..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzellik her yerde karşılaşılan bir konuktur. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık > Gökçe Dölek




9 Şubat 2004
Sil Baştan  
Gökçe Dölek
Herkesin kendisini bulabileceği bir yazmaya çalıştım. Hepsi bu.


:BEJD:
Değişen o kadar çok şey var ki, hiç kimsenin değişmemesine karşın...Yer aynı, insanlar aynı. Peki değişen ne? Değişmeyen tek şey değişimin kendisi mi? Doğru mu bu?



Zil çaldı!
O kadar sıkılmışım ki... Kitaplar, dersler, sınavlar, hoca bir yandan... Sıramın üstüne kazıdığım ismimi yarım bırakarak attım kendimi sınıftan dışarı, nasıl olsa hafta başında yine sıkkın bir ders vakti devam ederim ismimi kazımaya.
Uzun koridorun sonunda okul tuvaleti. Bizim parfümlerimizde olmasa daha da iğrenç kokacak sanırım. Parfümün kokusu ile tuvaletin ağır kokusu uyumsuz bir ortaklığı başlatınca midem bulanıyor. Acele ile , her hafta fönlemekten bıktığım, örgülü, kahverengi saçlarımı açıyorum, kendimi görmekte zorlandığım aynaya bakıyorum, dudaklarıma biraz parlatıcı, eteği de biraz kıstık mı hazırım. Yanıma bakıyorum benden farklı gözüken diğer kızlarla birden aynı oluveriyorum.
Okul yokuşu yok mu? Sanki bilerek yapmışlar buraya bu okulu. Çıkarken eziyet olsun diye ya da konu olsun diye şarkılara ‘okul yolu’. Bundan şarkı mı olur ya okul adı üstünde. Yokuş mu eziyet, okul mu? Acaba diyorum; şöyle okulu düz bir yola koysalardı o yol yine yokuş gibi gelir miydi bize.
Yokuş sonu yine aynı durak. Her öğle tatili gittiğimiz, okul çıkışları yokuştan kendimizi yuvarladığımız o küçük kafe.
Mehmet Ağabey, Merih Abla; ikinci anne babamız.
Mehmet Ağabey; 50 yaşına gelmiş koca delikanlı, gözlerinde yılların tecrübesi, yüzünde geçmişin izleri, her geçen gün çoğalan sevgisi ile hepimizin babası, abisi, dostu.
Merih Abla; gözlerinde anne şefkati, yüzünde geçmişin güzelliği, yüreğinde gençlik özlemi, bize baktıkça kendini gören, hamburgerlerin kraliçesi, annemiz, ablamız, sırdaşımız.
Kendi evlatları gibi seviyorlar bizi. Onların ki gibi bir yüreğe sahip olmak zor olsa gerek.
Herkesin yeri belli bu kafede. En dipteki köşe duvar bizimki. Duvarda rengarenk kağıtlara yazılmış küçük küçük yazılar yapıştırılı. Kimi zaman mesaj veren kimi zaman umutsuz aşk sözcükleri. Birde tarih atıyoruz altına tabi, aynı yerde aynı sevgi ile okumak için, ufak bir tebessümle.
Çantalar bir tarafa, kitaplar masanın üstüne. Masa birden o kadar kalabalıklaşıyor ki. Sigaralar, küçük not kağıtları, kalemler... Nasıl başarabiliyoruz ki bu kadar çok şeyi şu küçücük yuvarlak masaya sığdırmayı bilmiyorum. Birde fal bakılmak için içilecek olan kahvelerde yolda masanın kalabalıklığına inat. Dört kişilik masada on kişi oturabilme lüksüne sahiptik birde. Saatler ilerledikçe çoğalıyoruz, basketbol maçlarında okadar nefret ederken, burada deli gibi sevdiğimiz, kardeş rakip okullardaki arkadaşlarımızda geliyor.
Herkes kendini bu küçük dünyaya yokuştan yuvarladığı gibi yakıyor yasak olduğu için rağbet gören sigarasını. Ve ilk fırt... Okul yokuşundan, sıkıcı derlerden ve koca bir haftanın stresinden bizi alıp, beraberce kurulan hayallere götürüyor.
Üniversite kazanılıyor, özgür hayat başlıyor, Mehmet Ağabey ile Merih ablada yanımızda, yapmadığımız şey kalmıyor, alan o kadar geniş ki atıp tutuyoruz, dünyayı bile kurtarıyoruz, sahi yapabilir miyiz böyle bir şeyi.
İkinci sigaralar yakılıyor fonda ‘Arkadaş’ şarkısı başlayınca. Herkes el ele, yürekler, hayaller, umutlar bir. Parlatıcı sigaramın izmaritinde kalıyor, en az parlatıcımız kadar parlak kurduğumuz dünya.

Zil çalıyor!
Mehmet Ağabey ‘hadi çocuklar’ diyor.
Ertesi gün kaldığımız yerden devam etmek üzere öpüşüyoruz, sarılıyoruz. Her gün aynı şey, aynı sahne, aynı oyuncular.


Dünyayı kurtaramadık, dünyayı kurtaramadığımız gibi kendimizi de kaybettik. Beraberce kurduğumuz hayalleri gerçekleştiremedik belki ama hayallerimizi gerçekleştirdik. Herkes üniversiteyi kazandı mesela, herkes özgür.
Ama bilseydim bir zamanlar şarkılara konu olan ‘okul yolunun’ yazılarımı bu denli özlemle süsleyeceğini, 4 kişilik masada en fazla 3 kişi oturup bir sandalyenin boş kalacağını, artık masaya bir şeyleri sığdırmaya çalışmayıp hayatımıza bir şeyleri sığdırmaya çalışırken, sigaramın izmaritinde kalan dudak parlatıcıma benzettiğim parlak dünyanın zamanla matlaşacağını bilseydim sanırım bu hayalleri kurmaz üniversiteyi kazanmazdım.
Evet gerçekten bizim Mehmet Ağabey ve Merih abla kadar büyük bir yüreğimiz yok.

Merih ablanın hamburgerleri hala aynı güzellikte ama gözlerindeki ifadeyi ben görebiliyorum.
Mehmet Ağabeyin çaldığı şarkılar hala aynı ama gözlerindeki ifadeyi ben görebiliyorum.
Ve artık ‘arkadaş’ şarkısı çalınmıyor bu kafede, çünkü hak etmiyoruz.
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile, biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız...
Evet yollarımız ayrı değil yine aynı kafedeyiz ama ayrı düştük.
Duvarlarda boyanmış artık yok yazdıklarımız, bizde silmişiz ki beynimizden bütün yazılanları fark bile etmiyoruz duvarların boyandığını.

Artık bu kafeye geldiğim zaman tek ilgimi çeken tanımadığım diğer insanlar. Daha lisede olanlar. Nasılda bağlılar birbirlerine, kurdukları hayaller ortak, dünyayı bile kurtarır onlar, birde bilseler şu farklı farklı masada oturan, özendikleri abla abilerinin yaşadıklarını eminim vazgeçerler hemen hayallerden. Keşke bizde vazgeçseydik de üzmeseydik Mehmet Ağabey ile Merih ablayı.


Zil çaldı!
Bu kaçıncı zil ya... Amma uyumuşum. Allah! İşe de geç kaldım, bugün önemli bir toplantım vardı, hemen giyinmeliyim, sarı saçlarım dağınık ve fönsüz. Off sıkıldım.
Gitmiyorum bu gün işe.
Bu gün; kahverengi saçlı, formalı,dudakları parlatıcılı kız olup hayaller kuracağım. SİL BAŞTAN...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
No Women No Cry
Kırmızı Karın İmkansızlığı Gibi Değil Hayat
Melekler Durağı
Sakal

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kırmızı Ruj [Şiir]
Hiçbir Şey [Şiir]
İnat, Hırs, Rest [Şiir]
Kanlar İçinde [Şiir]
Kırmızı Kar Beyaz Şarap [Şiir]
Kıskananç Yalnızlık [Şiir]
Eksik Kırk Yıl [Şiir]
Uymadım Hayatımın Yazım Kurallarına [Deneme]
Babası Öldü [Deneme]
Kalbimiz İdman Yapıyor [Deneme]


Gökçe Dölek kimdir?

Aşk mıydı? Hayır kesinlikle değil. Peki ya tutku olabilir mi? Bu soruları kendime sorduğumda tanıdım kendimi. Yazmaya ilk başladığım an anlamalıydım aslında bunun bir tutku olduğunu. Yazmanın tutkusu tanıştırdı beni benimle. Önce harfler tanıştı sonra kelimeler,cümleler kıskandı uzadıkça uzadı,şiirleri getirdi yanında arkadaş. Şimdi görüyorum harflerin,kelimelerin,cümlelerin kahramanları benlerim. . .

Etkilendiği Yazarlar:
İçimde kızgınlıkla karışık sigara içme isteği uyandıran eserler için çok teşekkürler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gökçe Dölek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.