Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Sak-lı. Evrensel insan sırları kadar yanlıştır. Evrensel insanın yaşadığı ortamın kötülüğü oranında sırrı vardır. Sır, insanla ortam bağdaşmadığı zaman ortaya çıkar. (Sır varsa, ya ortam ya da insan yanlıştır.) İstanbul’un Beyoğlu caddesinde insanlar yürür. Nişantaşı’nda, Kadıköy Çarşıiçi’nde. Gültepe’de bir kahvede erkekler oturur, kimi susar, kimi konuşur. Bir yaşlı, iki yetişkin, iki de çocuk tarhana çorbası içer, ardından izmirköfte ve pirinç pilavı yer. Deprem çatlakları sıvanmış bir apartman dairesinde. Bir erkekle bir dişi sevişir, bilen olmaz, gören olmaz. İnsanlar yüzleşir insanlarla. İnsanlar dertleşir insanlarla. Sonuçları büyük kararlar alınır, imzalar atılır. Para, papel, banknot (banka notu), çek, senet denen kağıtlarla ne emekler, ne değerler gezinir elden ele. Bir de bakmışsın birçok insan toplanmış içlerinden birini toprağın altına yerleştiriyorlar, palmiye fidanı diker gibi. Ya da çevre kirliliğini önlemek ister gibi. İnsan aklı bir yere kadar yetiyor. Sonrası yok. Olması da gerekmez ya. Gerekse sonrasının sonrası var bir de. İnsan aklının ermediği yerde ne yapıyor acaba. Bunu bilmek olmaz. Herkesin kendi içinde. Yönlendiremezsin de. İnanıyor. Kaç kişi varsa o kadar farklı sır, farklı inanış var. Herkesinki kendine, kendi yapısına, kapasitesine göre. Öyle ya birbirinin aynı olan iki insan yok. Olmaz. Bedeni olmaz da aklı aynı olur mu, ruhu aynı olur mu iki insanın. Olmaz. Yaratılmışların bedenini istediğin standart şekle sokamazsın. Aklı olanların düşüncelerini, inançlarını da standart bir şekle sokamazsın. Bir tanrıya inanılır, algılama, hayalleme herkesin içinde kendince oluşur. Milyarlarcası farklı. İnsanlar yürür, sesler- bedenler sürtüşür. Düşünceler ürer. Kimi bilinir, kimi bilinmez. Herkesin sırları var içinde. Sürekli değişen, yeri geldiğinde açığa çıkardığı saklıları var her insanın. Zamansız açık edildiğinde can yakan saklılar. Hayvanlarda da var böyle sırlar. Olmasa hayvan terbiye edilemezdi. Kediler hırsızlık yapmazdı. Yakalanma, cezalandırılma korkuları olmazdı. İnsanlar yürür sırlarıyla İnsanlar sürtüşür sırlarıyla İnsanlar tepişir sırlarıyla Hayvanlar da öyle. Bize sorarsan insan farklı, kainatın efendisi. Efendi, hem de kainatın efendisi. İnsan. Ama hangi insan. Gelişmişlik sırları çoğalttı. Zamanımızda her şey sır oldu. Ne olup bittiğini öğrenemiyorum bir türlü. Beynimi dingonun ahırına çeviren güruhu da dışa vurup, bir ohh diyemiyorum. İnsan olmak çok güzel de olamıyorum ki. İnsan olmadan, insanlar arasında bulunma şansı yakalamadan çevre temizliğine uğramak istemiyorum. Kim bu İNSAN ? Sırları çözülemeyen, sırları bilineninden çok olan mı. Yoksa sırları tükenmiş olan mı. Saygılar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim DURMUŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |