Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Hep sana dair yazdım seneler boyunca. Gerek bilinçli, gerek bilinç altı. Zamanın ve yokluğunun esiriydi duygularım. Ama şimdi varlığını düşünerek yazıyorum. Başlamak diyorum ve başlıyorum. Eski günlere dalıyorum. Rüzgâr esişleri misali, fırtınalar kopuyor yürek koylarımda. Seni görememe yangınları daha bir diniyor. Nasılsın? Nerede? Nicesin? Sana attan bir rozet almıştım hatırlıyor musun? Düşünce sürgünündeyken yollamıştım adını hatırlıyamadığım bir arkadaşımızla. Sen, bir başka düşünceyi temsil ediyor diye kızmıştın bana. Özgürlük sembolü düşüncesiyle almıştım onu ben. At benim için yel kanatlarında alabildiğine uçmaktı. Kızılderililer filminde izlemiştim. Sonra sana Reyhan’ la bir mektup yollamıştım, rüyadan falan bahsediyordum.. Bir bahçeye sapmıştım yüzüne bakıp yüz hatlarını göremeden. Sinemde kalbime, bedenimde korkunun krallığına yenilmiştim. Ah nice gülüyorum şimdi! … Sahi gözlerin nasıldı? Bakışların nasıldı bilmiyorum? Gülüşün ne renkti? . İnan hiç bir şey yok yâdımda. Karşı cinse bakmak yasak olduğu için bakamamıştım sana… Yüreğim bunu benimsemişti çünkü. İşte şimdi olmalıydım zamanın o köhne salisesinde. Sana öyle güzel bakardım ki, yasakları yok ederdim. Çokca sever, daha bir gülümserdim… Ezberlerdim gözbebeklerinin pırıltısını. Gamzelerinin derinliklerinde demler biriktirirdim. Sular durulur, kar kokardı rengi. Doğa tipiye tutulur, yağmurla ıslanırdı çiçekler. Sevgi kokardı çimler.. Ne garip değil mi, yıllar sonra bunları düşünmek? Aslında düşünmek değil benimkisi.. O gözlerini ilk açtığında sahibini gören, bir daha bırakmayacak olan yavrular var ya; öyle bir şey. Ben ilk görmüştüm seni. O senli günlerin etkisi.. Sevmenin ne olduğunu bile bilmez iken. Biliyor musun, sana dair bu duygularımı günün boşluğunda kelimelere dökerken; nefesimin sıcaklığında tükeniyor zaman. Sen uzaklarda kendi halinde kendince, kısacası ikimiz de kendimizce. Sensiz, ama seninle.. Bu kaçıncı mektup elimde var olan, bu kaçıncı yazışım sana.. Ayrılık bilmecesinin yanıtlarını düşünüyorum. Bir akıtabilsem içimdeki seni, bir akitabilsem kalemimdeki mürekkebe, inan son bulacak bu hasret dolu özlemlerim…Öyle benimlesin ki düşünenim, öyle bendesin ki! Kısa bir karşılaşmanın verdiği bahtiyarlıkla, nefesim dudaklarımı yakarken hoş geldin, sefa geldin diyecektim ki; bir hayal gibi kayboldun. Hal böyle de olsa, geç otur kalbimin dost köşesine diyorum. Ve sonra yürek heybemden bir zarf çıkarıp, adını yazıyorum. Uzaklık mı dersin. Yoo benim için değil o canpare.. Adresini bilsem gönderir miydim bilmiyorum ama, adresin kalbimde. Hasret kokan türkülerin yüreğine akıyorum uzayan özlemlerimden, aynı gökyüzüne ayrı gözlerle bakan yirmi dört ayar sevdam yankılarıyla. Sen bu mektubu okurken, ben bakamadığım o gözlerinle gidiyorum. Ben de sen kalırcasına. Sen de ben ırağı çalarcasına… Hoşça kal canözü, hoş kal ama.. 26/10/2008 Sevgili Özbek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sevgili Özbek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |