..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeðin dili çok yalýn. -Euripides
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Berna Köker Çelebi




27 Ocak 2006
Park  
Berna Köker Çelebi
Genç çocuk çantadan gri renkli bir defter çýkardý. Üzerinde küçük kareler vardý. Gördüðüne inanamýyordu, olamaz diye geçirdi içinden.Elleri titreyerek defteri aldý. Açarken kalbi durmak üzereydi. Birkaç saniyeliðine gözlerini kapatýp derin bir nefes aldý. Ýlk sayfayý açtý. Kendi elyazýsýydý. Günlük kendi günlüðüydü. Yarý þuursuz bir þekilde sýrt çantasýný açtý. Ýçinden yanýndan hiçbir zaman ayýrmadýðý günlüðünü çýkardý. Týpa týp aynýlardý. Sayfalarý, yazýlanlarý karþýlaþtýrdý. Tek fark diðer günlüðün yirmi gün sonrasýna kadar devam ediyor olmasýydý. Sonra defter bitiyordu. Defterin içinden “ANNEMÝZE” yazýlý bir zarf çýktý.Elleri terden sýrýlsýklam olmuþ bir halde mektubu açtý.


:BJHD:
Haftanýn en sevdiði günü Cumartesiydi. Havanýn nasýl olduðu, önceki hafta yaþanan problemler, o gün için bir programýnýn olup olmamasý, özetle hiçbir þey keyfini kaçýrmaya yetmiyordu haftanýn bu gününde. Cumartesileri bambaþka bir insan gibi hissediyordu kendini ve tek beklentisi o günün tadýný çýkarmak oluyordu,sanki hiç bitmeyecekmiþ gibi.
O Cumartesi de farklý deðildi. Huzurlu bir þekilde yataktan kalktý. Yatak odasý ve mutfak arasýndaki uzun koridoru hiç acele etmeden yürüdü. Adýmlarý öyle hafif, telaþtan öylesine uzaktý ki yerdeki tahtalarýn hiç birisi gýcýrdamadý.O günün þerefine, kendisine ödül olarak harika bir kahve hazýrladý ve dýþarýyý seyrederek yudumlamak üzere salona yöneldi.Oturduðu evi çok seviyordu. Ýkinci Dünya Savaþýnýn hemen sonrasýnda yapýlmýþ, yüksek tavanlý, çok sayýda pencereleri olan bir binada oturuyordu. Binanýn eskiliði ve o yýllardan bu yana ciddi bir deðiþikliðe uðramamýþ olmasý ilk görüþte aþýk etmiþti onu kendisine. Kapý tokmaklarý, camlarý, pervazlar, avizeler hepsi o yýllardan kalmaydý. Kahvesini sabah güneþini alan geniþ camlý pencereden bakarak içmek ve sessizlik içindeki evi dinlemek her Cumartesi yaptýðý bir ritüel haline gelmiþti. Dýþarýda akýp giden yaþam ne kadar hýzlý olursa olsun evi dinlerken zaman sanki tamamen duruyordu.Ayný duyguyu daldýðý zamanlarda hissederdi bir de. Dünya yükünü yukarýda býrakýp derinlere indiðinde kaçýlmasý imkansýz gibi gözüken zamanýn kontrolünden çýkardý. Kendisi ve kendisi dahil her þeyin oluþmasýna izin veren sessizlikle baþ baþa kalýrdý.
Sessizliðin ve zamansýzlýðýn tadýný iliklerine kadar çýkardýktan sonra, hissettiði huzuru daha da derinleþtirecek bir cd koydu müzik setine ve dýþarý çýkmak üzere hazýrlanmaya baþladý.Giyinirken gürültü yapýp kocasýný uyandýrmamaya özen gösterdi çünkü günün bu saatlerini özellikle yalnýz geçirmek istiyordu.Zamansýzlýðý elinden geldiðince muhafaza etmeliydi.
Hazýrlandýktan sonra, evde geçirdiði bir buçuk saatin güzelliðinden neredeyse sarhoþ olmuþ bir þekilde dýþarý çýktý.Gene, yalnýzca cumartesilerine ait bir ritüeli gerçekleþtirmek üzereydi. Yanýnda ufak bir sýrt çantasý ve elinde taþýmayý tercih ettiði iki kitapla birlikte her cumartesi kahvaltý ettiði küçük pastaneye gidiyordu. Poðaça ve kahvelerinin güzelliði dýþýnda mekan olarak hiçbir özelliði yoktu bu pastanenin. Kendine has bir sýcaklýðý olduðu söylenebilirdi sadece. Belki de bu özelliðinden dolayý, neredeyse hep ayný insanlar gelirdi buraya. Oysa ayný insanlarýn, ayný kalabalýðýn içinde yalnýz kalmayý baþarabiliyordu her seferinde. Ritüele uygun olarak, kilo alma ve selüloitlerinin artmasý endiþelerini bir yana býrakarak,fýrýndan yeni çýkmýþ iki poðaçayý ve taptaze, mis gibi kokan iki bardak kahveyi mideye indirdi. Yanýndaki her iki kitaptan da az denilemeyecek kadar okudu. Zamansýzlýðý hala hissediyordu. Satýrlarý olan çizgili bir defterde iki satýr arasýna yazýlýp havada kalmýþ kelimeler gibi sallanýyordu.Ayaklarý yere deðip satýrlara bastýðýnda bu dünya zamanýna geri dönecekti.
Dýþarýda gün karþý konulmayacak kadar güzeldi. Pastaneden çýkýp parka doðru yöneldi. Kocaman yaþlý çýnar aðaçlarýyla dolu park nehrin yukarý kýyýsýndan baþlayýp þehrin aþaðýlarýna kadar uzanýyordu.Nehrin karþý tarafýnda, bundan iki sene öncesine kadar oturduðu binayý rahatlýkla seçebiliyordu. O zamanlar karþýdan þehrin bu kýsmýna bakýp ne kadar güzel ve yeþillik yerler diye düþündüðünü hatýrladý. Hayatýn beklenmedik sürprizlerinden birisi olmuþtu bu ev ona. Yarýn neler yaþayacaðýmýz hiç belli deðildi.
Telefon etmediðine göre kocasý hala uyuyordu.Bir taraftan sadece içsel sessizliðiyle bu güzel sabahý geçiriyor olmasýna sevinirken bir taraftan da iç dünyasýný kocasýyla paylaþýyor olmamanýn incinmiþliðini hissetti içinde. Ne çok þey yaþýyordu o uyurken. Hatta onun için önemli olan her þey o uyurken yaþanýyor ve bitiyordu; zamansýzlýðýn verdiði huzur, sessizliðin kazandýrdýðý dinginlik ve bunlarýn getirdikleri… Sükunetini derinleþtiren bir müzik dinlerken yakaladýðý ahengi kocasýyla iliþkisinde de bulmayý dilerdi veya boþ bir kaðýda sayfalarca yazar gibi içini dökebilmeyi ona.Kendisini özünde kendi yapan kývýlcýmlarý, kimseler tarafýndan görülmeyen anlarý paylaþmadýkça bu sevgiyi nasýl besleyebileceklerdi acaba? Sadece yýllarýn getirdiði ezberlenen alýþkanlýklarý kaybetmenin korkusuyla mý?... Karamsarlýk bugüne yakýþmýyor diye düþündü. Bugün ne boþ hayaller kurup sevinmeliydi ne de karamsarlýða kapýlýp üzülmeliydi. Olabildiðince anda kalmalýydý.
Gün ilerledikçe parktaki eðlence de artmaya baþlamýþtý. Onun gibi parkýn müdavimleri olan ve her hafta sonu African Dans gösterisi yapan grup favorisiydi.Çalan davullarýn sesini duyar duymaz sese doðru yöneldi. Ýki davulcu hýzlý ve kendinden geçmiþ bir þekilde davullara vurdukça ortaya insanýn kanýný kaynatan bir melodi çýkýyordu.Her türlü dans gösterisi hoþuna gidiyordu ama Afrika Dansý farklýydý. Hiçbir kareografiye, kurala,düzene baðlý olmaksýzýn çýlgýn ritme uymak mümkündü. Cesaretini toplayýp gözlerini kapatarak kendini dans edenlerin arasýna býraktý. Davullar sanki bir anda içinde çalmaya baþlamýþtý. Kontrol bu dansýn doðasýnda yoktu. O yüzden mümkün olduðunca çabuk bir þekilde kendini rahatlatmaya çalýþtý. Dansettikçe gevþedi, gevþedikçe zihin ve vücut kontrolü kayboldu. Kim olduðunu, ne yaptýðýný hatta dansettiðini bile unuttu. Hiç bir çaba göstermeden “ol”du. Davullarýn sesi kesildiðinde ne kadar süredir bu þekilde dans ettiðini bilmiyordu ama en ufak bir yorgunluk belirtisi hissetmiyordu.Yaþadýklarýnýn tadýný çýkarmak üzere çimlere uzandý. Gökyüzünü kaplayan çýnarlara bakýp herhalde aðaç olmak böyle bir þey olsa gerek dedi. Çabalamadan sadece “ol”mak. Ne müthiþ bir deneyimdi.Aðaçlarýn dallarý onay verircesine çýkan ani rüzgarla sallandý. Ama onlar dýþýndaki kimse aralarýnda ki bu sessiz konuþmayý fark etmedi.
Çimlerin üzerinde bir süre kestirdikten sonra eve dönmek üzere yola koyuldu. Nehir kýyýsýnda her zamanki yolda ilerlerken daha önce fark etmediði dar bir patika dikkatini çekti. Giriþi aðaçlar ve yeþilliklerden neredeyse kapanmýþ zor seçilir bir haldeydi. Ufak bir keþif için vakti olduðunu düþünerek patikaya yöneldi. Dallarýn ve sarmaþýklarýn arasýnda birkaç dakika yürüdükten sonra etrafý çiçeklerle çevrili küçük yeþil bir alana ulaþtý.Alanýn kenarýna birkaç bank konulmuþtu ama herkes çimlerde oturuyordu. Bu kadar güzel bir yeri daha önce keþfedemediðine hayýflanarak gözüne bir aðaç gövdesi kestirdi. Bu sýcak havada biraz serinleyip birkaç sayfa kitap okuyabileceði mükemmel bir yer bulmuþtu. Oturup aðaca yaslandýktan sonra etrafý daha dikkatli incelemeye baþladý. Tam yirmi iki kiþi vardý içeride çimlerin üzerinde. Ýçeride diyordu çünkü gerçekten parkýn geri kalanýndan soyutlanmýþ bir yerdi burasý.Alanýn küçüklüðü ve giriþin nerdeyse saklý olmasýndan dolayý parkýn normal kalabalýðý akýn etmemiþti buraya. Gizli bir hazine bulmuþ gibi sevinçliydi. Cumartesi ritüellerime bir yenisi daha eklendi diye düþündü. Ýlk fýrsatta kocasý ve sevdiði arkadaþlarýyla paylaþmalýydý yeni keþfini. Onlarýn da beðeneceðinden hiç þüphesi yoktu. Düþüncelerini sakinleþtirip henüz kitabýný okuma baþlamýþtý ki sýrtýný dayadýðý aðacýn gölgesini paylaþmak üzere iki genç erkek geldi yanýna. 20’li yaþlarýn baþlarýnda olmalýydýlar. O geldiðinden beri çimlerde güneþleniyorlardý, herhalde biraz gölgeye ihtiyaçlarý var diye düþündü. Ýki genç gürültü yapmadan alçak bir ses tonuyla konuþuyorlardý aralarýnda. Sakin tavýrlarýnýn yaþlarýna uymadýðýný düþündü. Dikkatini her ne kadar okuduðu kitaba yoðunlaþtýrmaya çalýþsa da elinde olmadan kulak kabartýyordu konuþtuklarýna. Hikayelerden bahsediyorlardý, kitaplardan ve bir de bir günlükten. Konuþmalardan günlüðün kendilerine ait olmadýðý anlaþýlýyordu. Heyecanlý bir hikaye dinler gibi tüm ilgisini onlara verdi. Meraký kendisinin de bir günlük tutuyor olmasýndandý.Yaklaþýk on senedir ara vermeden yazardý günlüðüne.Artýk hayatýnýn ayrýlmaz bir parçasý haline gelmiþti.Bazen, yaþlanýnca defter defter biriken günlüklerine ne yapacaðýný düþünür ama bir karar veremezdi. Çocuklardan birisi diðerine “aðabey” diye seslenince gözlerini elindeki kitaptan birkaç saniyeliðine ayýrýp çocuklarýn yüzüne baktý. Beyaz tenleri ve kumral saçlarý dýþýnda bir benzerlikleri yoktu. En azýndan bu kadar kýsa sürede görebildiði bu olmuþtu. Gözlerini tam kitaba doðru geri çevirirken büyük olan kendisiyle konuþmaya baþladý.
“Kusura bakmayýn, o kadar çok konuþtuk ki rahatsýz ettik sizi. Kitabýnýzý okuyamýyorsunuz bizim yüzümüzden”
“Yok hayýr rica ederim” diye cevapladý hemen. Konuþmak hoþuna gitmiþti. “ Siz rahatýnýza bakýn. Esas ben istemeden dinleyerek rahatsýz ettim sizi sanýrým. Kusura bakmayýn lütfen”
Bunlarý söylerken her iki gencin yüzüne de daha dikkatli bakma þansý oldu.Beyaz tenleri ve kumral saçlarý dýþýnda bir ortak noktalarý daha vardý. Ela gözleri. Zeytin aðaçlarýnýn yeþilini anýmsatan, insaný içine çeken güzel ela gözler. Çok sevdiði bir þairin dizeleri aklýna geldi. “ Karþýmda zeytin aðaçlarý, kucaðýmda zeytin gözlü oðlum. Fazlasýný istemem þu dünyadan. Her sýrrýmý bilen þu yaþlý aðaç, tüm hayallerimi taþýyan zeytin gözlüm. Bir de arkamda Ege mavisi deniz.” Sanki düþüncelerini okuyormuþcasýna “ Gözlerimiz birbirine çok benziyor deðil mi?” diye söze girdi küçük olan. “Evet renkleri ela. Ama kahverengi mi yeþil mi olduðuna zor karar veriliyor ilk baþta. Dikkatli bakýþýnýz o yüzden sanýrým” diye devam etti söze. Onaylamak için kafasýný salladý ,karþýlýklý gülüþtüler. Kendini bir anda çok yakýn hissetti bu gençlere. Doðal ve içtendiler.
“Evet ilk baþta pek benzemediðinizi düþünmüþtüm ama biraz konuþunca fikrim deðiþti. Sadece gözleriniz deðil gülüþleriniz de benziyor”
“Kardeþler birlikte çok vakit geçirince etkiliyorlar birbirlerini sanýrým. Aramýzda sadece iki yaþ var ve þu ana kadar birbirimizden hiç ayrýlmadýk” dedi büyük olan.
“Harika bir þey bu. Yani bu kadar iyi anlaþmanýz ve hiç ayrýlmamýþ olmanýz. Benim de iki ablam var ama ikisiyle de yaþ farkým çok fazla ve senelerdir ayrýyýz birbirimizden”
“Çok gençsiniz ama gene de sormak isterim. Çocuðunuz var mý peki?” diye devam etti küçük olan.
“Yok hayýr..Henüz yok..Ama ilerde bir gün, umarým…”
“Tabii ki….Ýleride…” Ýki genç birbirlerine bakarak gülümsediler.
Kýsa bir süre konuþmadýlar. Tam günlüðün kime ait olduðunu sormak üzereyken büyük olan konuþmaya baþladý.
“Bahsettiðimiz günlük annemizin. Geçen yýlbaþýnda bizi karþýsýna oturttu ve size çok özel bir hediyem var dedi. Annem yazmayý çok sever. Hikayeler, þiirler yazar. Günlük tutar. Boþ vakitlerini hep yazarak geçirir. “Ben günlük tutarým bilirsiniz, senelerdir vazgeçemediðim alýþkanlýðým bu. Duyduðunuz hikayeler günlüklerin hep sahipleri öldükten sonra okunduðudur. Ben bizim baþýmýza, yani günlüðümle benim, ayný þeyin gelmesini istemiyorum.” Elinde on kalýn defter tutuyordu. “ Bunlardan ilkine babanýzla tanýþmadan çok kýsa bir süre baþlamýþtým. Diðerleri ise o zamandan bugüne kadar geçen zamaný kapsýyor. Okumanýzý istemediðim bazý bölümleri renkli sayfalarla kapattým. Saygý gösterip kurcalamazsanýz sevinirim. Anlayacaðýnýz aslýnda bu günlükler sizin de hikayenizi içeriyor. Bunlarý okuyun, okuyun ve beni “anne” kimliðimin dýþýnda bir de “insan” kimliðimle tanýyýn. Bakalým tanýdýðýnýzý zannettiðiniz annenizi aslýnda ne kadar tanýyorsunuz?”
Çok etkilenmiþti. Çünkü kendi anne babasýný “anne-baba” kimliklerinden ayrý bireyler olarak görüp olduklarý gibi kabullenebilmesi uzun senelerini almýþtý. Çocuklar için anne babalarý sadece anne-babadýr,ötesi deðil. Onlarýn da hayat beklentilerinin, hayallerinin,umutlarýnýn veya hobilerinin olmasý, yaþadýklarý sevinçler ve kýrgýnlýklar çoðu zaman görmemezlikten gelinir. Sadece çocuklar zamaný geldiðinde baðýmsýzlýklarýný ve bireyselliklerini ilan edebilirler. Anne babalar deðil.
“ Siz ne dediniz peki?” diye sordu. “Yani ne düþündünüz?”
“Þaþýrdýk. Çünkü bizde bu günlüklerin bizden bir ömür boyu saklanacaðýný düþünüyorduk. Hatta belki de hiçbir zaman okuyamayacaðýmýzý…Küçükken, daha henüz 8-10 yaþlarýndayken bu günlükleri ele geçirip okumak için planlar yapardýk aðabeyimle. Annemizin bizden gizli bir þeyler yazýyor olmasý ve bunlarý bizimle paylaþmamasý ikimizi de çok kýzdýrýrdý.”
“ Oysa anneniz tamamen size ait olmalýydý deðil mi? Hiçbir þey saklamamalýydý sizlerden”
“ Evet aynen öyle” dedi büyük olan kahkahayla. “ Gerçekten öyle hissederdik. Annem de bunu bildiði için günlükleri verirken bizi uyardý.Bu sorumluluðu almaya hazýr olup olmadýðýmýzý sordu. Onu þimdiye kadar hiç görmediðimiz bir þekilde göreceðimizi ve bunu sadece bazý küçük sýrlarýný öðrenmemiz açýsýndan söylemediðini ekledi.Beni tüm doðallýðýmla bir insan olarak göreceksiniz, týpký arkadaþlarýnýz gibi.Bazý þeyler hoþunuza gidecek, bazýlarýna þaþýracaksýnýz ama belki de bazýlarýndan hiç hoþlanmayacaksýnýz dedi ve sorusunu tekrar sordu. Biz de hiç düþünmeden evet dedik”
“Ayrýca bizden bir de söz aldý. Defterlerin hepsini okuyup bitirene kadar hiçbir soru sormayacaktýk. Arada sözümüzü bozup yazdýklarý hakkýnda konuþmaya çalýþtýk ama iþe yaramadý. Aslýnda defterler geçen hafta bitti ama hala konuþma zamanýnýn gelmediðini söylüyor. Biz de günlüklerde yazdýðý bazý yerleri bulup gezmeye karar verdik. Bahsettiði yerleri bir de onun gözüyle görmek istedik. Ýþte buradayýz.”
“Burasý annemin biz doðmadan önce çok sýk geldiði bir yermiþ.Aslýnda bu parký çok severmiþ ve her hafta sonu düzenli olarak gelirmiþ. Burada yazdýðý pek çok hikayesi de var. Hatta tahminlerimiz doðruysa bu aðacýn altýnda.”
“Bu küçük alaný tesadüfen fark etmiþ. Önceleri parkýn nehir kýyýsýnda ki kýsmýnda otururmuþ ama burayý keþfettikten sonra neredeyse hep buraya gelmiþ. Tam bir müdavimi olmuþ bu yeþil alanýn.”
Zamanlama gerçekten inanýlmazdý. O da henüz bugün keþfetmiþti burayý ve görür görmez müdavimi olacaðýný anlamýþtý.
“ Gerçekten ilginç bir zamanlama” dedi çocuklara. “ Ben de bu civarda oturmama ve her hafta sonu parka gelmeme raðmen burayý bugün yeni fark ettim. Rastlantý þaþýrtýcý”
Çocuklar gülümsediler. Bir süredir söze karýþmayan küçük konuþmaya baþladý.
“Evet çok þaþýrtýcý…….Demek sizde buralarda oturuyorsunuz. Annem ve babam da bir süre bu civarda yaþamýþlar. Tam üç sene. Sonra baþka bir þehre taþýnmak zorunda kalmýþlar.”
“ Yaa demek öyle. Biz iki senedir buradayýz. Çok güzel bir mahalle. O kadar çok seviyorum ki mümkün olsa bir ömür boyu burada yaþamayý isterim. Bakalým zaman ne gösterecek…Þimdi nerede yaþýyorsunuz?”
“Philedelphia’da…Annem de kendi deyimiyle buralara aþýkmýþ. Geri dönmeyi çok istemiþ ama babamýn iþi sebebiyle mümkün olmamýþ. Özellikle oturduklarý evden uzun uzun bahsetmiþ. Yüksek tavanlarý ve kocaman geniþ pencereleri olan bir evmiþ”
“Evet bu civardaki evlerin çoðu öyle. Çünkü hepsi savaþ sonrasý dönemde yapýlmýþ ayný tip apartmanlar. Ne tuhaf anneniz týpký benim hissettiðimi hissediyor. Ben de evime aþýk olduðumu düþünüyorum.”
“Siz de sabahlarý güneþ alan geniþ camlardan dýþarý bakarak kahvenizi içiyor musunuz?”
Kendini gözetleniyormuþ gibi hissetti. Bir süre cevap vermek ve vermemek arasýnda kararsýz kaldý. Tam konuþmaya devam etme kararý almýþken büyük olan devreye girdi.
“ Biraz önce annemle babamýn yaþadýðý apartmana gidip dýþarýdan baktýk. Annemin günlükte anlattýðý kadar güzel bir apartman. Hele bizim þimdi oturduðumuz apartmanla kýyaslarsak. Bizim evimizin camlarý ufacýk”
Sözü küçük devraldý.
“Evet annem hep hayýflanýr durur. Günün birinde tekrar bu tip bir binada ve bu mahallede oturmak gibi bir hayali var. Umarýz gerçekleþir çünkü günlüðünü okuduktan sonra buralarda ne kadar keyifli günler geçirdiðini çok daha iyi anladýk.”
“ Ah unutmadan bir de yol üzerindeki ufak pastane var. Kahvaltýmýzý orada ettik. Çünkü ev ve park dýþýnda annemin üçüncü favorisi bu pastaneymiþ. Her hafta sonu kitaplarýný yanýna alarak kendi baþýna kahvaltý etmeye gelirmiþ.Aslýnda bize pek özel bir yermiþ gibi gelmedi ama poðaçalarý gerçekten lezzetliydi.”
Ne olduðunu bilmiyordu ama tuhaf giden bir þeyler vardý. Basit rastlantýlarýn ötesindeydi tüm bu benzerlikler.
“Tam þu köþedeki pastaneden mi bahsediyorsunuz? Anneniz kaç yaþýnda acaba? Aslýnda o pastanenin o kadar uzun zamandýr açýk olduðunu zannetmiyorum”
“ Annem þu an 55 yaþýnda. Beni 33, kardeþimi 35 yaþýndayken doðurmuþ. …Evet köþedeki pastaneden bahsediyoruz. Günlükte çok açýk yazýlmýþ.”
“ Çok þaþýrdým…O kadar eski bir yer olduðunu tahmin etmezdim. Aileniz hangi apartmanda oturmuþ peki?”
“Ýleride 118.sokakta. Sokaðýn alt köþesinde, üniversitenin yurduna bakan apartmanda”
Tesadüfün bu kadarý da fazla diye baðýrmak istedi.
“ 3. katta, 24 numarada oturmuþlar” diye tamamladý cümlesini büyük olan.
“Ýnanamýyorum! Gerçekten inanamýyorum! Ben o apartmanda hatta o dairede yaþýyorum. Nasýl bir rastlantý bu böyle?”
Bir yandan þaþkýnlýðýný gizleyemezken diðer taraftan her iki gencin tepkisini ölçmeye çalýþýyordu. Duygularý karmakarýþýktý. Ne söyleyeceði ne hissedeceðini bilmiyordu. Onun aksine, gençlerde hiçbir heyecan belirtisi yoktu. Onlar için bunun sürpriz olmadýðý belliydi. Aklýndan bir anda deðiþik senaryolar geçmeye baþladý. Acaba birileri ona þaka mý yapýyordu? Kocasý ayarlamýþ olabilir miydi? Belki de onsuz geçirdiði sabahlarýn acýsýný çýkartmaya çalýþýyordu. Yada daha kötüsü, çocuklar onu bir süredir takip ediyorlardý. Böylece nerede yaþadýðýný, hafta sonu neler yaptýðýný kolaylýkla öðrenmiþlerdi. Peki diðer detaylarý nasýl biliyorlardý ve bunu biye yapýyorlardý? Sakin gözükmeye özen göstererek konuþmaya baþladý.
“ Bakýn gerçekten çok þaþkýným. Olanlara pek inanasým gelmiyor. Anlattýklarýnýzýn ne kadarý doðru veya þöyle sorayým neyin peþindesiniz?”
Cevap vermeden önce kýsa bir süre sadece gözlerinin içine baktýlar. Bakýþlarýyla bir þeyler anlatmaya çalýþýr gibilerdi. Yüzlerindeki ifade sevgi doluydu.
“ Þu anda size ne söylersek söyleyelim içinizde bir þüphe kalacaðýný, bize inanmayacaðýnýzý biliyorum. Anlattýklarýmýzýn hepsi gerçek ve sizi buna ikna etmenin tek yolu günlüðü size göstermek…..Þu an çantamda, eðer isterseniz hemen verebilirim” diyerek çantasýna uzandý büyük olan.
Günlüðü istemek hiç aklýna gelmemiþti. Meraklandý ve heyecaný bir kat daha arttý.
“Elbette isterim. Hem de çok”
Genç çocuk çantadan gri renkli bir defter çýkardý. Üzerinde küçük kareler vardý. Gördüðüne inanamýyordu, olamaz diye geçirdi içinden.Elleri titreyerek defteri aldý. Açarken kalbi durmak üzereydi. Birkaç saniyeliðine gözlerini kapatýp derin bir nefes aldý. Ýlk sayfayý açtý. Kendi elyazýsýydý. Günlük kendi günlüðüydü. Yarý þuursuz bir þekilde sýrt çantasýný açtý. Ýçinden yanýndan hiçbir zaman ayýrmadýðý günlüðünü çýkardý. Týpa týp aynýlardý. Sayfalarý, yazýlanlarý karþýlaþtýrdý. Tek fark diðer günlüðün yirmi gün sonrasýna kadar devam ediyor olmasýydý. Sonra defter bitiyordu. Defterin içinden “ANNEMÝZE” yazýlý bir zarf çýktý.Elleri terden sýrýlsýklam olmuþ bir halde mektubu açtý:

“Sevgili Annemiz,
Aslýnda nereden baþlayacaðýmýzý bilmiyoruz. Özür dileyerek baþlamak uygun olur gibi geliyor. Mesela seni korkuttuðumuz için özür dileyebiliriz veya bu mektubu yazmak yerine olanlarý yüzyüze anlatmayý seçmediðimiz için. Baþlangýçta kendi kendimize bir söz verdik, madem açýklamalarýmýzý yazarak yapacaðýz, o zaman bu mektubu düzeltmeler veya karalamalar olmadan tek seferde tamamlayacaðýz diye. Týpký senin günlüðüne yazarken yaptýðýn gibi, hiç bir deðiþiklik yapmadan.
Biz senin çocuklarýnýz. Varlýðýmýzdan henüz haberin olmasa da evrende bir yerlerde senin bizi yanýna çaðýrmaný bekliyoruz. Ýnsanýn varlýklarýndan haberinin bile olmadýðý çocuklarýyla konuþmasý garip olsa gerek. Ýnanýlmaz geldiðini ve biraz da korktuðunu tahmin ediyoruz. Bizim içinse senin bu yaþtaki halini görmek, oturup karþýlýklý konuþmak ve seninle az da olsa vakit geçirmek mükemmel bir hediye .Olanlarý hala anlayamadýðýndan eminiz o yüzden en baþtan baþlamakta fayda var.
Zaman yanýltýcý bir kavram diye söylersin hep. Kader nedir, baþýmýza gelecekler önceden bellimidir veya zamaný yaþadýðýmýz senaryo (senin deyiminle oyun) içinde nereye oturtabiliriz, onu hem yaþamak hem de onsuzluðu deneyimlemek mümkünmüdür diye konuþurken bir anda tüm kavramlar birbirine giriyor. Söylenecek çok þey var, ama kafasý karýþýk çocuklar olarak büyümenizi istemiyorum, hem nasýl olsa benim doðrularýmý zaman zaman kendi istediðiniz gibi yorumlayacaksýnýz o yüzden çok konuþmayalým, konuþmak yerine deneyimlemeye çalýþýn dersin ya iþte biz de zaman denen ip yumaðýndan istediðimiz bir ucu çekip çekemeyeceðimizi merak ettik. Aslýnda çekmek kelimesi doðru olmadý belki, o anda üzerinde bulunduðumuz ipten, ayný yumaðýn içinde ki diðer bir sarýlýma atlamak olasýmýdýr, bunu denemek istedik diyelim. Yirmili yaþlarýn çýlgýn düþünceleri iþte.
     Carlos Castaneda ve Matrix karýþýmý bir hayatým olsun, yazmadan olmaz o yüzden içinde Kafka da olsun diye yazmýþsýn günlüðünün bir yerinde. Þu yaþadýklarýmýz hepsinden bir parça içeriyor aslýnda. Matrix’teki Keymaker misali kendi Matrix’imizin içinde dolaþýyoruz . Carlos Castaneda’daki gibi dünyayý durdurup sabit bakabilen rüya görücülerden oluyoruz. En son noktayý ise yazarak koyuyoruz, böylece Kafka’yý da dahil etmiþ oluyoruz düþ gücümüzün içine.
     Uyandýðýn zaman yaþadýklarýn sadece senin düþ gücün mü yoksa iþin içinde gerçekten bizim de payýmýz var mý bilemeyeceksin..Hatta zamaný gelip bizi yanýna çaðýrdýðýnda, iki erkek çocuk sahibi olduðunda bile yaþananlarýn gerçekliðine karar veremeyeceksin. Senin karasýzlýklarýn olmuþ olaný deðiþtirmeyecek elbette, ama olacak olaný, gücü içinde barýndýran “o tek aný” deðiþtirecek eðer inanýrsan.
     Günlüklerini okumayý yeni bitirmiþtik. Geçmiþinden gün gün seni öðrenmek önceden tahmin edemediðimiz bir þekilde yabancýlaþtýrdý seni bize. Bir tarafýmýz senin sen olduðunu, annemiz olduðunu söylerken diðer tarafýmýz yabancý bir insana bakýyormuþ gibi hissediyordu. Dediðini yapýp bir zamanlar sýkça vakit geçirdiðin yerlere bile gittik, ama seni daha iyi anlayamadýk. Tam tersi o dönemlerde ki sen’i daha da çok merak ettik. Hatta o kadar çok ettik ki, bir gece odamýzda otururken kaç yaþýndaki halini görmek istediðimizi, nerede görmek istediðimizi, hangi senenin ve günün daha iyi olabileceðini konuþtuk. En yalýn haliyle yazarsak, eski senle vakit geçirmeyi deneyimlemeyi diledik. Evreni yaratan zekaya, yaratýlýþa veya kýsaca varolan her þeye, çoðu zaman bizim farkýndalýðýmýzý aþan olaðanüstü yollarla baðlý olduðumuzu gösteren, mucizelerle dolu bir hayatýmýz var. Yaðmurlu bir havada kendini sinemaya zor atýp, film bittiðinde dýþarý nasýl çýkacaðýný düþünürken koltuðun üzerinde seni bekleyen bir þemsiye bulman veya çok ihtiyacýn olduðu bir anda bir müþterinden gönüllü olarak fazladan ödeme gelmesi gibi. Görüntüde olmasa bile, içimizde bizi vareden enerji itibarý ile her þeyle içsel bir birliðimiz var aslýnda. Belki her þey kendi baþýna açýða çýkýp görünür hale geliyor ama bütünle baðlantýsý hep kalýyor.Bunu bir kere hissettin mi, hissedip hafifledin mi girdiðin yolun geriye dönüþü olmuyor artýk. Varolmanýn hafifliði gibi bir þey. Çünkü bu baðlantýyý bilerek yaþadýðýn da her olasýlýk gerçekleþmesi mümkün bir hal alýyor. Sen,ben siliniyor geriye sadece þu an ve koca bir ip yumaðýnýn içiçe geçmiþ sarýlýmlarý kalýyor. Biz de bu yumaðýn içinde, varolan tek anda, seni görebilmek olasýlýðýný (mucize demiyoruz artýk) gerçekleþtirmeyi diledik. Yaþadýðýmýz buluþma aslýnda içsel dileðimizin dýþa yansýmasýndan baþka bir þey deðildi. Ýstenmiþ, planlanmýþ daha da ötesi davet edilmiþ bir oluþumdu yalnýzca. Rüya dediðimiz gerçeklik sayesinde bizi ayýran zamanýn ve uzayýn dýþýna çýktýk. Seni istedik, seni bulduk...

Her þey bu kadar basit aslýnda...

Biraz sonra sen de Matrixte Morpheus’un söylediði gibi, gerçek olduðundan yüzde yüz emin olduðun bir rüyadan uyanacaksýn.Eðer bu rüyadan hiç uyanmasaydýn o zaman gerçek dünya ile rüya arasýndaki farký nasýl ayýrdederdin?”

Rüzgarýn uðultusuyla uyandý. Ne kadar zamandýr uyuduðunu bilmiyordu ama her zamankinden farklý hissediyordu. Kýsa bir uykudan sonra hissedilen sersemlik veya nerede olduðunu bilememe duygusu yoktu üzerinde. Bir süre gökyüzüne baktý, içinden aðaçlarý selamladý ve rüyasýný gözden geçirir bir þekilde ayaða kalktý. Yürürken düþünmek ona hep iyi gelirdi. Baþýna gelenleri ne olarak adlandýracaðýný bilemiyordu. Sadece rüya gördüm deyip kestirip atmak istedi ama yaþadýklarý bundan çok daha fazlaydý.Eðer gördüklerim doðruysa önümüzdeki sene hamile kalmalýyým diye geçirdi içinden.. Ahh ne kadar da uzaktý bu fikirden. Ama ya doðruysa? Ya onlar gerçekten benim çocuklarýmsa? Hiçte fena olmaz diye düþündü. Harika çocuklardý, güzel, sýcak ve doðallardý. Yalnýz, günlüklerini kendi öz çocuklarý bile olsa baþkalarýnýn okuyacaðýný bilmek rahatsýz etti onu. Þimdiye kadar sadece birini kocasý okumuþtu, gizlice. Öðrendiði zaman rahatsýzlýk deðil ama garip bir huzursuzluk hissetmiþti. O histe çok çabuk geçivermiþti. Aþklarýnýn doruklarýnda olduðu bir zamandý, belki de o yüzden. Günlüklerini çocuklarýna vereceðini düþündüðünde onlarý ne kadar seviyor olabileceðini hayal bile edemedi. Sýnýrsýz olmali diye düþündü sadece. Nedense yalnýzca detaylarýn üzerinde durduðunu ve yaþadýklarýnýn bir rüya mý yoksa bir gerçeklik mi olduðunu pek sorgulamadýðýný farketti. Böyle bir mucize yaþanmýþ olabilir miydi? Zamaný, yaþadýðý senaryo içinde nereye oturtmak istiyordu?... Zamaný ve gerçekliði istediði þekilde algýlamaya ve kendi Matrix’ini yaratmaya karar verdi. Hiç deðilse Cumartesileri bu böyle olmalýydý. Bir deðil iki tane Keymaker yetiþtirecek olmasýna güldü. Yürürken gözü, o güne kadar farketmediði, giriþi zor seçilen patikaya iliþti. Oradaydý...Hiç þaþýrmadý. Eski bir dostu görmüþ gibi sevinerek patikaya yöneldi. Bugün Cumartesi dedi içinden, her þey çok güzel ve her þey olmasý gerektiði gibi zaten...


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: enfes
Gönderen: ozgu yuksel / Ýstanbul/Türkiye
1 Þubat 2006
Muhtesem, soluksuz okudum... Yazilarini sabirsizlikla bekliyorum...

:: çok beðendim
Gönderen: taþkýn eroðlu / Ankara/Türkiye
1 Þubat 2006
Berna, yüreðine saðlýk çok beðendim. Sevgiyle kal

:: ilk yorum
Gönderen: irem koker / ankara/Türkiye
1 Þubat 2006
yazarýn yazdýðý belkide ilerde kendisinin yaþayacaklarýydý(2 çocuk tesadüf deðil o da bi süperman::) herkesin o çocuklarýn yerinde olmak isteyeceðinden eminim,kurgular oldukça açýk ve hikayedede insaný kendine çeken anlatým,akýcýlýk,yazýnýn planýda düzenli,okumasýda bize kalýyo




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Van Gogh Gözleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Oðlum Bora [Deneme]
Süperman'in Tahtýna Göz Diktim [Deneme]


Berna Köker Çelebi kimdir?

Yazmayý, yazarak kendini ve dünyayý keþfetmeyi ve keþfettikçe daha çok yazmayý seven biriyim.

Etkilendiði Yazarlar:
Kafka, Buket Uzuner,Oruç Aruoba,Kürþat Baþar,Michael Cunningham,


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Berna Köker Çelebi, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.