Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Bu öykü gerçektir. Bu nedenle şahıs ve yer adlarının değiştirilmesi gerekmiştir. Eğer kişiler arasında kendini tanıyan varsa, sorumluluğun bir bölümünü yüklenmeli ve, sonsuza kadar suskunluğunu korumalıdır. Öykü: Ölümsüz bir aşkın kahramanları olan Veda Arasıl ile Hasan cevat Kartal’a adanmıştır. Onlar farkında değiller ama, bu aşkı dolu, dolu yaşadılar ve yaşattılar. TUTKU ÇİÇEKLERİNİN AÇTIĞINI GÖREBİLİYORUM. KARANLIKTA RENGARENK VÜCUDUNUN EN EGZOTİK NOKTALARINDA DANS EDEBİLİYORSA DÜŞÜNCELERİM ÖZGÜRCE BİR TEBESSÜMÜNÜ YAKALAYABİLMEK İÇİN YİRMİ DÖRT SAAT GÖZÜMÜ KIRPMADAN BAKABİLİYORSAM UMUTSUZCA. HER NEFES ALIP VERİŞİNDE BİR UZVUNU ELDE EDEBİLMEK İÇİN SAVAŞABİLİYORSAM ZAMAN DENİLEN SOYSUZLA TENİN TENİME DEĞMEDEN O HAZZI TADABİLİYORSAM. VE BU YETMEDİ SONSUZA KADAR, MAHKUMUM DİYEBİLİYORSAM. AŞKLA DOKUNDUM SANA BENİ HİSSEDEBİLDİN Mİ? BİRİNCİ BÖLÜM İstanbul, İstanbul olalı böyle soğuk, böyle kar görmemişti. Bütün gazeteler ağız birliği etmişcesine son elli yılın en şiddetli kışını yaşadığımızı yazıyordu. Beyaz bir kabus gibi İstanbul’un üzerine çökmüştü. Veda yarım saat’tir minibüsün gelmesini bekliyordu. Alt tarafı Yayla’ya gidecekti. Normal şartlarda beş dakikalık yol. Bu akşamda eve geç kalmıştı. Abisinin yine başının etini yiyeceğini düşündü. Evdeki yaşantısı hala normale dönmemişti. Bilirlerdi soğuğa hiç gelemediğini. Kendi kendine annem de merak etmeye başlamıştır? dedi. Daha fazla bekleyemezdi yokuş aşağı inmeye başladı eğer bir yerlerde düşüp kalmazsa önünde tırmanacak uzunca bir yokuş daha vardı. Bir an için evde sıcacık odasında olmayı özlediğini fark etti. İçten gelen bir tepkiyle gülümsedi. Kendine hayret etti. Gülümsemeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki. Yokuş yukarı çıkarken vücudunun artık hiç bir şey hissetmedi-ğini düşündü. Yolun karşısına geçip sokağın girişine geldiğinde, hala gülümsediğini fark etti. Avucunu yumruk yapıp kolunu kar taneleri’nden görünmeyen göğe doğru hiddetle salladı //beni yenemezsin, işte geldim, yorgun ama mutluyum //nerden atıldığı belli olmayan kar topunun hızla başının üzerinden geçmesi ile apartmanın kapısından içeri girmesi bir oldu. Seri adımlarla merdivene doğru yürüdü. Gayri ihtiyari durdu etrafında ters giden bir şey vardı içinden gelen sese uyarak posta kutusuna doğru yürüyerek kapağını açtı. Kutuda duran mektubun üzerinde adını ve adresini görebiliyordu. Uzandı aldı arka yüzünü çevirince bomboş olduğunu gördü. Gönderenin adı ve adresi yoktu. Nereden gönderildiğini anlamak için P.T.T, nin damgasına baktı ama bir şey anlayamadı zarf ıslanmış ve harfler bir birine karışmış, etrafına yardım arar gibi bakındı. Tedirgindi. Nasılda düşünememişti. İç güdüsüne güvenerek mektubu burnuna götürdü ve derin, derin kokladı. Eğer düşündüğü gibi ise azda olsa kokudan geriye bir şeyler kalmış olabilirdi. Aman Allah’ım diye inledi. Bu mektup ondan geliyor. Şimdi ne olacak beni buldu? öylece kaldı. Başının döndüğünü hissetti duvara yaslandı. Kendini toparlamaya çalışarak merdivenlere yürüdü. Ağır, ağır iki katı çıktı. Anahtarı ile kapıyı açıp içeriye girdi. Mutfaktan annesinin sesi geliyordu. Geç kaldığı için kendisine söylendiğini düşündü. Annesi seslendi. ... Veda, sen misin, kızım? Aklı çok uzaklarda olmasına rağmen cevap verdi. ... Ben geldim anne, trafik berbat, arabalar çalışmıyor. Yürüyerek geldim. Ben odama gidiyorum. Annesi mutfaktan çıkıp yanına gelince elinde ki mektubu gördü. ... Bu havada bir de mektup mu getirmişler? Veda düşünceli, düşünceli cevap verdi: ... Hiç işte anne. Deniz’i bilirsin. Ara sıra antikalığı tutar. Elinin altında cep telefonu varken üşenmemiş, bana mektup yazmış ... A kızım, iki gün önce beraber değil miydiniz? Veda annesinin yüzüne bakarak cevap verdi: ... Çok yorgunum, anne. Odamda biraz uzanayım ve şu mektubu okuyayım. Bakalım hanımefendi ne diyor? Ağabeyim ile babam salonda televizyon seyredi-Yorklardı. Usulen hatırlarını sorup hemen odama geçtim. Kapımı kilitledim. Yüreğim küt, küt atıyordu. Allah’ım ne olur ondan değildir bu mektup. Ama onun kullandığı koku. Açmasam yırtıp atsam daha iyi olmaz mı? Ya ben yanılıyorsam? Ya başkasından geliyorsa? Belki de çok kötü bir şey olmuştur? Dur bakayım. Tabi ya yazı onun değil. Kim yazmışsa, özenip bezenip yazmış. Kokuya gelince... Ben yanılmış olmalıyım. Mutlaka tesadüftür. Niye bu kadar heyecanlanı-yorum ki Her şey çok geride kaldı. Benim eve dönece-ğimi düşünemez. Düşünse bile o çok onurludur. Beni bulsa bile aramaz. Peki bu mektubu yazan kim? En iyi-si mektubu açayım... cevap kendi içinde? Dolabın kapağını açıp raftan makası aldım. Zarfın kenarını kestim. Parmaklarımın titremesine engel olmaya çalışarak mektubu zarfın içinden almaya çalışırken kağıt parmaklarımın arasından kayıp salına, salına halının üstüne düştü. Eğildim ve elime aldım yapabileceğim tek bir şey vardı: okumaya başlamak.. Aşkla dokundun sana, beni hissettin mi? Tenini benden başka kimse bu kadar yoğun hissedemez. Dudaklarının tadını kimse benden daha iyi bilemez. Ben hep aşkla dokundum sana bir tanem. Hiçbir zaman hoyrat olmadım. Sen başka alemlerde, başka yüreklerde gezerken, ben hep aynı yürekle, aynı durakta bekledim. Sen içki kadehlerinin arkasında gülücükler dağıtırken ben senin için yıldızlardan fal bakıyordum, bir tanem. Sen sere serpe uzanmış yatarken, benim için seyredilebilecek en güzel tabloydun. Mutluluğum hep uykusuz geçen gecelerimin sabahlarıydı allah’ım bana bir çiçek armağan etmişti, ama...... ne diyebilirim ki, bir tanem Diyorsun ki: Gideceğim Bu ilişki sona ersin. Ben özgürüm... Durma git. Aklın zaten burada değildi. Hiç benim olmamıştın ki. Varlığında yaşadığım mutluluğu, yokluğunda yaşanmış mutluluk olarak yaşayacağım. Ama ne olur unutma ki: Seni sevdim, hem de çok sevdim. Hani derler ya: Ölesiye. Aşkla dokundum sana, beni hissettin mi? Mektup elimde kalakalmıştı.Sanki avucumun içinde ateşten bir toptu. Beni içine alıp kavurmaya başladı. Allah’ım, alnıma nasıl bir yazı yazılmıştı ki, peşimi bırakmayan. Düşüncelerim çok gerilere gitti, o mutlu günlerime... Hasan Cevat bahçede kardan adam yaparken, Ayşenaz da ona yardım ediyordu. Ben de onları evin penceresinden seyrediyordum, nasıl da mutluydu. İçimde gizli, gizli yanmaya başlayan hasret denilen ateş o zaman daha ortaya çıkmamıştı. Her şey geride kaldı. Yaşanmış zamanı geçmişin sayfaları arasına gömdüm. Bir daha açmamak üzere. Mektubu zarfın içine koyup dolabın en dibine yerleştirdim. Dışarıdan çocukların neşeli sesleri, ta odaya kadar geliyordu. Mutfağa, annemin yanına geçtim. Yemekten sonra abimi kandırabilirsem, bu sefer zevk için kar yağarken yürüyüş yapmaya gidebiliriz. Acaba, mektubu Ayşenaz mı gönderdi? Ya adresi nasıl buldu? Mektubu Ayşenaz gönderdi ise ne yapmak istiyor? İşte, daima boşlukta kalacak olan cevapsız sorular. Daha da önemlisi: Devamı gelecek mi? Allah’ım, ne günah işledim? ... Yine daldın gittin, kızım Bu mektubu okuduktan sonra durgunlaştın Çok mu kötüydü? ... Boş ver anne Artık masayı hazırlayalım. Belki yemekten sonra kar topu oynarız
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © TuğrulPekel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |