Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Lisede okurken Osmanlıca’ya vâkıf bir hocamızın anlattığı anekdotlar beni çok etkilemişti. Hocamız üniversiteyi İstanbul’da okurken, sık sık kütüphanelere gider, özellikle içinde binlerce yazma eserin bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi’ni ziyaret edermiş. Üzülerek şunu anlatmıştı: “Süleymaniye Kütüphanesi’nden faydalanan kişilerin yüzde 80’i Avrupalı ve Amerikalı araştırmacılardan oluşuyor. Bizim kitaplarımızı okuyorlar, araştırıyorlar, hatta tıpkı basımlarını kendi ülkelerinde basıyorlar.” Her cildi bine yakın sayfadan oluşan, 63 ciltlik Ebû Hayyan el-Endülüsî’nin “Kitab-ı Nebâtât ve Hayvânât” adlı büyük ansiklopedisinin Almanya’da bir enstitü tarafından basılması gibi. Şimdiki nesil, bırakın Osmanlı devri eserlerini okumayı, yirmi yıl önce yazılmış kitapları bile anlamakta, son derece güçlük çekmektedir. Bu durum, bir milletin hayatında meydana gelecek en acıklı hadiselerden biridir. Yazma eserleri hiç incelediniz mi? Nasıl göz nuru dökülmüştür onlara? Kitap baştan sona aynı hatla elle yazılmıştır. Güzel bir cilde sahip olan kitabı açtığınız zaman, renkleri ruhunuzu okşayan bir çiçek bahçesini andıran ebru sanatı ile karşılaşırsınız. Kapağın iç kısmını süsleyen şimdilerde unuttuğumuz, ancak meraklılarının tekrar keşfettiği ebru sanatının eşsiz örnekleri, adeta kitabın sayfalarını açmaya bir davetiye gibidir. Sahaflar, bu medeniyetin ürünlerinin alınıp satıldığı yerlerdir. Artık sahaflarda bir bir kapanmakta, yerlerini özensiz basılan yeni kitapları satan kitapevlerine terk etmektedirler. Dursun Gürlek’in yazdığı, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”(*) adlı eserde, kitap medeniyetimizin yapı taşları olan yazma eserlere ait dünyadan misâller verilirken, bir yandan da bu dünyayı teneffüs eden insanımızın belirlediği, kendine has usûl ve kurallarından da bahsedilmektedir. Bunlardan bir kaçını naklederek yazımızı bitirelim: “Büyük, çok büyük kitâbiyyât bilginimiz Ali Emîri Efendi antika bir eseri dostlarına gösterme lütfunda bulunurken alın bakın, inceleyin gibi sözler söylemez; ‘Ziyaret Buyurun!”dermiş.” (Gürlek, 2002: 13) “Kültür dünyamızı istila eden kara bulutlar öyle yoğunlaştı ki, bir avuç insanın ziyaret ettiği kitapçılarda bile cehâlet kol geziyor. Oysa eskiler bizim bugün farkında bile olmadığımız ayrıntılara dikkat ederler, soru sorarken veya bir konuyu anlatırken hata yapmamak için azamî gayreti gösterirlerdi. Geçen Kadıköy’de bir kitapçıda tozlu rafları karıştırmaya devam ediyordum. Derken bir müşteri girdi. El yazması kitap olup olmadığını sordu. Karşılıklı konuşurken ‘el yazması’ sözünü o kadar çok kullandı ki, kitapçı –biraz da yüksek sesle- ‘Efendi, el yazması ayak yazması diye bir şey olmaz. Bunun doğrusu yazmadır!’ diye ikaz etti.” (Gürlek, 2002: 15-16) Hepinize kitap aydınlığında günler diliyorum. (*) Gürlek, Dursun (2002). Çınaraltı Kitap Sohbetleri, Timaş Yayınları, İstanbul.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Sedat Topal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |