"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Aslında seni seviyorum demeye, karşımızdakinin duymaya ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacımız vardır bizim de. Ama nedense pek çoğumuzun ağzından çok az duyulur bu cümle. Söylemeye gerek duymayız, ''nasıl olsa biliyor sevdiklerim onları nasıl ve ne kadar sevdiğimi, ne gerek var aynı cümleyi sürekli tekrar etmeye, hem zaten lafla sevgi anlatılmaz, insan sevgisini hareketleriyle belli eder'' deriz kendi kendimize. Sözlerin hayatımızdaki önemini görmezden geliriz. Oysa söz öylesine etkili bir araçtır ki; binlerce yıllık insanlık tarihi sadece onunla biçimlenmiştir. Tarihimiz, söze hakim olma becerisi göstermiş insanların elleriyle yazılmıştır hep. Önce söz gelir, engel tanımaz bir akarsu hüneriyle sızar içimize, ardından sözün hakimi gelir, karşı konulamaz bir güçle sahip olur benliğimize. Sözün gücü en güçlü silahları bile gölgede bırakır. Çünkü silah insanları yok ederek etkisiz bırakırken, söz bunu insan hala yaşıyorken başarır. Ondaki gücü keşfeden herkes bilir, söz; nsanın iç dünyasına inen kapının tek anahtarıdır. Bütün mesele o dünyada ne yapmak istediğin, neyi hedeflediğindir... Tarih boyunca bizi ele geçiren sözlerin çoğu ne yazık ki aramıza kin tohumları serpmiş, savaşlar için haklı sebepler göstermiş, bilgisizliklerimizden korkular üretmiştir. Söz kutsallaştırılmış, bilgi insanın asla ulaşamayacağı yüksekliklere kaldırılmıştır. Ama neden? İnsanlık adına iyi şeyler yapmak için yola çıkmış bunca insan, nasıl olup da insanlığın zararına sebep olmuştur çok zaman? ''Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir'' de ondan. Tüm insanlık adına tek bir mükemmel çözüm yoktur, zira aynı elmadan herkes aynı tadı almaz, kırmızıyı her göz aynı görmez, askari müşterekler ancak askari insanlar üretir ve insan doğasından uzaklaştıkça tükenir de ondan... Eğitim, çalışma, sorumlu olduğun insanları geleceğe taşıma gibi gündelik yaşantımıza hakim unsurlar bizleri birbirimizden gittikçe uzaklaştırmaya başladı. Sevgiyle yapılması gereken şeyler zorunluluk halini alınca, ortaya çıkan sonuçlar da mekanikleşmeye başladı. İtiraf etmekten korkmayalım, içinde bulunduğumuz bu durumdan çıkmanın mutlaka bir yolunu bulacağız, yeter ki farkında olalım. Yeter ki, kendimize ve insana dair umudumuzu hep koruyalım. Ve sevginin insan yüreğindeki yerini hak ettiği boyuta çıkaralım.Yüreğinde sevgi biriktirmeyi başarmış her insan gittiği yere bunu taşıyacaktır. Sözü en çok sevgi taşıyan bir araç olarak kullanalım. Herbirimizin en az bir tane canı gibi sevdiği,hatta canından çok sevdiği insan vardır hayatında. Öyleyse neden uğruna ölümlere gidebileceğimiz o insan için, ölümüzden çok daha fazla işe yarayacak olan bu kolay şeyi yapmayalım? Neden günlük konuşmalarımızın içine bu cümleyi yerleştirip, her fırsatta mırıldanmayalım? SENİ SEVİYORUM...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |