"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Bir tütsünün yoğun kokusunun buğuladığı odamda bir başıma. İnsanlar çoktan dalmış olmalı rüyalara. Bense gerçeğin ta kendisinin içinde bir rüyada. Yalnızlığım duruyor tam karşımda. Uzun kirpikli siyah gözleriyle bakıyor gözlerimin içine, ağlayacak mıyım diye. Hayır, bu gece ağlamak istemiyorum. Bu gece tam bir sükun olsun istiyorum. Tek kelime edilmesin, tek damla yaş dökülmesin. Ve hiç kimse bana bu gecenin sebebini sormasın… Tütsünün dumanını her dakika daha çok çekerken içime, sürekli aynı melodiler dolduruyor odanın her bir hücresini. Notalar değişiyor. İsyanlarım aynı. Yalnızlığımın da pek keyfi yok bu gece. Bir süre güzel gözlerini kapayıp düşünüyor kendince. Elleri çenesinde. Onu izliyorum. Sonsuza kadar en sadık dostum olduğunu bildiğimden dokunuyorum uzun kirpiklerine. Açıyor gözlerini, gülümsüyor içtenliğiyle. Bakışıyoruz bir süre. Derin bir nefes çekip aralıyorum odamın perdesini. Bilmediğim, tanımadığım binlerce insanın uykularıyla sarmaş dolaş olduğu bir gece. Ve yalnızlığımın şarkıda eşlik ettiği birkaç hece… Hüznün sakin kokusu sinmiş bu gece içimde bir yere. Tütsü ne kadar yoğun bir karmaşayla harmanlasa da odayı, o hüznün kokusu çıkageliyor bir yerlerden. Balıkçıların olduğu bir tablo duvarda, masada bir kol saati, yerde yerleri karışmış dergiler. Neyin nerde olduğu ne zamandır o kadar bilinmeyen bir denklem ki zaten… Ve birden bakakalıyorum. Yalnızlığımın gözlerinden aşağı bir inci damlası düşüyor. O güzel siyah, uzun kirpikli gözlerden inen bembeyaz bir inci tanesi, ışıltılı… Bakıyorum. Utanıyor, kaldıramıyor başını bir süre yerden yalnızlığım. Neden sonra pamuk gibi elleriyle siliyor gözlerini. “Tütsüden”, diyor, “dumanı yakmış olmalı gözlerimi…” Nedense inanmıyorum. Ellerinden tutup kendime çekiyorum ve kucaklıyorum yalnızlığımı. Başını omzuma koyup, “Ne kadar YALNIZIZ, değil mi?” diyor bu defa. Kafamda bir yanıt arıyorum. Biraz daha sıkı sarıyorum yalnızlığımı. Aynı şarkı bir daha başa dönerken uzaklaşıyoruz birbirimizden. “Hayır”, diyorum bu kez ben… “Yalnızlığın ta kendisi sensin ve asla bir başımıza kalmayız senle ben birlikteyken…” Gülümsüyor bir kez daha. Binlerce insanın uyuduğu, şehrin çok katlı evlerine bakıyoruz pencereden. Gece mavisi yoklukları çekiyoruz ciğerlerimize içten içe. Sonsuz bir dostluğun sevindirici mi yoksa üzücü mü olduğunu anlayamadığım temellerini sağlamlaştırdığımız odanın duvarındaki saat, yolun sonuna bir saat daha yaklaştığımızı anımsatıyor gecenin içinde. Omzuma elini atıyor yalnızlığım, “Merak etme”, diyor bütün masum iyi niyetiyle, “Bütün üzüntüleri ezip yok ederiz biz seninle BİRLİKTE…” Birlikte… Yalnızlık ve ben… Bir başınalıklar darmadağın odanın dört bir yerinde… Dostluk… Yalnızlıkla hem de… Gece… Uzun kirpikli siyah gözler… Tütsü… Şehir… Hiç bitmeyecek gibi bir gece bu gece. Yarın gece… Sonraki gece… Ve virgülleri yalnızlığımla sarmaş dolaş fotoğraflarımın… Yorgunum, yanındayım. Sarıl bana yalnızlığım…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Elif Demiröz, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |