Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Benimki düzen obsesyonları... (obsesyon=saplantı, takıntı) Mesela; tuttuğum kalem yazma eylemim bittiğinde rasgele defter üzerinde veya masa üzerinde yerini alacak sanıyorsanız, aldanıyorsunuz demektir. Onu ben bir daha ki sefere nasıl görmek istiyorsam o şeklide bırakmalıyım. Defterle , masayla uyum ve bütünlük içinde olmalı.(kompülsiyon=hareket, tavır,ritüel) Tabi bu arada kaleme, deftere el süreceklerin vay haline... J Hastalıksa eğer bu, bazen öyle bir şiddetlenir ki; Penceremden dışarıya baktığımda, kırmızı arabanın yanlış yerde durduğunu, yeşil binanın 10 m. daha sağa kayması gerektiğini düşünürüm. Mümkün mü bu? Tabi ki değil! Peki neye yarar, kendimi yıpratıp, üzmekten başka? Kocaman bir HİÇ. Hem kim düzen kurmuş ki ben kurayım... Görmek istemediğimde gözlerimi kapatır, kendi kendime telkine başlarım. Ama bu kez de iç sesimin çığlıklarında sağır olmamak işten bile değil. ‘gözlerini kapatıp görmüyor olman demek, onların orada olmaması anlamına gellmeeezzzz.’ Haklı ama değil mi? Daha dün akşam metroda ki metrolar benim en tedirgin olduğum mekanlardır. Sanırım benim derinlik korkum da var ;) Herkes bir telaş metronun gelmesini beklemekte, bense görevlilerden daha görev aşkıyla sarı çizgiyi geçenleri ikaz etmekteyim. Neyse ki geldi ve biz bindik. Bitti sanmıştım bu günlük bu akşamlık bitti, bu kadar yeter derken... yooo olamaz karşıdaki beyin omzundaki ip. Nerden çıktı şimdi bu? Akşamın bu saatinde büyük olasılıkla işten evine dönen yirmili yaşlarının sonlarındaki bu beyin omzunda bu siyah ipin ne i-ş-i v-a- r? Mümkün değil. Onu oradan almamam mümkün değil! İşte bakın sağ elim usulca yerinden kalkıp, sağ omuzdaki ipi aldı J tabi ki bu arada söz konusu omuzun sahibi beyle göz göze geldik... Bu kez ben omuzlarımı hafifçe kaldırıp –yapabileceğim başka bir şey yoktu- diyen ifadeyle karşılık verince dayanamayıp gülüştük J Çoğu zaman çözümler bu kadar basit olmuyor, ne yazık ki... En zoru da o çaresizlik anlarında kendimle verdiğim savaşlardır... Kendime yalnız olmadığımı hatırlatırım. İşin güzel tarafı ben dahil bu hastalıktan muzdarip olanlar kendilerinin farkındalar. Hatta fazlasıyla kendilerinin, olan biten her şeyin farkındalar. Bundan dolayı daha duyarlılar. Bu hastalığın en çarpıcı örneklerinden biri Shakespeare’in Macbeth adlı eserinde can bulur. Şöyle ki; Laydy Macbeth’in etkisiyle kocası Macbeth, Kral Duncan’ı öldürür ve Laydy Macbeth’de bir el yıkama hastalığı başlar. Öyle ki ‘Arabistan’ ın tüm parfümleri getirilse bu elin kirleri temizlenemez der’ ve ellerini yıkamaya devam eder. Ellerini yıkadıkça arınacağını zanneder Laydy Macbeth, bense çivisi eğri dünyayı düzeltmeye çalışırım kendimce... Tedavi şekli spesifik olsa da, asıl neden beyindeki serotonin seviyesinin düşmesi olduğundan bunun yükseltilmesi gerekiyor. Seretonin de mutluluk hormonu olarak nitelendirildiğine göre burdan şu çıkıyor; Laydy Macbeth ve Laydy Laina’nın acilen mutlu hissetmelerini sağlayacak sürprizler bekleniyor ama ne yazık ki; bugünlerde tüm sürprizler kötü bir son buluyor. ]
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © laina , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |