Öküzün rengini dışında, insanın rengini içinde ara. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Gittiğimizde gün neredeyse batacaktı günün en çok sevdiğim vakitlerindendi gökyüzü şimdi kızıl sarı tonunda. Terasta güzel bir köşeye çekildik karşımızda deniz. Bu renk bu iyot kokusu bu mavilik bu uçsuz bucaksız alıp kendine götüren görüntü... Ne dingilik… Tek tük kahkahalar gelmeye başladı bile... Şuan yeryüzünde sadece kendilerinin olduğunu sanan şu çift Âdem Havva misali nasılda cilveleşiyorlar. Kızıl, dalgalı saçlı yüzünde belli belirsiz çiller bulunan Havva çantasından neredeyse elmayı çıkarıp uzattı uzatacak Âdem’e... Âdem’in bakışlarından belli, O razı zaten sürgünlere, bırakıp gitmeye hazır her şeyi. Ne güzel! Şimdi bedenim müziğin baştan çıkaran ritminden mi yoksa içtiğim biradan mı bilinmez, hafif hafif canlanmaya olduğu yerde sallanmaya başlıyor. Masaya gelen gidenler, sorular, tanışmalar, hııh memnun olmalar, nasılsınızlar, yalnız mısınızlar... İyiyim ya da kötüyüm, yalnızım ya da değilim, memnun oldum olmadım size ne! Demek isterim de sakin yumuşak bir tebessümle alt ediyorum hepsini. Hani buradayım da burada değilim gibi. İstediğim biraz sessizlik biraz sakinlik tam da burada bu rock barda komik... Tam da yeri değil mi zaten? Ama sorsam size her istediğimiz şeyi zamanında ve yerinde mi istiyoruz? Şimdi birileri köşelerine çekiliyor ve köşelerden tiz kahkahalar yükseliyor. Derken varlığını yeni fark ettiğim şu saçlarını toka yerine kalemle ensesinde tutturmuş, şu kumral kadın. Bakıyorum ama neden aynada kendi bakışlarımı yakalar gibiyim... Gözleri çok uzaklarda bir yerlerde, alıp getirmek istiyor onları buraya ama gözler inatçı, ne buldularsa uzaklarda ötelerde bir yerlerde gelmemekte, takılı kalmakta ısrarlılar. Garip bir merak uyandırıyor bende, öylesine kendi halinde öyle sessiz dudakları öyle geveze ki bakışları hani kendisiyle konuşmak için can atıyorum desem yeridir. ‘sarıl bana ruhum ne olur sar beni çığlıklar geçti üstümüzden bulutlar geçti ve o gençlik günlerimizde sen ve biz seni öldün sandım ruhum biliyor musun? Sensiz yaşamaya alıştırdılar galiba Özledim ruhumu...’ söyledikleri kadar da varmış hani... Sahnedeki grup hiçte fena çalmıyorlar hani... Ya evet topluca gidilen içmelerde aslında benim en sevmediğim şeydir bira, böyle otur kalk git gel tuvalete ne içtiğinden anlarsın ne de sohbetten sahi ben kimseyle sohbet etmiyordum ki... Şimdi farkına varıyorum dışarıdan bakıldığında bu kadın neye gülüyor ne geçiyor acaba aklından dedirten ifademle tuvalete doğru yol alıyorum. Bakışlarım diğer masalara, masalardaki insanlara değiyor değmiyor gibi, farkındayım oradalar onların bakışları da bir an benimkilerle buluşsa da çok kalmıyoruz birbirimizde. Artık hiç bir şey hiç kimse aynı yerde kalmıyor ki zaten... Geri geliyorum -Ne oldu ya, benim sandalyemde başka biri, diğeri ötekinin yanında hatta kollarını dolamış omzuna. Belli ki süre kısa da olsa kaçırdığım şey büyük olmuş masada. Uzanıp alıyorum şimdi ben de bardağımı, boş bulduğum yere oturmalı, hiç de önemi yok zaten. O da nesi, benim aynadaki yansımam olan kumral kadının yanındayım. Bu kez gerçekten tanışmak ve gerçekten bu tanışıklıktan memnun olmak için ilk ben başlatıyorum bu ritüeli... Adı Hazan, aramızdaki kafiyeyi vurgulayarak diyorum şimdi; ben de Suzan... Gülüşüyoruz. Hani yıllardır tanışıyormuşsunuz, o sizi, siz de onu biliyor gibi hissettiğiniz insanlar olur ya; Hazan benim için şimdi o insan. Oysa ben oldum olası ısınamam hele de kendi cinslerime. Kabul etmeli ki saçma salak bir kıskançlığımız var kadın milleti olarak... Etrafımıza bakınıyoruz. O da benim gibi çevremizdeki insanlara bakıyor, insanlara ve hikâyelerine. Beraberce oynadığımız bir oyunun içindeyiz şimdi. Şu karşıda yanındaki kıza az daha sokulabilmek için, asıl maksadı bu ama sesini duyurmak istermiş gibi kıza yaklaşan gence bakıyoruz muzip bir gülümseme ile... Ya şu dikkat çekebilmek için herhangi bir koreografiye girmeyecek bu garip dansı yapmakta olan kadına ne demeli... Bakıp bakıp gülümsüyoruz. Bilirsiniz, bu gülümseme bir onaydır aslında; evet ya gördüm, fark ettim ne göstermek istediğini diyen. Boşalan bardaklar dolan bardaklar, boşalan sandalyeler dolan sandalyeler, boş insanlar dolmayı bekleyen insanlar... Epeyce bir zaman geçmiş olmalı, sahnedeki genç solistimiz şimdi soluklanmak için ara istiyor bizden. Hay hay ne demek... Bu boşluğu fırsat bilip, önünde tabağındaki yemeği meraklı küçük çatal darbeleriyle tırtıklar gibi meraklı küçük sorularımla tırtıklıyorum Hazan’ı. Okuldu işti evdi derken evliliğe kadar geldik. —Evet, evliyim ben deyince, kaşlarımı kaldırıp bakıyorum – Nasıl yani? der gibi de şimdi Hazan’dan haklı bir kahkaha yükseliyor. O an toparlanıp ben de gülüyorum ona beraber. Ben alyans göremeyince bir de böyle sessiz, düşünceli, yalnız otururken sizi sanki her sessiz her yüzüksüz bekâr olmalıymış gibi salak bir düşünce bekârsın sanmıştım, diyorum. Şimdi beraberce gülüyoruz. Hafifçe eğilip bana doğru; Bak ufaklık, güya sadakatin birlikteliğin simgesi olan o halkayı belki de o gün daha çok bağlanmak için, e birde o borcu ödemek için nasıl sarrafta sattıysam yanında bir iki zımbırtıyla beraber, o gün anladım ki hiç bir şey demekti o halka ve hiç bir şey demek olacaktı bundan sonra... Hazırlıksız tokat yemiş gibi oldum. Ben ki bakışlarından anlarım, tanırım insanları ve hikâyelerini derdim anladım ki gördüğüm her hikâye gerçek olmayabiliyormuş. Tıpkı bu kızıl sarı akşamüstü, bu bar, bu Hazan’lı hikâye gibi...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © laina , 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |