Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
“Gir gönül mülkünü seyreyle ulu dergâhı gör.” Geçmiş Bir Aşkın Duvar Arkası Gölgesi ya da Adını Hep Anımsadığım Bahar Gülü Sararan yapraklar. Şaşkın uçuşan göçmen kuşlar. Oysa mevsim sonbahar değil... Dağların tepesindeki karlar eriyor, şırıl şırıl süzülüyor ovaya.. Ama pınarların suyu yok... Kurumuş, çatlamış topraklar.. Kaçışan, nereye gideceği belirsiz, rasgele koşan karıncalar... İnsanlar insan olduğunu unutmuş sanki.. Duyguları yok.. Sevmeyi bilmiyor, sevgiyi yaşarken sevinemiyor. Ayrılıyor, ayrılmanın acısını yaşayamıyor. Gülmesi gerekirken ağlıyor, üzülmesi gereken durumlarda katıla katıla gülüyor. Bireysel yaşamaklar ölmüş, sürüler halinde yaşıyor insanlar, kirli gökyüzünde uçuşan kuşlar gibi... Yasemen, ıtır, fesleğen, küpe çiçekleri tanınmıyor. Doğal yaşam... O ne ki?... Teknolojiyi kullanacağına onun esiri olmuş insanlar.. El ele tutuşmanın güzelliği yitip gitmiş kim bilir kaç zamandır.,. Sanal aşklar tutsak almış insanları.,. Dönüşü olmayan bir yol. Tüm güzellikler tükendi mi ne?... Babaannem kıyamet gününün imlerini anlatırdı... Bina ve zina çoğalırmış. Yumurtaya kulp takılırmış... Tüm güzellikler bir bir yitince görevli melek gelir duyurusunu yapar, sonsuz ve asıl yaşamı başlatırmış.. Benim meleğim nerede?... Peki ben kimim?... Neredeyim?... Kalabalıklar mı yordu beni, yalnızlığım mı?... Nereden geldim, nereye gidiyorum?... Bu el, bu ayak benim mi?... Başka neyim var?... Hey!... Sen!... Derdin ne?... Derdim yok... Mutlu olmaktan başka... Herkes beni yalnız sanıyor... Öyle kalabalığım ki kendi içimde... “Ben mutluyum/ Ben hep mesudum derdim/ Meğer mutlulukta saklıymış derdim...” Bu ağaçlar neden yapraksız?... Kuşlar kanatsız... Bu koşup duran insanlar nereye gidiyor... Onların duyguları var mı?... Solungaçları... Kanatları... Peki benim duygularım?... Yaşamışlıklarım.... Yaşayacaklarım mı?... Ne?... Ne zaman, nerede?... Nasıl-sa!... Birikmiş bir yerlerde. Yüreğimde, beynimde, tüm hücrelerimde belki. Yazsam rahatlayacağım. kahretsin, yazamıyorum... Bir süre idare edebilirim. Ama uzun sürerse kötü, çok kötü bi durum. Sevgilerim, düş kırıklıklarım, özlemlerim... En çok da özlemlerim yük bana nedense... Hem kimseyi sevmiyorum hem de deve yüküyle özlüyorum, iyi mi?... Çocukluğumun daracık, uzun, temiz sokakları; şirin, ıssız, sessiz... Bugün her yer, kısa, tatsız, kalabalık, karanlık-kirli, çok gürültülü. Seçme şansım da yok. Her yer böyle... Nefret ettim hep, seçeneksizliklerden, zorunluluklardan tüm yaşamım boyunca nefret ettim. Ne var ki seçeneksizlikler denizinde boğulmakla boğulmamak arasında kaldım sürekli.. Yazgı, kötü yazgı dedikleri bu olmalı... Çocukluk sevgilim... Gâvur mahallesinde oturan Ermeni bir kız. Sonradan bunların ayrımına varıyorum. Zorla öğretiyorlar bana Gâvur Mahallesini, Ermenileri... Ama bu öğrenmeler hiçbir işe yaramıyor. Ne olursa olsun yüreğim onu sevmeyi sürdürüyor. Rita benim çocukluğumun biricik aşkı. Dondurma yemenin, uçurtma uçurmanın, evcilik, doktorculuk oynamanın çok başka bir zevki vardı onunla... Annem çok korkardı ben Rita’yla olunca... Nedense beni ve evi koruma gereği duyardı. Rita’nın bize her gelişinde evin her yanı sabunlu sularla silinirdi bir daha bir daha... Lise yıllarındaki sevgilim de yine Gâvur Mahallesindendi. Alevi, dünya güzeli bir kız: Nazgülü. (*) Ansızın kalbime girdi o kız, hiç hazırlıklı değildim... Konuşması, edası, işvesi, yürüyüşü çok başkaydı, şiir gibi bir kızdı. Bunların üstüne, bağlama çalar, birbirinden güzel türküler söylerdi. Düşünüyorum da, Nazgülü’ne tutulmak tutulmamaktan daha doğal bir durum diyorum. “Altın hızma mülayim seni haktan dileyim...” Halk müziğini hep sevdim, ama türküleri neredeyse ninni gibi kendime yakın bulmam, Nazgülü’nü tanıdıktan sonraki günlerde başlıyor. Y ı l l a r geçti aradan.. Yağmur, kar, göçmen kuşlar, ağaçların çiçek açması, arıların bal yapması, sevdalar, ayrılıklar.. Ne zaman, nerede bir türkü duysam aklıma Nazgülü gelir. Güler yüzlü, örülmüş saçları, sade, doğal, sevmeye-sevilmeye hep hazır.. Eğer cennet varsa, orada da melekler, Nazgülü o cennetten kaçan güzel meleklerden biridir belki de... Peki Nazgülü cennetten niçin kaçtı?... Bilmiyorum. Şimdi onun nerede olduğunu da bilmiyorum. Oysa bir bilsem, ah bir bilsem... Koşarım ona... Onun yanında huzur bulacağımı biliyorum. Bir bulsam onu, ne aksiliğim, huysuzluğum kalır ne kavgam, çatışmam... Heyyy!... Nazgülü.... nerdesiiiiiiin?... Seni çok, öyle çok özledim ki... Bilemezsin.. Yıllardır yağmurları bekledim, seni getirir diye.. Güvercinleri bekledim.. Güneşi, ayı, yıldızları bekledim... İlkbaharı, yazı bekledim. Çok acılar çektim... Yalnızlıklar, yoksulluklar, özlemler, bir de unutamama... Hiçbir şey seni unutturamadı bana... İyi mi?... Yalnız geçen bu kaçıncı bahar. Yalancı bahar... Ne zaman geleceksin?... “Gelirim” de, gelme, ziyanı yok. Bir ömür beklerim seni. Dünlerde nasıl özlemle beklediysem, gözüm hep yollarda, nasıl her ayak sesinin peşine düştüysem dursuz duraksız. Yarınlarda da beklerim seni. Yaşama nedenim bu benim... Ruhunu yitirmiş kentlerde, şiirlerde, şarkılarda, türkülerde hep bir şeyler arayan yüreğim, yıllar sonra fark ediyorum ki yalnızca seni arıyor, seni istiyor. Seni, türkülerini, gülen gözlerini özledim.. Cephedeki savaşın bitmesini dört gözle bekleyen, hep bunun için tanrıya yakaran asker gibi... Sahi, sana seni sevdiğimi söylemiş miydim?. Yıllar önce, “B e n s a n a m e c b u r u m” demiş olsaydım, şimdi yanımda olurdun değil mi?... Adı bende saklı bahar gülüm, aşkımın duvar arkası gölgesi... Orada da Güneşin gölgesi denizde mi artık?... … Anladım... (*) Kaç zaman geçti, adını bir sır gibi saklamaya devam ediyorum. Hoş bu ad da sana yakışmadı değil hani...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © fuat ovat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |