"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Böylesi durumlarda, bir toplumun üst yapı kurumlarından biri olan sanat, doğaldır ki bu yönde şekillenecektir. Bugünkü haliyle ülkemize baktığımızda karşımıza karmaşık, ancak açıklanabilir bir sanat yaşamı çıkar. Birincisi, meta olan sanat; ikincisi meta olmayan ancak onun çelişkilerini taşıyan sanat; üçüncüsü tüketim toplumunun değer(sizlik)lerini reddeden, alternatif bir kültürü yaratma iddiasındaki sanat... Bizim konumuz günümüzdeki şiir eleştirileri. Bu konuda varolan iki durumdan bir tanesi sadece ikinciyi, ikincisi ise ikinciyi ve üçüncüyü bağlamaktadır. Meta olan sanatın “sanatsal” samimiyetinin olmaması, yazımız özgülünde tartışma dışı kalmasına yetmektedir. Evrende basit bir kural vardır: Hiçbirşey birilerinin tekelinde olamaz. Ne yazık ki ülkemizde, her alanda oluşan statükoculuk, hazır yiyicilik edebiyat dünyamıza da yansımış durumda. Yayınevlerinin satış mantığı bazı şairlerimize de nüksettiğinden, bu şairlerimiz “nasıl yazarsam satabilirim?”i düşünmektedirler ve kalemlerini buna göre oynatmaktadırlar. Satış yapmak için insanların duymak istediklerini yazmaktadırlar. Ya içi boş ve anlamsız bir melodinin ya da ruhsal, ahlâksal çöküntülerin şiirini yaratmışlardır. Evet doğrudur. İnsanlar yaşadıkları özlemleri, gel-gitleri duymak istemektedirler ve bunda haklıdırlar da. Ancak şairlerin görevi, şiirlerini okuyanları kendilerini içeriden ve dışarıdan doğru görmelerini sağlamak, bununla birlikte sıkıntılarından kurtulamaları için çıkış yolları önermektir. Tarihteki bütün büyük şairler (bu yönlerini itiraf etmeyenler de dahil olmak üzere) böyle yapmışlardır. Yoksa Tarkan da, Müslüm Gürses de kimi zaman insanların duygularına çok güzel tercüman olabilmektedirler. Bu tip şair dostlarımıza bu şekilde şiir yazmıyorlar diye ahkâm kesmek doğru değildir. Kendi şiir anlayışları bir nokta kendilerinedir. Onlara soracağımız asıl soru şudur: Neden arkanızdan birilerinin gelmesine engel oluyorsunuz? Yeni yetme şairlerin şiirlerini değerlendirirken dikkat ettiğiniz kıstaslar nedir? Şiirlerin iş yapar cinsten olup olmadığı mı? Yoksa şiir dünyamıza yeni bir soluk getirip getirmedikleri mi? Bizce basılırlarsa tutup tutmayacağını sorgulamaları diğerine göre daha tutarlı olur dostlarımız açısından. Çünkü yeni bir soluk getiremiyor diye yeni yetme şairi görmezden gelen insanın da kendisini tekdüzeleşmiş, mekanikleşmiş görüp bu işlerden elini ayağını çekmesi gerekmektedir. Yeri gelmişken, süreli edebiyat dergilerinin henüz ismi duyulmamış insanların şiirlerini nasıl seçtiklerini de sormakta fayda var. Herkes bilir ki, her yayının kendi bakışı, anlayışı ve tavrı vardır. Örneğin tamamen kapalı üslupla yazılmış bir şiirin sosyalist gerçekçi bir dergide yayınlanma olasılığı çok düşüktür. Ancak bizi rahatsız eden sorun ürünlerin yayınlanmaması değil, bir çok derginin, böylesi durumlarda ürün sahiplarine dönük herhangi bir açıklamama getirmemesidir. İşin bu yanı düşündürücü olduğu kadar, ürkütücüdür de. Çünkü piyasa kurallarının geçerli olmaya başladığı bir kültür sanat dünyasında, bu dünyayı hareketlendirmesi gereken süreli yayınların birincil görevi yeni isimler bulmak, yetiştirmek ve onlara bu dünyayı, bu dünyayı onlara kazandırmaktır. Lakin, tüm köşebaşlarının az önce eleştirdiğimiz sözümona “usta” şairler tarafından tutulmuş olması, ülkemizin şiir yolculuğunu kesintiye uğratmaktadır. Burada toparlama yapacak olursak, özlemi çokça dile getirilen “yeni” şiirimizin oluşması, gerek “usta” şairler, gerekse yayınlarında ilkeli, gençlere karşı ilkesiz (vurdumduymaz) dergiler kendilerini değiştirmedikçe, yeniye açmadıkça, biraz zor olacak gibi görünmektedir. Madem şiirler “usta” şairlerce ve bazı dergilerce tarafsız, ilkeli bir gözle değerlendirilmiyor, öyleyse biz kendimizin bu işi nasıl yapabileceğimize bakalım. Elimize bir şiir geçti. Bu şiirin güzel bir şiir olup olmadığını nasıl anlarız? Buraya dikkat: Anlattığı şey iyi mi kötü mü, doğru mu yanlış mı değil. İbrahim Karaca, Sokak Feneri adlı deneme kitabında “Şiirin başarılı olup olmaması üç yönden değerlendirme konusu olabilir. Birincisi, şiirdeki imgesel dünyanın biçimde nasıl şekillendiğidir. İkincisi, şairde cisimlenen şiirsel bakış açısının ne olduğudur. Bir üçüncü yön, şiire yansıyan özün biçimdeki ifade ile uyumu üzerinedir. Umudu ve güzeli işleyen bir şiirin dokusunu oluşturan sesin boğuk ve ya kesik kesik çıkması veya hüzün ve acıyı konu alan şiirin bangır bangır bir sesle ortaya çıkması, içerikle biçimin uyumsuzluğunu hatırlatır bize”(sf.29) der. Karaca burada hiçbir şekilde şairin neyi anlattığını sorgulamaktan bahsetmiyor, nasıl anlattığının tartışılması gerektiğini söylüyor. İşte bu objektif değerlendirmedir. Şairi, şair olarak adam yerine koyma, şiirini öğrenme gayretini gösterme durumudur. Bu yazının yazarı Nâzım Hikmet’in dünya görüşündedir. Fakat Necip Fazıl’ın yazdığı bazı şiirlerinin etkisinden kendini alamamıştır. Nitekim Ahmed Arif de büyüleyicidir, Özdemir Asaf da. Bizi bu yazıyı yazmaya itecek kadar rahatsız eden en önemli faktör, iyi kötü tüm şairlerin yukarıdaki değerlendirme biçimini biliyor olmasıdır. Görülmektedir ki genç isimlerin neden haketmedikleri tavır(sızlık)larla karşılaştıkları, sadece şiirlerin nasıl değerlendirildiğiyle açıklanamamakta ve ister istemez bu yazının başına dönülmektedir. Öyleyse üzerinde düşünülmesi gereken şey, aranılan “yeni”nin ne olduğudur. “Yeni”, eşyanın tabiatı gereği gökten zembille inmez, “yaptık çok güzel oldu” denerek yaratılamaz. Bizzat eskinin içinde sessizce büyür ve bir anda patlar. Bu da bizim bir sonraki yazımızın konusudur işte.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman Volkan Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |