..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Anýlar > Çetin Ýmer




15 Kasým 2008
Tespihçi  
Çetin Ýmer
1950 li yýllarda bir talebenin anýlarý.


:FIAA:
Galatasaray lisesinde okuduðum 1950 li yýllardý. Ortaköy'deki ilkokul kýsmýndan buraya terfi edeli iki sene olmuþtu. Ama bunca zaman geçmesine raðmen Ýstiklal caddesinin gürültülü canlýlýðýna bir türlü alýþamamýþtým. Boðaz kýyýsýndaki, þimdi Galatasaray üniversitesi olan o zamanki ilkokulumuzun kendine has sessizliði ve nefis manzarasýný unutabilmek mümkün müydü?
Beyoðlu. Her taraf bar pavyon ve eðlence yeri. Yanýp sönen neon lambalý reklam panolarý birer davetiye gibi. Striptizler, vedet dansözler, Romen revüleri ve Rus balerinleri ile gün boyu süren bir uðultu. Bir okul için hiç de uygun olmayan bu semtte delikanlý yaþlarda olup cepte paran yoksa iþin bayaðý zor.
Okulun caddeye bakan dört beþ adam boyu demir parmaklýklarýný, o eðlence dünyasýndan bizleri ayýran bir hapishane duvarýna benzetirdim. Gerekçesini tam olarak bilemiyorum ama okul müdürlüðü talebenin o duvarlara yaklaþmasý yasaklanmýþtý. Boþ saatlerde bahçede banklara oturur, uzaktan melül melül bakarak dýþarýdaki curcunayý seyrederdik. Hele akþamüzeri, gündüzcülerde gittikten sonra, yatýlýlar için yalnýzlýk duygusu bir kâbus gibi üzerlerimize çöker asýl azap saatleri o zaman baþlardý.
Ýstanbul'un kalbi sayýlabilecek bu caddede insan yapýsý üçe bölünebilirdi. Yalnýz gündüzleri ortaya çýkan sinema ve alýþveriþ tutkunu birinci gurup. Havanýn kararmasý ile birlikte eðlence dünyasýnýn müdavimi, tuzu kuru akþamcýlar.
Son olarak da, ilerleyen saatlerde etrafý seyretmek için sahne alýp amaçsýzca dolaþan maddi imkânlarý kýsýtlý kesim.
Gençliðinin en hýzlý dönemini böyle demir parmaklýklar arkasýnda yaþamakta olan biz yatýlýlarýn, etüt salonunda çalýþýrken bir kadýnýn þuh kahkahasý ilgimizi daðýtýr, yatakhanede gece boyu süren sarhoþ naralarý uykumuzu bölerdi.
Tüm olumsuzluklara raðmen bu tarihi okulun bir ferdi olmaktan gurur duyardýk. Bayram törenlerinde diðer okullarýn bizi hasetle izlemelerinden dolayý ayrýcalýklý olduðumuzu bilirdik. Burasýnýn mektebi sultani olarak kuruluþ amacýnýn saray erkânýnýn çocuklarýný eðitmek için olduðu düþünülürse biraz havalý olmamýz normal sayýlmalýydý. Bütün bu görüntü zenginliðinin içinde bir de en büyük sorunumuz olan züðürtlüðümüze bir çare bulunabilseydi.
Evden gelen harçlýklarý bir türlü idareli kullanamaz, daha hafta sonu gelmeden cepler boþalýnca
her þeyin para demek olduðu bu semtte üç hafta elimiz kolumuz baðlý gün sayardýk. Baþkalarýný bilemem ama ben o züðürt günlerde, hem zaman öldürmek hem de eðlenmek için kendime iki türlü oyun icat etmiþtim.
Ýlki, okul çýkýþýnýn caddeye inen kol duvarýnýn en ucuna ata biner gibi oturur, gelen geçen insanlarýn yüzlerindeki ifadeyi izleyip o anki ruh hallerini çözmeye çalýþýrdým. Bir nevi akýl okumak gibi.
Zamanla, bir sevdiðine kavuþmak için telaþ edenle, borcunu ödemeye gidenleri veya çalýþtýðý yerden bir vesile ile izin alýp dýþarýda geçireceði bir fazla dakikayý kâr sayanlarý kesinlikle birbirlerinden ayýrabilir duruma gelmiþtim. Bulunduðum muhit bu oyun için tam bir madendi.
Mesela, caddenin karþýsýndaki postane ile bizim okulun önü en ünlü randevu yerleriydi. Bütün gün orada bekleþenleri izlemek bile baþlý baþýna bir eðlence vesilesiydi. Elindeki bir buket çiçekle, yeni ütülettiði pantolonu buruþmasýn diye elini cebine bile sokmadan hazýr ol vaziyetindeki aþýklar.
Sonra, birini beklemeyi zül kabul edip nizamiye nöbetçileri gibi beþ adým saða beþ adým sola sabýrsýzca ve sinirli dolaþan havalý tipler. Hor görülmeye alýþýk ve bunu kader kabul etmiþ kanaatkâr tipler. Ama tümünün ortak yanlarý dakika baþýna saate bakmalarýydý. Bu masumane oyun sayesinde zamanla bir takým pratikler kazanmýþtým. Ýlerideki yaþamýmda, yeni tanýdýðým bir insan hakkýnda fikir sahibi olabilmem açýsýndan bayaðý faydalý olmuþtu.
Diðer oyun ise daha farklýydý. Pusu için üs olarak seçtiðim Atlas sinemasý giriþinde bekler, görüntüsü hoþ bir hatunu yakaladým mý peþine takýlýr, çeþitli fanteziler kurarak belli bir mesafeden onunla birlikte dolaþýr dururdum. Takip ettiklerim bir araca binerek veya sinemaya girerek caddeyi terk ettiklerinde o görevi bir baþkasý üstlenirdi. Bu vesile ile de Beyoðlu'nun arka sokaklarýný avucumun içi gibi öðrenmiþtim.
Gene böyle bir gün, Taksim tarafýndan gelen bir kýz takýldý gözüme. Daracýk bir tayyör giymiþ, simsiyah saçlarý omuzlarýnda, uzun topuklu ayakkabýlarýnýn yürürken daha da dalgalandýrdýðý biçimli kalçalarý ile tam bir afet. Tahminen on yedi on sekiz yaþlarýndaki fýstýðýn hemen peþine takýldým. Ýki üç adýmda bir saçlarýný geriye atan boyun hareketi içimi gýcýklýyor. Benim oyun için ideal bir tip.
Girdiði maðazalarýn vitrinlerinde oyalanýp onun çýkýþýný beklerken bir kaç kere gayri ihtiyari göz göze gelince sonunda kendisini takip ettiðimi anladý. Hatta bir defasýnda, hala peþinde olup olmadýðýmý merak edip geriye dönüp bakýnca, bundan kendimce farklý bir anlam çýkarmýþ, galiba oluyor bu iþ demiþtim.
Kýz sonunda adýmlarýný hýzlandýrýp bizim okulun önünden geçip Tophaneye inen yokuþa saptýðýnda bir an tereddüt ettim. Çünkü iþ uzarsa okuldaki yemek saatini kaçýrýr ve de akþama kadar aç kalýrdým. Ama kýz görünüþe göre resmen pas veriyordu.
Böyle bir fýrsat her zamanda ele geçmez deyip takibi sürdürmeye karar verdim. Fazla yaklaþmamaya dikkat ederek yokuþ aþaðýya yüz metre kadar indik. Ýçimden, böyle ýssýz yerleri seçtiðine göre kendisine yaklaþmamý bekliyor diye tam niyeti bozuyordum ki, sað tarafta bir sokaða daldý. Soldaki ikinci binanýn kapýsýndan içeri girmeden önce gene dönüp baktý. Yüzlerden anlam çýkarabiliyorum ya, bu birazdan geri döneceðim demek olmalýydý. Gözlerim kapýda ellerimi ovuþturarak bekliyorum. Tahminen on dakika kadar sonra kapýda gözüktü ama yanýnda yüz kiloluk bir azmanla. Kýz eli ile beni iþaret edip o ayýya bir þeyler söylediði an, oralarda fazla oyalanmamak gerektiðini anlamýþtým. Bu defa bayýr yukarý bir koþu baþlamýþtý. Peþimdeki ayý arada bir boru gibi sesi ile “Kaçma ulan........... “diye bizim sülalenin kulaklarýný çýnlatýyor ama þimdi aile þerefi konusunda hassasiyet göstermenin sýrasý deðildi. Kilo farký sayesinde arayý açýp nefes nefese kendimi okulun parmaklýklarý arkasýna attýðýmda, kýzdýðým o duvarlarý yapanlara bu defa hayýr dualar ettim. Anlaþýlan, Beyoðlu’nun arka sokaklarý ve bilhassa Tophane gibi semtler benim gibi acemi zamparalar için hiç de uygun av yerleri deðildi. Saðlýðým açýsýndan daha zararsýz oyunlar bulmam gerekiyordu.
Günler bu þekilde gelip geçerken sonunda bahar geldi. Yaz tatiline iki hafta kalmýþtý. Böyle zamanlarda dersler sona erdiðinden vakit de bir türlü geçmezdi. O hafta sonu gene oturmakta olduðum duvarda gelen geçeni seyrederken bir çocuk feryadýnýn geldiði yöne baktým. Beþ altý yaþlarýnda bir çocuk, annesinden kim bilir hangi imkânsýzý istemiþ olacak ki kýyameti koparýyordu.      
Çocuðun attýðý canhýraþ çýðlýklar nedeniyle kadýn, gelen geçen herkesin kendisine bakmasýndan son derece rahatsýz, yüzünde belli bir mahcubiyetle çevresine göz atarken bir taraftan da oðlaný susturmaya çalýþýyordu.
Bu tabloyu izlerken, bizim o duvarýn altýndaki kaldýrýmý iþgal etmiþ olan seyyar satýcýlarýn arasýnda deðiþik bir tip dikkatimi çekti. Yanlýþ hatýrlamýyorsam, orasýnýn demirbaþ esnaflarý arasýnda en dipteki seyyar çaycýnýn yanýnda bir simitçi, sonra defalarca ayakkabýlarýmý boyattýðým bir boyacý vardý. Þimdi o üçlünün az ilerisinde, rahle gibi bir sehpanýn üzerine koyduðu camekânlý bir tablada anahtarlýk, sigara aðýzlýklarý ve çeþitli tespihler sýralamýþ bir dördüncü satýcýyý fark ettim. Bu altmýþ yaþlarýn biraz üzerinde adamý daha önce buralarda hiç görmemiþtim. Küçük taburesinin üzerinde edepli bir oturuþ tarzý sanki orayý iþgal etmiþ olmaktan ötürü çevresinden özür diler gibiydi. Birbirine bitiþik dizlerinin üzerine koyduðu elleri ve baþýný saða sola çevirmeden sadece gözleri ile etrafýný izleyiþiyle, klasik bir seyyar satýcý tipine hiç benzemiyordu. Onu daha rahat inceleyebilmek için pozisyonumu deðiþtirdim. Eski ceketi, yakasý biraz aþýnmýþ fakat tertemiz beyaz gömleði ve muntazam baðlý kravatý, yýpranmýþ fakat pýrýl pýrýl boyalý ayakkabýlarý ile diðerlerinden o kadar farklýydý ki. Düþündüm de, haline tavrýna bakýlýrsa, kýsýtlý gelirine destek saðlamaya çalýþan emekli bir memur olabilirdi.
Yaz kýþ kravat takan dedemi hatýrladým. Ýfadesine göre, bu tür giyim tarzý, yýllardýr devlet kapýsýnda çalýþanlarýn ölünceye kadar vazgeçemeyecekleri bir mecburiyete dönüþürmüþ.
Kendisini izlediðimden habersiz yan tarafýndaki bir bez torbanýn içinden dörde katlanmýþ bir gazete kâðýdý çýkararak camekânýnýn üzerine yaydý.
Uçmasýn diye kâðýdýn uçlarýný kapaðýn altýna sýkýþtýrdý. Sonra, iki dilim ekmek bir çatal ve bir sefer tasýný sofrasýnýn üzerine itinayla yerleþtirdi.
Bu mesafeden ne olduðunu seçemediðim yemeðini ekmeðinden kopardýðý küçük lokmalarla yerken aðzýndaki her yudumu uzun uzun çiðnemesi dikkatimi çekti. Benim gibi tüm yatýlý okuyanlarda ise, zamana karþý yarýþ edercesine çiðnemeden yutar gibi yemek bir alýþkanlýk halindedir.
O ara aniden baþlayan bir öksürük krizi ile çantasýndan çýkardýðý þiþeden bir yudum su içip mendili ile özenle aðzýný sildi. Derin derin birkaç nefes aldý. Sonra da iþtahý kaçmýþçasýna yarým kalan yemeðini bitirmeden sofrasýný topladý.
Her dakikada binlerce insanýn geçtiði caddeden ilgimi tamamen kesmiþ yalnýz onu inceliyorum. Bu arada tezgâhýna uðrayan olmadýðý gibi bakan bile yok. Yedi sekiz metre kadar ilerideki çaycýnýn sabýrla kendisine bakmasýný bekleyip iþaretle ondan bir çay istedi. Sonra þekerin tekini içine atýp ötekini cebine koydu. Onunla konuþabilmek için içimde dayanýlmaz bir istek oluþmuþtu. Bir müddet, onu rahatsýz etmeden nasýl bir diyalog kurmam gerektiðini düþünüp yanýna gittim.
= Günaydýn.
Beni aniden karþýsýnda görünce dudaklarýnda tereddütlü bir gülümseme dolaþtý. Diþleri her gün fýrçalanmýþçasýna bembeyaz.
= Günaydýn efendim. Bir þey mi arzu etmiþtiniz diyerek camekanýn üzerindeki hayali tozlarý üfledi.
Anahtarlýklarý inceleyip ucunda sarý lacivert bir top olanýný iþaret ettim.
= Bunun fiyatý ne kadar?
Camlý kapaðý kaldýrýp oradan aldýðý anahtarlýðý bana uzattý.
= 175 ama, sizin için 150 kuruþa olur.
= Alýyorum diyerek cebimdeki son para olan bir elli ve dört tane yirmi beþ kuruþu çýkarýp ona uzattým.
Belki de siftah yaptýðý için mutluydu.
= Ýyi günlerde kullanýnýz efendim deyip tebessüm etti.
Elli seneye yakýn zaman geçmesine raðmen simasý þu an bile gözlerimin önünde.
Muhabbeti sürdürebilmek için duvarýn üstünü iþaret ettim.
= Bu okulda okuyorum ama sizi daha önce buralarda hiç görmemiþtim. Yeni mi geldiniz?
Þaþkýnlýkla yüzüme baktý.
= Hayýr efendim. Siz dikkat etmemiþ olacaksýnýz. Takriben beþ senedir havanýn müsait olmadýðý günler hariç ben hep buradayým.
Kýsa bir sessizlikten sonra gülümseyerek önce elimdeki anahtarlýða sonra yüzüme baktý.
= Beni mazur görün ama, böyle güzide bir yerde okuyup ta, baþka bir takýmý tutmanýz biraz tuhaf deðil mi?
Güldüm
= O konuda suçlu dayýmdýr. Ben doðduðumda kundaðýma sarý lacivert rozeti takýp kulaðýma üç defa Fener diye seslenmiþ.
= Ýlginç dedi pek ikna olmamýþ gibi.
Diksiyonu benimkinden çok daha düzgündü. Ýstanbul'da doðup büyümüþtüm ama yaz tatillerini Uzunköprü’de ailemin yanýnda geçirirdim.
O arada gayri ihtiyari edindiðim birkaç Trakya terimini aðzýmdan kaçýrdýðýmda okuldaki çocuklarýn susak aðýzlý diye dalga geçiþleri geldi aklýma.
O ara gene uzun sureli ve inatçý bir öksürük krizine yakalandý. Yüzü kýpkýrmýzý þiþesinden bir yudum su içtikten sonra sanki suç ondaymýþ gibi;
= Özür dilerim dedi
= Kötü üþütmüþünüz.
= Maalesef burasý biraz boðaz yapýyor. Eh yaþlýlýðý da eklersek…
Bir müddet baþka bir mevzuu bulamamýþ gibi sessiz kaldýk. O yüzünde tatlý bir ifade ile önüne bakýyordu. Ama ben yeni dostumla diyalogu sürdürmek amacýndayým. O da bundan hoþnut kalmýþ gibi, ara sýra baþýný kaldýrýp bana bakan gözlerinin içi gülüyordu.
= Konuþmanýzdan anladýðým kadarý ile Ýstanbullusunuz galiba.
= Evet efendim. Hem de yedi göbekten. Sizin ilkokulunuzun semti olan Ortaköylüyüm. Dedemin dedesi bile orada doðmuþ.
Bu zorlama muhabbet daha ne kadar devam edecekti bilemem ama, tam karþýdaki taksi duraðýndaki þoförlerden birinin aðýzlýk bakmak için tezgaha yanaþmasý ile kenara çekildim.
= Þimdilik size iyi günler. Tekrar görüþmek üzere.
Oturduðu yerden hafifçe doðruldu.
= Size de iyi günler ve derslerinizde baþarýlar dilerim efendim.
Kapýnýn kapanma saati yaklaþtýðý için okula döndüm. Ama bu yaþlý adamdan etkilendiðim kesindi. Uyku saatine kadar hep onu düþündüm.
Ertesi günü hala orada mý diye yan parmaklýklardan bakýnmama raðmen açý yeterli olmadýðý için göremedim ama öksürüðünün sesini duydum.
Hafta sonu, daha önce ne iþ yaptýðýný ve çoluk çocuðu olup olmadýðýný sormaya karar verdim.


           ***

Cuma günü öðle yemeðinde, önümdeki tabakta kokusundan bile nefret ettiðim terbiyeli kerevizi didiklerken hoparlörden adým okununca heyecanla müdür muavinin odasýna koþtum.
Babam bir iþi için Ýstanbul'a gelmiþ ve bu arada dersler bittiði için de beni götürmek için muavin beyden izin almýþ. Eþyalarýmý toplamak için sevinçle yatakhaneye fýrladým. Kirli temiz her þeyi bavula týkýþtýrýrken dolabýn üst gözünde öksürük þurubuna gözüm takýldý. Annem belki gerekir diye geçen defa gidiþimde valizime koymuþtu. Onu da ceketimin cebine sokup aþaðýya indim. Uzun bahçe yolunda babamla yürürken derslerin nasýl geçtiðinden ve Uzunköprü'den falan bahsediyorduk. Kapýnýn önüne çýktýðýmýzda;
= Bir dakika baba. Ben þimdi geliyorum diyerek duvarýn altýna koþtum.
Gene gazete kâðýdýnýn üzerinde hazýrlanmýþ sofrasýnda bu defa ki mönüyü yakýndan gördüm. Yarým domates, iki sivri biber üç beþ zeytin ve iki dilim ekmek. Beni görünce hemen anýmsayýp mahcup bir eda ile yüzü ýþýldadý.
= Merhabalar efendim. Bir iki lokma bir þey yemek için hazýrlanmýþtým. Pek bir þey yok ama arzu ederseniz buyurun.
= Çok teþekkür ederim, size afiyet olsun. Ben yaz tatili için Uzunköprü'ye gidiyorum. Hoþça kalýn demek ve size bu þurubu vermek için uðramýþtým. Ýnþallah öksürüðünüze iyi gelir dediðimde adamýn bana bakan gözlerinin nemlendiðini fark ettim.
Efendim yerine bu defa
= Çok teþekkür ederim yavrum dedi. Size iyi tatiller ve mutluluklar dilerim.
= Üç ay sonra görüþürüz dediðimde ise yüzü gölgelenip hüzünlü bir ifade ile,
= Kýsmet dedi.
O arada babamýn sesini duydum.
= Çetin, haydi oðlum geç kalýyoruz.
Ýkimizin de yüzünde oluþan küçük tebessüm bir veda gibiydi.
Sayýlý güzel günler çabucak bitti ve okula dönüþ zamaný geldi. Trenden indiðim Sirkecide, Ýstanbul'un meþhur ahmakýslatan yaðmuru ile karþýlaþýnca bir hovardalýk yapýp taksi tuttum. Okulun önünde arabadan inerken gözlerimle duvar dibini tarayýp yaþlý dostumu aradým ama o ortalýkta görünmüyordu. Hasta falan olmasýn diye düþünüp aðýr valizi sürükleyerek simitçinin yanýna gittim.
= Bakar mýsýnýz? Burada tespih anahtarlýk satan biri olacaktý. Bu gün gelmedi mi?
Adam iþaret ettiðim tarafa baktý.
= Orada öyle birisini hiç hatýrlamýyorum be evlat.
Dikkatsiz herif diyerek ayakkabý boyacýsýna döndüm.
= Gözünüzden kaçmýþ olmasý imkânsýz. Yaþlý temiz giyimli biriydi.
= Senin yanlýþýn olmalý delikanlý. Burada üçümüzden baþka satýcý hiç olmadý.
Allah allah. Ne oluyordu bunlara böyle. Þaþkýnlýk ve telaþ içinde bu defa çaycýya gittim.
= Bir defasýnda ona çay bile götürmüþtün dedim adamý azarlar gibi.
Ama aldýðým yanýtlar hep aynýydý.
= Yanlýþýn olmalý, bilmiyorum, hatýrlamýyorum.
Adamcaðýzýn baþýna mutlaka kötü bir þey gelmiþti. Son bir ümit ile taksi duraðýna koþtum.
= Hatta sizden birisi ondan bir aðýzlýk bile almýþtý dediðimde adamlar bu telaþýmý garipseyip suratýma tuhaf tuhaf baktýlar.
Bu iþte bir gariplik vardý. Ýçimde tuhaf bir sýkýntý ile etrafa bakýnýrken duvarýn üstünde Ali beyi gördüm. Yýllardýr bizim okulun kapýcýlýðýný yapan bu adam bir yerde buralarýn muhtarý gibiydi.
Daima papyonlu gezdiði için okula yeni gelen talebelerin onu gördüðünde hoca sanarak ellerini ceplerinden çýkarýp selam verdiði ilginç bir tipti. Heyecanla yanýna gittim.
= Ali bey, sen buralarda herkesi tanýrsýn. Þu duvarýn altýnda tespih anahtarlýk falan satan yaþlý bir adam vardý. Baþýna bir þey mi geldi acaba dediðimde hiç düþünmedi.
= Ben kýrk yýldýr buralardayým be aslaným. Orada öyle biri hiç olmadý.
Yere býraktýðým valizin üzerine oturup düþünmeye baþladým. Bu nasýl olurdu. Bunca insanýn hatýrlayamadýðý birini hayal dünyamda yaratmýþ olamazdým. Ama yüzü, konuþma tarzý ve gülümseyiþi belleðimde öylesine canlýydý ki. Þeytan yokladý derler ya, içimde bir ürperti dolaþtý. Çaresizlik ve sýkýntý içinde çantamý sürükleyerek aðýr adýmlarla kapýdan içeri girerken diðer elimi cebime sokmuþtum. Parmaklarýma temas eden þeyin ne olduðunu tahmin edince adeta taþ kesildim. Elimi cebimden çýkardýðýmda, yaþadýklarýmýn kanýtýný avucumun içindeydi. Yatakhane dolabýmýn anahtarýnýn takýlý olduðu ve ucunda sarý lacivert topun sallandýðý bir anahtarlýk. Gözlerimin önünde ihtiyar dostum TESPÝHÇÝ'nin hayali belirdi.
= Ýyi günlerde kullanýnýz efendim diyordu, temiz ve güleç yüzüyle.

          ***     
               
Eylül 1996
Uzunköprü



               






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Makara [Öykü]
Bay P [Roman]


Çetin Ýmer kimdir?

1941 Ýstanbul doðumlu olup þu an Uzunköprü'de ikamet etmekteyim. 1996 yýlýna kadar ticaretle uðraþýp o tarihten sonra kendimi emekli edip yazým hayatýna baþladým. Bu zaman içinde yazýlmýþ öykü ve roman tarzýnda 15 yapýtýmýn içinden Ceren Yayýnevi tarafýndan basýlmýþ BAY P ve KIZIL SAÇLI adýnda iki kitabým var. Gerekli ilgi ve titizliði bulamadýðým için konusunda ciddi bir yayýnevi arýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Belgesel tarzý yapýtlar bir noktadan sonra doyum doyum noktasýna ulaþýyor.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Çetin Ýmer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.