İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Geçenlerde evimin balkonundan dışarıyı seyrediyordum. Gözüme okula giden üç genç takıldı. Sanırım lise öğrencisiydiler. İkisi kız biri erkekti. Erkek olan biraz ufak tefekti. Üzerinde lacivert ceket, beyaz gömlek ve gri pantolon vardı. Siyah saçları –sanırım okul tarafından öyle istenildiği için- çok kısaydı. Kız öğrencilerden biri zayıf, orta boylu; diğeri ise biraz daha toplu duruyordu. Yine üzerlerinde beyaz gömlek lacivert hırka ve gri renkte dizaltı etekleri vardı. Ellerinde kitaplar okula doğru yani gelecekteki yerlerinin yolunu belirleyen yere doğru gidiyorlardı. Binbir umutla, öğrenme hevesiyle ve faydalı bireyler olmak için geleceğe doğru adım adım yürüyorlardı -inşallah-. Ama kim bilir hangi geleceğin peşinden gideceklerini. Kimi iş adamı, serbest meslek sahibi, doktor, mühendis, öğretmen, kimisi de ev hanımı olacaktı. Liseyi bitirdikten sonra belki üniversite okuyacaklar belki de hayatın ona gösterdiği zor şartlar altında çalışıp para kazanacaklardı. Onların neşe içinde okula gittiklerini görünce birden kendi lise yıllarım aklıma geldi. Ortaokul sonda girdiğim Meslek Lisesi sınavında elektrik bölümünü kazanmıştım. Önceleri istemedim ama sonraları sevmeye başladım. Okulumuzun iki çıkış kapısı vardı. Birinci kapı çok işlek olan bir caddeye açılıyordu. Daha sonra, çıkışta öğrencilerin trafik kazası geçirmeleri nedeniyle parmaklık çekilerek kapatılmıştı. Okulun etrafında çok büyük duvarlar ve duvarların üzerinde de uzun parmaklıklar vardı. Okulun bu çevre düzeninden dolayı okul yarı açık cezaevi adını almıştı. Başka okula giden öğrenciler bizimle dalga geçerlerdi “Siz o cezaevinde mi yaşıyorsunuz?” diye. Hatta erkek öğrencilerin çoğu başka okulun öğrencileriyle bu konu yüzünden kavga ederlerdi. Ama yine de okulumu seviyordum. Sınıfımızda 44 öğrenci vardı. Geçen günler ve yıllarla birlikte sınıf arkadaşlarımın sayısı da azalıyordu. 4 yıl sonra sadece 7 kişi teknisyen olarak ayrıldı okuldan. Hayatta hepimiz de kendi yolumuzu çizdik. Biri asker olmaya karar verdi ve askeri okula kayıt yaptırdı, biri baba mesleği olan camcılık yapıyor, birisi de Yüksek Okula devam ediyor. Diğer üçü ise meslekleri ile ilgili olarak özel şirketlerde çalışıyorlar. Bense mesleğimle ilgisi olamayan fakat küçüklüğümden beri merak saldığım ve severek yapmaya çalıştığım yazarlığa bismillah dedim. Kısacası okul bittikten sonra hepimiz farklı amaçlarla hayata atıldık ve aynı ağaçta farklı dallara konduk. Önemli olan o ki; hayatı “aman sen de” diyerek boşvermek yerine, hayata sımsıkı sarılarak onu dolu dolu yaşamak. Ayşe G. ag_ky@yahoo.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gül Yıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |