Aklıma düştün bu gece. Bir şiir çıktı radyoda, sol yanım acıyor diye başladı. O an sen düştün aklıma. En son ne zaman acımıştı sol yanım anne. Unutmuş muydum seni yoksa, gidişine alışmış mıydım. Hani her gece sen olacaksın diye söz vermiştim sana, hani yokluğuna alışmayacağım diye yeminler etmiştim ya, ne oldu anne, unuttum mu yoksa seni. Gözlerim buğulandı yine bak anne, kızdın mı bana, üzdüm mü seni çok anne. Annesin sen, küsemezsin, evladına kırılamazsın, yüreğine sığdır yine beni, ne olur affet beni anne. Hani ziyaretine gelmiştim bir ay önce, yanı başında oturmuştum, konuşmuştum seninle de duymuştun sanki beni. Ben her gelişimde olup bitenleri anlatırım sana bilirsin anne, yine öyle yapmıştım, dertleşmiştik sonra, hasret gidermiştik. Ben mezarının baş ucuna doğru oturmuştum yine, ellerimi sanki seni sarıyormuş gibi açmıştım, ben aslında senin uzanıp yatarkenki halini düşlerdim anne, seni görürdüm. Yoksa dayanamıyorum anne, o soğuk toprağın altında olduğunu kabul edemiyorum, perişan oluyorum da içimden ellerimle toprağı kazıp çıkarmak geliyor seni oradan. Ağlamıyorum ama anne, gözyaşlarımı hemen siliyorum arkamı dönerek, sesim buğulu çıkıyor diye konuşmuyorum bir süre, mezarının başında gözüme hep bir şeyler kaçıyor da o süzülen damlalar o yüzden anne. Ben yeterince üzülüyorum sen yokken, boş yere birde seni üzmeyeyim, sen rahat ol, mutlu ol gittiğin yerde anne. Söylemedim aslında hiç, sen yokken perişan oldum birkaç yıl ben, kızma bana, toparlayamadım kendimi, alışamadım gidişine, boşluklara düştüm, umursayamadım senden gayrısını, umursayamadım hiçbir şeyi de dünyam karardı gündüzlerimde dahi anne. Aklımdan çıkmıyor beni terk ettiğin günkü konuşmamız. Hep on dakika konuşurduk da o gün ne ben seni bırakabildim ne de sen beni de yarım saat konuşmuştuk anne. Telefonlara fazla çıkmazdın sen, dayanamazdın, ağlardın, o gün hiç ağlamadın anne, hep güldün ama hiç ağlamadın.. sabaha karşı gelen o telefon… artık sabaha karşı gelen hiçbir telefonu açmıyorum biliyor musun anne. Korkuyorum. Aklıma geliyor o yeşil tülbentin tabutunun üzerindeki. Nasılda çabucak mezara koymuşlardı seni anne. Herkes birbiriyle yarışıyordu üzerine bir kürek toprak atmaya. Ben ağlıyordum, feryat etmek istiyordum durun yapmayın diye. Kanın çekiliyor o anda anne, bir yanın kopuyor, birileri koluna giriyor sonra, uzaklaştırıyorlar seni, koparıyorlar senden de sesi soluğu çıkmaz oluyor insanın. Sol yanı işte o zaman ağrımaya başlıyor insanın anne ve o ağrı hatıra kalıyor geriye. Artık o hatıranla yaşayacağım ben.. Yine aklıma düş gecelerde, yine canlansın hatıran, seni özleyeyim doyasıya, gözlerimden birkaç damla yaş süzülsün, rahatça üzüleyim, çünki senin yanında üzülemiyorum ben anne. Gerçi biraz daha iyiyim şu aralar, toparladım kendimi, biliyor musun aşık bile oldum galiba. Anneler evlatlarını kıskanırlarmış, dur canım hemen sorular sormaya başlama, boşver be anne, sevdim işte. Hem ikinizin yeride ayrı, ben seni daha çok sevdim merak etme sen anne. Hep derdin birde düğününü görsem diye de sonra susardın, kim öle kim kala derdin. Bir gün evlenirsem düğünümde ilk gelinini sen tebrik edeceksin hiç merak etme anne. Aslında seni çok özledim ben, kaçtır rüyalarıma da gelmiyorsun, seni unuttum diye mi kızdın bana, yoksa sende mi unutmaya başladın beni anne. Gidişine hiç kızmadım belki ama eğer ara sıra girmezsen düşlerime, bırakırsan beni tek başıma, bu sefer kızarım işte anne.
Bırak senden kalan hatıran olsun, bırak sol yanım yine sızlasın anne..