"Anka kuþu gibi yalnýzlýðý adet edin! Öyle hareket et ki, adýn daima dillerde dolaþsýn ama seni görmek olanaksýz olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Öyle kaldý her þey. Hani kestane vardýr; Yanmadan yanmýþ gibi rengi… Yanýyormuþ gibi, yanmazmýþ gibi, yanmak isteyip de söne söne yanarmýþ gibi.., Öyle iþte. Duyulan ses; Dünyayý almaya gelen, sûr ‘a aðlayacak olan evren kuþunun hüzünlü ötüþü, acýlý sesi. Yankýlarla birleþen yoka giden derin bir çýðlýk gibi. Ve dünya ! Kendisinden ses olamayacak bir ses bile yükselmezken, donuk ! Sabit ! Bekleyen ! Hiçbir toz zerresinin bile hareket etmediði iki boyutlu bir tablo ki düzlükler, ormanlar ve okyanuslar. Sezgisizce içe dönen ve döndükçe derinleþen, eriyen, eridikçe büyüyen, büyüdükçe silinen bir natürmort dalgalanmasý ve denizin ufkunu dölleyen serin kehribar sis ! Çekilen, býrakmýþ ve dingin bir hüzün; hazin olduðunu açýða vuran gök ve ötesi. Gölgesizlik, güneþsizlik, karanlýksýzlýk, aydýnlýksýzlýk, varsýzlýk, yoksuzluk, sessizlik, sessizsizlik; Kestanemtrak ! Denizin ufkunda “ol” maya giden, büyüyen sisti. Çünkü, en önce su vardý. Su. En sonunda anlamlý gözlerinde sarnýçlanan. Aslýnda bana yönelen bakýþýna sarýlarak yaklaþan gözündeki yaþ vardý. Su. Ýçimin kanyonlarýndan içinin steplerine uzanan… Uzandýkça, yöneldiðim ruhunun gökyüzü çöllerine, üzerinde incirler ve incir yapraklarý yüzdüren, tadý hoþ ýrmaklar akýtan su. Aþk suyu! Gözyaþý ! Kümülüs bakýþýmdan göz bebeðinde çiçekler doðurtan su ! Gözlerinin tuz kayalarýna iniþimi hatýrlýyorum, iniyorum, hatýrlýyorum. Unutmayýþlarýma gömülen unutulacak olan bir türün yaþamý iþte. Ýnsan, sen, ben, sen ve ben, senle ben ! Ya da sadece hiç ! Yaþanmasý tasarlanamayan hiç ! Ama derinde, aklýmýn kanýt olduðu göz derininde donuk bir an iþte ! Donuk bir an ! Hiç ses yok ! Öylece bitti her þey. Sadece donmuþ anlar, durmadan akan, aktýkça kendine gömülen. Selvi sessizlikleriyle aklýmý kaplamýþ olan dolunay baðýrtýsý ve bir sükun makamý gezintisi ki hareketsiz. Hareket etmeden erimekte, donmakta, erimekte, donmakta, erimekte, donmakta. An ! An ve aný. Aný, çitlembik aðacýydý, devasa ve görkemli, ne de severdik; gölgesi nefes gibiydi, kendisiyse ses. Sen bir þarkýyý hatýrlamaya çalýþýyordun, çimenlere uzanmýþtýk; pamuk pelerinli bir uzanýþ akýyordu boynunun arkasýndan gerdanýnýn zaman atlasýna. Zaman gibi akýyordun ruhuma. Aktýkça dönen, dönükçe geniþleyen ve ölen. Biraz susuþ ! Ýç çekiþ ! Kulak memene deðen bir fýsýltý serserice çýkýyordu içimden. Ve; sýcaklýðý sevdiðinin, yalnýzca sana görünen ýþýk elim. Ýla nihayet, þarkýyý hatýrlayýþýn ve nakarat ! Lirik ve güven… Sevinç. Kelimelere giydiremediðim tarifin… Sonra, ölmeye uzanan her hayat gibi, toprak gibi üzerime uzanýþýn, sararan patika yolunda avuçlarýmda iðdeler sulayýþýn… Yalnýzlýðýmýzý yüceltiþin. Ayný göðü, ayný yolu, ayný noktayý benimle paylaþýþýn. Seyrek daðýlmýþ kalabalýklardan konuþmalar, gülüþler… Hepsiyle selamlaþacaðýn… Üç tekerlekli bisikletin geçiyorken yavaþ yavaþ bir adým önünden, ah ona uzanýrken saçlarýndan kuþçu çocuklar uçtuðunu gördüðüm an. Diðerlerine sesleniþin. Yeþil patiskalar vardý üzerinde, yeþil patiska tepesinde çitlembik aðacýnýn altýnda ve gözünün ardýnda geceye dönen göðü ve geceyi bilen evrene bakýþýn, bakýþým. Çitlembik senfonisi, zamana tutunamayan ama bir türlü yok da olamayan yankýlarýn yankýlanýþý. Üzüm ve ballý patates, beyaz ve sarý yürek rahatlatýcý. Sohbet ediþin, ediþim. Ruhun, ruhum. Irmaða doðru akýþýný hatýrlýyorum, el sallayýþýn, çaðýrýþýn geliþim. Yardýmcý olacaðýn bir þeyler olmalý. Ateþ böcekleri hakkýnda neler düþüneceðini düþünürsün mesela. Suskunluðunu seslendirdiðime þaþýrýþýn. Düþkün olmak !; Kendine yakýþtýramadýðýn, aksini kendine kanýtlayamadýðýn, karþý koyamadýðýn, içinden çýkamadýðýn. Sonra düþkün oluþun ! Hanýmeli kokusu sararken her yanýný, aklýný savuruþuna açtýðým uçurtmalara ipi kopan yaþlý bakýþlar uçuruþun. Ýçine bir gözyaþý huzmesi inerken, kalbine akan bir mavi derya ! Býraktýðýnda kendini büyüyen bahçene, bahçe ! Bahçe ! Doymayacak ki gönlün güle, eðilirken öncesine, köküne, dikenine. Koþarken kendi misline. Beklemek. Yanýk bir renk, kýrmýzý gibi ama deðil, gül rengi gibi ama deðil, öylece duruyorum, denizin ufkuna doðru duruyorum. Donmuþ bir tarih donuyor dýþýmda, donuyorum. Battaniye vardý o gün bir de hatýrlýyorum, tek kiþilikti ama daha sýcaktý seninleyken, kýrmýzýya çalan bir kahverengi gibi miydi rengi ? Bulutlara bakýyorduk, yok bakmýyorduk. Bakmýþtýk… Belki de hiç bakmamýþtýk. Yok ! Sonda mýyým þimdi ?
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © serhat merdivenci, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |