..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Çocuklarýn eðitimi, zaman kazanmak için nasýl zaman yitireceðimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Onur Ömer Dara




13 Eylül 2019
Sibel  
Onur Ömer Dara
Sibel erkek egemen sistemin ve gericiliðin kurbaný olan genç kýzlardan sadece birisiydi. Her yýl birçok kýz çocuðu Sibel gibi durumlar ile karþýlaþabiliyor. Sibel celladýný babasýnýn yüzünde gören genç kýzlardan biriydi...


:AEFB:
Sibel
Dönemin son zili artýk çalývermiþti. Artýk lise mezunu bir genç olarak hayatýn yeni maceralarýna yelken açma vakti gelmiþti. Birçok hayali vardý Sibel’in týp ki diðer yaþýtlarýnýn da olduðu gibi. Bir üniversiteye gidecek ve iyi bir hukukçu olmak için çabalayacaktý. Ýstanbul’un dar sokaklý bir mahallesinde oturuyorlardý. Babasý adeta Ýstanbul’a Anadolu’yla birlikte gelmiþti. Bir keresinde veliler ve öðrencilerin davet edildiði okul kaynaþma toplantýsýna vaktinden biraz geç gelmiþti. Ve hiç aldýrýþ etmeden kýzý Sibel ile birlikte tenha bir köþede oturmuþtu. 1990’larýn ortalarýnda Malatya’nýn Hekimhan ilçesinden Ýstanbul’a göç etmiþlerdi. Babasý yýllarca Eminönü ve Kadýköy de iþportacýlýk yapmýþ kimi zaman ise dönemin parlayan furyalarýndan biri olan pazarlamacýlýk sektöründe çalýþmýþtý. Annesi ise çok iyi bir insandý. Herkesin seveceði birisiydi. Yüzünden hiç eksilmeyen tebessümü ile adeta ailenin enerji kaynaðýydý. Ýki yýl evvel git gide betonlaþan bu þehrin artýk sýradanlaþmýþ olan hafriyat kamyonunun kendisine çarpmasýyla hayatýný kaybetmiþti. Ailesi iki yýldýr bütün hukuki yollarý kullanmaya çalýþarak kamyon þoförünü ve þirketi cezalandýrmak için çabalýyordu. Bütün maddi sýkýntýlar içinde bir de bu durumla uðraþýyorlardý.
Sibel ne kýsa ne de uzun biriydi. Kalýn kaþlarý ve uzun saçlarýyla her zaman kendisini belli eden bir görünüþü vardý. Tam bir Anadolu yansýmasý! Sibel’in üç aðabeyi ve bir de kýz kardeþi vardý. Aðabeyleri Fýrat, Resul ve Mehmet inþaatlarda çalýþýyorlardý. Lise okumadan direkt Ýstanbul’un o telaþlý karmaþasýnýn içine atlayýp yýllarca birçok iþte çalýþmýþlardý. Fýrat uzun boylu sýska ve hafif kamburlu biriydi. Boya ustasýydý. Resul ise bodur uzun sakallý ve hafif kilolu biriydi. Onun iþi de duvarcýlýktý. Ýyi bir kalfaydý. Ailesi Resul’ü kaybedeli henüz altý ay bile olmamýþtý. Resul inþaatta dýþ duvarý döþerken otuz yedinci kattan düþmüþ oracýkta can vermiþti. Olay yerindeki tespitler her ne kadar Resul’ün ihmalsizliðinden kaynaklandýðýný belirtse de ailesi firmanýn bina etrafýna döþemediði aðlardan dolayý can verdiðini düþünüyorlardý. Kim bilir belki de Sibel’inde iyi bir hukukçu olma hayali bu olaydan kaynaklanýyordu. Mehmet ise ela gözlü uzun boylu esmer biriydi. Daha yeni yirmisine basmýþtý. Onun iþi ise elektrikti. Bir gün inþaatta meydana gelen bir kaza sonucunda elektriðin birden kýsa devre yapýp bir patlama yaratmasýndan son anda kurtulmuþtu. Bir arkadaþý ise o patlamada hayatýný kaybetmiþti. Her yýl bir mayýsta alanlarda olurdu. Hiçbir zaman aksatmazdý. Sibel’e her zaman “caným kardeþim iþini, ekmeðini, hakkýný ve iþ arkadaþlarýný koruyacaksýn. Ve bu deðerlere sahip çýkacaksýn. Hayat her þeyden önce bir mücadeledir. Ayakta kalma mücadelesi.” Derdi. Sibel abisi Mehmet’e çok hayranlýk duyardý. Çünkü Sibel’in okumasý için ailede en çok çaba eden kiþi Mehmet’ti. Birkaç iþçi eyleminde gözaltlarýnda günlerce kalmýþtý. Babasý hiçbir zaman ona sahip çýkmamýþ umurunda bile olmamýþtý. Hatta ilk gözaltýna alýndýktan sonra babasýný onu evde dövmüþtü. Ama Mehmet hiçbir zaman geri adým atmamýþtý. Sibel ailesinin içinde birçok acýyla karþýlaþmýþtý. Babasýnýn Mehmet’e “komünist allahsýz” diyerek kemeriyle ona vurduðu halen Sibel’in gözleri önünde canlanmaktaydý.
Annesi hayatýný kaybettikten sonra evin tüm yükü Sibel’in sýrtýndaydý. Kimi zaman ev iþlerinden vakit bulamaz okula bile gidemezdi. Erken yaþta saçlarýnýn arasýna beyazlýklar girmeye baþlamýþtý. Kýz kardeþi hilal ise daha yeni ortaokula baþlamýþtý. Minyon bir çocuktu yaþýtlarýndan daha küçüktü. Kýsa ve küt saçlarýyla oldukça þirin bir çocuktu. Zehir gibi zekâsý vardý hocalarýn tahtaya yazdýðý matematik problemlerini hoca daha yerine oturmadan çözüyordu. Hatta geçen yýl Ýstanbul’da düzenlenen ilkokul ve ortaokullar arasý matematik yarýþmasýnda ikinci gelmiþti. Sibel kardeþi hilale her konuda yardýmcý oluyordu. Hatta annesi hayatýný kaybetmeden önce tatillerde çalýþmak için gittiði bodrum konfeksiyonlarýnda biriktirdiði paralar ile kardeþine hikâye ve matematik kitaplarý alýrdý. Ayrýca hilal çok iyi flüt çalardý. Onun en büyük hayallerinden biri ilerde iyi bir düzeyde yan flüt çalmaktý.
Üniversite sýnavýna artýk sayýlý günler kalmýþtý. Sibel bütün bu hengâmelerden bulduðu kýsýtlý vakitlerde sýnava hazýrlanmaya çalýþýyordu. Yaþýtlarý her gün okul bahçesinde top oynarken o sýnýfta sadece ders çalýþýyordu. Çünkü evde vakit bulamýyordu.
Sibel’in annesi hayatýný kaybettikten sonra babasý Rüstem bir hayli deðiþmiþti artýk eskisinden de huysuz ve gýcýk bir insan profiline bürünmüþtü. Resulün de hayatýný kaybetmesiyle babasý iyice çýðýrýndan çýkmýþtý. Artýk çalýþmýyor öðlen vakti Sibel’i ve Hilal’ý azarlayarak kalkýyor doðru düzgün kahvaltý yapmadan çýkýyordu evden. Bir sigara fabrikasý nasýl kokuyorsa Sibel’in babasýnýn odasý da öyle kokuyordu. Sibel her gün odayý havalandýrsa da bu pek etkili olmuyordu doðrusu. Günde dört paket Maltepe içen bir insanýn psikolojisi normal deðildir. Belli eder hemen kendini. Akþama kadar kahvehanelerde takýlýp geniz yakan bir sigara kokusuyla eve dönerdi. Hele ki kýþ aylarýnda paltosu o kadar sigara kokardý ki bir çýrpýþta belki yüz paket sigara kokusu çýkardý. Mahalleli de Rüstem’in bu halinden bir hayli rahatsýz olmuþlardý. Evde çocuklarýna huysuzluk yaptýðý kadar mahalleliye de yapardý. Özellikle kapýcý Enver’i günlük iki veya üç kez azarlamadan geçmezdi. Her akþam yemeðinde Fýrat, Mehmet, Sibel ve Hilale karýþýrdý. Sofrayý baðýrmadan terk etmezdi. Konuþtuðu bir kadýn vardý. Her gün saatlerce onunla telefon görüþmesi yapar faturalarý da garibim Fýrat’ýn üstüne yýðardý. Neyse ki içkisi yoktu. Yoksa durum içinden çýkýlmaz bir hal almýþ olacaktý. Konuþtuðu kadýnýn adý Halide’ydi. Kocasýndan boþanmýþ Edirneli bir kadýndý. Rüstem evdeyken Halide ile telefonda hiç konuþmazdý. Bu yüzden evdekilerin haberi de yoktu ama Sibel gelen telefon faturalarýndan böyle bir durum olabileceðinden þüphelenmiþti.
Ne yazýk ki Rüstem eþinin vefatýnýn ardýndan sadece iki yýl dayanabilmiþti. Bir akþam yemeðinde çocuklarýna Edirneli Halide’den bahsedip onunla evleneceðini söylediðinde, çocuklarý ani bir þok geçirmiþti. Sibel’in gözleri hemen doluvermiþti ve direkt odasýna geçip aðlayývermiþti. Mehmet ise soluðu mezarlýkta almýþ annesinin mezarý baþýnda aðlamýþtý. Akþam vakti korkmadan girivermiþti o karanlýk ve puslu mezarlýða. Fýrat ve Hilal ise aslýnda bu durumu pek umursamamýþlardý. Ertesi gün Rüstem ve Halide belediye de nikâh kýydýktan sonra eve gelmiþlerdi. Halide eþyalarýný yatak odasýna birer birer yerleþtirdiði esnada Sibel odasýndan hiç çýkmamýþtý. Birden Rüstem içeri girerek Sibel’i zorla odadan çýkarýp Halide’ye yardým etmesini ona emretmiþti. Sibel ise bunu yapmayacaðýný söylemesi üzerine babasý Sibel’e güçlü bir tokat atarak onu yere sermiþti. Dudaðý kan içinde Sibel aðlayarak odasýna kaçmýþ ve kapýyý üstüne kilitlemiþti. Açýkçasý bu durum Halide’nin pek de umurunda deðildi. Sarýyla boyatmýþ saçlarý ince uzun bacaklarý ve ayaklarýndan topukluyu eksik etmeyen bir kadýndý. Doðrusu Rüstem in Anadoluluðundan bir hayli uzak bir karakterdi.
Rüstem geniþ omuzlu göbekli esmer ve kaþlarý birleþik saçlarý þakaklarýndan hafifçe beyazlamaya baþlamýþ pos býyýklý birisiydi. Rüstem ve Halide adeta doðu ve batýydý, siyah ve beyaz ama her ne nedense beraberlerdi. O akþam herkes evde sustu. Kimse konuþmuyordu. Mehmet Sibel’e odasýndan çýkmasý içinde kapýnýn önünde oturup ona adeta yalvarýyordu. Bu sýrada hilal ise televizyondan çizgi film izliyordu. Ertesi sabah Sibel erkenden kalkmýþ ve üniversite sýnavýna girmek için evden çýkmýþtý. Tüm bu olaylardan sonra nasýl bir azimdir bilemiyorum doðrusu. Sýnavý her þeye raðmen iyi geçmiþti. Mehmet’in kapýnýn altýndan attýðý harçlýkla sýnavdan sonra Kadýköy’e gidip Moda Sahili’nde güneþ batana dek ufka bakmýþ birkaç midye yiyip akþam eve geri dönmüþtü. Halide akþam bütün çocuklarý bir araya getirerek artýk bu evde o ne derse yapýlacaðýný emrediyordu. Bu durum Fýrat ve Mehmet için pek önemli deðildi. Ama Mehmet’in de zoruna gitmiyor deðildi. Sibel o akþamdan sonra evde pek vakit geçirmemek için tam zamanlý olarak yeniden konfeksiyonlarda çalýþmaya baþladý. Halide Sibel’i sevmiyordu ve evde olmasýna tahammül edemiyordu. Çünkü Sibel, Halide’nin evdeki otoritesini zayýflatýyordu. Bunu fark eden Halide Rüstem’in de aklýna girerek Sibel’i evlendirmek gerektiðini söylüyordu. Halide gizliden Sibel için bir koca arýyordu. En sonunda uzaktan bir akrabasý olan Ferhat’ýn arkadaþý yaþlý bir adam ile Sibel’i evlendirmeyi planlamýþtý. Ve Rüstem’e o adamýn varlýklý olduðunu söylemiþ ve onu kandýrmýþtý. Rüstem ise Halide’yi destekleyerek “zaten eþek kadar oldu. Bize yük olacaðýna baþka bir herife yük olsun” demiþti bile. Sibel daha tam olarak on sekizine bile varmamýþtý bile. Adam ise altmýþ yaþlarýnda birisiydi. Ferhat aracýlýðýyla adama haber gönderen Halide Sibel’den habersiz bir þekilde istemeye çaðýrmýþtý.
Konfeksiyondan eve dönen Sibel kapýdan girer girmez Rüstem ona “yarýn görücüler gelecek senin için” dedi. Sibel “Ama baba ben evlenmek istemiyorum” diye baðýrýverdi. Rüstem kývrak bir cevapla “ben zaten sana kýyar mýyým? Bu genç yaþýnda seni ellere verir miyim?” dedi. Ve ardýndan “sadece ayýp olmasýn gelsinler ben vermem giderler” dedi. Bu durumdan sonra biraz rahatlayan Sibel direkt odasýna geçip uykuya dalmýþtý. Rüstem Sibel’i kandýrmýþtý. Sabah olduðunda uyanýp kahvaltý yaptýktan sonra öðle vaktini bekledi. Görücüler öðlen gelecekti. Fýrat ve Mehmet o akþam eve gelmemiþlerdi. Karþýdaki arkadaþlarýnýn evinde kalmýþlardý. Bu yüzden haberleri de yoktu. Halide ve Rüstem için bu iyi bir fýrsattý. Kapý zili çalar çalmaz Halide hemen koþup kapýyý açmýþtý. Dar bir etek giyip altýna da uzun topuklu bir ayakkabý çekmiþti. Sibel’i istemeye giren adam ve Halide’nin akrabasý Ferhat içeri girmiþ salona çoktan oturmuþlardý bile. Sibel ise odasýnda endiþeli bir biçimde oturuyordu. Kýrmýzý güllerden yapýlma koca bir buket ve oldukça pahalýya benzer bir kutu çikolatayý Halide adamýn elinden hemen kapývermiþti bile. Rüstem ani bir çeviklikle salona girip gelenlere hoþ geldin etti ve ellerini bir araya getirerek koltuða oturuverdi. Sibel’i istemeye gelen adam saçýnda tek bir tane bile saç kalmamýþ keçisakallý ve omuzlarý artýk önüne düþmüþ hafif kilolu birisiydi. Kendinden emin oturuþuyla zengin olduðunu bir hayli belli ediyordu. Kim bilir kolundaki saat kaç bin Türk lirasýydý. Halide gelenlere hoþ geldiniz dedikten sonra hýzlýca Sibel’in odasýna gidip onu ani bir refleksle tutup mutfaða doðru çekiverdi. Ve kahveleri tepsiye koyup Sibel’in eline verdi. Sibel titreye titreye sanki hayatýnda ilk kez bir tepsiyi tutarcasýna acemi bir þekilde adým adým salona doðru ilerliyordu. Salondan içeri girer girmez adamýn bakýþý direkt Sibel’in üzerine çevrildi. Sibel ise baþý öne eðik bir halde kahveleri birer birer daðýtým yine baþý önde bir halde kapýnýn kenarýndaki sandalyenin üzerine oturdu. Ýçi içini yiyordu babasý evet diyecek diye. Çünkü her ne kadar babasý olsa bile Rüstem’e güvenmiyordu. Ferhat malum konuyu açýp söze girip ve devam etti “Allah’ýn emri, peygamberin kavliyle kýzýnýzý Ahmet’e istiyoruz” dedi. Sibel baþýný kaldýrmýþ babasýnýn iki dudaðýnýn arasýndan çýkacak kelimeleri telaþla bekliyordu. Tam da bu arada Rüstem “Hayýrlýsýyla kýzýmýz sizindir” dedi. Sibel bu cümleyi iþitir iþitmez ani bir þok geçirmiþti. Yüzü bembeyaz kesilmiþti. Sanki o an esmerliðini kaybedivermiþti. Tepsiyi yere atýp doðru odasýna koþtu ve içeri girip kapýyý üstüne kilitledi. Ahmet þaþkýn bir þekilde “ne oluyor neden böyle yaptý “ dedi. Rüstem ”heyecandan ne yapacaðýný þaþýrdý garibim” diyerek karþýlýk verdi. Söz konusu baþlýk parasýna gelmiþti. Rüstem “ Ahmet bey siz þimdi bilmezsiniz bizim geleneklerimiz göreneklerimiz vardýr. Ve bizde bunlara uyar ona göre iþimizi yapar, o kanunlara göre hayatýmýzý idame ettiririz. Ve geleneðimiz bize diyor ki eðer kýzýný evlendireceksen baþlýk paraný alacaksýn, süt paraný alacaksýn. Sibel2in elinden her iþ gelir bu zamana kadar onu kolay büyütmedik. Nice masraflar yaptýk. Okuttuk. Ev iþinden tut çalýþmaya hayatýna kadar her iþi yapar. Ýyi kötü lise tahsili de var. Ona göre bir fiyat belirledik. Sibel’in baþlýk parasý yetmiþ bin liradýr. Annesi rahmetli oldu bundan iki yýl evvel, onun hakký da var süt parasý ise on bin liradýr. Ahmet elini ceketinin iç cebine atarak hemen çek koçanýný çýkarý verdi ve seksen bin liralýk çeki yazýp Rüstem’e uzattý. Rüstem mutluluktan havalarda uçuyordu. Ahmet “Bir aylýðýna yurtdýþýna çýkmam gerek döndüðümde direkt nikâhý yaparýz. Ve ardýndan düðünü yaparýz” dedi. Rüstem “baþüstüne Ahmet bey” diye karþýlýk verdi. Rüstem ve Halide görücüleri uðurladýktan sonra evin içinde mutluluktan bir oraya bir buraya zýplýyorlardý.
Tüm bu olanlar sýrasýnda Sibel elinde annesinin resmiyle odasýnda oturup aðlýyordu. Rüstem ve Halide mutluluktan Sibel’i bile unutmuþlardý. Hilal ise dýþarýda arkadaþlarýyla oyun oynuyordu. Akþam olduðunda Fýrat ile Mehmet iþten öyle bir yorgunlukta gelmiþlerdi ki yemek yemeye bile mecalleri yoktu. Mehmet sofraya geçmeden önce Sibel’in odasýnýn kapýsýný týklatýp içeri girmek istiyordu. Sibel kapýyý açýp abisi Mehmet’i içeri aldý. Aðlamaktan yaþ pýnarlarý kurumuþtu artýk. Mehmet ne oldu diye sorduðunda “babamla Halide beni zorla evlendiriyorlar. Bugün görücüler geldi babam seni vermeyeceðim dedi ama beni kandýrýp onlara sattý aðabey” deyip Mehmet’in kollarýnda aðlamaya baþladý. Mehmet sinir küpü olmuþtu. Bu nasýl olurdu? Bir insan nasýl olurda böyle çýðýrýndan çýkabilirdi? Diye düþünüyordu. Baðýrarak mutfaða doðru gitti ve Rüstem’in üzerine doðru yürüdü nasýl yaparsýn bunu sen nasýl bir babasýn diyerek ona baðýrýyordu Fýrat ve hilal ise durumun ne olduðunu anlayamamýþ bir þaþkýnlýkla Mehmet ile Rüstem’i izliyorlardý. Rüstem aniden kalkýp Mehmet’e hýzlý bir tokat attý dengesi sarsýlan Mehmet yere düþtü. Rüstem’in eli gerçekten de çok aðýrdý. Ve ardýndan bir tekme de atarak “sana mý soracaðým it” diye Mehmet’e baðýrdý. Mehmet tam bu anda “Sibel’i satmana izin vermeyeceðim diye baðýrdý.” Rüstem Mehmet’e yýkýl karþýmdan diyerek yakasýndan tutup kapý dýþarý etmiþti. Tüm bu olanlardan sonra Sibel iyice odasýna çekilmiþti. Aklýndan intihar planlarý geçiyordu. Komidin’in çekmecesini açýp ne kadar ilaç varsa önüne koymuþtu. Endiþeli bir haldeydi. Vücudu ýsýnmaya baþlamýþtý. Soðuk sular üzerinden iniyordu. Korkuyordu. Ellerli adeta bir savaþýn orta yerindeymiþ gibi tir tir titriyordu. Annesinin fotoðrafýný eline almýþ boþ boþ bakýyordu. Mehmet ise periþan bir halde akþam vakti sokaða düþmüþtü. Otobüse atlayýp Çamlýca’ya gelmiþti. Sinirli ve üzgün bir halde bir tekele girip birkaç bira alýp ýssýz bir yere gidip bira içecekti. Belki de biraz yatýþmak istiyordu. Elindeki siyah poþetle bir yokuþta yukarý doðru çýkarken karanlýkta yüzleri belli olmayan iki genç önünü kesip elindeki poþeti zorla alývermiþlerdi. Mehmet o anda hiç direnmemiþ poþeti onlara uzatývermiþti bile. Arkadaþý Faruk’u arayýp gece onda kalmaya geleceðini söylemiþti. Beþ parasýz bir halde Faruk’un evinin yolunu tutmuþtu. Fýrat ve Hilal ise babalarýndan çok korktuklarý için bir þey diyememiþlerdi. Ama içleri içlerini yiyordu.
Sibel biran durdu ve düþündü. Ýntihar etmek bu durumdan kaçýþtý. Eve pes etmekti. Eve aniden önündeki ilaçlarý kaldýrarak tekrar yerine koydu. Sabaha kadar bu durumdan nasýl kurtulabileceðini düþündü. Rüstem ve Halide’nin onu bu durumda evden çýkarmayacaklarýný biliyordu. Bunun için kýsa süreli bir oyun oynayacaktý. Sabah olduðunda uyanýp babasýný yatak odasýndan kendi odasýna çaðýrdý. Rüstem’e “dün gece çok düþündüm. Bence benim için en iyisi o adamla evlenmek olacak” dedi. Rüstem Sibel’i alnýndan öperek “aferin kýzým artýk yavaþ yavaþ düðün hazýrlýklarýna baþlayabiliriz” dedi. Sibel ise kafasýný sallayarak olur demiþti. Mehmet o gün iþe gitmemiþti. Faruk’tan aldýðý parayla eve gelmiþti. Kapýyý çalmýþ ve Sibel gayet mutlu bir görünüþle kapýyý açývermiþti. Sibel’in bu tavrýna bir hayli þaþýran ve sinirlenen Mehmet birden kapýda donuvermiþti. Sibel içeri buyur etmiþ “gel aðabey sana anlatacaklarým var” demiþti. Mehmet içeri girdikten sonra Sibel’in arkasýndan odaya girerek “bir gecede ne oldu sana?” dedi. Sibel kýsýk bir sesle “ bilerek böyle davranýyorum aðabey çünkü diðer türlü beni asla dýþarý çýkarmazlar” dedi. Mehmet tebessüm ederek “seni üçkâðýtçý” diye karþýlýk verdi. Sonrasýnda Sibel aðabeyine baþka bir þehre gitmek için evden kaçmasý gerektiðini anlattý.
Mehmet birkaç gün sabredip bir þeyler ayarlayacaðýný söyleyip. Banka kartýný alýp evden çýkýverdi. Aksaray’da tanýdýðý Afgan adam vardý. Oraya gidecekti. Sibel’e akþama kadar beklemesini söylemiþti. Aksaray’a vardýðýnda Afgan adamýn dükkânýna girdi. Merhabalaþtýktan sonra Afgan Raþid Mehmet’e neden geldiðini sordu. Mehmet ise kardeþimi Avrupa’ya yollamak istiyorum dedi. Halýlarýn ve kilimlerin arasýndan geçerek Afgan Raþid ile birlikte gizli ofise girdiler. Raþid Mehmet’e bu iþin artýk pahalý olduðunu söylemiþti. Ve risklerini anlatmýþtý. Mehmet ise ne olursa olsun kardeþini göndermekte kararlý olduðunu belirtmiþti. Duman altý olan ofiste Raþid’le Mehmet arasýnda hararetli konuþmalar geçiyordu en sonunda Raþid ile üç bin beþ yüz dolara anlaþmýþtý. Raþid üç hafta sonraki ilk Pazar günü kaçak geçiþin yapýlacaðýný söylemiþti. Edirne’nin Uzunköprü ilçesinin bir köyünün kýrsalýndan gece Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçilecek oradan da bir araçla Atina’ya götürülecek ve oradan da bir araçla Paris’e götürüleceklerdi. Mehmet hemen kabul edip yakýndaki bankadan para çekip beþ yüz dolar kaporayý Raþid’e vermiþti. Hemen bir internet kafeye gidip Facebook üzerinden 1980’lerde Paris’e siyasi nedenlerden dolayý kaçýp iltica eden amcasýna mesaj göndermiþti. Bu durumdan çok rahatsýz olduðunu belirten amcasý Halit, Sibel’e yardýmcý olacaðýný söylemiþ ve bir adres yazarak Mehmet’e Sibel’in Paris’e geldiðinde bu adrese gelmesinin yeterli olduðunu söylemiþti. Mehmet internet kafeciden bir kâðýt kalem alarak adresi yazmýþ ve evin yolunu tutmuþtu.
Akþam eve vardýðýnda Sibel’e durumu anlatmýþtý. Sibel ise tedirgin bir cevapla “her ne olursa olsun ben o gerzekle evlenmeyeceðim” demiþ ve kabul etmiþti. Ertesi gün Mehmet Afgan raþide bin dolar daha götürmüþtü. Yýllardýr yaptýðý bütün birikimini kardeþi Sibel için harcýyordu. Paranýn geri kalanýný ise Sibel Paris’e geçtiðinde ödeyecekti. Sibel bir yandan Halide ile birlikte yavaþ yavaþ düðün hazýrlýklarýný yaparken bir yandan da Avrupa’ya kaçýþýný planlýyordu. Halide ile yaptýðý alýþveriþlerden kalan para üstlerini cebinde saklayýp her akþam kumbarasýna atýyordu. Hatta Halide’yle beraber kuyumcuya gidip kendisine altýn bir kolye bile aldýrmýþtý. Bunlarýn hepsini Paris’e gittiðinde yanýnda bir miktar parasý olsun diye yapýyordu. Konfeksiyon zamanýndan biriktiði birkaç yüz lirayla birlikte toplamda bin liraya yakýn bir parasý vardý. Ahmet henüz yurtdýþýndan dönmemiþti. Aradan günler geçtikten sonra artýk kaçýþ günü gelmiþti. Raþid cumartesi Akþamdan Mehmet’i aramýþ yarýn saat dörtte Sibel’in Aksaray’daki dükkânýnda olmasý gerektiðini söylemiþti.
Sibel sabah erkenden kalkýp Rüstem’e bugün sabah aðabeyi Mehmet ile beraber boðazda kahvaltý yapacaðýný söylemiþti. Rüstem ise olur demiþti. Halide bu durumdan þüphelenmiþ gibi olsa da pek umursamamýþtý doðrusu. Sibel aðlayarak kardeþi hilal ve aðabeyi Fýrat uyurlarken öperek Mehmet ile birlikte evden çýkmýþtý. Kadýköy’e inip güzelce bir kahvaltý yaptýktan sonra beraber biraz gezinmiþlerdi. Saat dörde varmýþtý artýk. Raþid’in dükkânýnýn sokaðýna varmýþlardý. Mehmet kardeþi Sibel’e sýkýca sarýlýp cebinden beþ yüz avro çýkarýp vermiþti. Ýkisi de aðlýyordu. Ýkisi de umutluydu. Mehmet Sibel’i Raþid’e teslim ettikten sonra çalýþtýðý inþaatýn þantiyesine gitmiþti. Bundan sonra orada kalacaktý. Bir süre eve gidemezdi. Çalýþtýðý þantiyeyi Fýrat bile bilmiyordu. Çünkü son iki aydýr Fýrat’la farklý yerde çalýþýyorlardý. Raþid Sibel’i bir arabaya bindirdikten sonra Edirne’ye yolladý. Hava öylesine bozmuþtu ki býrakýn bardaðý kovadan boþalýrcasýna yaðmur yaðýyordu. Fýrtýna ise cabasý. Oradan da diðer kaçacaklarla birlikte bir kamyonun arkasýnda Uzunköprü ilçesine vardýlar. Hava artýk kararmaya baþlamýþtý. Yaðmur dinmemiþti ama artýk aðýr aðýr yaðmaktaydý. Saman dolu bir traktörün römorkuna bindikten sonra bir köyün kýrsalýndan Meriç Nehri’nin kýyýsýna vardýlar. Fýrtýna devam ediyor her yer zifiri karanlýktý. Sibel çok korkuyordu. Çantasýna sarýlmýþ titriyordu. Yanýndakilerin de ondan eksik kalan yanlarý yoktu doðrusu. Fars, Arap, Kürt, Afgan, Laz, birçok etnik kökenden insan Sibel ile beraberdiler. Römorktan indirilip nehrin kýyýsýna getirildiler. Nehir kýzgýn bir genç gibi karþý konulmaz bir þekilde akýyordu. Elbette çok zor olacaktý. Karþýda iki adam vardý. Onlar grubu Atina’ya götürecek olanlardý. Traktörü süren adan bir halatý nehrin yanýndaki aðaca sýkýca baðlayarak ucunu karþýya doðru fýrlattý. Karþýdaki adamlardan biri hemen halatýn ucunu tutarak oradaki bir aðaca baðlayýverdi. Sonra yavaþ yavaþ ve ikiþer ikiþer karþýya geçiþler baþladý. Halata tutunarak santim santim yürüyerek karþýya geçiliyordu. Normalde o kadarda zor olmayan bu geçiþ o gününün yaðmuru ve fýrtýnasýnýn azizliðine uðramýþtý. Sibel endiþeli bir þekilde geçenleri izlerken suyun bu tarafýndaki ve öbür tarafýndakiler çevreyi kolaçan ediyorlardý. Karþýya geçenler hemen araca binip kuru elbiseler giyiyorlardý. Sýra Sibel’e gelmiþti Sibel ýslanmasýn diye çantasýný omzuna baðlamýþtý. Halattan sýkýca tutunarak korka korka ve yavaþ yavaþ karþýya geçmeye baþlamýþtý nehrin ortasýna varmýþtý bile. Nehir çok hýrçýn akýyordu. Birden bire nehrin taþýdýðý bir kütük parçasý arkadan Sibel’in sýrtýna çarpýverdi. Aniden dengesini kaybetti ve bir eli halattan kayýp suyun içine giriverdi. Ne kadar çabalasa da halatý bir daha tutamadý. Ve yavaþtan nefesi bitmeye baþlýyordu. Suyu yutmaya baþlarken oradakiler sadece izlemekle yetindiler. Sibel artýk nefessiz kalmýþtý. Ve bayaðý su yutmuþtu. Takati kalmamýþtý. Diðer eli de halattan kaymýþtý. Nehrin içinde savrula savrula gözden kaybolmuþtu.
O gece Rüstem Mehmet’i arayýp ulaþamýyordu. Ne Sibel’den ne de Mehmet’ten bir haber alabiliyordu. Halide Rüstem’e “kesin kaçtýlar baþka bir þehre gittiler” dedi. Rüstem hemen karakola gidip kýzýnýn ve oðlunun kaybolduðunu haber alamadýklarýný belirtti. Sabah olduðunda Meriç durulmuþtu. Sibel’in cansýz bedeni karaya vurmuþtu. Onun cansýz bedenini o sýrada tarlasýný kontrol etmeye giden bir çiftçi bulmuþ hemen jandarmaya ihbar etmiþti. Jandarma ekipleri Sibel’in cansýz bedenini siyah bir torbaya koyarak Edirne adli týp’a götürmüþlerdi. Kimlik teþhisi yapýlan Sibel’in haberi ailesine ulaþtýrýlmýþtý. Kendinden geçen Rüstem ne yapacaðýný bilmiyordu.
Fýrat ve hilal ise aðlayýp kendilerini yerden yere vurmuþlardý. Halide’nin pek umurunda deðildi. Biraz bile yüreði sýzlamamýþtý. Kardeþinin ölüm haberini öðle paydosunda televizyonda öðrenen Mehmet þok geçirmiþti. “Edirne’nin Uzunköprü ilçesi yakýnlarýnda Meriç Nehri kýyýsýnda genç Sibel’in cansýz bedeni bulundu” diye geçiyordu haber. Olanlardan Mehmet kendisini suçluyordu. Vicdan azabý çeken Mehmet dayanamamýþtý. Arkadaþlarý ne kadar teselli etmeye çalýþsalar da ellerinden pek bir þey gelmemiþti. Mehmet aniden kalkýp inþaatýn içine girerek aðlaya aðlaya asansöre bini en son kat olan yirmi ikinci kata çýkmýþtý. Arkadaþlarý onun intihar edeceðini tahmin etmiþlerdi. Sinir ve üzüntüden týrnaklarýyla yüzünü kazýmýþ kanlar içindeydi. Arkadaþlarý bir türlü Mehmet’i ikna edememiþlerdi. Mehmet’in gördüðü en son þey yerdeki tuðla paletleriydi. Kendisini atmýþ ve intihar etmiþti. Dünya birden bire bembeyaz bir hal almýþtý. Soðuk. Sessiz ve ürkek bir haldeydi.
Rüstem Sibel’in cenazesini almaya giderken karakoldan arayýp bu seferde Mehmet’in intihar haberini ona iletmiþlerdi. Ne yapacaðýný bilmez bir halde Edirne’ye varmýþtý. Kahrolmuþtu. Akrabalarý ona yardýmcý olmak için iþlerini býrakýp cenaze ve defin iþlemlerinde yardýmcý oluþlardý. Mehmet ve Sibel’i annelerinin yanýna gömmüþlerdi.
Bir hafta sonra üniversite sýnavýnýn sonuçlarý açýklanmýþtý. Sibel hukuk fakültesine yetecek kadar ve hatta Ýstanbul’da ki bir üniversiteye bile yetebilecek bir puan almýþtý. O günden sonra Ahmet parasýný geri istemiþti. Rüstem zamanla ödeyeceðini söylemiþti. Halide Rüstem’i terk ederek Ahmet ile birlikte olmaya baþlamýþtý. Hilal ise çocuk esirgeme kurumuna alýndý. Ve Fýrat ise Ýstanbul’dan ayrýlarak Ankara’ya yerleþti. Rüstem ise içkiye verdi kendini. Avukata verecek parasý olmadýðýndan eþi ve oðlunun davalarýndan þirketlerin verdiði beþer bin lirayla þikâyetlerini geri çekti. Ýstanbul’da adý pek bilinmeyen bir mahallenin pek bilinmeyen izbe bir bodrum arasýnda hayatta kalmaya çalýþtý.
Sibel’den geriye sadece defterine yazmýþ olduðu þu not kalmýþtý.
“Ben cellâdýmý o gün babamýn yüzünde görmüþtüm. Þeytaný o gün babamýn içinde görmüþtüm. O iðrenç adama beni satarken. Hayallerimden umutlarýmdan oldum. Ve þimdi yeni bir hayata pes etmeyerek yelken açýyorum. Ýlerde benim yaþadýklarýmý baþka genç kýzlar da yaþamasýn diye sonuna kadar mücadele edeceðim. Ve bir gün inanýyorum ki bir gün! Hiçbir genç kýz satýlýr gibi bir erkeðe verilmeyecek. Ýþte bunun için mücadele edeceðim. Ben annemi kaybettiðimde babamý da kaybetmiþtim.
Bundan sonra hiçbir genç kýzýn cellâdýný babasýnýn yüzünde görmesine izin vermemek için çabalayacaðým!”
SON



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hasan Dede III
Hasan Dede II
Hasan Dede

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zihnimizdeki Zor Hayat [Deneme]
Anlaþýlmaktan Uzak, Beðenilmeye Yakýnýz! [Deneme]
Ay'ýn Suçu Neydi? [Deneme]
53. Hafta [Deneme]


Onur Ömer Dara kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Onur Ömer Dara, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.