"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Meryem’in bir dua miktarı sabrıyla gelen Cennet yüzlü kız çocuğuna.. Firari kaçınılmaz uçurum kenarı karanlığıma, Gaz lambası aydınlığını bırakan Saçları örgülü, Gözleri hüzün yüzlü kız çocuğuna…" Diyemediklerim ol… Sende yaşarken bildiğim her şeyi unutayım..Varlığın alfabesinde tek bir harf olurken, sensizliğin lugatında hiçliğimin ipinde sana kaybolayım..Yitirsem dilimin ucundaki kelimeleri..Sözlerimi kaybetsem dudaklarının ben kokan yalnızlığında. Diş bilesem senin geçmediğin içi boş cümlelere..Alnından vursam öznesi sen olmayan yüklemleri. Sana sussam hep..Sen konuşurken yitirsem hecelerimi...Kekeme yalnızlığından kurtulana umut gibi, boynu bükük bir “ mim “ gibi doğrulsam senin kurduğun sevda coğrafyalarına..Sınırları henüz çizilmemiş sevda ülkesinin başkenti olsa bir “ Elif “ miktarı gülümsemelerin.. Dillendiremediklerim ol….. Sokul cümlelerime..Başı dik yüreğinle ayaklandır damarlarımdaki donuk kanı..Lehçem ol söyleyemediklerimin…Senden başka yar, gözlerinden başka memleket bilmesin yüreğim..Dillendirmediğim, cümlelerimle söylemediğim kız cocuğu özlemlerimin tercümanı ol. Avaz avaz bağır beni. Susmalarımda sözüm ol dudaklarımdan dökülen...Konuştuğumda ise susuzluğum ol damarlarımdan avuçlarıma süzülen..Özüm ol canımda tazelenen..Sözüm ol dudaklarımda demlenen.. Sevmelerim ol…. Dağ başı yalnızlığına inat sen benim umutlarım ol…Uçurum dibinde körelmiş ya da köreltilmiş dilimin söyleyebildiği tek cümle ol..Bilirsin beni benden daha iyi..Beni benden fazla düşünürsün her daim..Sen ki; kar yüzü görmemiş bir ateşsin bozkır dudaklarımda düşen..Hadi küllen yüreğimin iç denizlerinde..Ellerim yaralı kelebek, kanat çırpayım kız cocuğu özlemi yarınlarına..Yüreğim imlası bozuk bir cümle, bensiz yüklemlerine şerh düşeyim..Sevmelerim ol...Seni severken dualarım yorgun düşsün dudaklarımda..Özlemim ol. Yak beni her cümlende..Sonra küllerinden doğur beni..Sana varmak olsun her yolculuğum..Sana kavuşmak olsun sonum..Ekmek arası hasretinle çıkayım istasyonu sen olan yollara..Çığlığını toprağa saklamış yol kenarı sevdaları giyineyim..Kızgın güneşte kavrulmuş taşlar çıplak ayaklarımda serinlesin..Sana gelmeliyim..Büyümeliyim..Yetişmeliyim sana..Sen büyüme sakın..Cennet müjdecisi yaşında bekle beni..Sakın büyüme..Sana gelirken üzüm bağlarından geçeyim..Gece yarısı üşüyen tenime tütünlere sarayım..Sonra çöllere düşeyim..Musa’nın asasından kurak bozkırlara fışkıran sulardan geleyim sana..Tamara sessizliğinde eriteyim buz dağlarımı..Sonra sana kavuşayım..Elimde fırından yeni cıkmıs ekmek kokusu, yüreğimde dillendiremediğin sadece saçlarını ellerinle örmek istediğin kız cocuğu özlemin…Hadi sevmelerim ol; çöl ikindisi kuraklığına aldırmadan bir gül yeşersin gözlerimizde..Öyle bir gül olsun ki; her dem “ sevdamıza “ şükreden, her an gülüşümüzde tazelenen.. Geleceğim ol.... Geçmişimden alıntı yaparak yürüdüğüm yarınlarımda öznem ol..Göremediklerimi göster bana..Diyemediklerimin sözü, yaşayamadıklarımın özü ol..Mahzeni karanlık nüfus kütüğüme gözlerinin aydınlığını vur..Güz yüzlü çocukların tazeliğini bırak avuçlarıma..Ezberine kat beni..Vur beni adının binlerce anlamına..Savur beni ıslak saçlarına..Sonra da topla beni avuçlarına..Topuklarının sesini bırak susuzluğum baş harfi yalnızlığına..Yazgıma, kaderime düş adını..Kendinden alıntı yaparak değil en yalın halinle düş gerçekliğime..Hadi saçları örgülü halinle süzül geleceğime..Sözlerimi bitirdim..Cümlelerimi yitirdim..Geleceğim ol. Ne “ Elif” umutsuz kalsın ne de “ gül “ bozkırsız.. Gün gelir, söylemediklerimde “ söz “, Gün gelir, dillendirmediklerime “ tercüman “ olursun… Vakit geleceğime, Elif tazeliğinde umutlar ekme zamanı… …………….. Geleceği beklerken; Bize ve sevdamıza vaat edilmiş yarınlarımızı Yakup sabrı ile beklesek..Sonra da diz çöksek Yunus’un sabır sofrasına..Sussak harf harf ..Sonra İsa’nın sancısına vurulsak..İnlesek cümle cümle..Meryem’in içi kalabalık yalnızlığı dile gelse…Sonra tekrar sussak…Züleyha’nın karanlığında Yusuf gözlü aydınlıklarda yansak İbrahimvari..Sonra aşka susasak...Koşsak mavi ufuklara, anlamı sende büyüyen derinliklere..Sonra konuşsak dilsiz varlığımızla Süleyman misali..Yansak avuç avuç Mecnun’un bağrında..Sonra da Belkıs’ın saçlarında dinlensek..Üzüm bahçelerinde gölgelensek… Hadi gözlerini kapat… Zamanın avuçlarından kurtar kendini… Vur kendini yollara.. Sensizliğin içindeki “ hiçliğime” Varlığının anlamı kat…. Geleceğimin bozkır topraklarında “ Elif “ tazeliğinde bir “ umut ” tanesi ol… Tek gerçeğim.. Aydınlık geleceğim…. “ Seni seviyorum “ 29 Temmuz 2007 İsmail Sarıgene
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsmail Sarıgene, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |