"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Önceki yıllarda buraya gelen işçilerin nereli olduklarını vurguluyordu.Demek ki insan bir kez baba ocağından çıkmaya görsün,nereye giderse gitsin sıla özlemi ağır basıyordu …Duvarlar da tahtadandı.Tahtalar,yan yana uzunlamasına çakılmışlar.Bazılarının aralarında hafif boşluklar göze çarpıyordu.Acemi bir ustanın ya da sıradan bir insanın uğraşması sonucunda yapıldığı belli oluyordu.Eğreti bir kulübeydi zaten kalacakları yer.Karşılıklı her iki duvardaki çivilerden bir birlerine doğru çizgi çekecek şekilde ip bağlayıp,üzerinden de eski püskü bir kilimi aşağıya tabana değecek şekilde uzattılar.Kilim,yetersiz kalmıştı,odayı ikiye bölmek için Yanına yatak çarşaflarından birini, takviye güç olarak sarkıttılar. İşte şimdi olmuştu. Oda ikiye bölünmüş,ikili yatakhane oluşmuştu.Yatakhaneyi erkekli, kadınlı paylaştılar.Ön tarafta erkekler,arka tarafta da kadınlar yatacaktı.Kahya,tuvaletin yerini de göstermişti. Dışarda kulübenin hemen yan tarafında,dört merdiven yüksekliğindeydi. Kadınlar,kendilerine ayrılan bölümde yatakların üzerlerine kıvrılmaya çalışırlarken,bir taraftan da yanlarında getirdikleri bohçalarını,çivilere asmışlar eski püskü pijamalarını giyme ye çalışıyorlardı.Kadınlar,on iki kişiydiler.Altısı orta yaşın üzerindeki kadınlar, dördü on beş yaş altı çocuklar,ikisi de on yedi yaşlarında genç kızlardı. Erkekler,kendilerini yataklarının üzerine atmışlardı bile.Onlar da torba,çanta ve valizlerini çivilere asmışlardı.Soyundular,kimileri don-gömlek,kimileri de pijamalarını giyerek kıvrıldılar.İşçilerden biri,ikinci sigarasını yakmaya hazırlanıyordu ki İlyas,çileden çıktı.Kendisi sigara içmediği gibi içenlere de alerjisi vardı doğrusu. “-Ya arkadaş kusura bakma da,odayı duman altı yaptınız adeta.Resmen odanın içerisindekileri zehirliyorsunuz.İçmek istiyorsan git dışarıda iç.Senin sigara içmene takoz koyan yok.Senin yüzünden başkalarını da rahatsız etmeye hakkın yok.” “-Arkadaş,sen de daha ilk günden yasaklar koymaya başladın.Resmen dikta uyguluyorsun.”Adamın karşı koyması biraz da hoşuna gitmişti İlyas’ın.Çokseslilikten hoşlanırdı.Okulda bu tip konuyu içeren bir piyeste baş aktördü.Etrafı sindirmeye çalışan sadist bir insana karşı,etraftaki insanların duyarsızlığına rağmen karşı koymaya çalışıyor ve bu arada başına da gelmedik işler kalmıyordu.Piyesin adı:Ezilmeye Başkaldırıydı.Arkadaşın tepkisine yumuşak bir ses tonuyla karşılık vermeyi yeğledi.O’nu ilk günden kazanmak istiyordu.”-Arkadaşım,burada kimse kimseye sert davranmaya,dikta uygulamaya hakkı yok.Benim anlatmak istediğim hepimizin sağlığı.Hem sonra kapalı ortamda sigara içmenin de bir anlamı yok.İçmek isteyen varsa dışarıda içebildiği kadar içsin…” Hiç birinden sert tepki ya da en ufak bir sızlanma gelmeyince odanın havasına ağırlığını yaymayı kendisince uygun gördü. “-Baştan nasıl konuşmuştuk? .Önce kendimize çeki düzen vermeyecek miydik?. Verecektik.Bir söz vardır. İğneyi önce kendine, çuvaldızı da başkasına batır diye.Bu atasözü çok şeyler anlatıyor tabi anlayabilene.”İlyas,on sekizine yeni girmişti.Ama genel profili daha fazla gösteriyordu.Sanki yıllardır büyük çilelerle yoğrulmuş gibi bir hali vardı.Bu da O’nu çok erkenden olgunlaştığını anlatıyordu adeta…Uyumalarını beklemeden bir uyarı daha gönderdi :” Tuvalet ihtiyacı olanlar,şimdiden dışarı çıkıp ihtiyaçlarını karşılasınlar.Bazıları,sessiz sedasız dışarıya çıkıp söyleneni yaptılar.Sonra yataklarına gömülüp günün yorgunluğunu üzerlerinden atmayı yeğlediler.Hem sonra yarın fındık toplamaya başlayacaklardı. İşçilerin şansından mı ya da şansızlığından mıdır nedir,gece boyunca Karadeniz’in suları,adeta kudurmuş gibiydi…Sakin sular, önceleri dalgalar oluşturdular.Dalgalar kabarıp dev dalgalara dönüştüler.Dev dalgalar da büyük bir öfkeyle ve ağzından köpükler saçarak,uğultuyla karışık anlaşılması güç gürültülerle sahili mütemadiyen dövmeye devam ettiler.Bu hengame,gecenin geç saatlerine kadar devam etti… Şafak söküp;güneş, deniz ile ufuk arasında ki ince çizgide kendisini göstermeye çalışırken denizin sular,mavi bir çarşaf gibi elif elif parlıyordu.Dün geceki öfkeden eser yoktu.Sanki o kudurmuş deniz,bu deniz değildi.Öfkesini,sonraki günlerde tekrar göstermek düşüncesiyle mavi sularının enginliğinde saklamış gibi bir ürkekliği vardı… Güneşin doğuşu ile birlikte kahya,işçilerin kulübesine gelmiş,bağırıyordu: “-Hadi herkes kalksın.herkes kalksın.İşbaşı yapacağız.Yatmayııınnn. Kalkınnn.” Ayhan Sarıkaya (Devam Edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayhan Sarıkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |