Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
İç dünyamda kan revan içinde yaşarken, zamanın usul usul yaşlandıran kanununa boyun eğiyorum. Sensiz, sessiz ve kimsesiz. Sen gittiğinden günden beri gönül dünyama kara elbiseler giydirdim. Hülyalarıma karaları bağladım. Ne varsa beni mutlu edecek, hepsini bırakıp terk ettim. Güzelliğe ait ne varsa, bilmem ki nerelere attım. Ya sen diye sorsam, ah bir sorsam sana sen ne haldesin, buldun mu mutluluğu diye? Bir gün hayatın bir yerinde karşılaşsak kim bilir dönüp bakmazsın bile. Kim bilir, belki de bana ait bir gönül bağın kalmamıştır. Kim bilir belki de çoktan koparım atmışsındır beni yüreğinden. Kim bilir koşarak sarılıp boynuma saatlerce ağlardın. Kim bilir beklide yüzünde bir allık içerisinde başını öne eğip, bir an dahi durup bakmadan çeker giderdin. Huyundur çekip gitmek. Oysa ki ben, hala seni en derinden… Sevginin bir yüzü de görmesen de sevmekmiş. Yüzünü görmeden, sesini duymadan sevmek. Gelmeyeceğini bile bile beklemekmiş. İçin için yanıp, yaşlı gözlerle yollara bakıp seni gözlemekmiş. Sevmek ah sevmek. Bıkmadan usanmadan hayale sarılmak ve özlemekmiş. Hep sen, dert içinde sen, dert getiren sen, hayal sen, umut sen, umutsuzluk sen. Hep sen, tek sen, bir sen, sen işte sen, sen, sen… Saksıda ha öldü ha ölecek bir çiçeğe bakıyorum. Taze yeni dikilmiş bir çiçek. Ama ilgi ve şefkat olmayınca, emek olmayınca çaresizce ölümü bekliyor sanki. Kaç günlüktü sanki çiçeğim. Ama soluyor işte. Tıpkı benim gibi. Bitkininde insanın da can damarı emek vermektir ya sevdiğim. Emek olmayınca, o emeğe sevgi katılmayınca usul usul ölüyor her varlık… Hatırımdan çıkaramadığım sevdiğim, bir gün gelir de doya doya hasret giderip, çile dolu kara günleri hiç acımadan ezip çiğner unutur muyuz ki? bilmem. Unutulmaz dediğim bu kara günlerimi atar mıyım gönül dünyamdan. Şimdi bildiğim inandığım bir şey var ki, düşünmesi dahi acı veriyor insana. Ben ömür boyu senin hasretinle yaşayıp sana hasret mi gideceğim bu dünyadan? Zaman bu daha neleri getirir bilmem. Bir beni sana götürmez, birde seni bana getirmeyecek. Her hasretli özlemli bekleyiş huzurlu bir sonla bitmiyormuş meğer. Acılar içinde sürünüp acılar içinde yok olup biteceğim işte. Sen dahi bilmeden, sen görmeden bitecek bu çekilmez hayat. Zaman akla hayale sığmayan acıları, mutlulukları sunuyor insana. Kim bilir benim için daha neleri neleri getirecek. Ah bir bilsen bir görsen ne haldeyim. Kendi haline mahkum ettiğin, sevdana mahkum olduğum bu evrende, söz geçiremediğim gönlümle bir başıma her gün kavga içinde, her gün huzursuz yaşıyorum. Bitmez mi bu büyük kavga, bitmez mi kendimle olan savaşım. Kimin neyin savaşı ki bu? Laftan sözden anlamayan bağrı yanık gönlüm ,felaha erer mi bilmem. İçimi yakan, kavuran, bu ince hastalık gibi göğsümde taşıdığım bu yürek yarasına gün gelirde şifa bulur muyum? Sen. Ve sen sevdiğim. Derdine düştüğüm, uğruna deli divane olduğum, inceden inceye düşünüp kederler icat ettiğim. Sende derinden derine düşünüp üzülür müsün ki, sevdanın değerini bilemedim deyip dövünür müsün şimdi? Artık bitti o övündüğüm günler. Şimdi zaman dövündüğüm günlere demir attı. Gönlümü nasıl hoş tutayım ki. Yara benim dert benim hüzün benim. Kimsecikler, sen dahi bilmezsin sevdiğim. Var sende bilme neyleyim. Kim bilir, belki de ben, senin gönlünden kopalı düşeli yıllar olmuştur. Belki hala kırık dökük bir sevdayla duruyorumdur bir yerlerinde. Ne tuhaf bir duygu hala senin sevdiğini düşünmek. Nasılda mutlu ediyor bir bilsen. Kim bilir belki de, etle kemik olduğumuz doyumu olmayan bir sevdaya koca bir yalanmış deyip gülüp geçmişsindir. Tadımı kaçıran sorular beynimi yüreğimi darmadağınık edip gönlümü acılar deryasına çeviriyor. Bir zamanlar seni hayal edip düşlerken hayallerimin tadına dahi doyum olmazdı. Şimdi o hayallerin dahi ne tat veriyor ne de huzur. Sanki huzur sensin, sanki huzur senin avuçlarının, gözlerinin içinde. Sanki mutluluk dağınık saçlarını seyretmekte. Sanki mutluluk, dudaklarında ki tatlı tebessümlerde saklı. Hayaller kurduğum, incitmekten korktuğum sevgi, koca bir acı yumağı oldu artık. Beynimin sorduğu ardı arkası kesilmez, cevabı bulunmaz sorular, gönlümü ya yaralıyor, yada yaralarımı yeniden kanatıyor. Acısı hiç dinmeyen en büyük tokatı bir kez daha yiyor zavallı gönlüm. Kaç ay, kaç yıl geçti. Bu ayrılık denen mahpushaneye düşeli, kaç vakittir özgürlüğü unuttum inan hatırlamıyor artık. Günü, ayı, yılı unutulmuş bir zamanın evresindeyim şimdi. Geçen bunca kara günler, yüreğime açtığı derin kapanmaz yaralar doldurdu. Ara sıra sözlerin çınlıyor kulaklarımda. Canım acıya acıya dinliyorum o mesut sesini, mesut sesindeki sevgiyi. Bir vakitler, varsa o yoksa o deyip gönlümden hiç düşürmediğim, tertemiz sevdiğim, yerine kimsecikleri koyamadığım sevdeğim; şimdi dilimde, gönlümde, ardı arkası kesilmeyen sitemler dolu. Üstüne titrediğim, yabana atar gibi atıp gittiğin günden beri, ne acılar geçti yüreğimden bilmezsin. Nasıl çürüdüm bir bilsen. Bir bilsen sahipsiz kalan hayallerimi. Bir bilsen cennet gibi seni sevdiğimi. Bir bilsen senden vazgeçemediğimi. Bir bilsen seni severken huzurumu. Ah bir bilebilseydin. Yanıp tutuştuğum sevdiğim, şimdi yasını tutuyor gönlüm. Zehir gibi bir hasretin, özlemin içinde her geçen gün zayıf düştüm bu hayata. Neredeyse gündüzler güneş yok, ay ve yıldızlar sanki geceye hiç renk vermiyor. Yok işte yok, hayatın tadı ve anlamı. Sensiz hiçbir şeyin, benim dahi bir anlamım yok bu hayatta. Ramaklar kalıyor isyan etmeme, ramaklar kalıyor kafayı bozmama. Sanki her yer zifiri koyu karanlık. Umutlarımın karanlığa, ayaza düştüğü, kırıldığı günden beri sevginin, senin yüzüne hasret kaldım. An geliyor çıkıp karşına boynuna sarılıp ağlamak geliyor içimden. An geliyor gelsen kapıma diye hayaller kuruyorum. An geliyor varıp kapına dikilmek istiyorum karşına. Boynuna sarılıp, kana kana ağlamak, ağlamaya doymak istiyorum. Bir parça tebessüm birikince yüzümde, beynimde bir söz, “gelse de bakmazsın sevdiğinin o ay yüzüne” diyor. Bakamam. Bunca acı ve incinmişlikle sana yar diye bakmaz artık zavallı gözlerim. Beynimin ve gönlümün bitmeyen bu kanlı kavgası her an eritiyor sevdamı. Bazen aklım bazen gönlüm galip. Ama hiç bitmeyecek bir savaşla ikisi de bende yaşıyor. Senin kavganı dinliyor, yaşıyorum gönlümde. Aklım; Daha beter acılara bakarım, yine kavrulup savrulurum ama bakmam artık yüzüne sevdiğim diyor. Uçan kuştan medet umarım ama senden asla sevdiğim asla. Deli gibi, ölürcesine, ölene kadar seveceğim, ama bir kez olsun bakmayacağım yüzüne. Bir damla sevgi istemeyeceğim senden. Bakma benim halime sen. Varlığın hep acıtır canımı, bunu bil yeter. Ama bilme ne kadar çok sevdiğimi, bilme acılarımın, sevdamdan daha büyük olduğunu. Bilme için için sana hasret olduğumu, bilme…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |