..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > mehmet acar




7 Aðustos 2007
Sultana Özür  
mehmet acar
O gün günlerden siyahtý. O gün yas günüydü. O gün aðýt günüydü. Aðýtlarýn yakýlmasý için sultanýn bir emrini bekliyordu cellatlar. Yüzü gözükmeyen mahkumun kafasýyla gövdesini bir birinden ayýrmak için sadece sultanýn gözlerinin birkaç saniye kapanmasýný bekliyordu cellatlar. Sultan nemli gözleriyle , buðulu bakýþlarýyla mahkuma bakýyordu. Her zaman iki dudaðýnýn arasýnda olan can þimdi gözlerinin ucundaydý.


:AHCA:

Oda bembeyazdý, perdelerin beyazlýðýyla yataðýn üstündeki örtülerin beyazlýðý sanki yarýþýyordu. Oda da birkaç gül yapraðýnýn kýrmýzýsý, duvarýn gökyüzünü kýskandýran mavi rengi de olmasa dýþarýdaki kar sanki içeri yaðmýþtý. Ýçerdeki beyazlýk dýþarýdaki beyazlýðý bastýrmýþtý. Ýçerisi aydýnlýk dýþarýsý karanlýk, içerisi sýcak dýþarýsý soðuktu… Saat gece yarýsýný geçmiþ yavaþ yavaþ sabaha doðru geliyordu. Odadaki mumlar alevini gecenin karanlýðýna usul usul salýyordu. Dýþarýdaki rüzgar asla pencereye dokunmuyordu. Oda kadar beyaz olan kedi bile susuyordu. Oda da hayat durmuþtu. Oda da zaman durmuþtu. Odadaki her nesne susmuþtu. Çünkü o oda da bir Sultan uyuyordu… Sultan yorgun geçen günün ardýndan kendini yataða atmýþ , göz kapaklarýný uykuya teslim etmiþti. Sultan susmuþtu, sultan uyuyordu… O uyku ki nice güzellerin güzelliðine güzellik katmýþtý da bir tek bu uyuyan sultana bir güzellik katamamýþtý. O uyku ki gezdiði bütün diyarlarda sultandan daha güzel olan bir güzellik bulamamýþtý… Uykunun uðradý hiçbir diyarda sultandan güzeli yoktu. Her güzelin yanýnda sultan daha güzel , her güzel sultanýn yanýnda daha çirkin kalýyordu. Bu güzelliði uyku bile kýskanýyordu. Oda susuyordu, sultan uyuyordu, uyku aðlýyordu…
Güneþ daha doðmamýþtý. Doðmaktan korkuyordu. Daha sultan uyanmamýþtý ve güneþ sultandan önce doðmaktan çekiniyordu. Sultandan önce doðarsa sultan kalktýðýnda ýþýðýný gölgede býrakacaðýný biliyordu. Her sabah olduðu gibi doðmak için sultanýn uyanmasýný bekliyordu. Oda suskunluðunu bozdu. Oda da ilk dile gelen kapý oldu. Önce çevrilen kolu sonra açýlýrken çýkardýðý huzursuz sesi odaya Gülkýz’ýn geldiðini haber verir gibiydi. Gülkýz sultana en yakýn kiþiydi. Anasý babasý olmayan gülkýzý sultan kendi kýzý gibi büyütmüþtü. Gülkýz odanýn içinde birkaç adým attý usulca , yataðýn baþýnda durdu sessizce. Bir iki saniye bekledi sultanýn güzelliðine tutuklu bir þekilde. Dili sultaný uyandýrmaya cesaret edemedi ama yüreðinin atýþýnda ki heyecan uyandýrmaya yetmiþti sultaný… Gülkýz elindeki karanfil kokulu havluyla, bir kabus görmüþlüðün iþareti olan sultanýn anlýnda ki ter damlacýklarýný silerken gitmeliyiz dedi. Sultanýn bakýþlarý gülkýzýn üzerindeydi ama gözlerinin derinliklerinde hala gördüðü kabusun izi vardý. Sultan usulca göz kapaklarýný bir iki saniyeliðine gülkýza tamam demek için kapattý…
Yollara ilk müjdeyi gülkýz verdi. Bekleyin sultan þimdi çýkacak, buralardan usulca geçecek diye. Bu müjdeye aðaçlar bile sevindi. En çok da güneþ heyecanlandý. Artýk doðmak istiyordu. Aslýnda sultaný çok özlemiþ onu görmek istiyordu. Sonunda sultan çýkmýþtý sokaða. Sonunda özlem bitmiþti. Sonunda dýþarýsý da kavuþmuþtu sultana. Sonunda doðmuþtu güneþ… sultan kapýnýn önünde duruyordu. Sultan suskundu, sultan durgundu. Sultan bekliyordu. Bu bekleyiþ güneþ ve sokak için mükafatlarýn en büyüðü idi… Bütün güzelliðiyle öylece duran sultan güneþ ve sokak için deðil meraký için bekliyordu. Merakýný giderme emri gözlerine verilmiþti. Gözleri aldýðý buyrukla elçisini arýyordu. Sultanýn gözleri baktýðý her yerde elçisini soruyordu. Güneþin beklediði ,aðaçlarýn hazýr olda durduðu, taþlarýn donduðu, kuþlarýn sustuðu o huzurda bir tek elçi yoktu. O da olmalýydý bu huzurda, o da bulunmalýydý. Bir yolculuk varsa, gidilecek bir yer varsa; elçi sultanýnýn emrinde hazýr durmalýydý… Hiç böyle yapmamýþtý elçi. Sultanýn buyruðundan bir nefeslik dahi dýþarý çýkmamýþtý. Sultanýn gözlerinden bir adým öteye gitmemiþti. Hep o gözlere mahkum beklerdi elçi, belki sultanýn bir buyruðu olur diye. O elçiyi sultan çaðýrmamýþ, Elçi kendi gelmiþ ben elçi olmak istiyorum demiþti. Size yakýþan sultanlýk kadar bana da elçilik yakýþýr der gibi bakmýþtý sultanýn gözlerine. Kimseyi kýrmayan sultanda ,yok diyememiþti bu buyruksuz gelen elçiye. Elçi gelmiþti ama sultan hiçbir zaman emir vermemiþti bu kendiliðinden gelen elçiye. Elçi hiç emir almasa da hep sultanýn kapýsýnda beklemiþti. Her zaman kapýda olan elçi bu gün yoktu. Sultan merak ediyor bu merakýný gözlerine soruyordu. Sultanýn gözleri aldýðý buyruða cevap veremedi, baktýðý hiçbir yerde elçiyi bulamadý. Gülkýz bir iki adým atar gibi oldu, elçi olmadan sultanýn gitmeyeceðini anlayýnca ama gülkýzýda durduran sultanýn eli olmuþtu. Sanki sultanýn eli dile gelmiþ , gerek yok biz gidelim der gibiydi. Dur buyruðundan sonra bu yürüyelim buyruðu ile yola düþtü gülkýz. Sultandan sadece bir adým önde gidiyordu, sultanýn nefesini duyabilmek için onun kokusuna doyabilmek için. Attýðý bütün adýmlarý usulca atýyordu sultana biraz daha yakýn olabilmek için. Sultan yürüyordu gülkýzýn ardýnda, elçisi olmadan… Sultan bütün bir güzelliðiyle yürürken nereye gittiðini sormamýþtý bile, sadece gülkýzýn ardýndan usulca yürüyordu. Bu yürümek iyi gelecekti. Yüreði daralmýþtý. Birazda nefes almak istiyordu. Her taraf bembeyazdý. Kar her tarafý kaplamýþtý ama ortalýk yaz günü kadar sýcaktý. Sultanýn gönlündeki sýcaklýk havada esiþen rüzgarlarý bile ýsýtmýþtý. Sultanýn gönlü alev alev yanýyordu. Sultan biraz nefes almak istiyordu, bir nebze olsun biraz serinlemek istiyordu. Sultan ýsýnan rüzgarlarýn ýsýnmasýný istemiyor, onlarýn en deli halde esmesini , o rüzgarlarýn gönlüne girip bütün alevini söndürmesini istiyordu. Nafile hiç rüzgar esmiyor, sultanýn gönlündeki alevden karlar bile eriyordu…
Sultanýn daralan yüreði daha da daraldý, yanan gönlü daha da yandý, çünkü; gülkýz hiç sevmediði bir yola girmiþti. Biliyordu o yol uzundu, o yol taþtý, o yolda hiç aðaç yoktu, o yolun sonunda kam vardý, o yolun sonunda ölüm vardý, o yolun sonunda iki celladýn tutuðu bir mahkum vardý ve cellatlar mahkumun boynunu vurmak için sultanýn buyruðunu bekliyordu o yolun sonunda… O yolu hiç sevmiyor, çoktandýr da gitmiyordu. Þimdi daha iyi anlýyordu dünkü kabuslarýnýn nedenini. Þimdi anlý daha çok terliyor, yüreði daha hýzlý çarpýyor, gönlü daha çok yanýyordu. Çok iyi biliyordu, þimdi iki cellat bir mahkum onu bekliyordu. Adýmlarýný atmak istemiyor, bununda bir kabus olmasý için dua ediyordu ama gülkýzýn kararlý adýmlarý bütün umutlarýný boþa çýkarýyordu. Yol bitmiyordu bir türlü. Keþke daha uzun olsaydý belki gülkýz dönerdi yolun bir yerinden “dalmýþým , yanlýþlýkla geldik ne olur kýzmayýn” derdi, o zaman kýzmak ne kelime sevinirdi bile ama gülkýz yoluna devam ediyordu. Yolun sonu yaklaþtýkça sultanýn kalbi daha hýzlý atýyordu ve onu iki cellat bir mahkum bekliyordu…
Yol bitmiþti. Sultan gelmiþti hiç sevmediði yere. Artýk yüreðindeki yangýndan nefes alamaz hale gelmiþti. Daha mahkumun yüzünü bile göremeden kendi gidecekti ölümün kucaðýna. O aðaçsýz, o soðuk , o karanlýk, o taþlý yerde cellatlar almadan bir can hediye edilecekti kara topraða… neyse ki yaðmur yetiþti sultanýn imdadýna. Sultanýn gözlerindeki neme dayanamayan bulutlar aðlamaya baþladý. Þimdi bulutlar aðlýyordu. Beklide birkaç dakika sonra bekleyen mahkumun yakýnlarý aðlamaya baþlayacaktý. O gün belli ki aðýtlar yakýlacaktý. O gün günlerden siyahtý. O gün yas günüydü. O gün aðýt günüydü. Aðýtlarýn yakýlmasý için sultanýn bir emrini bekliyordu cellatlar. Yüzü gözükmeyen mahkumun kafasýyla gövdesini bir birinden ayýrmak için sadece sultanýn gözlerinin birkaç saniye kapanmasýný bekliyordu cellatlar. Sultan nemli gözleriyle , buðulu bakýþlarýyla mahkuma bakýyordu. Her zaman iki dudaðýnýn arasýnda olan can þimdi gözlerinin ucundaydý. Cellatlar bekliyordu mahkumun baþýnda. Biri mahkumu tutuyordu kaçmayacaðýný bile bile, kaçacak olsa kendi gelip koymazdý bu baþý buraya diye düþünürken. Diðeri balta tuttuðu eli havada sultanýn gözlerinin kapanmasýný bekliyordu sabýrla. Herkesin yüreði hýzlý hýzlý atýyordu. Bir tek mahkumun yüreði suskundu. Nasýl olsa birazdan duracaðýný bildiðinden þimdiden susmuþtu. Herkes bekliyordu, mahkum bekliyordu, cellatlar bekliyordu, rüzgar bekliyordu, havada uçuþan akbabalar bekliyordu, zaman bekliyordu… Herkes sultanýn gözlerini kapatmasýný bekliyordu ama sultan bir türlü gözlerini kapatmýyordu. Sultan meraklý bakýþlarýný uzun uzun izlediði mahkumdan , gülkýza çevirdi. Neden bu mahkuma siyah giydirdiniz ? mahkumlar hep beyaz giyerdi kefenlerini giyip gelirlerdi, bu mahkum neden siyah giyip gelmiþ ? dercesine bakýþlarý uzadýkça uzadý gülkýzýn göz bebeklerinde. Gülkýz daha fazla dayanamadý o bakýþlara muhatap olmaya. O bakýþlardan kurtulmak için usulca anlattý. “ kendi giymek istemiþ. Son isteðiymiþ. Beyaz saflýktýr, beyaz temizliktir ben hak etmiyorum. Beyaz yakýþmaz bana. Beyaz kirlenir bende. Eziyet etmeyin beyaza. Býrakýn ben siyah giyeyim. Beni ancak siyah anlar. Benim nazým bir tek siyaha geçer demiþ. Son isteði olduðu için de cellatlar kýrmamýþ, siyahý býrakmýþlar bu mahkumun yazgýsýna…” Sultanýn meraký daha da arttý gülkýzýn anlattýklarý karþýsýnda. Gülkýz bakýþlarýna dayanamadýðýný anlayýnca kafasýný çevirdi sultan usulca. Hem yanlýþlýkla gözlerini yumup tanýmadýðý bu mahkumu cellatlara teslim etmemek için hem de gözlerindeki yaþý göstermemek için eðmiþti kafasýný öne… sultanýn kafasý yerde, bakýþlarý uzak, meraký da hemen gönlünün üstündeydi. O sabah sessizliðini ilk defa bozuyordu. Sukutunda merakýný gidermek için vazgeçiyordu. Kafasý yerde, bakýþlarý gizli, gözlerindeki damlalar topraðý ýslatýrken sordu; “ peki kim bu mahkum? Neden yüzünü saklýyor? Beyazý kabul etmeyecek kadar ne yapmýþ? Diðer mahkumlar gibi neden korkmuyor? Ölümü daha önce tatmýþ mý ki bu kadar cesur bekliyor? Gönlünden geçen bütün sorularý sordu, gözyaþlarý iyice bitsin diye. Gözyaþlarýnýn bittiðini anladýðýnda kafasýný kaldýrdý, gülkýzýn emir verip yüzünü açtýrdýðý mahkumun yüzünü görebilmek için. Mahkumla yüz yüze geldiðinde sultanýn bakýþlarý dondu. O donuklukta sanki her þey durdu. Yaðan yaðmur durdu... Zaman durdu… Dünya durdu… O durgunlukta her þey sustu. Kuþlar sustu… Taþlar sustu… Cellatýn elindeki balta sustu… Bir tek gülkýz konuþtu:
“ Elçiniz , efendim… O beyazý kabul etmeyen , ölümü bir kurtuluþ gibi bekleyen mahkum, elçiniz… Bu sabah gelmiþ buraya. Siyahlarý giymiþ, boynu koymuþ, buyurun vurun demiþ. Cellatlar nedeni sorunca, ben yapýlmamasý gerekeni yaptým, ben suçlarýn en büyüðünü iþledim. Ben birini üzdüm. Üzmek istemedim ama sonuçta üzdüm. Bir insaný üzmek suçlarýn en büyüðüdür cezasý da budur , buyurun boynum hadi vurun demiþ. Cellatlar önce anlam verememiþler olanlara, sonra bakmýþlar gelen mahkum kararlý, üzdüysem vurun boynumu diyor baþka bir þey demiyor, merak edip sormuþlar kimi üzdün diye. Uzun bir sessizlikten sonra usulca “sultan’ý “ demiþ. Bunu duyan cellatýn biri hemen baltasýný çekip tam elçinizin boynunu vururken diðer cellat sultandan izinsiz olmaz diyip zor durdurmuþ. Ýþte sultaným , sizi üzdüðü için boynunu vermeye gelmiþ. O cellat da o andan beri eli hava da sizi beklemekte…”diyip sustu gülkýz.
Sadece gülkýz susmadý herkes sustu. Tek ses hýzlý hýzlý atan yüreklerin sesiydi ve bir tek mahkumun yüreði lal idi…
Herkes bekliyordu. Herkes , Sultanýn gözlerinin yummasýný bekliyordu, cellatýn elini indirmesini bekliyordu, mahkumun siyah elbisesinin kýrmýzýya boyanmasýný bekliyordu… Bu bekleyiþ yoldan da uzun sürmüþtü. Ne sultan gözlerini yumuyordu ne cellat elini indiriyordu ne de mahkumun siyah elbisesi kýrmýzýya boyanýyordu… Sultan bekliyordu herkes merak ediyordu. Havada uçuþan akbabalar sabýrsýzlandýkça sabýrsýzlanýyordu. Sultan artýk bir karar vermeliydi. Cellatýn ellerinde derman kalmamýþtý. Güneþin bekleyecek vakti yoktu. Sultan gözlerini kýrpmadan daha fazla bekleyemezdi. Sultan bir karar vermeliydi ve sarayýna dönmeliydi. Sultan bir karar vermeliydi ve aðýt yakmasý gerekenler aðýtýna baþlamalýydý. Sultan bir karar vermeliydi ve kuru toprak kanla sulanmalýydý. Sultan bir karar vermeliydi ve sonunda vermiþti kararýný. Sultan bütün meraklý bakýþlar üzerindeyken yumdu gözlerini… Sultan sonunda gözlerini yummuþtu. Sultanýn gözleri yumulmuþtu. Artýk cellat elini indire bilirdi. Artýk mahkumun siyah elbisesi kýrmýzýya boyana bilirdi. Artýk aðýtlar yakýlmaya baþlayabilirdi. Artýk kuru topraklar özledikleri kana doyabilirdi çünkü sultan gözlerini yummuþtu…
Sultanýn gözlerini yummasý bir emirdi, cellada elindeki baltayý indirmesi için. Sultan gözlerini yummuþtu ama cellat elindeki baltayý mahkumun boynuna deðil usulca yere indirmiþti. Çünkü sultan gözlerini yummadan önce affýný belirtmek için kafasýný hafifçe biraz saða biraz da sola çevirmiþti birkaç defa. Sanki saðýmdaki ve solumdaki herkes þahit olsun ki af ediyorum bu mahkumu der gibiydi defalarca. Sultan bu güne kadar hiç kimsenin boynunu vurdurtmadýðý gibi elçisini de af etmiþti. Yaslý bir günde bir mahkum daha azat olmuþtu ve uzun bekleyiþ sonunda bitmiþti… Sultan gözlerini yummuþtu, elçi azat olmuþtu…
Uzun bekleyiþ bitmiþti. Orada daha fazla beklemenin anlamý yoktu. O soðuk yeri yine ilk akbabalar terk etti cellatýn baltasýný yere attýðýný gördükten sonra. Ardýndan da cellatlar gitti. Sonra sultan düþtü yola, gülkýz da hemen ardýndaydý. Sultan bu sefer adýmlarýný ürkek atmýyordu. Aksine alabildiðine hýzlý atýyordu. Çünkü bu yolun ardýnda kan yoktu, cellat yoktu, mahkun yoktu… Hepsi geride kalmýþtý, kan da cellad da , mahkum da …
Mahkum elçi, boynu hala yerde bekliyordu. Artýk yüreði hýzlý hýzlý çarpýyordu. Ölümü þimdi daha çok istiyordu. Biliyordu ki cellat elindeki baltayla boynunu vursaydý, sultanýn affý kadar acýtmazdý. Onun büyüklüðü karþýsýnda o kadar ezildi ki boynunu kaldýracak dermaný kalmadý. Sultan af etmiþ þimdi de gidiyordu. Sultan gidiyordu geride kalan mahkum bir türlü ölemiyordu. Ve o bekleyiþ ölümden beterdi. Sultan giderken mahkum ardýndan uzun uzun baktý. Attýðý her adým biraz daha alýp götürüyordu sultaný. Sanki bir daha gelmeyecekti. Elçi af olduðuna sevinemedi. Belli ki sultan çok kýrýlmýþtý. Belli ki çok üzülmüþtü. Tek kelime etmeden arkasýný dönüp gitmiþti. Daha fazla dayanamadý elçi, sultanýn böyle her adýmda kendisinden biraz daha uzaklaþmasýna. Kalkýp son dermanýyla sultanýn arkasýndan koþtu. Sultana bir adým kala durdu. Sadece elçi durmadý. Taþlar da durdu, toprak da durdu, zaman da durdu, kalpler de durdu… Bir þeyler söyleyecekti elçi, kalbinin hýzlý atýþý ele veriyordu kendini. Elçi bir adým kala dizlerinin üzerine çöküp, yýkýlmamak için kendi zor tutup olduðu yerde kala kalýnca, sultana bir adým kalasýya durunca, sultana bir nefes kalasýya durunca, sultanda durdu… Dönüp bakmadý ama dinlediðini belli etmek için durdu. Sultan durdu, hayat durdu, bakýþlar durdu, zaman durdu, kalpler durdu bir tek elçi konuþtu:
“ Sultaným, siz bizim gönlümüzde gerçek bir sultansýnýz ama biz sizin elçiniz bile olmayý hak etmiyoruz. Affýnýzla büyüklüðünüzü gösterdiniz. Bir büyüklük daha gösterip bizi gönül kapýnýzýn önünde sýradan bir köle olarak kabul ederseniz ne mutlu bize…”







Mehmet ACAR





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýki Sevgili
Firari
Firari


mehmet acar kimdir?

ben deðil yazýlarým tanýtsýn size beni, her yazýmda benden bir iz bulursunuz belki. . .

Etkilendiði Yazarlar:
osman aysu, nazan bekiroðlu, reþat nuri güntekin


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © mehmet acar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.