..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamdan korkmayýn çocuklar. Ýyi, doðru bir þey yaptýnýz mý yaþam öyle güzel ki. - Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Baþkaldýrý > bayram telli




4 Nisan 2007
Kararan Geceler  
bayram telli
Her þeyin bu kadar ucuz olduðunu ancak o gün baþýma gelenlerden anladým.Aydýnlýk gecelermin nasýl da çok kýsa bir zamanda karardýðýný ancak o gün gördüm.Küçücük umutlarýn koca bir yaþamý saracak kadar büyüdüðünü an an yaþamýþtým. Derken, yýldýzlar sýradanlaþtý, Geceler tekrar eski duyarsýzlýðýna soyundu. Çevremdeki herþey nasýl da birden öyle sönükleþti Tanrým anlatamam.....


:BAGI:
KARARAN GECELER

Yaðmur yaðýyordu. Hem de hiç fýrsat vermeden.Hani, iyi de oluyordu. Tam zamanýydý. Bana kolaylýk saðlýyordu. Neden mi? Geçen haftalarda küçük bahçeme biraz sebze falan ektim. Dolayýsýyla, yaðmurun bu þekilde topraða yedire yedire yaðmasý bahçeme de çok iyi gelecekti.Yaðýþlý havalarda dýþarý çýkmam. Ýþin doðrusu, bunu isteyerek yaptýðýmý söyleyemem. Bu yaþtan sonra ýslanmak bana pahalýya mal olabilirdi. Saðlýðým gün güne bozuluyordu. Pencerenin önüne oturup dýþarýyý seyretmek de aslýnda bir baþka güzeldi. Bahçem iyice su almýþtý. Uzun bir süre suya ihtiyaç duymayacaktý.
Evimin hemen yan tarafýnda olduðu için onlara sürekli göz kulak oluyordum. Çünkü olasý bir tehlikeyi anýnda bertaraf etmek benim için çok önemliydi. Ha, neler mi ektim? Soðan, sarmýsak,maydonoz falan.... “Yeter herhalde” diye düþünerek fazla çeþitlendirmek istemedim. Bahçe alaný öyle geniþ bir yer deðil. Aþaðý yukarý üç metre kare gibi bir alaný kaplýyordu.Benden önceki kiracýlar bu boþ alana benimkine benzer sebze ekmiþlerdi. Ancak, rençberlik gibi önemli bir meslekten hiç anlamadýklarý için bütün çabalarýna raðmen sebzeleri bir türlü yetiþtirememiþlerdi. Dolayýsýyla, emeklerinin karþýlýðýný tatmadan ekin yerini acý bakýþlarla seyretmekle yetinmiþlerdi. Bu söz konusu sebzeleri ektiðim zaman komþular bana bu iþle boþuna uðraþtýðýmý, çünkü kendileri de daha önceleri bunlara benzer þeyler ektiklerini, fakat sebzelerin bir türlü yeþermedeðini alaylý bir þekilde anlattýlar. Bunlardan birisi topraðý eþelediðim zaman yanýma gelerek önce sýrýttý sonra bana akýl vermeye baþladý: “Bana sorarsan hiç uðraþma derim sana, dedi. Çünkü, bu toprak verimli deðil. Boþuna uðraþýyorsun. Emeðine yazýk. Senin yerinde olsam gider baþka iþlerle uðraþýrdým.” Adamýn sivri suratýna gözlerimi diktim. Alaylý alaylý, “Ne gibi iþler Hasan Efendi?” diye sordum. Adam, istifini bozmadan, ukalalýðýný sürdürdü: “Orasýný bilmem, ancak sana bir dost, bir komþu olarak samimiyetle söylüyorum ki, boþuna uðraþýyorsun. Yoksa, bana inanmýyor musun?” Ýnanýyorum, inanýyorum da, yine de ben denemek istiyorum. Neden beni anlamak istemiyorsun. Zaten baþka iþim de yok. Sence yanýlýyor muyum, ha? Kaybedeceðim bir þey var mý?” “Yok, kaybedeceðin hiç bir þey yok. Ben seni bu þekilde inançla topraðý eþelediðini, gözlerinin içinin parladýðýný görünce bir dost olarak sana hatýrlatmak istedim. Ben sadece böyle düþünmüþtüm. Ýnsanýn sonradan hayal kýrýklýðýna uðramasý gerçekten kötü oluyor. Ben daha önce bunu yaþamýþtým. Ancak, ben ille de bir þeylerle uðraþmak, bir þeyler ekmek istiyorum diyorsan mesela, þey dikebilirsin, fidan, evet fidan dikebilirsin.” Yerimden dðruldum, kazmayý kendime destek yaparak, Hasan’ a baktým. Canýmý sýkmaya baþlamýþtý. Zaten onu fazla sevmiyordum. Üstelik bir sinek gibi yapýþmasý beni daha da çileden çýkarmýþtý. Sesimi yükselterek, “Ne fidaný? Diye sordum. Ne fidanýndan bahsediyorsun? Hem senin bana fikir vermekten baþka yapacaðýn bir iþin yok mu? Ben ne yapýyorum, sen ne söylüyorsun? Seni daha fazla dinlemek istemiyorum. Lütfen benim iþime karýþma.” Hasan Efendi, bozuldu. Yüzü kýpkýrmýzý oldu.Yaþça benden çok küçüktü. Onu bu þekilde azarlamak beni mutlu etmiþti sanki. Sonra, zoraki bir gülümsemeyle, “Kýzmana gerek yok, dedi. Kötü bir niyetim yoktu. Sana acýdýðým için söyledim.” “Kimsenin bana acýmasýný istemem, diyerek onun sözünü kestim. Bak, dinle beni, sen ne yap biliyor musun? Eve git güzel bir þekilde dinlen. Bence daha mantýklý bir iþ yapmýþ olursun. Tamam mý?” “Bu zamanda kimseye iyilik de yaramýyor.” “Sen iyiliðini kendine yap, anladýn mý?” “Güzel, sen devam et bakalým. Göreceksin, ve bu sözleri söylediðin için piþman olacaksýn. Keþke Hasan’ý dinleseydim diyeceksin. Ama, o zaman iþ iþten geçecek. Göreceksin,” diyerek oradan ayrýldý. Cehenneme kadar yolu vardý. Serseri. Bana akýl veriyor kendince.
Aradan bir ay geçti. Sebzelerim iyice yeþerdi. Bu bir ay zarfý içerisinde onlara gözüm gibi baktým. Suladým, gübreledim, içindeki yabancý otlarý ayýkladým.Sera görevini görmesi için üstüne geniþ naylon parçalarýný serdim. Komþularýmýn, benim bu ustaca, iþbilir hareketlerimi kýskançlýkla karýþýk bönce bir duyguyla izlediklerini gizlice farkedince için için güldüm. Onlarla alay ettim.Bunca didinmelerimin inþallah boþuna çýkacaðýný gösteren beddualar ettiklerini yüz ifadelerinden okuyunca da öfkelendim.Allah, daima çalýþanýn yanýndadýr, diyerek içimi ferah tuttum. Baþka bir gün pencereden perdeyi aralayýp da sevimli ve küçük bahçeme þöyle bir bir bakayým dedim. Bir de ne göreyim. Ekinlerimin iki üç metre ötesinde oturup soðan kabuklarýný etrafa saçan iki orta yaþlarda kadýn....Merak ve þüpheyle biraz daha dikkat kesildiðimde onlarýn koca soðanlarý topraða gömdüklerini hayretle izledim.Bu pervasýz hareketlerine karþýlýk hem sinirlendim hem de katýla katýla güldüm. Sinirlendim, çünkü benden izinsiz, bahçeme girmiþlerdi. Sanki, kendi malýymýþ gibi rahat bir þekilde oturup kurulmuþlardý. Bu kadýnlarý kovmadým. Deðmezlerdi buna. Ama yaptýklarý çok zoruma gitmiþti.
Diðer taraftan beni güldüren mesele, kadýnlarýn soðanlarý , hem de bir yumruktan daha büyük soðanlarý gömme biçimiydi. O koca soðanlar kolayca topraða gömülemedikleri için kadýn soðana ayrýca yumruðuyla kazýk çakar gibi vuruyordu. Eminim zavallý soðanlar bir taraftan topraðýn içine girerken, diðer taraftan içi daðýlmýþtýr. Dikim iþi bittikten sonra soðanlarýn sahibi olan kadýn eve gidip büyük bir kovayla su getirdi. Ortalýkta ne aradýðýný bilmeyen benim huysuz karým merakla sordu. Sormasaydý þaþardým zaten. Oldu olasý herþeye burnunu sokardý. Kamburunu üzerinde zor taþýdýðý kafasýný ileri doðru uzatmýþ, küçük gözlerini kýsmýþtý. Elindeki bastonu da önündeki taþa durmadan vuruyordu. Sonra tekrar, “Nereye götürüyorsun o kovayý?” diye sordu. Kadýn, soðanlarý iþaret ederek, “þuraya” diye karþýlýk verdi. “Onlar senin mi?” “Benim?” “Ya!” “Ne olmuþ yani. Yemedik ya” Ardýndan da bahçenin içine girdi. Benim þaþkýn karým bastonunu havada sallayarak, “Sen þimdi bizim bahçeye soðan mý ektin? Utanmýyor musun?Bu ne cesaret, kimden izin aldýn,” diye kükredi.” “Ne olacak ki, anacýðým? Baktým, orasý boþ. Ben de bir þeyler dikeyim, dedim.Siz zaten orasýný kullanmýyorsunuz.....Kullanmýyorsunuz deðil mi? Benimki ileriye uzattýðý çenesini oynatarak bir þeyler mýrýldandý. Diðeri elindeki kovayý ekili yere döktü.Sulama iþi bitip de kadýn eve yollandýðý zaman dýþarý çýktým. Onun küçük bostanýna baktým. Allah belaný versin cahil kadýn, dedim. Çünkü, boþaltýlan su döküldüðü yeri çukurlaþtýrmakla kalmamýþ, mini bir sel oluþturarak soðanlarý gövdelerine kadar dýþarýya çýkartmýþtý. Bu manzarayla karþýlaþtýðýmda bir kez daha kadýnýn aptallýðýna katýla katýla güldüm. “Eeee, dedim kendi kendime. Elinin hamuruyla baþkasýnýn iþine özenirsen sonu tabii ki böyle olacaktýr.” Ardýndan kendi tarafýma geçtim. Kem gözlerden esirgensinlerdi, sebzelerim çok güzel olmuþlardý. Hepsi de baþlarýný topraktan çýkarmýþ, yüzlerini güneþe çevirmiþlerdi.
Günler, haftalar geçtikçe bostaným gün günü tutmuyor, süratli bir þekilde yeþilleniyor, gürleþiyor, güzelleþiyordu. Baktýkça bir sevinç dalgasý tüm vücudumu sarýyor, olaðanüstü bir heyecana boðuyordu. Uzun yýllar oluyordu ki, böyle bir þeyi yaþamamýþtým.Yetmiþimi aþmýþtým. Bir ayaðýmý çukurda hissediyordum. Hayatý zoraki devam ettirmenin nasýl bir anlam taþýdýðýný bir ben bilirim. Yaþam benim için nerdeyse tükenmiþti. Gözlerimin sönükleþen feri yeniden parlýyordu. Bunu hissediyordum, hem de tüm benliðimde. Umut ýþýðýnýn uzun yýllar sonra tekrar ortaya çýkmasý inanýlmaz bir þeydi. Küçücük bir dünyanýn içinde kocaman bir hayat bulmuþtum. Ve ona sýký sýký tutunmaya çalýþýyordum. Sebzelerime, yani çocuklarýma, evet çocuklarýma gözüm gibi bakýyordum. Onlarý dýþardan gelebilecek olasý tehlikelerden korumak için günümün büyük bir kýsmýný onlarla geçiriyordum. Ýçinde yabancý tek bir otun çýkmasýna bile fýrsat vermiyordum. Haftada en az bir iki defa çubukla topraðý kazýyordum...Geceleri geç saatlere kadar dýþarýda dolaþýyordum. Bu durum, bende alýþkanlýk halini alýnca karýmdan azar iþitmeye baþladým. “Bir daha geç gelirsen kapýyý açmam,” diyordu. Ve bunu yaptý da. Þaka yaptýðýný sanmýþtým, ama öyle deðil. Gerçekten de uzun bir geceyi sabahýn erken saatlerine kadar dýþarýda geçirmek zorunda kalmýþtým. Ancak, çok sonralarý açtý kapýyý. Sonunda dediðini yapmýþtý. Doðrusunu söylemek gerekirse kadýna hak veriyordum. Çünkü ölçüyü fazla kaçýrmýþtým.Karýmý yalnýz býrakmýþtým. Bir mezar sessizliðindeki koca evde tek baþýna kalmak benim bile içimi ürpertiyordu. Bir ara ihtiyarý da yýldýzlarýn güzelliðini temaþa etmesi için çaðýrdým. Kabul etmedi. Çok ýsrar ettim, buna bir türlü razý ettiremedim. “Benden geçeli yýllar oldu. Saçmalýklarýný izleyecek durumda deðilim”, dedi. Zaten o, önce de, þimdi de böyle þeylerden anlamazdý. Karanlýk basýnca hemen gidip yatardý. Her sabah usanmadan da sorardý, “Ne buluyorsun þu yýldýzlardan, bilmem ki.” Sonra da alaycý bir ses tonuyla eklerdi, “Onlardan bari bir deðiþiklik var mý?” “Sen ne anlarsýn ki yýldýzlardan?” Dýþarý çýkmak için hazýrlanýyordum. Karým, kendisini aptal durumuna düþürdüðüm için öfkeyle elindeki bastonu havada sallayarak, “Merak ediyorum, saatlerce bahçede dolaþmakla ne halt ediyorsun anlamýyorum,” diye baðýrdý. Derin bir soluk aldý. Kafasýný çaresizlikle salladý. Acýyan bir sesle, “Bilmiyorum, bilmiyorum. Daha ne kadar böyle sürüp gidecek, Allahým! Bu yaþtan sonra üþüteceksin. Baþýmýzý derde sokacaksýn. Demedin deme. Kendini fazla yoruyorsun, hasta edeceksin kendini.” Durdu. Sonra tekrar sinirlendi, “Canýn nasýl istiyorsa öyle yap. Ancak, sana þunu söyleyeyim; hasta olursan yanýma gelme. Benden yardým etmemi bekleme sakýn, tamam mý? Yerinde olsam aklýmý baþýma alýrým, bir daha da geceleri dýþarýya adýmýmý dahi atmam. Akýllý ol, biraz.” Karýmýn beni anlamasý mümkün deðildi. Ona cevap vermek yerine sessizce homurdanmakla yetindim. O da beklemedi zaten Sýrtýna eskimiþ bir þal attý. Örgüsünü alýp kapýnýn eþiðine geçip oturdu. Saatlerce orada oturur, kalkmazdý artýk. Genelde, öðleden sonra dýþarý çýkardý. Tüm mahalleyi baþtan aþaðý dolaþtýktan sonra takattan düþmüþ bir halde kamburunu eve taþýrdý. Duyduklarýný birisine anlatmak isterdi sonra, ama kime? Bir kaç defa mahallede olup bitenleri oturup benimle paylaþmak istedi. Ama daha aðzýný açar açmaz ben kapýya doðru seðirtirdim. Yýllar boyunca hep ayný þeyleri duymak benim için adeta cehennem azabý gibi geliyordu. Komþular nadiren bize gelirdi. Yýlda, bir elin parmaklarý kadar desem yalan olmaz. Kendisini dinlemiyordum diye karým bana sitem ediyordu. Kendisinden býktýðýný iler sürüyordu. “Hayýr, diyordum, sadece biraz dinlenmek istiyorum. Hem sen böyle þeyleri nerden çýkarýyorsun.” “Öyle, öyle! Sebzelerine bile benden daha fazla özen gösteriyorsun. Yaþlandýðým için benden kaçýyorsun. Yüzümü görmemek için geceleri bile eve gelmiyorsun. Elinden gelse kaçýp uzaklara gideceksin.” Ben ise ona þiddetle karþý çýktým. “Senin canýn kavga istedi yine. Bana sorarsan yokum. Yapacak daha önemli iþlerim var. Pöh! Kaçacakmýþým. Öyle de nereye? Hem ne iþim var ta uzaklarda. Günahýmý alýyorsu. Öbür tarafta ne kadar doðru söylediðimi göreceksin, ve ben senin yakana yapýþacaðým. Yaþlandýðýn doðru. Ancak, ben de yaþlandým. Yirmili yaþlardaki bir genç gibi de romantik olamam ki. Sen de beni anlamak için biraz gayret sarf et.” Karým sözlerime karþýlýk ince boynunun üstündeki küçük baþýný salladý, bastonunu tehditvari bir biçimde bana doðrulttu, “Git hadi, git. Fazla kaldýn. Asýl ben senin yakana yapýþýrým. Allah beni de tanýyor, seni de. Seninle niye konuþuyorum ki.....”dedi sonra da çýktý, gitti. Ben de sormadým. Kendisine iyi gelir belki. Beni anlamýyordu veya anlamak istemiyordu. Ýkimiz de birbirimiz için birer gölge halini almýþtýk. Bu durum aslýnda yýllar önce baþlamýþtý. Ancak, sebze iþleriyle uðraþtýðýmdan beri daha da kendini gösterdi. Son zamanlarda yemeklerimi de yapmaz oldu. Ama olsun. Bunun için karýma kýzmýyordum. Göz göze geldiðimizde sadec bastonunu bana doðru sallardý. Öyleki, o baston benim için büyük bir tehlike arz etmeye baþlamýþtý. Onu her an kafamda hissedecekmiþim gibi geliyordu bana.
Sebzelerim iyice yeþillendi. Tadýna bakma vakti gelmiþti. Evden biraz ekmek aldým, bahçeme gittim. Karnýmý güzelce doyurdum. Karýmý da çaðýrdým, “Ýþtahým yok þimdi” dedi. Ertesi gün ona da güzel bir dürüm götürdüm. Önce “yok” dediyse de sonra büyük bir iþtahla yedi. Bitirince, “Bir tane daha ister misin?” diye sordum. “Yeter, yeter.” Baþka bir þey demedi. Ondan daha fazla þeyler bekledim. O ise eteðindeki ekmek kýrýntýlarýný da aðzýna attýktan sonra bastonuna dayanarak kalktý, dýþarý çýktý. Zavallý ben, boþuna beklentiler içine girmiþtim. Kim bilir belki de aklýna bir þey gelmemiþti. Belki de akýl edememiþti. Olabilir aslýnda, insan unutamaz mý? Asýl kabusu iki gün sonra yaþadým. Her zamanki gibi uykudan uyandýðýmda büyük bir sabýrsýzlýkla perdeyi aralayýp bahçeme baktým. Birden yerimde donakaldým. Gözlerime inanamadým. Ne soðan, sarmýsaklardan ne de maydanozlardan eser vardý. Onlarýn yerinde tepelenmiþ toprak, etrafa savrulmuþ naylon parçalarý vardý. Baðýrdým, içimden küfürler ede ede zayýf gövdemi sürükleyerek kapýya koþtum. Þuurum kaybolmuþtu. Bahçeye giden merdivenin basamaklarýný kaçar kaçar indiðimi hatýrlamýyorum.Sadece az daha tepe taklak aþaðý yuvarlanacaðýmý hatýrlýyorum. Bunca emeklerim boþa gitmiþti. Bu hunharca talaný, bozgunu yapmalarý için mi bu kadar çalýþtým, didindim. Dizlerim titredi, vücudum taþýnamayacak kadar aðýrlaþtý. Telaþýmý merak eden karým da soluk soluða yanýma geldi. “Kasým! Ne olmuþ buraya? Kim yaptý bu rezilliði?” “Bilmiyorum, bilmiyorum,” Kelimeler zorla dilimden dökülüyordu. Daha fazlasýný söyleyecek gücü bulamadým kendimde. Sadece, çaresizlik ve umutsuzluk ifade eden yüzümü ona çevirdim. Kendimi biraz toparlayýnca “Bilmiyorum,” diye tekrarladým. Karýmýn ince sesi beynimde yankýlanmaya baþladý: “Körolasýcýlar, ne istediler senden? Topunun Allah belasýný versin.” Sonra bastonuyla beni iþaret ederek, bir yandan da eþelenmiþ topraða gözünü dikerek: “Þu zavallýdan ne istediniz, ha! Söyleyin hayvan herifler, ne istediniz?....Söylesene var mý þüphelendiðin birisi?” “Hayýr, yok. Olsa ne yazar. Olmuþ olacak kadar.” “Ne demek, olmuþ olacak kadar. Dünyayý dar ederim onlara, anlýyor musun? Ne haklarý vardý buna?...” Karým, durmadan söylendi, beddualar etti. Etrafa bastonuyla tehditler savurdu. Ardýndan yere çöktü. Ayaklarýný uzattý.O da yorulmuþtu. Eliyle de topraðý karýþtýrdý. Ortalýða saçýlmýþ sebzelere dokundu. Homurdandý, “Yazýk, çok yazýk oldu,” dedi. Ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Aklým çalýþmýyordu sanki. Evet, evet. Durrmuþtu aklým. Hiç þüphem yoo. Gözlerim bir karýma, bir de talan yerine kayýyordu. Kulaklarýmda karýmýn kýsýk sesi, “ Hadi, kalk, içeriye gidelim. Allah’ýndan bulsun, kim yaptýysa. Er geç ortaya çýkar elbet. Kalk hadi, kalk,” diyerek yakamdan tutarak çekti. “Býrak beni, sen git....Ben sonra gelirim,”diye cevap verdim.
Karým eve yollandý. Yalnýzdým þimdi. Aklým durmuþtu sanki. Hiçbir þey düþünemiyordum. Öyle de böyle bir þeyi kim, niçin yapsýn? Ben ona ne yaptým? Ne istiyordu? Topraðý daðýtmýþlar, naylon parçalarýný parça pürçük etmiþlerdi. Bana karþý bu kadar kin, nefret beslemeleri için ben onlara ne yaptým? Sebzeleri doðramýþlardý. Sanki sadece topraktan sökmek yetmemiþ gibi. Ha!... Bu güzelim bahçem ne hale gelmiþ. Kulaðýmda karýmýn sesi birden yankýlandý. Hala söyleniyordu. Yeter be kadýn! Ben bile onun laflarýndan tedirgin olmaya baþlamýþtým. Artý, günlerce kendi kendine söylenir dururdu. Acaba, kim yaptý? Komþulardan birisi yapmýþ olabilir miydi? Kafamý kurcaladým, bahçeme soðan diken o aptal kadýn olabilir miydi? Bilmiyordum. Gerçi, soðanlarý ayný gün öbür dünyayý boylamýþlardý. Dolayýsýyla, kýskançlýðýndan belki yapmýþ olabilirdi. Ancak, yine de iþin gerçeðini anlamadan, bilmeden kimseyi suçlamak da istemiyordum. Diðer taraftan, samimi olduðum kimse de yoktu. Sevmediklerim vardý, ancak duygularýmý her zaman dýþa vuran birisi deðildim. Beni sevmeyenler konusuna gelince, þunu hiç düþünmeden, tereddüt etmeden söyleyebilirim: Çok. Çünkü, konuþkan birisi deðilim. Sohbeti hoþ birisi hiç deðili. Üstelik, cahil cahil konuþmalarý oldum olasý sevmemiþimdir. Çevremde de o kadar cahil insan var ki. Hangisini anlatayým? Ýtici bir yüzüm var. Böyle olduðum için kendimden nefret ederim. Baþkasý hayli hayli nefret eder. Hislerimde kolay kolay yanýlmam. Tahminlerim genelde doðru çýkmýþtýr. Buna raðmen bu faciayý yapanlarý bir türlü kestiremiyordum. Olacak iþ deðil. Karýmýn sesi gittikçe yaklaþýyordu. Az sonra da bastonunu yere vurarak, “ Yeter artýk! Kendini niye böyle paralýyorsun?” diye tiz sesiyle baðýrdý. Komþularý ayaða kaldýrdý. Dýþarýya çýkanlar, pencereden baþýný aþaðýya sarkýtanlar....Hepsi de meraklý gözlerini bize çevirmiþlerdi. Bostanýmýn talan edildiðini görenler, “Vah vah” demekle yetindiler. Aralarýnda gizli gizli konuþanlar da vardý. Bir çocuk, annesinin eteðinden çekiþtirerek beni parmaðýyla gösterdi. Ona bir þeyler söyledi. Duymadým ne dediðini. Annesi ona sus iþareti yaptý. Çocuk bir defa daha sorunca bir tekme yedi. Biraz sonra yanýma Galip geldi. O da benim yaþlarýmdaydý. “ Burayý ne hale getirmiþler böyle! Ha....Kasým? Biliyor musun kimin yaptýðýný?” Bilmediðimi söyledim. Galip hemen, “ Çocuklarýn iþidir bu. Baþka kim ne etsindi ki? Öyle deðil mi? Dediðim gibi, çocuklar yapmýþtýr kesinlikle.” Öyle açýk ve kesin bir þekilde konuþuyordu ki, ona verecek bir cevap da bulamadým iþin doðrusu. Sadece “ Bilmiyorum” diye karþýlýk verdim. Hayýr, çocuklarýn yapacaðý bir iþ deðildi bu. Öyle de bunlarý kime anlatabilirdim ki? Galip’e mi? Boþ ver dedim nasýl olsa bir gün birisi aðzýndan kaçýrýr. Ýþte, o zaman adamýn yüzüne nasýl tüküreceðimi bir ben bilirim, bir de Allah bilir. Elbet, o gün de bir gün gelecek. Sabýrsýzlýkla bekleyeceðim.
Parçalanmýþ sebzeleri, yýrtýlmýþ naylonlarý, eþelenmiþ topraðý orada bulunan ve bulunmayanlarýn yüzüne fýrlatmak istiyordum. “Alýn! Alýn! Ýstediðiniz bu deðil miydi? Alýn iþte!...Diledðiniz kadar sevinin....Sevinsenize! Gece gündüz beni gözetliyordunuz. Aranýzda benim dedikodumu yapýyordunuz. Oldu iþte! Tüm dilekleriniz gerçek oldu. Biraz ötede ortalýðý dikkatlice süzen Galip beni teselli etmeye çalýþtý: “Üzme kendini bu kadar. Yapanlar çýkar ortaya elbet. Olmazsa yeniden ekersin. Alt tarafý bir kaç parça sebze. Canýn sað olsun....” Söylemesi kolaydý; yeniden ekecekmiþim. Budala mý sanýyordu beni? “ Þikayet edeceðim onlarý. Kanunlardan kaçamazlar. Kimsenin yanýna býrakacak kadar budala deðilim. Görecekler.” Sonra da sustum. Baþka da ne diyebilirdim ki? Sonra, “Benim sinirlendðim nokta sebzelerim deðil, ondan da önemlisi, kendini bilmezlerin hiç düþünmeden, baþkasýnýn malýna böylesine vicdaný sýzlamadan, soðukkanlý bir þekilde zarar vermeleriydi. Yoksa, dediðin gibi yeniden ekerim olur biter. Ancak, baþkasýna zarar vermek, baþkasýnýn hayalleriyle bu kadar kolay oynamak kolay mý? Benim isyan ettiðim nokta bu? Beni bilirsin sen Galip. Ufak tefek meselelerle uðraþmayan birisiyim.” “Bilmez olur muyum Kasým, tabi ki, biliyorum.” “Ancak, ben senin, sen baþkasýn malýna böyle zarar verirsen sonu ne olur, sen de pekala benim kadar iyi biliyorsun. Ha, o zaman ne olur? Hayat çekilmez olur öyle deðil mi? Ben iþte buna kýzýyorum. O yüzden gidip þikayette bulunacaðým.” Etraftakiler bu “þikayet” lafýný duyunca pirelenmeye baþladýlar. Fýsýltýlar duyulmaya baþladý. “Gördün mü þikayet edecekmiþ” “Etsin ama bir sonuç alamaz.”
Sonuç alýp almayacaðýmý sonra göreceðiz. Bakalým kim daha yiðit. Ýçimde kaynayan sinir buhranýný bastýrmaya çalýþtým.Oradakilerin bana acýyan gözlerle bakmasýný istemiyordum. Boðazýmda düðümlenmiþ aðlama isteðine karþý daha fazla dayanamayacaðýmý anlayarak kalktým. Hiçbir þey demeden uzaklaþtým. Karým etraftakilere saldýracakmýþ gibi bakýyordu. Elindeki bastonunu bana doðru uzattý. Yalnýz benim duyabileceðim bir sesle, “ Kafan hiç çalýþmýyor senin?” Merakla, “Neden?” “Nedeni var mý? Sen farkýnda deðilsin ama, elinden þekeri alýnmýþ bir çocuk gibi neredeyse aðlayacaktýn.” “Saçmalama, ne çocuðu, ne þekeri? Ben ne yaptýðýmýn farkýndayým. Bir de senin saçmalýklarýný dinleyecek deðilim. Yerinde olsam bugün rahat býrakýrdým beni. Çünkü, hiç havamda deðilim. Seni her an bozabilirim.” “Hiç durma, bir de gel döv beni. Hadi gelsene....Hýh, ne halin varsa gör. Benden bu kadar,” diyerek karým, evet zavallý karým, çýktý gitti. Ancak, üç dört saat sonra döndü eve. Çok alýnmýþtý sözlerime. Allah kahretsin beni, baþkalarýný suçlamam belki anlaþýlýr, ama karýma karþý bu þekilde davranmam çok kabaca oldu. Sinirliydim. Ne konuþtuðumun farkýnda deðildim. Karým da beni suçlayýnca kendime hakim olamadým. Ama, o da birazcýk dahi olsun beni anlamaya çalýþsaydý, ne olurdu sanki. Karým gittikten sonra içeriye girdim. Yalnýz kalmak ihtiyacýyla kývranýyordum. Aðýrlaþan bedenimi kanepenin üstüne attým. Gerçekten de hayalleri darmadaðýn edilmiþ bir çocuk gibi aðladým. Ýçimde yanan son yaþama pýrýltýsý da acýmasýzca söndürülmüþtü. Gözlerimin önünde sonsuzca uzanan bir çaresizlik belirdi. Kaç yýl daha yaþayacaðýmý bilemiyordum. Bilemediðim için de bu sýkýlganlýk, usanmýþlýk hiç bitmeyecekmiþ gibi geliyordu bana. Düþünüyordum da hayatta kaldýðým sürece bu kapanmaz boþluk varlýðýný devam ettirecekti. Ýþte, bu, gerçekten de çok acýmasýzcaydý. Vaktini anlamsýz bir þekilde sürdürmeye çalýþmak korkuçtu benim için. Her þey ne kadar anlamsýz geliyordu. Topraða bir þeyler ektiðim gün bir çocuk gibi sevinçliydim. Bunun dýþýnda sohbetler, saçma dostluklar, arkadaþlýklar, Tanrým, ne kadar anlamsýzdý. Hayatýmdaki tüm renkler kaybolmuþtu. Sonra toprakla meþgul olunca hayatým anlam kazandý. Ancak bu, fazla sürmedi. Þimdi kanepenin üstünde çocuk gibi aðlarken tüm geçmiþim ve olasý geleceðim gözlerimin önünde kayýp geçti. Ufukta kapkaranlýk günler belirdi. Görüyordum, belki saçma gelecek ama gerçekten görüyordum. Benden baþka kim görebilirdi ki? Hayata benim gibi sýmsýký sarýlan baþka kim var ki, geleceðini de böylesine net bir þekilde görsün. Ve gördüðüm tek þey de kocaman bir boþluk....Ben hayata sarýldýkça farkettim ki, her þey boþmuþ. Ben kovaladýkça o benden kaçtý. Umutlar, yerini umutsuzluklara býraktý.
Akþama doðru evin kapýsýndan içeri giren zavallý karým vaziyetimi görünce, durdu. Gözlerini gözlerime dikerek haykýrdý: “Þuna bak hele! Yaþýndan utan, yaþýndan. Allah bilir, ben gittiðimden beri yerinden hiç kalkmamýþsýndýr.Acýyorum sana doðrusu. Burada böyle pinekleyeceðine, kendini paralayacaðýna, kalk da bir þeyler yap.” “Ne yapayým?” “Ne mi yapacaksýn? Onu da sen düþün artýk. Herþeyi ben mi sana söyleyeceðim? Aklýný fazla bozmuþsun saçma sapan þeylerle.” Oturduðum yerden ona cevap verdim: “Ben deðil de sen kaçýrmýþ olmalýsýn. Baksana haline. Ýþin gücün dolanýp durmak. Eeee, söyle bakalým, herkes benim hakkýmda ne düþünüyor? Acýyorlar mý bana, ha söylesene?” “Olan aklýný da þimdi yitirir zavallý, diyorlar. Hoþuna gitti mi? Bunlarý mý duymak istiyorsun? Neden kendin gidip de sormuyorsun? Senin için daha iyi olur. Hatta, onlara aðladýðýný da söyle. Zavallý olduðunu da eklemeyi unutma.” “Üstüme fazla gelme.” “Üstüne geldiðim yok benim. Sadece, cesaretini topla diyorum sana. Baþkalarýnýn sana acýmasýna izin verme. Çünkü, ancak zavallý insanlar baþkalarýnýn kendilerine acýmasýný isterler. Hatta, buna teþvik bile ederler insanlarý.” “Ne yapmamý istiyorsun? Durup dururken de kimseyi suçlayamam ki.” “Hayýr, suçlayacaksýn. Hem de herkesi. Sen yapmasan ben yapacaðým,” diyerek karým büyük bir öfkeyle dýþarý fýrladý. Etrafa baðýrmaya baþladý. Küfürler, beddualar etti. “Namussuzlar dedi, alçaklar dedi, bunu yapan her kimse oturduðu yereden bir daha kalkmasýn dedi, çoluk çocuðunu bir daha görmesin, yediðinden bir tat almasýn, aldýðýný boðazýna, sattýðýný cebine atmasýn dedi. Daha bir sürü lakýrdýlar etti. Ardýndan soluk soluða karþýma çýktý. Bastonunu bana doðru uzatarak, “Bulacaðým ben onlarý, dedi. Beklesinler bakalým. Elimden kaçmazlar....” Bunu nasýl yapacaðý konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.
Haftalar geçti. Ama, suçlular bir türlü bulunamadý. Zaten karým da hiddetinden sarfetmiþti bütün o laflarý. Onun için, ertesi günün diðer günlerden bir farký yoktu. Her zamanki gibi komþularda gezdi durdu. Bir iki gün sonra sebzelerimin sözünü bile etmedi. Ben ise bahçeme bir daha hiç bir þey ekmedim. Olaydan sonra içimde ne olduðunu bilmediðim bir þeyler kopmuþtu çünkü.....


bayram telli
























     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Söylesene Sen Kimsin
Ýsmi Adem'di
Biz Beþ Arkadaþtýk
Sislerin Ötesinde


bayram telli kimdir?

iyi yazýlarý okumayý seven,ayný zaman da kendini kabul ettirmiþ yazarlarý okuyan birisiyim.

Etkilendiði Yazarlar:
dostoyevski,stendal,balzac,steinback,j.london,sçedrin,çehov


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © bayram telli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.