Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Belki de anılarımıza sahip çıkmamız gerektiğini hissettiğimiz için bilinçsiz bir sorumluluk duygusuyla onların elinden tutup, ve hatta onları çekiştirip hüzün topraklarına koşturuyoruz. Yaşadıklarımızı, yaşamış olduklarımızı, hata, kaza, yanlışlık, beceriksizlik, basiretsizlik, kadersizlik, talihsizlik, sürpriz, tesadüf gibi somutluktan uzak, ayakları yere basmayan, gezgin betimlemelerle isimlendirmeyi kendimize yediremediğimiz için, acılı soslara bulayıp ansımalar yağında kızartıyoruz ruhumuzu. Beş duyunun sezgisel boyunduruğu altında, bir nota, bir koku, bir resim, bir dokunuş ya da bir hareket istasyonundan atlayıp trene, hipnotik tıkırtıların eşliğinde akıyoruz zamanın gerisine. Kim demiş, acı zevk vermez, diye? Bünyeyi güçlendirir acı. Ufak ufak, ağzın burnun yana yana başlarsın yemeye ve bir gün beton delecek güçte bir lezzeti aşerirken yakalarsın kendini. Tuvalette ıkınırken, aldığın keyfin bedelini ödersin tüm boşaltım sistemin yanarken. Eğilim budur belki de. Anlık mutlulukları, ebedi acılarla değiş tokuş edip kaçamaklarının kefaretini ödemek ve muhtemel bir lanetten korunmak; çok gülersen ağlarsın, çok mutlu olursan üzülürsün. İyinin kötüyü çağıracağına inanmış ruhların kaosunda boğar hayatı ve sonra da onun kaypaklığından dem vururuz. Daha kolay ve emniyetli olduğu için… Belki de… Benim artık pek gidesim yok. Çok ısrarkar, inatçı, gerçek bir davete karşı koyamam ama, kendi ayaklarımla girmeyeceğim acılar ormanına. Yaşadıklarım, di-li geçmiş limanında demirli. Zamanın dalgaları eritecek belki o güçlü metal gövdesini. Ve bir ihtimal, o heybetli gövdenin, gözyaşlarımın tuzlu suyunda eriyip gitmesi buracak içimi. Bu kadar mıydı? Böyle yok olup gidecek miydi? Bunun için miydi bunca eziyet? Bu yüzden mi parçaladım kendimi? Yakılan ağıtlara sarmalandım ve uzaklaştım gelecekten? Kalıcılığın söz konusu olmadığı somut hayat sıkacak omzumu ve mağrur başıyla işaret edecek geçmişimi. Sonra kaşını kaldırıp bakacak yan gözlerle, sonsuz yaşamı arzulayanları küçümseyen gülücüğün yayıldığı dudaklarından dökülecek o soru: Kimin ruhuna attın imzanı? Hür’ce 22/06/2004
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hürrem Görgün Baydemir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |