði kadar kolay olmadýðýný, olmayacaðýný çok iyi bildiði halde baþaracaktý bu badireden çýkmayý. Baþka yolu yoktu. Hem Esra neyi bu kadar ciddiye almýþ, uzun uzadýya kafa yormuþtu ki bugüne kadar…
     Bütün gün hep ayný þeyle meþgul olmuþtu zihni. O kadar ki kendisi bile fark etmiþti, üzerine çöken durgunluðu. Bir bakýþ bu kadar etki edebilir miydi insana? Nazar dedikleri bakýþlardan kaynaklanan bir þey deðil miydi zaten? Demek o kadar etkiliymiþ. Yoksa o birkaç saniyelik duraklama esnasýnda baþka bir þey mi yapmýþtý Metin? Mesela dudaklarýna asýlmýþ olabilir miydi? Yok caným dedi kendi kendine. O kadar da deðil. Bu kadarýna cesaret edemezdi. Etse bile Çapanoðullarýndan Esra izin verir miydi buna? Oracýkta dürerdi defterini adamýn…
Madem dürerdi de üzerine çöken bu hal neyin nesiydi o zaman? Eðer Metin’e karþý içinde en ufak bir kýpýrdanma olmasaydý, bu kadar zihnini meþgul eder miydi o birkaç saniye? Metin’in duygusal iliþki yaþadýðý hemþire Nihal, Zeki’nin servisinde çalýþtýðý dönemde tanýþtýðý kocasýnýn iþ arkadaþlarýndandý. Yaþadýklarýnýn ne büyük bir badire olduðunu bizzat kendisinden iþitmiþti. Ayný þeyi yaþamayý doðrusu gözü hiç kesmiyordu. Ne Nihal kadar aþýk olabilirdi, ne de onun kadar özgür. Evlilik öncesinde aþk sandýðý bir hastalýk yüzünden aðzý yanmýþtý bir kere… Ayrýca Nihal’in kendisine göre en büyük avantajý bekar olmasýydý.
Böyle bir maceraya atýlmak için yeterince güçlü hissetmiyordu kendini. Bir kere aþýk deðildi. Yani en azýndan buna emindi. Olmamasý gerekirdi yani… Ýçindeki tarif edemediði kýpýrdanmalar olsa olsa yýllardan beri evlilik hayatýnda yaþayamadýðý güzelliklere olan aþermeydi. Unuttuðu, kaybettiði, yaþamadýðý kadýnlýðýnýn isyan çýðlýklarý olabilirdi en fazla. Hepsi o kadar… Evliliklerin büyük bir çoðunluðu aþký öldürmekteydi evet ama Esra’nýn evliliði sadece aþký öldürmekle kalmamýþ kadýnlýk ateþini de küllendirmiþti. Ýþte o gün arabada Metin, þehvetli nefesiyle o ateþin üzerindeki külü savurmuþtu galiba. Ýçinde kaynaþan tarif edemediði duygular bu ateþin kývýlcýmlarý olmalýydý.
Evet belki günlerce aç býrakýlmýþ vahþi bir aslan gibi ateþ saçýyordu gözleri ama her þeye raðmen zorlamaya, pusuya düþürmeye müsait yavþak bir kiþiliði yoktu Metin’in. Onu diðerlerinden ayýran taraf buydu iþte. Ve bu özelliði sadece Nihal’i deðil, onun kadar olmasa da Esra’yý etkiliyordu. Evli bir kadýna yakýþmayacak bu muhakeme yüzünün kýzarmasýna sebep olmuþtu. ‘Ulan gavurun kýzý’ diye çýkýþtý kendi kendine. ‘Ne kadar çabuk keþfettin herifi? Hepsi birkaç saniyeydi…’ Bazen bir insaný tanýmak için birkaç saniye yeterken, bazen koca bir ömür yetmiyordu. Þaka bir yana sabahtan beri Metin’de keþfettiði güzelliklerin çeyreðini kocasýnda görememiþti. Çevresindeki her hangi bir erkekte bile…
     Bulaþýklarý makinaya dizip mutfak tezgahýný düzenledikten sonra ellerini yýkadý. Beline baðlý mutfak önlüðünü çýkarýp kapýnýn arkasýna astý. Bir yandan kendisi de çalýþtýðý için ev iþlerini Zeki’yle ortak yapmalarý gerektiðini düþünüp, ilgisizliðinden dolayý kocasýna verip veriþtirirken diðer yandan evlenmeden önce yapabileceði fedakarlýklar hakkýnda kendi yüzüne söylediði yapmacýk sözleri hatýrlayýnca utancýndan mý kýzgýnlýðýndan mý anlayamadan kýzarýp bozarýyordu.
Çayý demledikten sonra ocaðýn altýný kýsýp pencerenin kenarýndaki masaya oturdu. Sahi neydi o günler ya, diye iç geçirdi. Evleneli on dört, on beþ geçmiþti sadece. Aralarýndaki iliþkinin memuriyete dönmesine fazlasýyla yetmiþti ama bu on beþ yýl. Ýþin en garip tarafý severek evlenmiþlerdi. Hatta ailelerinin karþý çýkmasýna karþýn delicesine bir aþkla tutulmuþlardý birbirlerine. Esra aslýnda bu aþkýn Zeki’den çok onun maddi gücü ve kariyerine yönelik olduðunu artýk daha iyi idrak edebiliyordu. Birçok genç kýz gibi aptalca bir hata yaptýðýný þimdi acý acý anlýyordu. Ne çare gemileri yakmýþtý. Yaþadýðý çevrenin ezik kiþilikli erkek yasasýna göre bir kadýnýn zorba ve kaba kocasýndan ayrýlmasý diye bir olasýlýðýn deðil söylenmesi aklýn ucundan geçirilmesi bile en büyük günah olarak kabul ediliyordu. Ve bu günahýn cezasý diðerleri gibi öbür dünyada deðil bu dünyada ve namus, þeref gibi kendinde olmayan özellikleri bahane ederek bizzat koca tarafýndan veriliyordu.
Sonra… ‘Sonrasýný ne yapacaksýn kýzým?’ dedi. ‘Her þey meydanda deðil mi?’
Bu sefer dudaklarýndan dökülmüþtü hayalinden taþan kelimeler. Kulaklarýnýn iþiteceði þekilde… Sonra tekrar aþermiþliklerin harami gibi kol gezdiði hüzün çölüne çekilmiþti.
Her þey meydandaydý evet. Hem de ayan beyan ortada… Zeki kendi çapýnda haklý olabilirdi ama bu aralarýndaki sorunlarýn çözümüne yetmiyordu. O zaman gençti toydu. Mesleðinin baþýndaydý. Belki bilinçaltýnda sakladýðý dünya hýrsýnýn kendisi de farkýnda deðildi. Zamanla meslekte çevre edindikçe ve hatýrý sayýlýr paralar kazandýkça sadece kocalýðýný deðil, babalýðýný hatta insanlýðýný unutmaya baþladý. Karþýsýnda el pençe divan duran, bakýþlarýnda aþk gülleri açan adam gitmiþ, yerine eline geçen üç beþ kuruþun etkisiyle belki doðuþtan getirdiði kibrin ve yaþam deneyimlerinin iç dünyasýnda meydana getirdiði nefretin etkisi altýna girmiþ bir vahþi gelmiþti. Zeki’yi tanýyamýyordu artýk. O, evlendiði Zeki deðildi.
Bazen o kadar kaba ve vahþi davranýyordu ki boðazýna sarýlýp boðacaðý duygusuna kapýlýyordu. Yaþadýðý lükse ve mesleki kariyerine bakarak yani… Bu, anlatýlmaz yaþanýrdý. O yaþta hiçbir genç kýza anlatýlamamýþtýr ki, Esra anlayabilsindi. Dýþarýdan bakan sahip olduklarý gösteriþe aldanarak onu kýskanýyordu. Ama yakýndan tanýyanýn ilk söylediði punduna getirip herifi bir uçurumdan ya da evin terasýndan aþaðý atmasý oluyordu. Yorumlar arasýndaki uçurum kesinlikle abartý deðildi. Aynen ne duymuþsa oydu. Bu kadar manyak birisiydi yani…
Derin bir nefes aldýktan sonra üzerindeki karabasandan kurtuldu. Yavaþ yavaþ kendine geliyordu. Ayaða kalkar kalkmaz derin dondurucudan çýkardýðý ekmeði mikro dalgaya koyup tekrar yerine oturdu. Evet sonrasýný zaten biliyordu, asýl önemli olan öncesiydi. Kafasýný meþgul eden asýl önemli konu bu hale nasýl düþtükleriydi.
Bir zamanlar yani çýktýklarý günlerde el ele gezerken bile kendinden geçerdi. Sadece bu bile sýtmaya tutulmuþ gibi titremesine yeterdi. Zeki’nin durumu ondan farlý mýydý sanki? O da ateþli hastalar gibi gerinir dururdu baþýný omzuna yasladýðýnda. Hele park köþelerinde puslu havalarda öpüþürken bütün bedenini þehvetli bir esinti dolaþýr, kuytu köþe býrakmadan her yerini keþfederdi. O anlarda iliklerinden geldiði hissi uyandýran þehvet kasýlmalarýyla kendinden geçerdi. Ayaktaysa dizlerinin dermaný kesilir, mutlaka oturacak bir yer arardý. Zeki kendi haline bakmadan ‘Islandýn mý deli kýz?’ diye dalga geçerdi. Yaþadýklarýnýn dile dökülmesi karþýsýnda kulaklarýna kadar kýzaran Esra, ne yapacaðýný þaþýrýr, kaplumbaða gibi içine çekilirdi.
Zeki o zaman gözüne o kadar çekici, o kadar seksi geliyordu ki, onda en küçük bir kusur dahi olabileceðine inanmak istemiyordu. Sanki yemez, içmez, uyumaz haþa huzurdan düþmez kalkmaz bir varlýktý. Varlýk ötesi bir þeydi. O çaðlarda Esra, komik gelecek belki ama Zeki adýný verdiði ve ölesiye baðlandýðý bu varlýðýn kulaðýnýn burnunun akabileceðini bile kabullenemez bir haldeydi. Aynen öyle, ne yazýk ki… Deðil ki baþka þeyleri kabullenebilsin.
Aþk dedikleri hipnotizma bu olmalýydý. Çocukluk, gençlik aþký deðildi aslýnda. Aklý baþýndaydý aþýk olduðunda. Tanýþtýklarýnda bile yirmi dört yaþýndaydý Esra. Ýki yýl da öyle geçmiþtir. Bu yaþta da insan hayal peþinde koþar mýydý? Koþmazsa bu olanlar neydi o zaman? Eðer bu bir aldanmaysa, nasýl aldanmýþtý bu kadar kolay? Hataysa, nasýl yapmýþtý bu hatayý o yaþta? Bu sorularýn cevabýný hiç bulamayacaðýna dair ümitsizliði gittikçe kalýn bir sis gibi kaplýyordu hayatýný.
Aþka da güvenilmeyecekse neye güvenilecekti þu yalan dünyada? Aþktan daha saf, daha katýþýksýz bir duygu var mýydý? Varsa kitaplar yazmýþtý da, Esra mý gaflet içindeydi? Aþka ömür biçenleri duymuþtu da inanmamýþtý. Bu ne gafletti, bu ne ahmaklýktý… Ýþte þimdi yaptýðý bu hatanýn cezasýný çekiyordu.
Çýkmaya baþladýklarýnda Ankara’da iþe yeni baþlamýþtý. Kendine yetiyordu. Kimseye muhtaç deðildi. Geliri oldukça iyi sayýlýrdý. Kimsenin aðzýnýn kokusunu çekmek istemediði için yalnýz kalýyordu. Tabi bu durum Zeki ile kendi evinde rahatlýkla buluþabilmesine imkan veriyordu. Ayný imkan Zeki için de geçerliydi. Tek sorun aralarýndaki uzun mesafeydi. Eryaman’dan Keçiören’e gelmek Ankara trafiðinde sanýldýðý kadar kolay olmuyordu.
‘Senin için deðil Eryaman’a, Mars’a bile gelirim.’ diyen beyaz atlý prensine ne olmuþtu þimdi? Gözlerinden kaynayan kýzgýn damlalar, lav akýntýsý gibi deðdiði yerleri yakýp kavuruyordu.
O günler seviþebilmek için akla hayale gelmedik fýrsatlar yaratýyorlardý. Günde üç dört hatta beþ kere seviþtikleri oluyordu. Üstelik hepsi de en ufak bir abartý olmadan açýkça itiraf edebiliyordu; hepsi de ilk defa oluyormuþ kadar içten, isteyerek ve iþtahla oluyordu. Evet yoruluyorlardý, ayakta duracak halleri kalmýyordu. Ama birbirlerinden bir an bile ayrý kalamýyorlardý. Yorgunluktan gözlerini bile açamaz hale geldiklerinde birbirlerine sarýlýp öpüþme pozisyonunda uyumaya çalýþýyorlardý. Býkmak kelimesi hayallerinin ucundan bile geçmiyordu. Bir gün býkacaklarýný rüyalarýnda görseler inanmazlardý.
Ýki resim arasýndaki yedi farký bulmak gibi bir þeydi bu. O günlerden bugünlere bir þeyler deðiþmiþ olmalýydý. Ve o bir þey ya da þeyler her neyse, Zerdüþt’ün sönmez ateþine benzeyen aþklarýný söndürecek derecede önemli olmalýydý. Ama neydi bu o kadar önemli þey? Evliliði, hatta aþký bu derece yýpratan þey… Esra boþa koysa dolmuyor, doluya koysa almýyordu. Bir türlü akla mantýða uygun bir sebep bulamýyordu. Para ve þöhret bu kadar deðiþtirebilir miydi insaný?
Bulduðunu sandýklarý genelde ayrýntýdan öteye geçmiyordu. Yani en azýndan kendi açýsýndan öyle olduðunu sanýyordu. Kendi açýsý da yeterdi bulsa asýl sebebi. Çünkü Esra’yý Zeki’den soðutan her neyse, Zeki’yi Esra’dan uzaklaþtýran da aþaðý yukarý ayný þey olmalýydý. Mesele yine iki resim arasýndaki o can alýcý farký görmeye düðümlenmiþti. Acaba Esra ya da Zeki hayatlarýný altüst eden bu farký iþ iþten geçmeden bulabilecekler miydi? Diyelim ki buldular, zamaný tekrar eski haline getirmeleri mümkün olacak mýydý? Aralarýnda yaþanan bunca olumsuzluklara karþýn... Ve o olumsuzluklarýn izlerini silebilecekler miydi yorgun hafýzalarýndan?
Aþk kristal bir saraya benzer diyenler haklý olabilir miydi? Kýrýlan cam nasýl tekrar eritilip potadan geçirilmeden ayný þekli alamýyorsa; aralarýndaki iliþkinin de tekrar eski hale dönebilmesi için böyle bir süreçten geçmek mi gerekti? Öyleyse bu süreç nasýl bir þeydi ve buna her ikisi de ayný anda ayný niyetle geçmeye cesaret edebilecekler miydi?
Esra’nýn ümitsizliði düþündükçe, daha doðrusu iliþkilerine bir çýkar yol aradýkça daha da çetrefilleþiyordu. Bataklýða düþen birinin çaresizlik içinde çýrpýndýkça kurtulmak yerine daha fazla batmasýna benzer bir ruh hali yaþýyordu.
Bir ara gümüþ þekerlikteki çikolatalar takýldý gözüne. Gayrý ihtiyari bir tane aldý. Þimdi kahve ne güzel olurdu bunun yanýnda diye düþündü. Ama henüz kahvaltý yapmamýþlardý. Saat dokuzu biraz geçiyor olmalýydý. Ýçeriden gelen horultu sesleri yavaþlamýþ, Zeki’nin uyanma vakti yaklaþmýþtý. Kabuðunu soyduktan sonra aðzýna götürüp ortadan ikiye böldü. Yavaþ yavaþ yemeye baþladý. Fakat bir ara burnuna gelen hafif bir koku keyfini kaçýrdý. Elini burnuna yaklaþtýrdý. Soðan kokuyordu parmaklarý. Akþamki yemeðin kokusunun bu vakte kadar parmaklarýnda kalmýþ olmasýna þaþýrdý. Halbuki eskiden ne kadar dikkat ederdi kokusuna… Zeki kendisinden tiksinmesin diye yemekleri soðansýz yapardý. Demek ki artýk kendisi de kocasýna karþý kadýnlýk görevlerini yerine getirmiyordu. Esra da deðiþmiþti. Köylü kadýnlar gibi giyiniyor, yalandan bir makyajla idare ediyor, rengine kokusuna dikkat etmiyordu. Bu haliyle deðil Zeki, kadýna hasret bir erkek bile kaç ay dayanýrdý kendisi gibi bir kadýna?
Eyvah diye inledi. Dün gece Zeki’nin neden bir çuvalla seviþir gibi uzaktan seviþtiðini þimdi anlýyordu. Hem parfüm sürmemiþti hem de elleriyle kendi göðüslerini bir süre kaþýmýþtý Son zamanlar böyleydi çünkü. Zeki eskisi kadar tahrik etmiyordu. Dolayýsýyla artýk memuriyete dönen kadýnlýk görevini eksiksiz yerine getirebilmek gibi bir telaþý olmuyordu. Yýllar önce böyle bir þeyi bir baþkasýndan duysa manyak derdi herhalde hiç düþünmeden. Demek insanlar birbirlerine bunun gibi ne iftiralar atýyorlardý gerçeði bilip anlamadan. Ýyi de böyle bir gerçek kim tarafýndan açýkça dile getirilebilirdi ki?
Son zamanlarda birlikteliklerinin arasý haftaya bile çýkmýyordu. Neredeyse on günde bir dese yanlýþ söylememiþ olurdu. En sonuncusu dün gece olmuþtu. Zeki’nin biraz eve erken gelmiþ olmasý, kendisinin de henüz üzerini deðiþmemiþ olmasý sayesinde.
Evet ya, mesele þimdi biraz daha aydýnlanmaya baþlamýþtý Esra’nýn zihninde. Zeki özellikle hatta ne özelliklesi hemen her zaman iþten geldikten sonra ya da mesela dýþarýda bir iþleri olduðu zamana denk getiriyordu seviþmelerini. Nedenini sormaya gerek görmedi Esra. Belli ki kaçamaða getiriyordu. Çünkü iki Esra arasýnda daðlar kadar fark vardý.
Birinde þu anki gibiydi, belki daha da fena... Her tarafý kýzarmýþ yað, salça ya da deterjan kokan, sutyensiz vücuduna rengi solmuþ bir triko ya da ince kazak geçirmiþ sarkmýþ memeleri ve göbeði kendini belli etmekten çekinmeyen, cilt bakým kremleri sürülmediði için yer yer ay yüzeyine benzeyen çilli ve çopurlu bir yüz… Bunlarý düþünürken antredeki aynanýn önünde buldu kendisini. Aman Allahým diye haykýrdý. Zeki bu haykýrmayý duyacak durumda deðildi. Hýzý ve kuvveti azalsa da hala horlama sesleri geliyordu içeriden. Hatta ne yazýk ki seyrek olarak baþka sesler de. Daha kötüsü bazen kendisinden de geldiðini ama bunu Zeki’nin duyup duymadýðýný anlayamamanýn sýkýntýsýný yaþadýðý anlarý hatýrladý.
Ýþte bu ve bunun gibi sebepler olmalýydý aþký aþýndýran ve eriten sebepler. Eþlerin arasýnda zamana dayanamayan ve eskimeye baþlayan saygý perdesi yüzünden… Üstelik zamanla bu hatalarýn sebebi de bilinmez olur. Yani bu tür þeyler yaþandýðý için mi aþk zayýflar, yoksa zayýflayan aþký tamamen yok etmek için mi bu tür nahoþ davranýþlar sistematik olarak yapýlmaya baþlanýr. Yellenmek, sümkürmek gibi…
‘Ýþte evlilik dedikleri gayya kuyusu bu amq!’ diye erkek aðzýyla nefretle küfretti. Ama bu küfür kimseyeydi. Ya da herkese… Belli bir adresi yoktu. Olamazdý zaten. Bu makus kaderde çünkü herkesin suçu vardý. Kimse kendisini sütten çýkmýþ ak kaþýk sanarak, kenara çekilemezdi.
Hayat o kadar boþ geliyordu ki Esra’ya. Hem þimdi deðil, kendini bildi bileli bu böyleydi. Hayat hem anlamsýz, hem gereksiz bir süreçti. Ýster zengin ol, ister fukara fark etmez, hayat denen kasýrga zamanla bütün dallarý kýrar, bütün meyveleri dökerdi. Bu, kaçýnýlmaz bir sondu ve bu badireden kendini kurtaran olmamýþtý.
Ýnançlarýný eriten, hatta Tanrý ile arasýný açan en önemli mesele buydu. Ýnandýðý dönemlerden kalan bilgi kýrýntýlarýna göre eðer Tanrý bu evreni sýrf kendi keyfi için yarattýysa, yolundan gitmesine gerek yoktu o zaman. Tanrý’nýn keyfi için bile olsa imtihan dünyasý dedikleri yaþam piyesinde rol almak istemiyordu Esra. Tanrý tarafýndan kobay olarak kullanýlmak hoþuna gitmiyordu.
Üstelik eðer Tanrý geleceði biliyorsa, bütün yaratýklarýný öyle ya da böyle mutlaka bir ya da daha fazla sorun ile mutsuz ve huzursuz olacaðýný da bilmesi gerekir. Tanrý’nýn bilerek bu eziyete göz yummasýný kabullenemiyordu. Bir canlýya eziyet etmek yasalara göre suç olduðuna göre bir canlýnýn yaþamýný bir diðerinin ölümüne baðlayan, bununla yetinmeyerek genetik vahþeti kendine benzettiði insan denen mahlukta birleþtirerek tüm dünyanýn baþýna ayrýca musallat eden Tanrý’ya olan inanç ve güveni sürekli zayýflýyordu.
Bazen doða gezilerinde oldukça yakýn zamanlardan kalma bazý tarihi eserlere hayret ederdi. Aslýnda Esra’yý Metin’e yaklaþtýran sebeplerden biri de buydu. Arada öyle ince ayrýntýlara vurgu yapýyordu ki. Önce anlamasa rüzgara kapýlarak bilinmez uzaklarda topraða kavuþan bir tohumun, bilinmez gelecekte aniden yeþermesi gibi, en olmadýk zamanda birden bütün benliðine hakim oluyordu. Nadir de olsa aralarýnda geçen bazý konuþmalardan parçalar geçit resmi yapmaya baþladý zihninde.
Buralarda derdi, yani ayaklarýnýn altýnda bilinçsizce çiðnenen yerlerde bir zamanlar ölümüne inanýlan doðru ve yanlýþlar için kim bilir ne mücadeleler, ne savaþlar verilmiþti. Görünen o ki, bugün hiçbirinin önemi kalmamýþ… Zamanýnda Cennet hayaliyle akýl almaz törenlerle gömülenlerin kemikleri þimdi yürüdüðün toprakla karýþmýþ, varlýklarý hakkýnda en ufak bir iz bile kalmamýþ.
Ne yazýk ki yaþayanlar böyle bir þeyin farkýnda olmadýklarý için, akýlla mantýkla çeliþen bir yýðýn doðru ve yanlýþ ikilemine baðladýklarý hurafelerle kýsacýk ömürlerini iþkenceye çevirmiþler. Dahasý kendisini tek taraflý olarak hakkýný arayamayan bir evrenin en akýllýsý ilan eden ve bu sözde bu gerçeði kendi yarattýklarý Tanrýlara imzalatýp mühürleten insan denen ahmak, bu durumu ölüm korkusunun yarattýðý gelecek dünya hayalinin zorunlu bir parçasý olarak görerek mutlu bile olmaktaydý.
Evet doðru söylüyordu Metin ahmaktý tüm insanlar. Tabi kendisi de... Yine Metin’den duyduðu bir gerçek þu anda karþýsýnda duruyordu. Harabeler karþýsýnda söylediði o meþhur muhakeme… Yaþanmayan ve ilgi gösterilmeyen yerler kýrk elli yýl gibi kýsa bir süre içinde dünya tarafýndan toz toprak ile doldurulup etrafýna eþitleniyordu. Böylece bir süre terk edilen yerleþim yerleri kýsa süre içinde dünyanýn içine çekilerek yok ediliyordu.
Þimdi aynanýn karþýsýnda gördüðü terkedilmiþ bir güzellikten kalanlar deðil de neydi? Bir zamanlar bu bedende Esra adýnda dünya güzeli biri yaþamýþtý. Ve yalnýz deðildi bu yaþamda. Zeki de vardý bu senaryonun içinde. Dünya güzeli bu bedenin bir sakini vardý. Zeki… Acemi þoförün araba kullanmasý gibi, yýllarca harap etmiþti Esra’nýn bütün güzelliklerini. Bu acý hatýra bile Esra’nýn yanaklarýnda ürkek tebessüm dalgalarýnýn yayýlmasýna sebep olmuþtu. Bir zamanlar Zeki’nin önünde diz çökerek ayaklarýný öptüðü bir güzellik kraliçesi hatta Tanrýçasý yaþýyordu bu bedende. Kesinlikle abartmýyordu ayaklarýna kapanýp dudaklarýna kadar bütün coðrafyasýnýn tadýný diliyle sonuna kadar çýkarýyordu Zeki. Ama sonra nikah memurunun karþýsýnda müebbede mahkum olduktan sonra her þey tersine dönmeye baþlamýþtý. Bir zamanlar kuþ tüyü þefkatiyle okþayan zaman, birden gerçek yüzünü göstermiþ ve zýmpara gibi aþýndýrmaya baþlamýþtý. Ýþte karþýsýnda gördüðü enkaz bu sürecin sonucuydu.
Acaba tekrar eski Esra’yý hayata döndürmek mümkün olabilecek miydi? Öyle olsa bile bu, komodo ejderinden farksýz Zeki için olmayacaktý. Yani hiç olmayacaktý. Çünkü evli bir kadýndý. Evlilik demek bir kadýn için çoðu zaman bahçedeki bir çiçeði saksýya gömüp güneþ görmeyen bir odaya hapsetmek demekti.
Zeki’nin iþ dönüþü ya da bir davetten sonra eve döndüklerinde dirilmesinin sebebini þimdi daha iyi anlýyordu. Kýsmen kendisi için de ayný çýkarsamayý yapmasý mümkündü. Ama onun kadar deðildi. Esra kadýnýn geç kýzýþan bir tür olmasýndan kaynaklandýðýný sanýyordu bu durumu. Toplumun dolduruþu sonucu olduðunun farkýna varamýyordu.
Ýþ yerinde birçok erkek meslektaþýnýn nasýl kendisine yiyecek gibi baktýðýnýn hatta yolda yürürken erkeklerin peþinden kendisini nasýl süzdüklerini, o haliyle yataklarýna misafir olsa Zeki’yle flört zamanlarýnda yaþadýðý ve gittikçe sönen o zevk patlamalarýný yaþayacaðýn adý gibi emindi. Ama hangisinin yataðýna misafir olsa çok geçmeden ayný aþýnmaya maruz kalarak bir zamanlar cennet bahçelerini aratmayan yataðýnýn çöle döneceðini biliyordu.
Zeki’ye haksýzlýk ediyordu. Þu aynada gördüðü kadýna mahkum olan erkeðin eþcinsel olmasýna bile þaþmamak gerekirdi. Sapýklarýn özellikle evli erkekler arasýndan çýkmasýný hangi kadýn irdelemiþtir? Hangi kadýnda akýl var ki irdelesin? Gerçekten de Esra istemeyerek yaptýðý muhakemenin bu noktasýnda kendinden ve hemcinslerinden iðrenmeye baþladýðýný hissediyordu. Meseleye bu açýdan bakýnca erkeklere hak veriyordu. Evet ne yazýk ki hak veriyordu.
Yemek yerken, elbise seçerken, araba ve ev alýrken en albenili ve en güzelini seçen insana kadýnýn neden en güzeli verilmezdi? Evleninceye kadar güzelliklerinden taviz vermeyen kadýn neden evlendiði günden sonra çirkinleþmek için özellikle bir gayretin içine düþerdi? Madem kadýn bedeni Tanrý tarafýndan lanetlenmiþti ve kadýn bu yüzünden kendini çarþafa ve peçeye kapatýyor, kendini güzelleþtirecek bütün uygulamalardan þeytan iþi olduðu gerekçesiyle uzaklaþýyordu; o zaman evlenmenin ne anlamý vardý? Erkeði sosyal hayatta hadým etmekten baþka neydi evlilik dedikleri? Hayatýnda ilk ve son defa gerdekte kadýn bedeniyle tanýþan ve cinselliðin Nirvana’sýna çýkan erkek daha sonra neden zevk daðýnýn piþmanlýk uçurumlarýndan acýmasýzca yuvarlanmak zorunda kalýyordu?
Belki erkek, erkekliðini kurtarmak ya da eþcinsellik anaforuna kapýlmamak için yasaklar arasýnda taciz ve tecavüzlere yöneliyordu? Bir erkek alacaðý aðýr cezayý bilerek cinsel suçlara yöneliyorsa, bunu en büyük suçlusu kadýnlýðýndan nefret ederek erkeðini insanlýktan çýkaran kendi öz karýsýndan baþkasý olamazdý. Ayný kadýn cinsellikten mahrum býraktýðý kocasýnýn gözünün kararmasý sonucu saldýrdýðý hemcinslerine de zarar vererek telafisi mümkün olmayan bir günaha imza attýðýnýn farkýnda bile deðildi…
Onu erkekliðinden soðutmaya hakký yoktu. Ýnsaný hayattan soðutan gelenekler ve çevre baskýsý yüzünden baþka bir kadýnla erkekliðini rektifiye etmesine de izin yoktu. Buna bütün hatalarýna karþýn kendisi bile diðer kýsa akýllý hemcinslerinin yaptýðý gibi izin vermezdi. Adý gibi biliyordu. Hem bu toplumun bir üyesi olduðu için vermezdi, hem de yitirdiði kadýnlýðýn yarattýðý haset yüzünden.
Zeki de ona haksýzlýk ediyordu. Kaç kere söylediði o iðrenç kýrmýzý çizgili Mustafa Dayý pijamasýný giymekte ýsrar etmesi yetmez mi? Ya üzerine geçirdiði pamuklu eþofman üstüne ne demeli? Oldum olasý nefret ederdi bu iki giysi türünden. Madem birlikte yaþýyorlardý o zaman karþýlýklý olarak giyim zevklerine uyma noktasýnda gayret sarf etmeliydiler.
Son zamanlarda arkadaþlarýyla gece eðlencelerine takýlmasý ayrý bir dertti. Eskiden ne güzel birlikte hareket eder ve bundan akýl almaz derecede keyif duyarlardý. Yemeðe giderler, sinema keyfi yaparlardý. Niþanlýlýk dönemlerinde buz pateni ve ata binmeyi bile denemiþlerdi. Bir iki kere dað yürüyüþü bile yapmýþlardý. Ama ne olduysa evlendikten sonra birlikte yapma yönünde istekleri kalmamýþtý. Doðrusu bunun tek suçlusu Zeki olamazdý.
Eskiden onunla bir yere gitmek, birtakým aktivitelere katýlmak akýl almaz derecede keyif verirken, evlendikten sonra zamanla ayný etkiyi yakalayamaz olmuþlardý. El ele tutuþur mesela paten yapmaya çalýþýrken kasten yuvarlanýrlardý. Sadece buz üzerinde kucaklaþabilmek için. Esra her zamanki gibi naz yaparken Zeki bir yolunu bulup dudaklarýna kelebek narinliðiyle bir öpücük kondururdu. Sonra ikisinde adrenalin tavan yapýnca, eve gitmeyi bekleyemeden pistin bir köþesinde, bir kuytuda dakikalarca öpüþürlerdi Þimdi komodo ejderinin salyasýný andýran Zeki’nin tükürüðü o zaman hayat iksiri kadar lezzetli ve gerekli geliyordu. Hele öpüþürken her ikisinin içinde meydana gelen ve iliklerinden kaynaklandýðý hissi uyandýran zevk dalgalarýnýn tadýna doyum olmuyordu. Ne yazýk ki artýk bunlarýn hepsi neredeyse bir hayaldi.
Artýk elinden de bir þey hissetmiyordu. Ha Zeki’nin elini tutmuþ ha omlet tavasýnýn sapýný… Bir zamanlar atletini koklamaya bayýlýrken þimdi kirli sepetindeki çamaþýrlarýný parmak uçlarýyla makineye týkarken yüzünü buruþturuyor ve iþini bitirdikten sonra ellerini yýkamadan duramýyordu.
Acaba diyordu Esra aynadaki kendine, acaba tekrar eskiye dönmek mümkün müydü? Dün arabada saatleri içinde barýndýran birkaç saniye içinde Metin’in gözlerinde gördüðü þehvet ateþini tekrar yakmalarý mümkün müydü? Bunu Zeki’ye açýkça söylese olur muydu? Yani tekrar o güzel günlere dönme isteðini… Paranýn ve þöhretin cazibesine kapýlan Zeki için artýk çok geç kaldýðýný düþünüyordu. Ne yazýk ki çok geç kalmýþtý aklýný baþýna alma noktasýnda.
Esra kahvaltý için masayý hazýrlarken Zeki kapýda görünmüþtü. Banyodan geldiði her halinden belli oluyordu. Çenesinin kenarýndaki su damlalarýný kurulamayý unutmuþtu. Saçýný da eliyle düzeltmeyi yeterli görmüþtü anlaþýlan. Esra ekmek dilimlerken Zeki günaydýn bile demeyi unutup sormamasý gerek bir soruyla güne baþlamýþtý yine:
‘Çay yok mu lan?’





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn natüralist roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kendini Arayan Kadýn 1

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düðün Konvoylarýna Düzenleme [Þiir]
Üniversite Ýstiyoruz [Öykü]
Bizim Mahalle [Öykü]
Ýftira [Öykü]
Nereden Tanýþýyoruz [Öykü]
Ýndirim [Öykü]
Ebemizi Arayýnýz [Öykü]
Bizim Mahalle [Öykü]
Ben Kendimi Bizzat Vurdum [Öykü]
Reza Aþký Sarraf Sevgisi [Deneme]


serdar adem iþler kimdir?

SADECE TEFEKKÜR EDÝYORUM. AYRICA DÜÞÜNCEYÝ YASAKLAYAN BÜTÜN ÝDEOLOJÝLERE HAYRET EDÝYORUM. ÖZGÜRLÜKTEN BAÞKA BÝR BEKLENTÝM VE AMACIM YOK.

Etkilendiði Yazarlar:
AZÝZ NESÝN TARIK BUÐRA YAÞAR NURÝ ÖZTÜRK TURAN DURSUN


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © serdar adem iþler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.