Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
Dünyanın kimlik karmaşası içerisinde oradan oraya sürüklediği biz insanlar, tanrı aşk ve arkadaş ikliminde sırtımızı güneşe verip, bu kıyameti yaşamaya çalışıyoruz. Ömür dediğimiz şeyin, inanılmaz sıkıcılığı ve olağan üstü yıkıcılığı ile baş etmeye çalışıyoruz. İlk aşklarımız bitiyor, ilk hayal kırıklıklarımız yitiyor, ilk kayıplar başlıyor. Birini alıp toprağa gömüyoruz. Kimini alıp ciğerini söküyoruz. Hepsi içinde onca sır ve hüzün taşıyor. Bütün bu yüklerle ilerliyoruz doğrusal olduğunu düşündüğümüz bir düzlemde Önce 15 sonra 25 bir bakmışım 35 -gerisini saymıyorum- zira ben de bir kadınım! Şaka bir yana bu düz bir çizgi mi, emin değilim. Sayılarla birlikte hayatımızda azalan ve artan bir şeyler var sanki. -Sanki? -Sahi emin değil miyim bundan? Neler eksildi aklımdan? Neler büyüttüm kucağımda? Utanmasam gebelenip, bir hayli debelenip, kara kutumdan bana benzer bir yumru bile çıkarabilirdim. Adını verip, altını temizleyip, onun için işkillenebilirdim. .. Ah bir utanmasam? … Zihnimin saati artık zamanı acımasızca bölüyor. Takım elbiselerimin altında kıvrandıkça kıvranıyor ruhum. Sanki bir açmazdayım. Yüzümdeki ince çizgiler anneminkilere dönüşecek. Bacağıma yağmur gecelerinin ağrısı girecek. Acımasız ve sorgusuz kabulleneceğim her şeyi. -Sahi bu mümkün mü? Takım elbiselerimin altında – oyuncakları ve balonları ile oynayan bir çocuk yok! Siz onu nerenizde sakladınız hiçbir fikrim yok! Takım elbisemin altında kırmızı başlıklı bir kız yok! Onu yiyenlerin memleketinden geliyorum. Kusurum çok! Yetişkin olmanın denklemlerinden memnunum. “içindeki çocuğu yaşat” söylemlerinde hiç nasibim yok! … Hiç faydası yok. … Aklımın -ne varsa geçmişten kalan, bana yansıyan- ne varsa, yerine yenilerini koymak için beklediğini biliyorum. Tıpkı bir bilgisayar programının seçeneği gibi -uzun süredir kullanılmayan dosyaları- sıkıştırması talimatını veriyor. En son hangi aklı evvellik ettiysem, onu anımsıyorum. Şayet bir şişe şarap ve geçmişin demir asası bedenimi yalıyorsa, gevşiyorum. O zaman açılan saçılan kutuların arasından, eski ve küflü bir zaman çıkıyor. İçim acıyor. Aynanın karşısında değişen yüzüm, fotoğrafların kıyısında ne genç ve rüzgarlı duruyor. -O olağan üstü bir andı. Unutulmamalıydı- Derinden çekiyorum artık benim de bırakmam gereken sigaranın dumanını içime. Ah diyorum senle de ayrı düşeceksem, ben . Bitmiş demektir hayatımda suya yakın günler. … Takım elbisemin altına bakıyorum. Karanlık izbe bir kuyudan geçmişin çığlıkları duyuluyor. Bir mahzen beni çağırıyor, anlıyorum. Mahzenine inen kadının sivri uçlu, uzun topuklu zarif siyah bir ayakkabının tıkırtısıyım ben. Her bastığı yerden ürkütücü bir ses getiriyorum ben. Mahzene inen kadının tutunduğu küflü ahşap merdiven kollarıyım ben. Tutundukça toz kaldırıyorum yerden. Titredikçe titriyorum ben. Mahzene inen kadının kah bedenini sarıp kah ciğerine dolup içini ürperten soğuk nemli bir rüzgarım. Gömleğinin düğmelerinden memelerine, oradan sırtına iniyorum. Derin bir soluk daha alıyor, artık ciğerindeyim ben. Mahzene inen kadının tam önündeyim ben. Geçmişin tüm sırrını arkasına saklamış, ince oymalı yüksekçe bir kapıyım. Üzerimdeki boyanın en son ne zaman yenilendiğini bilmeyecek kadar küçüktü bana geldiğinde. Şimdi büyümüş, kolumu rahatça tutuyor, eskiden iki küçük elle karanlığa girerken ne sımsıkı kapatırdı gözlerini. Şimdi tek eliyle açıp, eğilip altımdan geçiyor. Gözleri aklının uyruğunda, elektrik düğmesi arıyor! Mahzene inen kadın büyümüş, ellerini duvarlara sürüyor, boğuk havaya, küfe toza, aldırmadan topuklu sivri burunlu pabuçlarının üstünde bir oraya bir buraya adımlar atıyor. Duvarların ince çatlaklarına dokunup –kırılmış odun parçalarının saklanan kömür parçalarının bulunduğu odaya ilerliyor. Aklının içinde bir yılan sinsi sinsi dolanıyor…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © düşge su, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |