Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Çözül bağlarından. Düş artık düşsüzlüğümün dipsiz yatağına.Üç vakte kadar süzül avuçlarıma. Zamansızlığın suskularına vursun çığlıkların. Gözlerimin suçsuzluğuna inat dilimde intiharlar bileyen cümlelerime düş. Mavi bilyelerini saklayan adamın toprağa bakan yüzünü gökyüzüne çevir. Rengarenk balonların ardına takılayım. Hadi doğ duaları kabul olan yüreğimin sessiz kıyılarına. Ömür vadem dolmadan sen bayram günlerinden ibaret sevinçlerime ortak ol. Bulutsuzluğuma dağıt gözlerinin ıslak nemini..Avuçlarımdan köklerini sökmeye hazırlandığım mavi kubbenin gölgelerine süzül gözlerinde saklı aydınlığınla. Kelepir bir düş’ün sığ sevinçlerinde büyütürüm seni. Yeter ki bir an evvel gel göğüs kafesimin bir “ dua “ ıslaklığındaki gözyaşıma. Kaderimin enkazına istiflediğim düğümlerimden kurtar beni . Sokul şah damarı sıcaklığıma. Sonra da kıvrıl hüviyetimin kurak coğrafyalarına. Acıya tok bedenime doğur yüreğini. Kanamalı olsa öznelerin düşür cümlelerini öksüzlüğüme. Ağlamaklı sesinle kaybolsun karanlıklarım. Seni büyütürken sol yanımda, uykusuzluğum kanasın. Toprağa dönmüş ellerim seninle yeniden rengarenk balonların peşinden koşuştursun. Tökezleyen gölgelerim varlığınla güneşe vurulsun..Üç vakte kadar düş avuçlarıma.. Önce umut ol umutsuzluğuma… Sonra da gül ol kuru dallarıma.. En son Elif ol yüreğimin kepenk vurulmuş yalnızlığına.. Adresini yitirmiş gençliğime sunulmuş bir hediyenin mucizevi sevinci ol. Gün doğumu sancılarına tanıklık eden çocuksu yanımın gülümseyen yanı ol sen. Her bayram arifesinde babama giden yollarda yanımda ol. Yüreğimi büktüğüm mezarı başında beni topraktan kaldıran ol. Kemikleri sızlamasın diye avuçlarıma damıttığım gözyaşlarımı sil yüreğinle. Ketum halimle susarken sen babamın ellerinden tut. Gözlerini ser soğuk gölgelerine.Çınar ağacına diz çökmüş bulutsuzluğun güneşe bakan yüzü ol sen. Kaldır beni dünyaya getiren adamın toprağa kök salmış halinden. Ya da bırak beni bana.. Ama hayır hayır.Tut ellerimden. Çevir yüzümü aydınlığa. Yüzünden yüzümü koparamam. Senin için seccademi gözyaşlarıyla yıkamadan kapatamam ömür sahifemi. Bana vaat edilmiş mucizenin baş kahramanısın sen. Sen bozkır sabahı düşlerimin son durağısın. Ellerini uzat bana. Ya dol avuçlarıma ya da vur beni karanlığıma. Methiyeler düzeyim yüzündeki beyaz duvağa..Gülüşlerimi süreyim avuçlarında belirginleşen aydınlığa..Eşkalini çizemediğim kadere boyun eğmeden vurulayım saçlarına.. Ezberimi yitirmeden hak ettiğim tüm zamanı sana devredeyim. Kimliğim elimden alınmadan düş artık hüviyetimin boşluğuna. Gömleğimin yırtık yanına dolsun dilsiz varlığın. Rüyalardan ibaret olan düş’üm artık zamanın karnından avuçlarıma doğsun.. Sen doğ yeter. Sen varol yeter. Nadasa bırakılmış coğrafyalarıma bakıp korkma avuçlarıma süzülmekten. Sen gülümse gözlerimin badiresi bir türlü bitmez yarınlarına..Yüzüm Yusuf’un gözlerinde yitip giderken sen Nuh’un gemileriyle dön kıyılarıma. Gelmen için ölmemi bekleme..Erken ya da geç düş kollarıma. Zaman testisinin dudakları susuzluktan çatlarken sen bakir topraklarımda filizlenen tomurcuğum ol. Hadi durma sancılarımda. Kırık aynalarımda tara saçlarını. Dualarımın kıblesine döndür avuçlarını. Kabulü dudaklarında saklı amin’lerin sesi ol.. Mavi kubbenin altında susmayacak ezanın dinginliğinde vereyim adını. Sussun efil deyen rüzgar..Dönsün bıçağın yüzü toprağa. Lâl olan dilim yansın senin adını sayıklarken. Gülüşlerin düşerken güllerin dallarına rukü’ya yönelmiş dizlerim doğrulsun Kudüs’e..Ayak uçlarıma savrulsun âmâ gençliğim. Doğumunla kurtulsun kelepçelerden ketum dilim. Baharlarla müjdelensin gelişin. Filistin’ e revâ görülen sancılarda büyümek vaat edilse de sana gözlerin hep Yusuf gözlü aydınlıklarda anılacaktır. Hadi gel..Bekletme seni bekleyenleri..Yankılansın odalarım sesinin dilsizliğinde. Bu bedenin aslı suretine yenik düşmeden sen vurul geleceğime. Tevekkül dağlarına bıraktığım duaların kabulüne iştirak et şimdi. Vakit; sessiz harflerimden düşüp seninle yeniden kurmak alfabeyi umut sadeliğinde..Bir gül büyütmek kökleri bakir topraklarda Elif tazeliğinde… Gözlerindeki aydınlığa vurulduğumdan beri Karanlıklara dargınım ben.. Sana susadığımdan beri Seccademdeki gözyaşlarımla kavgalıyım ben.. Çözül bağlarından.. Kurtar kendini karanlıklarından.. Gökyüzüm hazır, Sal gökyüzüne renkli balonlarını.. Sen düşsüzlüğümü yağmaladığından beri Ezberimi yitirdim.. Düştüm sesli harflerimden… Hadi doğrul rüku’lardan.. Dualarımın kıblesine döndür yüzünü… Kurtul Yusuf’un düştüğü zindanlardan.. Gök kubbe hazır… Mavi bilyelerini saklayan bu adam hazır.. Her şey tamam Çözül bağlarından.. Doğ karanlıklarıma.. Vakit tamam. Yüreğime uzat dua kokan avuçlarını… 13 Ağustos 2007 14. 10 İsmail Sarıgene
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsmail Sarıgene, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |