..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Feray Korkmaz




4 Mayıs 2005
Gülmenin Irkı mı Var?  
Feray Korkmaz
Hadi Hindistan’dakilerin, reankarnasyon inançları var, peki bizim derdimiz ne ki, yalnızca bir kere gelebileceğimiz şu hayatta, doyumsuz hırslarımıza yenilip giderken, yanımıza kâr kalacak tebessümlerimizi herkesten saklıyoruz?


:BGIG:
Geçenlerde, televizyonda yayınlanan bir program izledim. Bir fotoğraf sanatçısı konuk edilmişti. Hindistan’da çektiği fotoğraflarını gösterip, orada neler yaşadığını anlatıyordu. Kültür farklılıklarından, ekonomiden, inançlarından... Biran durdu ve ekrana dönüp dedi ki: Onlar açlar, aç! Ama sürekli gülüyorlar.

Programın hangi konu çerçevesinde ele alındığının bir önemi yoktu artık. En azından benim için. Çünkü ben bu samimi söyleşinin üzerimde bıraktığı etkisine çoktan kapılıp gitmiştim. İnsanlığın ilk tepkileri, gülmek ve ağlamak üzerine aslında. Bu ilk tepkimeleri hayatımızın her karesine bir şekilde yerleştiriyoruz. Din, dil, ırk gözetmeyen bu durumu, toplumsal bir düzen içinde incelersem; “ Hindistan’dakiler çok mutlu” gibi bir sonuç çıkıyor ortaya ve ne mutlu onlara derken, kendi adımıza üzülmeyi de ihmal etmiyorum tabii ki. Her zaman, kendi kültürümüzle övünen, bu topraklarda doğduğum için şanslı olduğumu çok iyi bilen bir insan olarak, gülmekle ilgili toplumsal eksikliğimizin varlığını içime bir türlü sindiremiyorum. Çünkü eskiden beri çok gülmenin sonunda muhakkak gözyaşı döküleceğine dair batıl fikirlerle kuşatılıyor dört bir yanımız. ‘Gözünden yaş gelene kadarda gülünmez ki, tövbe de tövbe’ diye, kendi hurafelerine bizleri de ortak etmiyorlar mı bazıları? Ya da, gülüşlerimizin yerini şen kahkahalar aldığında iki dakikada nahoş bir kadın olup çıkmıyor muyuz? ‘Hiç güleceğim yoktu’ cümlesi nereden geliyor peki? Güleceğin yoktu, çünkü gülmek zaten çok uzak bir kavram olmalıydı, öyle dudağına yakın yerde bekleyecek bir şey değil ki, olur mu hiç?

Tamam, mutlu olmanın sadece gülebilmekle ilgisi olmadığını çok iyi biliyorum ama ekonomik, politik, aile içi, çevre dışı yeteri kadar sorunumuz varken, oldukça insani bir tavrı kendi ellerimizle neden kısıtlıyoruz ki, ben bunu anlamıyorum. Hadi Hindistan’dakilerin, reankarnasyon inançları var, peki bizim derdimiz ne ki, yalnızca bir kere gelebileceğimiz şu hayatta, doyumsuz hırslarımıza yenilip giderken, yanımıza kâr kalacak tebessümlerimizi herkesten saklıyoruz? Neden artık yürüdüğümüz sokaklarda gitgide daha asıklaşan suretler görüyoruz? Daha on yedisine yeni basmış olan gençlerimize, gelecek kaygısı taşımadan yaşayacağı birkaç seneyi çok görüp, birazcık sesleri çıksa toplum düzenini bozma gerekçesiyle, otobüste, metroda hatta oyun alanlarında bile sessiz olmalarını neden tembihliyoruz? Kendi kendine konuşan insanlar ne kadar çoğaldı farkında mısınız sizlerde benim gibi?

Hayata tozpembe bakamayacak kadar gerçekçi bir insanım, evet! Benimde herkes gibi, gerçekleşmesi bir türlü mümkün olmayan isteklerim, sonu gelmeyen kısır döngülerim, yitirdiklerim ve yarına umutsuzca baktığım çalkantılarım var. Bütün bunlar, görmezden gelinecek kadar önemsiz değil belki ama gülebilmek de gereksizlerimize ekleyeceğimiz detaylar olmamalı. Çünkü karamsar olamayacak kadar çok nedenimiz var. Mutlu olabilmek, tebessüm güzelliğidir, gözyaşlarımızı saklama telaşı değil. Bence, gülebilmek için, birilerinin gelip sizi gıdıklamasını beklemeyin. Ah bakın şimdi bende güldüm. Hayır yani güleceğimden değil de, sinirlerim bozuldu! Aman ha, sakın yanlış anlaşılmasın!

Gülmek için mutlu olmayı beklemeyiniz,
belki gülmeden ölürsünüz. ( Victor Hugo )



.Eleştiriler & Yorumlar

:: *
Gönderen: tülay / Ankara/Türkiye
18 Mayıs 2005
GERÇEKTEN DE GÜLÜMSEMEK O KADAR GÜZEL VE OKADAR ZOR Kİ... BELKİ KÜLTÜR, BELKİ KARAKTERLER ETKİLİ BU KONUDA AMA BENCEDE GÜLÜMSEMEK BİZİM EN BÜYÜK MUTLULUĞUMUZ...HAYATIMIZDAKİ BU BÜYÜK AYRINTIYI BİZE HATIRLATTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER

:: merhaba mucizenin gerçek adı...
Gönderen: kayracan / ankara/Türkiye
10 Mayıs 2005
her yazınızı bir kere değil binlerce kez okuyorum. bazen öyle bilinçsizce kıskanıyorum ki! yazılarınızdaki ayrılık acılarını bile nasıl da güzel anlatıyorsunuz. benim neden başıma gelmiyor böyle sevgiler hatta böyle ayrılıklar. üstelik en ağır hüzünleri yüreğinizde yaşatıyorken bile bizlere hala gülümseyin diyebiliyorsunuz.şimdi anlıyorum 'ferferi mucizeler'in ne anlama geldiğini. bu yazıların kahramanı nasıl da güzel güler kimbilir? kaleminiz kadar güçlü olmanız ve hayata karşı daima gülmeniz dileğimle Kayra...

:: Gülmenin Irkı mı Var?
Gönderen: gönül sevinç / türkiye/Türkiye
10 Mayıs 2005
yok kesinlikle yok! çocuk denebililecek yaştaydım bunu anladığımda bir gün ablamın türkçe defterinin en başında bir söz okumuştum... "gülümsemek uluslar arası bir dildir,tercümeye gerek duyulmaz"yazıyordu.sonra oturup uzun uzun bana bu sözü açıklamıştı ablam.ve o günden bu güne dek bu anlamlı söz bir an olsun çıkmadı aklımdan. sonra bayrağı ben teslim aldım.defterlerimin en başına illaki bu sözü yazardım.anlamı çok büyüktü benim için. dil bilmeme gerek yoktu gülümsemek için illaki lisan öğrenmem gerekmiyordu. güzel bir yazıydı okuduğum yüreğinize sağlık. sağlıcakla...

:: Konu Muhteşem Duyarlık Negatif
Gönderen: harun küpeli / Gaziantep/Türkiye
10 Mayıs 2005
merhaba sevgili Feray nasıl üzüldüğümüz zaman bizlere eşlik eden tuzlu sular var ise neşelendiğimiz zaman da bunu dışa vurmamız için YARADILAN tarafından bizlere bahşedilen gülmek tabi ki ve etrafımıza yansıyan gülüşlerin izdüşümü farkındamıyız acaba sabah sevgiliden ayrılırken hafif bir tebessümle allahaısmarladık ifadesinin neler yaptığının değiliz çünkü kaçımız yapıyoruz ki bunu sadece sevgiliye değil tüm beşeriyete çünkü tattığımız bir şey değil ki hazzını bilelim bu hazzın simandan eksik olmaması dileğiyle.Benim daima söylediğim bir laf vardır.Aynaya gülerek bakarsan o da sana güler.Yani yine her şey bizde bitiyor nasıl bakmak istersek karşımıza çıkanlar da öyle bunu ben çok iyi biliyorum çünkü benim aynam apayrı berrak nehir akışlı tertemiz :-)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ben Seni Boş Anımda Sevmedim [Şiir]
Her Şeyim Ol Ama Özlenen Olma [Şiir]
Ferfecir [Şiir]
Sesin Yok Artık [Şiir]
Yarama Tuzdur Deniz [Şiir]
Takvimsiz İklimler [Şiir]
Sepya Adımlar [Şiir]
Tarifi Olmayan Elâm İçin... [Şiir]
Yüzünün Beti Benzi Düşmüş Sazım Üstüne [Şiir]
Hayta Köprüsü [Şiir]


Feray Korkmaz kimdir?

Kelimeler düşüyor ellerimden. Anlatmayı beceremeyen, anlaşılmayı beklemeyen şiirler yazıyor. İçimde küçücük bir sığınak buluyorum da, sığınamayacak kadar büyüdüğümü öğreniyorum. İnsanın, bir gün kendi açıklarını ortalığa salıvermesi ne kadar acı. Kendi acılarımla yüzleşiyorum. Öyle anlarla çarpışıyor ki ruhum, hani o an aynaya gidip baksam, ömrümün baharında saçlarımı bembeyaz bulacağım, gözlerimin ışıksız kahveleri minicik kalacak ve ellerimden düşürdüğüm kelimelerin ne anlama geldiğini o zaman anlayacağım. Çok geç olacak. . .

Etkilendiği Yazarlar:
her insan başka bir dünya ise ve bazı dünyaların içinde kendi gezegeninizin atmosferiyle karşılaşıyorsanız etki alanınıza hoşgeldiniz demektir!


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Feray Korkmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.