Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Sürünüyorsun et parçaların taşlara takılıyor toprağa bulaşıyor kanın, kahrolası bir kainatı içinden sızdırıyorsun. Süründükçe toprak sana daha sıcak ve taşlarsa daha keskin geliyor. Yalnızlığını törpüleyemiyor onca çakıl taşı, deliğine varamadan yok olacak yılan gibisin, kendini öyle hissediyorsun. Sonra kulağına kemiklerini sızlatan bir keman sesi geliyor. O kemanın yayı kemiklerin ve ruhun bedenini atsada üzerinden bedenin yalnızlığı yaşıyor ve yaşatıyor kemikten bir yay’la. Sonra komik bir şekilde “rüyadayım ben” diye kendini avutuyorsun. Oysa sen rüyada değilsin. Bir rüya olduğunun farkında da değilsin Lanetler olsun ki kurtuluşun yok. Yani ölsen bile yalnızsın!! Kafanı parçalıyorsun düşünmüyor olmak için ,parçalar yayıldıkça etrafa sen daha fazla düşünüyorsun yalnızlığı, yalnızlığın yaradılışını…ve yalnızlığın Tanrı’dan geliyor O’nun yalnızlığından ve kocaman bir insanlığın kucak açtığını düşünüyorsun (içinde umut var ya). Oysa bu da ‘buda-laca’bir yalnızlık –ki insanlık alemi ya da hayvanlar alemi diye birşey yok, senin için sadece yalnızlık var. Bu kabusun, bu korkuların artık ‘sen’ oluyor sense yalnızlaşıyorsun yoklaşarak. İçine sığmıyor nefesin, vermekte de tereddüt edüyorsun aldığın kadarını. Hadi patla!! Patlasana lanet yürek!!. Çok yoruldun, ben bile bıktım bunları anlatmaktan sana. Neyi kanıtlamak istiyorsun, hiç birşey yapılamayacakken? Neler yaşadığının farkındayım, farkında olmasaydım yalnızlığını yaratırmıydım hiç? Yada tanrısı olumuydum onun? Kahkahalarımı duyuyormuşsun, senin için değil onlar tanrıyım yaratabilirim herşeyi ama yarattıkça daha da besliyorum şeytaniiliklerin ateşini. Oysa bir an da olsa başarabilirsin sanmıştım, ama hala kemanın ağıdını duyuyorsun değilmi?… Çığlıkları bile çatlatamıyor yüreğini. Kemik yay da, öyle kolay kolay eriyecek gibi değil. Iyi beslemiş yalnızlığın seni sadık bir beden yaratmış ruhuna. Yine de sadakatin son notayı, son olmasına rağmen, yankılayacak o dağdan bu dağa, o yalnızlıktan bu yalnızlığa. Yine de hep birşeylere sahip olduğunu bilecek, toprağı içinde taşıyan tırnakların; O’nu kendini kazıyarak çoğalttığını.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sevil Pınar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |